Muzaffer Ozak: Ey Cemâat-i Müslimîn: Bu kürsü ne diyor!

Abone Ol

İttifak Gazetesi Muzaffer Ozak (ks) Sözlü Tarih yazı dizimizin beşinci ve son bölümünün öznesinde tesis edildiği andan günümüze kadar zikir sesinin hiçkesilmediği Cerrah&icirc Dergâhı`nın kültür ve irfan karakışının yaşandığı yıllarda maruz kaldığı sıkıntılar ve Muzaffer Efendi`nin (ks) fenâ âleminden bekâ yurduna sırlanışı var.&nbsp

Bu vesileyle İttifak Gazetesi ve İyilik Sağlık Vakfı camiası olarak Es-Seyyid Eş-Şeyh Muzafferüdd&icirc n Aşkiyyü l-Cerrâhiyyü l-Halvet&icirc Hazretleri`ne rahmet niyaz ederken talebesi Ahmet Süleyman Karakaya ağabeyimize hayırlı ve bereketli ömürler niyâz ediyoruz.


Muzaffer Efendi ve sevenleri zikir makamında...

İbrahim Ethem Gören: Muzaffer Hazretleri Cerrahi Dergâhı`ndan lisân-ı haliyle günümüz insanına, Ü mmeti Muhammed e neler söylüyor?&nbsp

Ahmet Süleyman Karakaya: 'Ey ehl-i irfân! Ey yârenler. Ey cemâat-i Müslim&icirc n! Bu kürsü ne diyor? Bu kürsü ne diyor? Vaaz veriyorum ya, bu kürsü ne diyor! Ey Muzaffer Efendi! Bir müddet sonra bu kürsüde olmayacaksın.&nbsp Ahirete bak!&nbsp Ondan sonra ibadetine bak. Dünyaya dalıp ahiretini unutma! İbadetlerinizi yapın. Hoş görün, gönle gir, gönül al! Gönül hırsızı ol! Güzel düşün, güzel söyle! Sadece insanlara değil bütün mahl&ucirc kata ihsanda bulun!'

Efendi Hazretleri`nin hayvan sevgisine de nazar edelim;

Efendi, hayvanları çok severdi, kedileri vardı. Epeyce kedileri vardı. Kedileri de onu severdi! Kedilerini besleme saati vardı. Akşamüzeri saat 17.00 sularında elliye yakın kedi dükkânına gelir, onları güzelce beslerdi. Hasta olan, özellikle baktığı kedileri de vardı.&nbsp

Rahmetullahi aleyh.

Tabii çok severdi kedileri. Bir de köpeği vardı. O köpek dükkâna gider, Efendi, başını okşardı, sonrasında giderdi hayvancağız. Bir yandan köpeği sever diğer yandan da 'kırmayın, hoş görü, incitmeyin, incitmeyin, incitmeyin' derdi.

Usul, erkân ve âdâbla ilgili neler buyururlardı? Dergâhta 'men tereke`l-us&ucirc le ba`de`l-vus&ucirc l/Vuslata erdikten sonra usulü kim terk eder!' şeklinde bir levhayı hatırlıyorum;

Hem Sefer Efendi`nin, Hem Muzaffer Efendi`nin zamanlarını yaşadım. Şimdi, mesela eskiden İbrahim Fahreddin Efendi zamanında tarikat adabından zerre kadar taviz verilmezdi. Ama devir, öyle bir devir geldi ki Muzaffer Efendi 'oğlum, adam elli yaşına gelmiş, hiçbir şey yapmamış. Abdest almayı bilmiyor. Evvelden ehl-i tertip olmayana yani namaz borcu olanlara ders takke-tesbih verilmezdi. Şimdiki zamanda veriliyor. Niye veriliyor?&nbsp Adam yola girsin, yolda olsun,&nbsp elli yaşına kadar bir şey yapmamış. Ondan sonra biz vasıta olalım' derdi. Velhasıl bunu ben başka şeyh efendilerden de duydum. &nbsp


Muzaffer Ozak Efendi

Karakaya: Gönlünü karıştırma hemen tokadı yersin!

İçimizden 'efendi çabuk mu tespih veriyor?' diye geçirirdik. Hemen cevabını verirdi. Hani derler ya zenginin karşısında cebini, âlimin karşısında ilmini, evliyanın karşısında da gönlünü karıştırma.` Gönlünü karıştırma hemen tokadı yersin! Derdik ki 'Efendi dersi çabuk mu veriyor, herkese tespih-takke veriyor' derken, diye düşünürken hemen devreye giriyordu,&nbsp sanki söylemişiz gibi. 'Ya vermesen bu adam kahvede oturacak, kâğıt oynayacak, olmayacak, bulamayacak. Buraya geldiğinde 'Allah' demeye başlayacak hiçolmazsa' diyordu.&nbsp

'Ehl-i tarikatın tüm rükünleri uygulansa tekke ve dergâhlarda kimse kalmaz!'&nbsp

Efendi derdi ki 'eskiden evliya olsun diye tespih veriyorduk. Şimdi eşkıya olmasın diye takke veriyoruz. Ya adam, ya da eşkıya alacak. Takke veriyoruz ki namaz kılar, iki rekât namaz sonrasında belki gönlüne düşer, devir böyle bir devir yani.'&nbsp

Yüksek müsaadenizle son birkaçsorumu arz edelim efendim. Bir tanesi bu Cumhuriyet döneminde malum tekke hiçkapanmamış. Oradaki zikir, zikrullah devam etmiş. Ve biiznillah zikrullah meşki silsile hiçinkıtaa uğramamış. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?&nbsp

Bunun en büyük müsebbibi Fahreddin Efendi`dir. Derlerdi ki 'oğlum korkmayacaksın. Yolun uzunluğunda kendini vereceksin.' Hiçkapatmamış tekkeyi, tek başına, tek başına, tek başına kalmış gene de tekkeyi kapatmamış.&nbsp

Kapıya gelmişler, kovmuşlar herhalde o inzibatı.

Satmaya da gelmişler, kapatmaya da; &nbsp İnzibatlar geldiler, neler çektiler. Fahreddin Efendi inzibatları kovmuş 'gidin' demiş. Hatta ben size söyleyeyim. Yani 1965 falan olsa gerek. Dergâhın hemen yanındaki yerde oturuyor Fahreddin Efendi. Dergâhta hiçunutmuyorum altı kişi ile namaz kılıyorduk. Çocuktuk, babam götürüyordu tabii. Şöyle yapıyorduk. Dergâhın kapısı kapalı, ama içten giriyorduk. O evden giriyorduk.&nbsp Şimdi usulü şöyle; Gelirsin, her günün bir işareti var. Bir gün şöyle yaparsın, sonraki gün böyle! Bir sonraki gün kapıya vurursun, ileriye köşeye gidip beklersin. Kapının kilidini açarlar, kapıyı açmazlar. Kilidi açılır sadece. Geri gelirsin, içeri girersin. Böyle böyle beş, altı kişilik cemaatlerle namaz kılınırdı. Namazları Fahreddin Efendi kıldırırdı. Ondan sonra mutlaka devam usul devam ederdi.&nbsp

Şimdi korona var kapalı, sadece vazifeliler gidiyor. Beş-altı kişi ile yine evrâd-ı şerif okuyor. Gerekli vazifeler yapılıyor. Nureddin Tekkesi hiçkapanmadı, kapanmayacak biiznillah. Bu bir cesaret işi. Fahreddin Efendi 'adam inandığı bâtıl şey uğruna kendini benzin döküp yakıyor. Peki, Müslümanlar ne neredesin? Müslüman niye yapmıyor bunu' derdi. Fahreddin Efendi`yi biliyorsunuz değil mi?

Biliyorum Süleyman Bey, hatırattan ve dergâhtaki fotoğraflardan biliyorum.&nbsp

Çok sıkıntılı zamanlar oldu.&nbsp Hatta bir ara dediler ki 'kadınlar ve çocuklar gelmesin!' Ondan sonra babam bize 'gelmeyin artık' dedi. Onlar bazı günlerde yalnız gittiler, çünkü polis baskın yapıyordu, alırlar, atarlar içeri! Bununla birlikte dergâh hiçkapanmadı, ezkâr susmadı.

Muzaffer Efendi nerede ikamet ediyorlardı?

Lâleli`de oturuyorlardı ama bölgeye ahlâksızlık gelince oradan Fenerbahçe ye gittiler. Uzun yıllar Lâleli de oturdular. Lâleli de otellerde ahlâksızlık baş göstermeye başlayınca terk etti, Fenerbahçe ye gitti.&nbsp

Siz evlerine gidiyor muydunuz efendim?

Tabii, bayramlarda gidiyorduk. Bayramlarda mutlaka evindeydik ama dükkâna hep gider, hiçboş bırakmazdım.&nbsp

Valide Sultan ile araları nasıldı efendim? Hanımıyla münasebetleri nasıldı?&nbsp

Bittabi iyiydi, bacı sultanımız da evliyadır yani.&nbsp

Eyvallah Efendim.

Yani derdi ki 'insanı evliya eden hanımıdır. Onun için onlara iyi bakmak lazım gelir.'&nbsp Valide Sultanımız da haza evliyadır. Efendi`min kayınbiraderi ve halifesi Tevfik Topuzoğlu Bey de evliya bir zattır.&nbsp El-Ezher`de okudu. Sonra İngiltere`de tahsil görerek ve erken yaşlarda Hakk`a yürümüştür.

&nbsp &nbsp
Muzaffer Ozak (ks)
Muzaffer Efendi ailesine çok önem verirdi.&nbsp

Ailesine çok önem verirdi. İlk evliliklerinden evladı olmamıştı. İkinci evliliğinden çocukları dünyaya geldi. Kızı Ayşe`nin kemik hastalığı vardı. Güneşe çıkarılması lazımdı çocuğun.
Sırf kızının tedavisi için Kumburgaz`da ücra bir köşede daire yaptırdı, kızı orada güneş görsün diye.&nbsp Yani demek istediğim çocuklarına ve ailesine çok düşkündü.&nbsp

Kaççocuğu vardı efendim?&nbsp

İki çocuğu vardı. Ayşe ve Cüneyt. Ayşe Hanım büyük evladıdır, Cüneyt Bey ise sahaftır. Sahaflar Çarşısı`ndaki dükkânı devam ettirmekle birlikte sürekli orada durmuyor. &nbsp

Vefât günü;

Vefât edeceği gün de Sahaflar Çarşısı`ndaki dükkânı geldi. Etrafına vaaz ve nasihatlerde bulundu. Maddi manevi pek çok vasiyeti vardır. Mesela derdi ki 'evlendiğiniz zaman her gün hanımınızı arayacaksınız. Her gün mutlaka bir şey lazım mı?` diye soracaksınız' derdi. 'Haftanın bir günü cumartesiden, pazardan bir gününü hanım ne istiyorsa ona ayıracaksınız'&nbsp derdi.&nbsp

Hanım şimdi 'iki gün istiyorum' diyor. Nerede! Bir günü bana bırak,&nbsp bari ondan sonra!&nbsp

Efendi`nin vefât edeceği günde dükkânındaki sohbetlerden ve namazdan sonra, saat dört buçuk filan böyle; Valide Hanım`ı aradı. 'Hanım' dedi, 'selamünaleyküm' (aleykümselam.)&nbsp Çıkıyorum, bir şey lazım mı? Bir şey lazım mı?' Vefât günü, hanımına 'bamya yap' diyor ve ekliyor: 'Bu gece benim son günüm.' Ondan sonra 'ben bu gece yolcuyum' diyor, ama gülerek ifade ediyor, hani böyle herkes yapıyor ya! Hanımı da diyor ki ya 'hep böyle diyorsun ama ölesin yok!' Hanımına 'bu sefer vallahi' bu gece bak göreceksin ben gidiyorum' diyor, mütebessim bir ifade ile.&nbsp -Onlar için ölüm öyle çekinilecek bir keyfiyet değil.- Yemeğini, bamya yemeğini yiyor. O geceyi ibadetle geçiriyor, zikir esnasında sabaha karşı vefât ediyor.&nbsp Oturduğu yerde 'Yâ Hakk' o kadar; &nbsp


Muzaffer Ozak rahmetullahi aleyh

Hazret`in vefâtı nasıl oldu? Cenazesi nasıl oldu efendim?

Fenerbahçe deki evinde koltukta otururken, tespih çekerken, oturduğu yerde 'yâ Hakk' diyerek vefât ettiler.&nbsp

Vefâtına dair gazete küpürleri dâhil pek çok malumatımız, müşahedemiz var. Muzaffer Efendi`nin gasli tar&icirc kat-ı aliyye usulünce uzun yıllar hizmetinde ve postniş&icirc nlik makamında bulunduğu Nureddin Tekkesi`nde Nazmi Ceylan Efendi Hazretleri tarafından yapıldı. Fatih Camii`nde on binlerce seveninin iştirak ettiği cenaze namazını Efendi`min arkadaşlarından Gönenli Mehmet Efendi kıldırdı. Sözün bu yerinde bir mesele anlatmak isterim.

Buyurunuz Süleyman Bey.

Muzaffer Efendi`nin vefât ettiği gün Medine-i Münevvere mücavirlerinden Ali Ulvi Kurucu Efendi Mescid-i Nebev&icirc `de yatsı namazında en ön safta Muzaffer Efendi`yi ayan-beyân namaz kılarken gördüğünü söyledi. 'Namaz bitince saf araları açılır da herkes ilerilere gider ya, ben de namaz bitince Muzaffer Efendi`nin yanına gittim, ama birden bire ortadan kayboldu. Ayan beyan gördüm' dedi. Başkası olsa inanmam ben, karşımdaki zat, Medine-i Münevvere`de Efendimizin (sav) mübarek mescidinde bu hadiseyi anlatan zat Ali Ulvi Kurucu.' 1988 umresinde bizzat Ali Ulvi Efendi`nin kendisinden dinledim bunu. Söyleyene ve söyletene bakınız! Ali Ulvi Efendi anlatmaya devam etti. 'Namazda saflar arasında kendisini bulamayınca, hac-umre ziyaretlerinde kaldığı Senabil otele gittim, orada sordum, 'hoca efendi gelmedi' dediler, civardaki başka otellere sordum, yine 'gelmedi' dediler, daha sonra Türkiye`ye telefon ettiğimde Muzaffer Efendi`nin bugün vefât ettiğini öğrendim' diyor. Bilirsiniz Mescid-i Nebev&icirc `de yatsı namazlarının Efendimizin kıldırdığı rivâyet edilmektedir.


Vefât ilanı

Siz de iştirak ettiniz değil mi efendim cenaze namazına ve define?

Tabii tabii hepsinde bulundum.&nbsp

Bu hasbihalle ilgili olarak, son olarak bizim okuyucularımıza nasıl bir mesaj vermek istersiniz efendim? Ne söylemek istersiniz son olarak?&nbsp

Öncelikle Efendi`yi örnek alalım. Helâl kazanca ve temizliğe dikkat ederek ibadetlere râm olalım. Efendinin dizinde ve aşık kemiğinde namaz mührü bulunuldu. Alnında da namaz mührü vardı. Hani namaz mühürü derler derler ya, bilirsiniz. 'Namaz, namaz namaz' derdi Efendi.&nbsp Hoş gürü, şefkat, cömertlik, şefkat, tüm mahl&ucirc kâta şefkat.

Teberrüken bir soru daha arz etmiş olayım. Nureddin Tekkesi`ndeki arefe vakfelerine değinerek hasbihalimize nihayet verelim.&nbsp

Şimdi efendim, malumunuz üzere P&icirc rimiz, Efendimiz Nureddin El Cerrahi Hazretleri hacca niyetleniyor. O yıllarda İstanbul`dan hacca denizyoluyla, gemiyle gidiyor. Tophane de Malul Gaziler Cemiyeti vardı, mavi renkli bir bina... Hac gemisi o dönemde o binanın bulunduğu yerin hemen yakınındaki iskeleden hareket ediyormuş. Orada KılıçAli Paşa Camii var. Gemi oradan hareket ediyor. Cami bir nevi hacca gideceklerin toplanma mahalli vazifesi görüyor. Nureddin Cerrâh&icirc Hazretleri gençliğinde şöyle bir niyazda bulunmuş. Bir nevi adakta bulunmuş. 'Allah hac nasip ederse bir fakir çıktığı zaman hac paramı kendisine takdim edeceğim.'&nbsp

İkindi namazı kılınmış, birazdan gemiye binecek, cami kenarında bir zat feryad figan ağlıyor. &nbsp 'Ya Rabbi ben çalıştım, çabaladım. Olmadı, uymuyor, mahcup oldum, borçlarımı ödeyemiyorum. Sen de şahitsin bana' diyor. Böyle yalvarıp yakarıyor. 'Gene çalıştım ama yok, para gelmedi' diyor. O zat 'olmadı' falan derken N&ucirc reddin Cerrâh&icirc Hazretleri niyazı mucibince hac parasını muhatabına takdim ediyor. Heyhat! Tam da ihtiyacı olan miktarda bir para; &nbsp

N&ucirc reddin El Cerrâh&icirc (ks) Allah a karşı ahde vefâ gösteriyor. E şimdi herkesle helalleşti, hac yolculuğuna çıktı. Ne diyecek? Hacca da gidemeyecek, tüm parasını da verdi, nerede kalacak? Kimin parası bu!' Kimseye gözükmeyeyim, Allah biliyor, İki ay kabristanlıkta kalayım. Oraya ahali yemeğini, suyumu getirir, iki ay ibadetle meşgul olurum. Sonra da hac kafilelerinin dönüş vaktinde evime giderim' diyor.&nbsp

Oradan Edirnekapı`da Sır Tekkesi diye bilinen tarihi kabristanlığa gidiyor. Orada hac müddetince ibadetlerini yapıyor. Vakfe günü de orada gözyaşları içerisinde vakfeye duruyor. Daha sonra hac kafilelerinin dönüş vaktinde evine gidiyor. Evlerine hac tehniyesine gelenler arasında o yılın hacıları da var. Kendisini tebrik ediyorlar, 'matafta, tavafta, say`de hep sana gıpta ettik' diyorlar. &nbsp

Daha sonra bu usul haline geliyor ve Arefe günlerinde N&ucirc reddin Cerrâh&icirc Hazretleri ihvanıyla birlikte Sır Tekkesi`nde vakfeye durmaya başlıyor. Ve üçyıl orda vakfe yapılıyor. Dördüncü gün de vakfe günü tesl&icirc m-i r&ucirc h eyliyor.&nbsp

Bu vakıaya binaen N&ucirc reddin Tekkesi`nde gözyaşları içerisinde her yıl vakfeye durulur. Dur orada vakfede. Ne kaybın olacak! Biz inkâr etmiyoruz ki haccı. İnşallah Allah hep beraber, tekrar tekrar nasip etsin.&nbsp

&Acirc min Süleyman Bey, inşallah efendim. Çok teşekkür ediyorum. Allah ömrünüzün bereketini artırsın, anne-babanıza, cümle geçmişlerimize, Muzaffer Ozak`a (ks), Cerrâh&icirc &Acirc sitânesi`nin cümle p&icirc rânına ve bahusus N&ucirc reddin Cerrâh&icirc Hazretleri`ne rahmet eylesin. Şefaatleri üzerimize sâyebân olsun.&nbsp

Es-Seyyid Eş-Şeyh Muzafferüdd&icirc n Aşkiyyü l-Cerrâhiyyü l-Halvet&icirc `nin (ks) bir nutk-i şerifi ile Sözlü Tarih yazı dizimize nihayet verelim.

CERR&Acirc H&Icirc `YE GEL HEM&Acirc N

Cerrâh&icirc ye gel hemân
Bulam dersen ger râhı
Komaz gönülde gümân
P&icirc r N&ucirc redd&icirc n Cerrâh&icirc

Himmeti hâzır olur
Kalbine nâzır olur
Müşkile nâsır olur
P&icirc r N&ucirc redd&icirc n Cerrâh&icirc

(; )

Aşk&icirc kemter kuludur
Bu yol aşkın yoludur
Ululardan uludur
P&icirc r N&ucirc redd&icirc n Cerrâh&icirc

BİTTİ.