Avrupalı Türk GASTRO HEROLARIMIZ, döner ve kebaptan sonra, kokoreç ve balık ekmeği de Avrupalılara yedirdiler ve sevdirdiler. Peynirimizi-zeytinimizi, sucuğumuzu-pastırmamızı, limonatamızı-ayranımızı Avrupa'nın Ulusal Marketlerine soktular.

`src= Son yıllarda, Avrupa'ya açılan gençmimarlarımızın dizayn ettiği, modern, işlevsel ve estetik güzelliğe haiz mekanlarda;  Kullanılan rahat ve kaliteli mobilyalarımızda, sadece Türk ve diğer Doğu, Orta Doğu kökenli kişiler değil;  Almanı, Avusturyalısı, Belçikalısı, Hollandalısı, vs. Herkes oturuyor ve Seçkin cheflerimizin elinden çıkan, 'Türkiye Lezzetlerini`afiyetle yiyorlar, beğeniyorlar, seviyor ve birbirlerine tavsiye ediyorlar.
Bizzat gözlemliyorum ve tercih sebeplerini de soruyorum.
Her konuda ve  yönden, özgür olduklarını düşünen Avrupalı insanlar, yedikleri yemeklerde de özgür olmak, seçiminden, yiyiş tarzına kadar bu özgürlüğü hissetmek ve yaşamak istiyorlar.
Türk mekanlarında çok katı bir, oturma disiplini olmaması, onları cezbediyor, sandalye, koltuk ve diğer oturacakları üniteleri, bizler gibi, istedikleri şekilde evirip çevirerek, kaykılıp, ayaklarını uzatarak kullanmak istiyorlar.
Bu rahatlığı Türklerin işlettiği her türlü mekanda: Restaurantlarda, İmbislerde, Cafelerde bulabildiklerini, ikaz edilmek bir yana, personelden garip bir bakış bile görmemenin keyfini yaşadıklarını, ifade ediyorlar
Alkolsüz mekanları tercih edenler ise; Buradaki işletmecilerin HELAL ÜRÜNLERİ  kullandıklarına %100 inanıyorlar ve dinleri icabı, günde 5 kere yüzlerini, el ve ayaklarını yıkadıklarına şahit oldukları için, temizlik ve hijyen açısından da çok güvenilir bulduklarını belirtiyorlar.
Ancak, daha alacak çok yolumuz, dünya pazarlarına çıkaracak çok ürünümüz ve lezzetimiz var.
Farklı boyutları içeren konu ve lezzetlerde de EUROTÜRK  Gastronomların örnek olmasını, VEGAN lezzetlerde, BİO ürünlerde, Glütensiz, Şekersiz lezzetlerde de dikkat çekmelerini bekliyorum.
Selam ve sevgilerimle @pakmanasfi