`height=

Dün, yazar, nâşir ve mütefekkir Mehmed Şevket Eygi`nin vefât yıldönümüydü. Merhum Eygi`nin vefât tarihi 12 Temmuz 2019. Bir yıl ne kadar çabuk geçmiş. Hatıraları hâlâ taptaze; Rahmetullahi aleyh;

Merhumun basübadelmevt`i beklemekte olduğu Merkez Efendi Camii haziresinde düzenlenen Mevlid-i Şerif ve dua programına Sırlı Süleyman Efendi` ile birlikte- iştirak ettik.

(Merhumun, içinden hayır, hasenat ve ümmetin irfanına hizmet geçen bereketli ömrünün son dönemlerinde, vefâtından önce iki yıl boyunca İttifak gazetesinde yazıları yayınlanmıştı.)

Eygi Ü stad`a vefâ programına katılmak için dün ikindi namazı vaktinin öncesinde Merkez Efendi Camii`ne vardık. Uzun zamandan beri Merkez Efendi bölgesine gitmemiştim. Zeytinburnu Belediyesi Kültür Vadisi Projesi kapsamında Merkez Efendi Camii ve çevresini ihyâ ve inşa etmiş. Merkez Efendi Cami, Çilehane, Türbe ve Şadırvan restore edilirken alana güzel bir kütüphane kazandırılmış. Merkez Efendi Camii, avlu ile bütünleştirilerek avluya mekânın dokusuna uygun ahşap sundurmalar eklenmiş. Hizmeti geçenlerden Allah razı olsun.

`height=

(; )

Camiinin hemen dışında İttifak Gazetesi`nin imtiyaz sahibi Recep İncecik ve TRT Haber`in başarılı yönetmeni Ahmet Melih Oflaz ile karşılaştık. Yayıncı, gazeteci, yazar İncecik, Mehmed Şevket Eygi Bey`e hizmetleriyle tanınan bir şahsiyet. Birlikte bir süredir İstanbul`un mesire yerlerini dolaşarak video yayınları yapmakta olan İncecik ve Oflaz, bir ellerinde mevlid şekerleri olduğu halde Mehmet Şevket Eygi`nin çiçeği burnunda Vasıflı Müslüman Gençisimli kitabına göz atıyorlardı. Kısa bir hasbihâlden sonra merkezle âşinâ olmak` niyetiyle camiinin avlusuna doğru yöneldik.

Avlunun orta yerinde Aydın Gülan Hoca ve Zeytinburnu Belediye Başkanı, kültür ve irfan adamı Ömer Arısoy ile selâmlaştık. Aydın Hoca az önce ismini andığım kitaptan birkaçadet bizlere hediye etti. Başkan Arısoy, Dünya Bülteni ve Dünya Bizim haber portallarından yazılarımıza âşinâ olduğunu söylerken şimdiki zamanda İttifak Gazetesi`nde yazılar kaleme aldığımı belirttim. Başkanımızın da gazetemizi takip ediyor olmasından memnuniyet duyduk.

Mezar kitâbeleri medeniyetimizin tapu senetleridir.

Namaz öncesinde Aydın Hoca ve Başkan Ömer Arısoy ile birlikte Mehmed Şevket Eygi Bey`in kabrini ziyaret ettik. Merak eden okuyucularımız için arz edelim: Mehmed Şevket Eygi`nin kabri Merkez Efendi Camii`nin kıble tarafında;

(; )

Hazire içerisindeki kabre giderken yol güzergâhında celî ta`lik, enfes bir hüsn-i hat ile yazılmış bir mezar kitabesinin kırıldığını fark ettik.

Mezar kitabeleri çok önemli. Medeniyetimizin tapu senedi mahiyetinde olan kitabelerimizi, baş taşlarını, ayak taşlarını, şâhideleri yeteri kadar koruyamıyoruz. 'Güzel' kelimesinin kendisi için vaz edildiğini söylemek sezâ olan taşı o halde yerde, iki parçaya bölünmüş vaziyette çimenlerin arasında yatar vaziyette görünce adeta gönlümden bir şeyler eksildi! Tıp doktoru, Osmanlıca uzmanı Dr. Cüneyt Aygün ile birlikte üzerinde 'Hüve`l-Bâkî kutbü`l-ârifî n gavs`ül-vâsılî n Merkez Efendi Hazretleri`nin türbedârı el-hâc Şâkir Efendi`nin halî lesi merhû me Emî ne Hanım`ın rû hiyçün Fâtihâ.' yazmakta olan taşı kemâl-i edep ve hürmetle ayakaltından bir kenara kaldırdık.

Merkez Efendi`nin türbedar ailesine mensup bir hanımefendinin mezar kitâbesi şehrin orta yerindeki tarihi bir hazirede vurdumduymazlığımız neticesinde şimdilik iki parçaya ayrılmış. Kitabenin fotoğrafını camiinin imam hatibi Zekeriya Bal Hoca`ya gönderdim ve başına bir iş gelmemesi için muhafaza altına almasını istirham ettim. (Yazımız yayına alınıncaya kadar geçen birkaçsüre içerisinde Zekeriye Hocamız kitabeyi Merkez Efendi hazî resinde ahçıların medfun bulunduğu küçük türbede muhafaza altına aldıklarını bildirdi. Allah razı olsun.)

(; )

`height=

Mehmed Şevket Eygi Bey`in mezar kitabesi âlâ keyfiyeti hâiz;

Talebeleri Mehmed Şevket Eygi Bey e vefâ göstererek vefât yıl dönümünde kabrini âlâ bir keyfiyette ihyâ etmiş. Çok güzel bir kabir olmuş. Var olsun. Mezar taşı tezyinat projesini mimar Semih İrteş hazırlarken kitabeye Hattat Davut Bektaş ketebe koymuş. Kitâbede şu ibareye yer verilmiş: 'Hakk yolunda yazar ve nâşir(ü) mütefekkir Mehmed Şevket Eygi Beyefendi`nin ruhiyçün Fâtiha.'

(; )

Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan`dan bir tashih;

Ü stad`ın kabri başında dua ederken Fatih Sultan Mehmet Vakıf Ü niversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan Hocamıza tevafuk ettik. Hocamız ülkemizin önde gelen ilim adamlarından biri. Prof. Arslan`ın kitâbenin imlâsına yönelik ikazını şöylece not ettim: 

Mezar taşındaki '...yazar ve nâşirü mütefekkir' şeklindeki ifâde biçimi dikkatimi çekti. Burada kasıt, 'nâşir ve mütefekkir' demek istendiyse uygun olan 'nâşir ve mütefekkir' okunabilmesi için ناشر  kelimesine zamme harekesi konulması yerine ناشر ومتفكر = nâşir ü mütefekkir denilmeliydi.

Eğer mütefekkir nâşir denmek istendi ise yani sıfat terkibi yapılmak istendi ise o zaman da

ناشر متفكر =  nâşir-i mütefekkir diye yazılmalı, yani ر harfine zamme değil, kesra harekesi konulmalı idi ki maksat hâsıl olsun.'

(; )

İkindi namazı sonrasında kadim camiinin avlusundaki sundurmalara geçtik ve ülkemizin önde gelen hâfız, mevlidhan ve duagû larının gönül âvazlarıyla tilavet ettikleri Mevlid-i Şerî f`i ve sû re-i celileleri dinledik.

Mehmed Şevket Eygi Bey`in arkadaşları, talebeleri, talebelerinin talebeleri ve sevenlerinden oluşan hâzirû n, üstada rahmet niyazı sadedinde kurulan dua cümlelerine hep birlikte âmin dedi: Â min.

Duadan sonra topluca tekrar Mehmed Şevket Eygi Bey`in kabrini ziyaret ettik, burada edilen dualarda mukabelede bulunduk.

(; )

Böylesi cemiyetler uzun zamandan beri birbirlerini göremeyen dost ve yârânı bir araya getirmesi ve yeni tanışmalara vesile olması açısından da oldukça mühim. Bu cümleden olarak Fatih Sultan Mehmet Vakıf Ü niversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan, Dr. Fikri Kançal, girişimci mühendis İhsan Elhan, Dr. Cüneyt Aygün, Lacivert Dergisi yazı işleri müdürü Birol Biçer, hocaların hocası Süleyman Zeki Bağlan ve fotoğraf sanatkârı, KONTV İstanbul temsilcisi Ahmet Dur ile hasbihal ettik.

(; )

(; )

Hâsılı vefat yıl dönümünde Mehmet Şevket Eygi`nin ruhu şâd edildi, hayırlı çalışmalarından, sadaka-i câriye kabilinden hizmetlerinden bahisler açıldı, merhuma vefâ gösterildi. Vefâkâr talebelerinden Allah ebeden razı ve memnun olsun.

(; )

`height=

Mehmet Şevket Eygi Bey`e şahitliklerle yazımıza devam edelim.

Mehmet Nuri Yardım: Eygi Ü stad`ın çok hizmetleri olmuştur.

Bu cümleler, gazeteci yazar Mehmet Nuri Yardım`a ait. 'Mehmed Şevket Eygi Ağabeyimizin çok hizmetleri olmuştur. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet, menzili mübarek olsun. Hazret-i Peygambere (sav) komşu olur inşallah. Mevlidi düzenleyenlere teşekkürler, iştirak edenlerden Allah razı olsun. Gelemeyip de dua edenler vefâlarıyla var olsun.'

Dr. N. Sezgin Özaytekin: Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.

Şevket Eygi Bey`in Mevlid-i Şerif programına katılamayan Dr. Sezgin Özaytekin, Recep İncecik arkadaşımıza aşağıdaki yazıyı göndermiş.

'Yüce resul  (sav) 'Ölülerinizi hayırla yâd edin.' buyurmuş.  Ben şahsen Şevket ağabeyi her gün hayırla yâd ediyorum. Nedeni sorulursa, ondan öğrendiğim ve yaşantıma yön veren şeylerden dolayı derim. Bunlardan biri , 'şaşırmamak', bir diğeri de  'ufak şeylerle mutlu olabilmek' ya da 'mutluluğu insanların önemsiz saydığı' şeylerde bulabilmek;

'Şaşırmayacaksın' derdi. Çünkü bu dünyada sınırsız sayıda olayla karşılaşırsın. Şaşırıp kalarak, apışıp durarak bir şey yapamazsın. 'İki günü birbirine eşit olmayan, bir sonraki günü bir öncekinden olumlu anlamda farklı ve ileri olan, Kâmil bir insan`  hedefinin muhatabı olan sen, yeni durumlara karşı uyanık olmalı, şaşırmak yerine,  hedefine uygun davranışlar sergilemelisin' şeklinde bizlere yol göstermişti.

Yine Sevgili Peygamberimizden (sav) örnek vererek, 'Sahabeleriyle dolaşırken rastladıkları bir köpek leşine arkadaşları iğrenerek bakarken O,  'şu dişlerinin güzelliğine bakınız'  diyerek bize güzel bir örnek oldu, en olumsuz durumlarda bile güzelliği, mutluluğu bulabiliriz' demişti.

Tanıyanları bilir, bizlerin yüzüne bile bakmadığı şeyleri alıp evine koyduğunda söz konusu nesne harika bir estetik objesi oluverirdi. Keşfettiği kıyıda, köşede kalmış bir lokantadan, üçMichelin yıldız almış bir şefin sunduklarını yemiş gibi keyif alırdık. 'Mutluluğu küçük şeylerde bulursanız, büyük şeylere ulaşmak için çok fazla güçsarf edip kendini tüketmezsin'  derdi.

Ama en unutamadığım sözü ise, işler iyi gitmiyor, piyasa kötü, yarından korkuyorum dediğimde, 'Benim belli bir gelirim var, sıkıştığında çekinme söyle, bölüşelim' şeklindeki mukabelesi olmuştu. Bu tekliften çok etkilenmiş memnun olmuş ve bir daha klasik, ağıza pelesenk olmuş tüccar konuşmaları sadedinden 'işler kötü, ilerisini göremiyorum' gibi cümleler kurmayı bırakmış, halime ve böyle bir dost sahibi olduğuma şükretmiştim.

Daha birçok şey var ama onları da yavaş yavaş yazayım da tadı çıksın.

Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş, Şevket ağabeyin sadâsı yaşadıkça gönül kubbemde hep yankılanacak.'

(; )

Dün Merkez Efendi`deki programa uzaktan-yakından pek çok vefâkar dost katıldı. Bunlardan biri de Kahramanmaraş`tan gelen Dr. Cüneyt Aygün... Program sonrasında hazî renin bir köşesinde oturarak bir yandan merhuma içten dualar ederken diğer yandan da kirpiklerinin artık taşıyamadığı göz yaşlarını silmekle meşgul olan Cüneyt Aygün, 'merhum ile yaşanmışlıklarına dair bir kaçcümle kaleme alır mısınız?' şeklindeki istirhamımı kırmadı, Kahramanmaraş`a dönüş yolunda aşağıdaki satırları kaleme alıp gönderdi. Var olsun;

Dr. Cüneyt Aygün: Bizlere müşfik bir baba, ata, ağabey olarak gönlünü açtı.

1990 senesinde devlethanesine bizleri kabulü ile hayatımızda yeni bir sayfanın safhanın  da açıldığını idrak etmemiz çok da uzun sürmedi. Ve o günden sonra her kapısının eşiğine geldiğimizde mutlu bir çocuk edasıyla 'Selâmün aleyküm Şevket Ağabey' diye seslenişimiz hep devam etti...

Bizlere müşfik bir baba, ata, ağabey olarak gönlünü açtı. Etrafında afacan, koşuşturan, neşeli, bazen muzip  çocuklar olarak bizlere kol kanat gerdi. Her haliyle örnek oldu.

Vasıflı, münevver, güçlü Müslüman olmanın ehemmiyetini anlatır, yaşamadığı, uygulamadığı hiçbir şeyi telkin etmezdi... Müslümanın yüzde yüz ihlâslı olması gerektiği hususunu hep hatırlatırdı.. Cahil Müslüman olmamamız gereği üzerinde çok dururdu...

İlim, estetik ve aksiyon temelinde okuyan, okuduğunu anlayan, ihlâsla hizmet eden samimi fertler olmamız için tavsiyelerde bulunurdu;

Hayatın lüks ile, şatafatla, israfla, vurdum duymazlıkla, nefsani ve şeytani heves ile harcanamayacak, heba edilemeyecek bir ticarethane olduğunu ve bu ticarethanede en büyük ticaretin de Hz. Allah (cc) ile yapılması hususunda sık sık ikazları olurdu;

Bizleri gerçek ticaret erbabları ile tanıştırır, maddi ve manevi faydalanmamızı sağlardı.

Kâl (söz) ehli olmayan hâl ehli olan muhterem zatların dualarını almaya bakardı. Sık sık içten Ahhhh Ahhhhh çekip hüzünlenir... Artık üzülmeğe bile  tâkâtim yok deyip  lem-i İslâm için kederlenirdi;

Müslümanın aklının akl-ı selim olması gerektiğini ifade eder, feraset sahibi, vakarlı, son derece vasıflı olunması yönünde gayret edilmesi hususunda ikazlarda bulunur ve en önemlisi zamanın tasarruf sahibi ile irtibatlı olunması zarureti üzerinde dururdu.

Boş işlerle, gevezelik ve zevzeklikle, bizlere bahşedilen hayatlarımızın yok edilmemesini isterdi; Halimizle, kıyafetlerimizle, kelimelerimizle, evimizle, ailemizle, yaşayışımızla İslâm`ı en güzel şekilde temsil etmemizi, evlerimizin İslâmi birer yuva olmasını isterdi; Bu hususta bizleri en mahir kimseler ile tanıştırır hat, ebru, sanat tarihi, kitap ciltleme, tezhip gibi hususi işlere aşina olmamız için çaba sarf ederdi. Osmanlı Türkçesinin, İstanbul lehçesinin kusursuz bilinmesi ba husus Rumca ile Çincenin de öğrenilmesi gerektiğini ısrarla salık verirdi;

İslâm mantığı ve estetiği üzerinde durarak itidal üzere hareket etmemizi öğütlerdi;

Tertipli ve düzenli olmamızı, her işi evvel vaktinde en güzel şekilde yapmamızı tavsiye ederdi. Özellikle 'mürüvvet' kelimesini çok düşünmemizi isterdi...

Kısa bir firak...

Bugün âlem-i berzâha irtihâlinin sene-i devriyesinde kabri başındayken aslında hiçayrılmadığımızı anladım... Kısa bir firak... Ve her geçen gün vuslata biraz daha yaklaşıyoruz... Hz Allah (cc) şefaatlerine bizleri nail eylesin... Â min.

 

Not: Fotoğraflar için Ahmet Dur`a teşekkürü borçbiliyorum.