Gönüldeki imanı ateşlemedikçe,

Gök kubbedeki sedaları dinlemedikçe,

Ömürleri yakan ateşlere, su götüremedikçe

Neylesin Mescidi Aksa, boş nidaları.

Belimizi doğrultmadan, nasıl koşarız imdada

Koşabilsek merhem olur yaramıza,

Şimdimiz ağlarken, yarınımız nasıl güler?

İçimiz doğrulmadan,

Boğazımız kurumadan,

Kirpiğimiz ıslanmadan,

Uykularımız kaçmadan

Yatağımız soğumadan,

Yüreğimiz dağlanmadan,

Ve biz ümmet olarak

Ayağa kalkmadan,

Bekler mi bizi Mescidi Aksa?

İçin için yansa da; layık olduğu imanın korunu bekler,

Kokusunu özler, biçare.

Mescidi Aksa;

Ah güzel, mahzun kıblem,

En sevgilinin, ey kutsal emaneti.

Yangınını söndürmeye yetmiyor elimiz,

Göklere çıkan dualar,

Sen de biliyorsun ki yetersiz.

Sen bizi çağırıyorsun asırlar boyu,

Oysa biz...

Oysa biz,

Kendi acizliğimizde yiteniz.

Öyle sabır taşısın,

Öyle merhamet dolusun ki,

Sevgilinin hatırasını, içinde bir cevher gibi saklayansın.

Senin kadar sahip çıkamadık,

Onun kutlu mucizesine, emanetine.

Duvarın, taşın kadar yumuşamadı sinemiz.

Hem küskünsün biliyoruz,

Hem ümitli.

Bekleyişin o dur ki;  istediğin,

Yine bizim istikbalimiz.

'Gel artık ey ümmet!

Gel', diyorsun.

Şerefinle şeref bulmamızı,

Bizden çok, sen istiyorsun.