Dünkü yazımızda Boğaziçi Yöneticiler Vakfı`nın IBPF 2019 Özgün İyi Yönetim Uygulamaları Forumunda BYV Başkanı Bahattin Aydın`ın, Boğaziçi Ü niversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan`ın ve programın onur konuğu Milli Eğitim Bakanı Sn. Prof. Dr. Ziya Selçuk`un konuşmalarını aktarmıştık.

`height=

Bugünkü yazımızda vakfın vizyon etkinliğinde yer alan üçpanelden ilkine Eğitimde Kurumsal İyi Uygulama Örnekleri Paneli`ne değineceğiz.

Akademisyen, Fikir Yazarı ve Danışman Prof. Dr. Uğur Batı`nın yönetiminde gerçekleştirilen 'Eğitimde Kurumsal İyi Uygulama Örnekleri Paneli'nin konuşmacıları Turkcell Akademi Genel Müdürü Banu İşçi Sezen, Kartal imam Hatip Lisesi Müdürü Mithat Tekçam ve Fide Okulları Kurucusu Ali Koçoldu.

`height=

Bu bölümde Prof. Batı ilk sözü Fide Okulları Kurucusu Ali Koç`a verdi.

'Biz Fide`yi hep eğitim pedianın uygulama okulu olarak tarif ediyoruz. Ben uzun yıllar özel okullara danışmanlık yaptım. Biri bir okul kurmak istiyorsa bana geldi ve 'birlikte bir okul kurar mıyız Hocam?' dedi. Ve hep şöyle geldiler. 'Hocam öyle bir okul kuralım ki çok farklı olsun, çok özle bir okul olsun.' Hadisenin finalinde klasik bir okul olarak süreci tamamladık.

Ali Koç: Özel Okulların %95`i paralı okul!

Finalde korkular ve kaygılar onları o kadar çerçeveliyordu ki diyorsunuz ki Türkiye`deki özel okulların %95`i özel okul değil paralı okul; Özgün müfredatları yok, özgün yapıları yok. Veliler daha temiz tuvalet, öğlen tatili, çalışıyorsa öğrencinin daha fazla okulda kalması ve fiziksel ihtiyaçları nedeniyle çocuğunu özel okullara gönderiyor.

Özel okul müfredatı için tercih edilmeli

Hâlbuki özel okul özel müfredatı için, özel yaklaşımı için tercih edilmeli. Çünkü her devlet standart bir eğitim verir. 'Ben bu standart alanın dışına çıkmak istiyorum' diyenler özel okullara gider.

Özel okul bir sığınma alanı!

Ama bizde ne yazık ki özel okul bir sığınma alanı durumunda ve devlet okullarının özellikle belli bölgelerdeki fiziksel özelliklerinin yetersizlikleri dolayısıyla tercih edilen durumunda. Bir felsefe üzerinden gidemiyoruz dolayısıyla; Bu başlayınca bir felsefe üzerine bir okul kuralım;

Özel okul yatırımları betona, havuza gidiyor!

Dünyadaki en pahalı okullar lüks binalarda değil. Barakalarda, çadırlarda eğitim yapan özel okullar var ama insanlar oralara felsefe için gidiyorlar. Bu yüzden yatırımı havuza, betona yapmayın, felsefeye yapın desek de ne yazık ki Türkiye`dekilerin büyük çoğunluğu zamanı ve parayı oraya harcıyor.

Bu hayal kırıklıkları bir tarafta birikiyordu ve onlar şöyle denilmekteydi: 'Hocam sınava hazırlamazsanız Türkiye`de hiçbir veli size çocuğunuz vermez, fiyatınız şu olmazsa hiçbir veli çocuğunu vermez, öğretmeniniz bu deneyim yılında olmazsa vermez.' Biz de bunun üzerine dedik ki iş başa düştü biz bunu ispatlamak zorundayız.

File Okulları çok temel bir argümanla kuruldu. Benim zaten eğitim felsefesi olarak temelde inandığım şey şudur. İyi okul hep tartışılıyor. İyi okul, iyi öğretmenle iyi okulu, çocukla iyi fiziksel koşullarda bir araya getirmektir. Bu üçü bir araya geldiğinde bu okul zaten iyi okuldur. İyi bir ilişki inşa etmek önemli. Aslında okulun niteliği dediğimiz şey nedir? Öğrenciyle öğretmen arasında kurulan ilişkinin niteliğidir. Yatırım yapılması gereken bütün alan da bana göre bu ilişkinin niteliğidir. O zaman derinde bir tartışma başlıyor. Sade bir okulsanız, mahallenin arasındaysanız insanlara diyorsunuz ki biz uzak mesafeden öğrenci almayız.

Mahalle çok önemlidir

Yakın mesafeye gelecekseniz biz isteriz diyorsunuz. Bakınız mahalle çok önemli bir şeydir. Bir çocuğu yetiştirmek için bir köy gerekir diyorlar ya bugün köyde yaşamıyorsanız bir mahalle gerekir. Mahalle için de çocuğun kendi habitatında gelişmesi çok önemli bir şeydir. Tanıdığı insanlar görmesi, sokaktan geçerken oradaki temizlik görevlisini tanıması, orada her gün geçen insanlarla selamlaşması çok önemlidir. Bunu verirseniz zaten öğrenmesi için bütün ortamı hazırlamış olursunuz. Onun dışındaki hiçbir şeyi biz açıkçası Fide`de kurgulamadık.

Bilimden besleniyoruz.

Bilimden besleniyoruz. Bütün tartışmaları yakından izliyoruz. Ama odağımız her zaman öğretmenle öğrencinin arasındaki ilişkinin niteliğidir. Bu nitelik doğru olursa zaten bize göre iyi eğitim uygulamaları doğalında gelişiyor.'

Sözün bu yerinde eğitimin öğrenci, öğretmen ve veliden oluşan klasik sac ayağına felsefeyi dahil eden Fide Okulları Kurucusu Ali Koç`a moderatör Prof. Dr. Uğur Batı 'Bugünün teknolojileri geleceğin fırsatları, bugünün fırsatları geleceğin sorunları bağlamında dijitalleşme, teknoloji, robotikler, yapay zeka derken eğitimin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Biz oraya nasıl hazırlanırız?' sorularını yönelttiğinde aldığı cevap şöyle oldu:

`height=

Ali Koç: Robotik kodlamayı distopya olarak görüyorum

'Robotik kodlama konusunda eleştirilerim var. Distopya olarak görüyorum. Doğanın kıymetini bilen çocuğumuz kalmayacak. Bütün dünyanın hızla aynılaştığı bir dönemde biz daha hızlı aynılaşalım çabası içindeyiz. Bence böylesi bir çaba boş.

Bu kadar hızlı değişim yaşanan çağda teknolojiyi bu kadar öğretme çabası nedendir anlamıyorum. Doğa her zaman inanırım ki en büyük öğretmendir.

Çocukların hayatı dondurulmuş durumda

Bugünün çocuklarının tüm hayatı doldurulmuş durumda. Bugünkü çocukların en temel ihtiyacının boş zaman olduğunu düşünüyorum. Bir robot çimlerin üzerine yatıp gökyüzüne bakıp hayaller kuramayacak.

Robotlar hayal kuramaz!

Gelecekte hayal kurabilen çocuklarımız olabilmesi için daha çok boş zamana ihtiyacımız var. Daha çok eğitelim, öğretelim derken onları robotlaştıracağız. Eğitim bizi aynılaştırıyor. Bu aynılaşmanın dışına çıkmalıyız.

Biz, ilkokuldan itibaren programımıza masalı koyuyoruz, felsefeyi koyuyoruz. Kodlamayı evde kendi öğrenir zaten. Ama çocuklar felsefe yapmayı, daha derin sorular sormayı, birlikte tartışmayı, biri masal anlatırken o masal içinde hayale dalmayı ancak insanlarla birlikte yapabilir. Gelir düzeyi düşük bölgelere, nitelikli öğretmeni ulaştıramadığınız yerlere teknoloji götürmek elbette ki orada çarpıcı dönüşüm yaratır. Ama iyi öğretmeni zaten götürmüşsünüz, iyi öğretmeni bilgisayarın başında harcıyorsunuz. Bana göre iyi öğretmeni bilgisayar başında harcamayalım.'

Eğitimde Kurumsal İyi Uygulama Örnekleri Paneli`nin moderatörü fikir yazarı Prof. Dr. Uğur Batı, orta öğretimde ülkemizin en önemli marka kurumlarından biri olan Kartal İmam Hatip Lisesi müdürü, hocaların hocası Mithat Tekçam`a 'İyi okul kavramları içerisinde sosyalleşme, paydaşların birbirlerini anlaması, empati kurması öne çıkıyor. Güvenli okul kavramından da kapıda güvenliğin olması, paydaşların arasında herhangi bir sorun yaşanmaması anlaşılmamalı. Kartal İmam hatip bu konuda iyi örneklerden biri, yıllardır iyi örnekliği devam ediyor. Sürdürülebilir uygulamalarla da bağlantı kurarak türden çalışmalar yaptığınızı anlatır mısınız?' sorusunu yöneltti.

`height=

KARTAL AİHL TÜ RKİYE`NİN İLK ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ

Söz şimdi Mithat Tekçam da: 'Kartal AİHL 1985 yılında Türkiye`nin ilk Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak kuruldu. Aslında kuruluşu da ilginçbir hikâyeye dayanır. O dönemlerde malum imam hatip liseleri Türkiye`nin hep gerçeğiydi. Ama özellikle 1985 yılında Avrupa`da yaşayan gurbetçi ailelerimizin çocuklarının ahlaki erozyonunu konu alan tv programları sonrası o dönem Milli Eğitim Bakanı olan Vehbi Dinçerler ve MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Hikmet Özdemir konuyu yerinde incelediler. Yurtdışı seyahatleri sonrasında özellikle Almanca ağırlıklı hazırlık sınıfı bulunan bir Anadolu İmam Hatip Lisesi kurma fikri ortaya çıktı. Beykoz`da halkın yaptırdığı iki katlı binada 100 öğrenciyle AİHL faaliyete başladı.'

`height=

TEKÇAM: KAİH ÖĞRENEN OKUL

İlk mezunlarından olduğu bu okulda şu anda müdürlük görevini başarıyla ifa etmekte olan Mithat Tekçam cevaben sözlerini şu cümlelerle devam ettirdi: 'KAİHL sürdürülebilir eğitim başlığında altında öğrenen okul olma çabası içerisindeyiz. Öğrenen okul olma çabası içinde sistemik değişim gerçekleştirmenin hep gayretini gösterdik. Sistem ve bir alt organizasyon olarak bir okul olarak MEB`in sistemi içinde kendi içorganizasyonumuzu yıllar boyunca geliştirmenin gayreti içinde olduk.

MİTHAT TEKÇAM: İHL`LER GELENEĞİN VE MODERNLİĞİN BİRLEŞTİĞİ KURUMLARDIR

Bana göre imam hatip liseleri özellikle gelenek ve modernliğin birleştiği kurumlardır. Ve gelenek ve modernliği özümseyen bu kısımda biz hep modernlik ve reform kısmını işin içerisine katarak eğitim felsefemizi oluşturmaya gayret gösterdik.

Sürdürülebilir eğitim başlığında bize gelen öğrencimiz sınavla %1`lik dilimin içine girerek geliyor. Akademik olarak bu yetkinliğe sahip olan öğrencileri sadece test ve soru çözmenin ötesinde başka yetkinlikler de kazandırarak okulumuzdan mezun etmek, bir üst eğitim kurumuna ve hayata hazırlama gayreti içindeyiz.

KARTAL AHL İLHAM VERİCİ BİR EĞİTİM KADROSUNA SAHİP

İlham veren bir eğitim kadrosuna sahibiz. Öğretmenlerimiz sadece laboratuvarına öğrenciyi bekleyen değil laboratuvarını okulun dışına götüren, hatta yurtdışına götüren bir kadroya sahibiz. Bilim Seyyahları isimli bir projemiz var. Öğrencilerimiz önümüzdeki günlerde Kosova, Arnavutluk ve Karadağ`da olacaklar. Bu üçülkede paydaş ve kardeş okullarımız olan imam hatip muadili medreselerle bilim şenliği yapıyor olacağız. Oradaki halka kendi imkânlarımızı ve laboratuvarımızı götürerek bilimle buluşturacağız, onlara bilim köprüsü kuracağız, 19-22 Nisan tarihleri arasında. Bunun gibi farklı projelerle öğrencilerimize ilham vermeye gayret ediyoruz. Öğrencilerinin büyük kısmı yatılı. 42 farklı ilden öğrencimiz var.

Teknolojik donanımdan da bahsetmek isterim. Robotik kodlama, tasarım atölyelerimiz mevcut. 4 üniversite ile eğitim işbirliği protokollerimiz var. Bilim danışma kurulumuz, öğrenci meclisimiz var. Oldukça zengin içerikli yaz programlarına sahibiz. Öğrencilerimiz toplumsal sorumluluk ve gönüllülük çalışmaları yürütüyor. Öğrencilerimiz Erdem Okulu projesiyle okulun çevresinden başlayarak huzurevi, Çocuk Esirgeme Kurumu, göçmen aileleriyle yardım ve proje çalışmaları yürütüyor. Bir taraftan da kardeş okullarla çok farklı ülke okullarındaki öğrencilere dokunmaya çalışıyoruz. Mezun olan ve lisans eğitimine geçen öğrencilere eğitim koçluğu eğitimi verilerek KAİHL`de okumakta olan kardeşlerine koçluk yapmalarını sağlıyoruz. Ayrıca mezun olmuş, kariyer sahibi KAİHL`ler de mentörlük yapıyorlar. Bu hizmet Kartal Eğitim Vakfı`mızın güzel bir açılımı;

İHL`ler Nizamiye Medreseleri`ne dayanır

İmam Hatip geleneğimiz oldukça eskilere dayanır. Bana göre imam hatiplerin bu topraklarda tarihçesi Selçuklu Nizamiye Medreseleri`nden başlıyor. Osmanlı`daki medrese geleneğiyle devam edip Cumhuriyet dönemiyle birlikte imam hatip olarak evrilmiştir. Gelenek ve modernliğin bir arada hep arandığı bu örnek bu topraklarda devletin eliyle din eğitiminin uygulanması, öğrencilerin sağlıklı bir şekilde hem din eğitimine hem de diğer derslere kavuşmasının güzel bir örneğidir.'

Mithat Tekçam`ın eskilerin efradını cami a`yarını mani dedikleri tarzda konuşmasının ardından panel moderatörü Prof. Dr. Uğur Batı, Turkcell Akademi Genel Müdürü Banu İşçi Sezen`i 'Banu Hanım çok özellikli bir iş yapıyor. Turkcell Akademi stratejik bir merkez. Pek çok farkı yaş gruplarına hizmet ediyorsunuz. Sonuçitibarıyla yetişkin eğitimi temelli bir hizmet sunuyorsunuz. Bu Türkiye`de az konuşulan bir konu. Turkcell Akademi`de neler yaptığınızı anlatır mısınız?' cümleleriyle söze ortak etti.

`height=

Banu İşçi Sezen: Günümüzde öğrenme hayat boyu sürüyor.

Banu İşçi Sezen: 'Turkcell Akademi, bir bilgi yönetimi ve strateji merkezi, yetişkin eğitimi temelli bir oluşum.

'Turkcell Akademi`yi 2006 yılında kurduk. Ana kurma amacımız şuydu günün sonunda Türkiye`de çok değerli üniversitelerden mezun çok değerli arkadaşlarımız var ve bunlar Turkcell`e geliyorlar. Amacımız zaten belli bir potansiyelle gelen bu arkadaşlarımızı iş dünyasına hızla hazırlamak ve onları aslında kariyerleri boyunca en iyi şekilde eğitim donanımıyla öğrenme yolculuğuna kavuşturmaktır. Bugün baktığımızda aslında öğrenme artık hayat boyu öğrenmedir. Bir üniversiteden mezun olduğunuzda artık her şeyi biliyorum ve bu mesleği yaparım artık diye bir dünya yok artık. İş dünyasındaki her şey, bilgiler, işler, dinamikler o kadar hızlı değişiyor ki her an her gün bir daha öğrenmeniz gerekiyor.

Turkcell Akademi bir öğrenme dünyası;

Turkcell Akademi`deki programlarımız sadece üniversiteden yeni mezunlara yönelik değil her seviyede çalışanlara yönelik eğitimlerimiz var. Aslında bir öğrenme dünyası var orada; Yönetim Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu ekibi, üst düzey yönetim ekibimizden, orta kademe müdürlerimizden en aşağıda çalışan profesyonellerimize kadar herkes bu akademinin sağladığı gelişim dünyasından faydalanıyor. Yetişkin eğitimi çok kolay değil. Belli bir yaşa gelmiş olan kişilerin davranışsal değişimlerini gerçekleştirmek çok kolay değil çünkü; O yüzden biz de bilgiyi eğlenceli olarak sunabileceğimiz bir dünya yaratmaya çalışıyoruz.

Zaman içerisinde teknoloji şirketi olmanın avantajlarını da kullanarak, kendi şirketimizdeki mühendislerimizin yaptığı yazılımlarla çok değerli bir eğitim teknolojileri alt yapısı oluşturduk. Ü çana odak alanımız var teknoloji, liderlik ve müşteri. Teknoloji başlığı altında dünyadaki son teknolojilerin tümü, liderlik altında altı seviyeli bir liderlik programıyla her seviyede yöneticilerimiz için çalışmalar yapıyoruz. Müşteri başlığı altında da aslında bizim varoluş sebebimiz olan 35 milyon müşterimize her an her gün en iyi hizmeti verebilmek için ihtiyacımız olan eğitimleri ele alıyoruz. Birçok şirket elbette güzel işler yapıyor. Ancak biz Turkcell olarak son 3 yıldır kurumsal eğitimlerde devrim niteliğinde olabilecek bir işe başladık. Master programları oluşturduk. Bunlar şirketin her yıl odak alanı olacak konuyu belirleyip o konuya ilişkin bir seferberlik oluşturup çok değerli üniversiteler ve eğitim kurumlarıyla bir araya gelip uzun süreli sertifikasyon programları yapmak şeklindedir. Bu konuda Boğaziçi Ü niversitesi ile de çalışmalar yürütüyoruz. Tüm bu çalışmalarımızın çalışanlarımıza dolayısıyla da şirketimize katkısı büyük oldu.

Sn. Sezen: Dijital zekâ artık bir parçamız;

Turkcell Akademi çatısı altında yıllar içinde oluşturduğumuz bu ekosistemi, değerli teknoloji eğitimi ve yetişkin eğitimi deneyimini topluma da yaymayı çok önemsiyoruz ve hayata geçireceğimiz sosyal projelerle topluma bu katkıyı yapmak istiyoruz. Cep telefonunun bu kadar hızla yayıldığı bir çağda çocuklarımızın bundan ne kadar zarar gördüğüne dair bir farkındalık oluşturmak ve bundan korumak için ne yapabiliriz diye arayış içindeyiz. Dijital zekâ artık bizim bir parçamız oldu, bundan vazgeçemeyiz. Ancak bunu topluma, insanlığa ve kendimize faydalı olacak şekilde bir farkındalıkla kullanmayı bilmemiz önemlidir. Yurt dışından getirdiğimiz henüz yeni olan IOS ve android cihazlarda kullanılacak oyun uygulamasıyla dijital zorbalıktan korunma, kişisel verilerin gizliliği, empati yapabilme, saygı gibi kavramları çocuklarımıza öğretmeyi amaçlıyoruz. Bu elbette tek başına bir oyun; Biz Turkcell olarak ülkemizde kuracağımız doğru iş birlikleriyle Türkiye`de bizim ihtiyacımız olan eklerle oyunu daha da geliştirerek aslında milyonlarca çocuğumuzu bu konuda bilinçlendirmek istiyoruz. Amacımız çocuklarımızın dijital dünyayı kendilerini koruyacak şekilde yönetebilmelerini sağlamak için doğru bilgileri vermektir.'

Not: Metin deşifresi için BYV Kurumsal İletişim Uzmanı Nurbin Gürsoy`a teşekkür ediyorum.