Bu yazıda, birçok hayata dokunan yaşamını öğrencilere ve yardıma muhtaçkişilere ayıran bir öğretmenin yarım kalmış röportajını okuyacaksınız. İnanın bu kısacık yazıda kendinizden de bir şeyler bulacaksınız.

Bu yıl kaçıncı yılını çalıştığını hesaplamakta zorlanan Gülten Hoca`mız eğitime, öğrencilerine, okula ve mesleğine canı gönülden bağlanmış eşsiz bir öğretmen. Kendisini yakma pahasına etrafına her daim ışık olan, mum olan Gülten Öğretmen`i tanımak benim için de büyük bir bahtiyarlıktır.

On beş yılı, onun gölgesi altında aynı okulda bitirdik. Birlikte çalışmaya devam ediyoruz, ediyorduk. Gülten Öğretmen`imizin toplantılarda takındığı pozitif duruş, tüm öğretmenlere model olmuştur. Hemen her toplantıda kullandığı şu cümleler her öğretmen arkadaşımızın dilindedir. 'Bu çocuklar çok özel çocuklar! Samimi söylüyorum bunlar çok özel!' İşte bu sihirli sözcükler tüm öğretmenlerin öğrencilere bakış açısını değiştiriverir. Olumsuz bir şeyler söylemek isteyen varsa da bu sözden sonra artık yoktur.

Onun tecrübesi karanlıkları aydınlatan bitmek tükenmek bilmeyen ve hiçsönmeyen bir ışıktı sanki. Bu kadar birikimi, güzelliği, doğru örnekleri paylaşmadan geçemezdik.

Mesleğe yeni başlayan bir öğretmenin Gülten Hoca`mızdan öğreneceği çok şey var, aslında. Yeter ki öğrenme ve iş yapma arzusu olsun. Bugüne kadar binlerce öğrencinin hayatına yön veren, yüzlerce meslektaşına ışık olan hem öğretmenlik hem idarecilik yapan Gülten Hoca`mız böyle bir ayrıcalığı çoktan hak etmiştir.

Özellikle yardıma muhtaçaileleri, araştırıp bulan onların elinden tutan ve onların her türlü ihtiyacını gidermeye çalışan tek kişilik dev bir vakıf temsilcisidir. Bütün bu işleri yaptığı için de hiçbir maddi beklentisi olmamıştır. Bilakis cebinden harcadığı çokça olmuştur.

Yardımda bulunduğu ailelerden bir örnek 'Eşini kaybetmiş, üççocuğuyla ortada kalmış evinde yiyecek bulamayan aynı zamanda bin bir hastalıkla boğuşan nice insanlara yardım elini uzatmıştır.'

Burada çok azından bahsedebildiğimiz örneklerle Gülten Hoca`mız kesinlikle tanınmaya değer yüce bir insandı.

Gülten Hoca`mız, yıllar önce televizyonun, tabletin ve telefonun ve de buzdolabının olmadığı bir zamanda Erzincan`ın Merkez Mahallesi`nde dünyaya gelmiş. Babası disiplinli, okumuş kültürlü ve etrafında sözü dinlenen biridir. Annesi okulda okumamış ancak kendi gayretiyle okumayı öğrenmiş bir Anadolu kadınıdır. Annem, bize sık sık Uğur Abbas`ın hikâyelerini okurdu. 'O hikâyeler beni öyle etkilemiş ki anlatamam.' Diyor, Gülten Hoca`mız.

Ben mutlaka o hikâyeleri dinleyeceğim diyen varsa da Gülten Hoca`mla görüşebilir, görüşebilirdi.

Şunları da ilave ediyor konuşmasına:

'Ayrıca annem bize ilmihalden sürekli okurdu. Allah ondan razı olsun! Bu vesile ile çok şey öğrendim.'

İlkokulu, Erzincan Merkez Mahallesi`nde bulunan Fırat İlkokulunda okur. İlkokul öğretmenlerini de bir çırpıda sayıverdi. Birçoğumuzun ilkokul öğretmeni bir kişidir. Ancak Gülten Hoca`mız her yıl öğretmen değiştirmiş. Buna rağmen hiçbirisini unutmamış.

Cemil Kekeç, Güler Hanım, Turgut Bey, Timur Bey. Özellikle Cemil Kekeç, namı diğer 'Deli Cemil' lakaplı öğretmenini hiçunutmamış. Onun sıradışı, etkili ve çok başarılı bir öğretmen olduğunu söyler. Kim bilir! Bu başarı hikâyesinin belki de ilk kıvılcımını başlatan Cemil Bey`dir.

Ortaokulu da Erzincan Merkez Ortaokulunda okur. Sonra yine Erzincan`da bulunan Öğretmen Lisesini bitirir. O yıllarda Öğretmen Lisesini bitiren birisi öğretmen olabilir. Ancak Gülten Hocamız Ankara`da bulunan ve her ilden sayılı ve başarılı kişilerin girebildiği Yüksek Öğretmen Okuluna girer. Çok az kişinin girebildiği bu okula girmek öyle kolay bir şey değildir. Dört yıl boyunca bu okulda okur ve başarıyla bitirir.

Ankara`da bulunan Yüksek Öğretmen Okulunu bitirdikten sonra İstanbul Esenler `de bulunan Ayçiçeği Okulunda öğretmenliğe başlar. İkinci olarak Haznedar`da bulunan Abdi İpekçi Okulunda görev yapar. Ü çüncü olarak ise Bakırköy Kartaltepe Okulunda idareci olur.

Bakırköy Kartaltepe Okulu, Gülten Hoca`mızın çalıştığı son resmi kurumdur. Buradan 1998 yılında 25 yılı tamamlayıp emekli olur ve aynı yıl özel bir okulda -Şefkat Vakfı Bahçelievler Özel Şefkat Okulu- göreve başlar.

Biraz çocukluk yıllarına gidelim ve Gülten Hoca`mızı derinden etkileyen ve hayatına yön veren birkaçönemli hatıradan bahsedelim.

Özellikle öğretmeni Gülten Hoca`mız daha ilkokul sıralarındayken babasına şöyle der: 'Senin cumhurbaşkanı olacak kızın var.' Bu sözün etkisinden midir, yoksa zaten babası ve annesi de okutmak istemiş midir? Bilemeyiz, ancak o günden sonra hem annesi hem de babası okuması için daha çok destek olmuşlardır.

Gülten Hoca`mız daha öğrenciyken sürekli öğretmenlerin yardımına koşarmış. Onlara su getirir, kitabını, çantasını taşır ve sık sık öğretmenler odasına girermiş. Öğretmenler odasına her girdiğinde öğretmenler soru sorarmış.

  • Türkiye`nin en yüksek dağının adı nedir?
  • Mersin ilimiz nesi ile meşhurdur?
  • Şu anki Milli Eğitim Bakanımızın adı nedir?
  • Bu şiir hangi şaire aittir?

Bu soruların ardı arkası kesilmemiş. Gülten Hoca`mız da bu sayede çok şey öğrenmiş. Bazen, 'Bugün ne soracaklar, bilemezsem ne olur?' diye telaşlanırmış.

Gülten Hoca`mızın dört kardeşi vardır ve hepsi de üniversite mezunudur. O yılları düşünürsek ne kadar da muazzam bir başarı olduğunu yorumlamak çok da zor olmayacaktır.

Öğrencilik yıllarıyla ilgili bir hatırayı daha paylaştıktan sonra öğretmenlik yıllarıyla ilgili bölüme geçeceğiz. Hatırasını tam anlatmaya başlamıştı ki, röportaj yarıda kaldı. Tam olarak şu cümlelerle başlamıştı:

'5. Sınıf öğrencisiyim. Erzincan`da bulunan bir kütüphane müdürü ile mahkemelik bir olayımız oldu. ; '

Evet, Gülten Hoca`mızla röportajımız devam edecekti ancak uzun bir süre hastalıklar kendisine izin vermedi. Bazen zamanı olmadı bazen hiçuğrayamadı, okula ara sıra geldiği zamanlarda da ben derslerden fırsat bulamadım. Derken ebedi âleme göçeyleyiverdi.

'Yüreğinde tüm insanlara yer olan özellikle çocuklara özel bir yer ayıran bir örnek öğretmen ve insandı, Gülten Hoca`mız.' Bu bitmemiş röportajımızı da tarihe not düşmek için yayınlamak istedim.

Örnek insanların kıymetini yaşarken de bilmek icap eder. İyi şeyleri yaşamak, söylemek ve yaymak için hiçerteleme niyetinde olmayalım.

'Yarına kim öle, kim kala?'

'Hayat fani, ölüm ani!'

'Gülten Hoca`mızı ve çok kıymetli Harun Abi`mizi de unutmadık. Unutulmayacak insanların sayısı her geçen gün azalıyor sanki şu üçgünlük dünyada!'

`src=

'Unutulmamak için de unutulmaz örnekler ortaya koymak gerekiyor elbette!'

Gülten Hoca`mızı unutmadık. Onunla beraber Harun Abimizi de unutmadık. Yusuf-Tuğba Altınçit, Â dem Keven, Bayram Kara, Ayşe Sarı, Berna Başaran, Mehmet Türkdoğan, Mustafa Çırpan, Hayati Güzel, Erdem Satılmış, Ali Karaçam, Ahmet Yılmaz-Türkben Hocalarımızın;

Daha nicelerinin kıymetini, yaşarken bilmek kesinlikle çok daha olumlu sonuçlara vesile olacaktır.