Ülkelerin üretim güçleri, ekonomilerinin tarım, sanayi ve bilgi sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlarına ve kuruluşlarına dayanır.
Sanayi sektörünün ekonomiye kazandırdığı katma değer, tarım sektöründe ortaya çıkarılan, katma değerden kat kat daha fazladır. İster Bursa’da, isterse Torino’da olsun, on binlerce dönüm arazi üzerine kurulan, bir sanayi işletmesi, ülkesine yüz binlerce dönüm tarım arazisinden, elde edilen üretim gücünden, çok daha büyük bir üretim gücü kazandırır. Katma değer kazandırma açısından, tarımla sanayi sektörü arasındaki, fark ne kadar büyükse, sanayiyle bilgi sektörü arasındaki fark da o kadar büyüktür.
Sanayi sektörlerinde üretim gücünün kaynağı, bilgisayarlarla donatılmış takım tezgâhlarıdır. Bilgi sektörlerinde ortaya çıkarılan katma değerin kaynağında, dünyanın bilimsel ve teknolojik birikiminden yararlanmayı bilen, eğitim düzeyi yüksek insan kaynakları vardır. Bilgi sektörleri güçlü olan toplumların, hem sanayi hem tarım sektörleri güçlü olur.
Milano, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi, tarımdan sanayiye, sanayiden bilgi sektörlerine geçmeyi başarmış, İtalyan ekonomisinin üretim merkezlerinin başında gelir. Milano İtalya’nın olduğu kadar, Avrupa’nın konfeksiyon ürünlerinin tasarım merkezi olmuş bir şehirdir. Seksenli yılların başında, kumaş ve hazır giyim sanayi denilince, herkesin aklına, İngiltere, Fransa ve İtalya gelmiştir. İki binli yılların başında, tekstil ve konfeksiyon benzeri, işgücü yoğun alanlar, Asya ülkelerine kaymıştır.
Avrupa ülkeleri ister tarım, ister sanayi, ister bilgi olsun, ekonominin bütün sektörlerinde, emek ağırlıklı kesimlerinden çekiliyorlar. Artık Milano, Paris ve Londra gibi kol gücü değil, bilgi gücü isteyen üretim sektörlerinin merkezi olmuştur. Milano yılların içinde hazır giyimde, tasarım merkezi haline gelmiştir. Milano’nun izlediği stratejiyi, İstanbul da izlemelidir.
İstanbul’daki kuruluşlar, üretimlerindeki insan gücü yoğun işleri, kendi Doğularındaki ülkelere kaydırmalıdırlar. Anadolu işletmeleri, üretim konularında yenilik yaparak, rekabetin çok olduğu kulvarlardan, az olduğu kulvarlara geçmelidirler. Türkiye’deki işletmelerin İtalya’daki işletmeler gibi, hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda yoğunlaşmak için, başka ülkelerden üretim yapmasını ve yaptırmasını öğrenmeleri, büyük önem taşımaktadır.
Dünyanın üretim gücü büyük işletmeleri, her iş ve hizmeti kendileri yapanlar değil, pek çok iş ve hizmeti başkasına yaptırmayı bilenlerdir. Sektörlerindeki bütün dünya işletmeleriyle, geniş işbirliği ağı oluşturan kuruluşlar, dünya pazarlarında büyük rekabet, üstünlüğü sağlamakta zorlanmazlar. Her işi ve hizmeti kendisi yapmaya çalışan ülkeler, kuruluşlar ve işletmeler, üretim güçlerine yeni açılımlar kazandıramazlar.
Milano’nun merkezindeki dünyanın üçüncü büyük kilisesi, bir günde inşa edilmemiştir. Rekabet gücü tek başına kazanılmaz. Gelirleri arttırmada, giderleri azaltmada yarışmanın olmadığı şehirlerde, hiçbir alanda zenginleşme olmaz. Ülkelerin üretim güçleri, ekonominin bütün sektörlerin de, katma değeri yüksek, ürünler üretmelerinden kaynaklanır. Üretim dünyasında fason ürettirenler, fason üretenlerden her zaman, daha çok kazanırlar. Pamuğu pamuk olarak satanlar, üretim güçsüzlüğünün çelik çemberini kıramazlar.