İttifak gazetesi Sözlü Tarih Muzaffer Ozak (ks) yazı dizimizin dördüncü bölümünde Efendi`nin irşâdî faaliyetlerine ve 47 günlük ABD seyahatindeki hizmetlerine odaklanıyoruz.

İbrahim Ethem Gören: Muzaffer Efendi`nin evliyaullaha karşı oldukça müstesna bir muhabbetleri olduğunu biliyorum. 

Ahmet Süleyman Karakaya: Çok severdi Allah dostlarını. Bu meyanda Hazret derdi ki: 'Şu memlekette adam çıkmaz demeyin ha! Orada bir evliyaullah vardır, tokadı atar. Hiçböyle şeyler yapmayın.' Bu konularla ilgili çok vakalarım var ama dediğim gibi süre az;  

Hazret kimleri ziyaret ederdi efendim İstanbul da.

Hz. Halid beldesinde Ebâ Eyyub Halid bin Zeyd El-Ensâri Hazretleri başta olmak üzere İstanbul`un tüm manevi büyüklerini ziyaret ederdi. Eyüp Sultan Camii`nde vaaz de verirdi. İstanbul`daki bütün evliya hazretlerini tavassutuyla tanıdık.

`height=

Fahrî vaiz miydi efendim kendisi? 

Evet, fahrî vaizdi. Camili Han`da fahrî vaizdi. Perşembe günleri ikindi namazından sonra Bayezid Camii`nde kadınlara vaaz verirdi. Eyüp Sultan`da da pazar günleri öğle namazından sonra vaazları olurdu. Bunları mümkün mertebe takip etmeye çalışırdım.  Sağlığı müsaade ettiği müddetçe İslâmî hizmetleri hep fahrî olarak yürüttü. Resmî olarak da  Süleymaniye Camii`nde müezzinliği hem de imameti vardı. 

Askerliği?

İkinci Cihan Harbi yıllarında askerlik hizmetini yerine getirmişler. İkinci Dünya Savaşı nda bir vazife olarak Çerkeş e vermişler. Çerkeş te bir müddet imamlık yapmış. Kastamonu Çerkeş te.

Kastamonu da malum evliyalar diyarı;

Evliyaullah ile arası çok iyiydi. Hazret gittiği her yerde evliyaları arar, bulurdu. Sohbetlerinde ziyaret ettiği evliyaların hallerinden bahsederdi.  

Az önceki mevzudan devam edelim;   Diyelim ki Kastamonu ya gittiniz. Önce Şeyh Şâbân-i Velî Efendimizi ziyaret edeceksiniz. Orada namaz kılacaksınız, dua edeceksiniz, sonra da Kastamonu`nun neyi meşhursa gidip onu yiyeceksiniz. Usul buydu, biz böyle gördük.  

Mesela Sinop`a mı gittiniz. Gittik bir kere. Orada Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri`ni mutlaka ziyaret etmeniz gerekir. Biz gidip ziyaret ettik. Önce onun manevi sofrasına gideceksiniz, daha sonra da Sinop`un neyi meşhursa maddi sofrasına oturup taam edeceksiniz. Hazret hep hayatını böyle geçirdi. 

`height=

Efendi Hazretleri`nin kıraati nasıldı?

Çok güzeldi, dinlediğiniz zaman mest olurdunuz. Hafızdı biliyorsunuz kendisi aynı zamanda. Ramazan-ı Şerif aylarına çok özen gösterirdi. Ramazan gecelerinde bütün teravihleri dergâhta kendisi kıldırırdı. Namazlarda kıraat esnasında gönlü Allah korkusundan yufka gibi incelir, sesinin rengi değişir, okurken hüngür hüngür ağlardı. 

Muzaffer Ozak: Kerbelâ da akan kandan geçmeyiz.

Çok enteresan mânâları vardı Efendi`min. Rasulullah Efendimiz e (sav) muhabbeti çok fazlaydı. Ashab-ı Kirâm efendilerimize de hâ kezâ; Anlayan için, 'Kerbelâ vakasında kimseye buğz etmeyin, Sevgili Peygamberimize (sav) salavat getirin' derdi. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimize muhabbeti çok fazlaydı. Malum ilahileri var, şiirleri var. 'Kerbelâ`da akan kandan geçmeyiz'i gönlü hû n olarak yazmıştı. Hatırlarsınız, Kocamustapaşa`ya geliyorsunuz İbrahim Ethem Bey, 10 Muharrem günlerinde bu, Sünbül Efendi`deki programda da okunur; Birkaçbölümünü paylaşayım;

Geçeriz dünyâda cân ü cânândan
Kerbelâ da akan kandan geçmeyiz
Geçeriz ukbâda bâğ-ı cinândan
Kerbelâ da akan kandan geçmeyiz

(; )

Hazret-i Hayder-i Kerrâr başımız
Hüseyn için dökülür gözyaşımız
Bu dünyada kalsa tek yoldaşımız
Kerbelâ da akan kandan geçmeyiz

(; )

Aşkî ağlar şehî d-i Kerbelâ ya
Gözyaşıyla niyâz eyler Mevlâ ya
Katlanırız binbir türlü belâya
Kerbelâ da akan kandan geçmeyiz

Nureddin Tekkesi`nin kıble duvarında 'Yâ şâh-ı şehî dân' yazısını da bilirsiniz.

Bilirim efendim, kırmızı lâl mürekkebiyle yazılmıştır. Babanız, Muzaffer Efendi`yle birlikte Hicaz ziyareti öncesinde Kerbelâ`da Hz. Hüseyin`in (ra) ve Şühedâ-yı Kerbâla Hazerâtını da ziyaret etmişlerdi değil mi?

Evet, babam 1968 yılında Muzaffer Efendi ile birlikte hacca gitti. Babam esnaftı. Bir nevi Muzaffer Efendi, babamı hacca götürdü. Hac yolculuğunda Irak`ta Kerbelâ şehitlerini ziyarete gitmişler. Sonra Kû fe`ye gitmişler. Babam 'Süleyman, öyle ağladık, öyle ağladık ki adeta nefes alamadık' demişti. Çok güzel bir hayat;

Muzaffer Efendi`nin Hazret-i Ali Kerremallahu veche`ye karşı öyle hususi muhabbetleri vardı ki anlatamam; Görüp yaşamanız lazım gelir.

Valideleriniz de sanırım dergâh ahâlisinin derviş çeyizlerini dikiyordu değil mi?

Evet, annemin böyle bir hizmeti vardı, Dergâh kıyafetlerini, haydârî leri, cübbeleri falan validem dikerdi. Kabri nur olsun.

 min.

Fehmi Efendi isimli bir zat vardı. Henüz daha çok küçük yaşlardayız. Fehmi Efendi, Medine-i Münevvere mücavirlerinden. Orada yaşıyor, mücavir olmuş, arada bir Türkiye`ye geliyor. Fehmi Efendi bir Ramazan ayında misafir oldu, dergâha geldi. Hatta dergâhta teravih namazını kıldırdı. Sefer Efendi`nin evinde misafir oldu. Yani hiçotele yerleştirmediler. Efendi`nin evinde güzel hürmet gördü. Bayram oldu. Bayramdan sonra müsaade aldı, Medine-i Münevvere`ye döndü. 1970`li yılların başından söz ediyorum İbrahim Ethem Bey kardeşim. Fehmi Efendi, İstanbul`dan münevver Medine`ye gitti ve hemen birkaçgün sonra tekrar geldi. O zamanlar gidip gelmesi çok kolay değil. Fehmi Efendi li-hikmetin tekrar Türkiye`ye, İstanbul`a, dergâha geldi. Babam, geldiğini haber alınca erkenden eve geldi ve anneme 'Bedia Hanım, Fehmi Efendi ye kıyafet dik' dedi.  'Kıyafet' dediğiniz zaman cübbesi, entarisi, tâc-ı şerifi, kuşağı vs; Anneme 'hepsini dik' dedi. Bunun hazırlanması bayağı bir zaman alıyor. Yerine göre on beş, yirmi gün alıyor. Annem 'ya çocukların okulu var, nasıl yapacağım?' dedi. El dikiş makinesi, elle çevrilen makine var evimizde, yani böyle motorlu falan değil. Babam bu kez ısrar ederek 'acil bu, Fehmi Efendi geldi işte' dedi. Bizler de annemle babamın konuşmalarına şahitlik ediyoruz; Babam bu kez 'Fehmi Efendi, Efendi Hazretleri`ne intisap etme niyetiyle geldi' dedi. 

Hadisenin aslı şudur. Fehmi Efendi Ramazan-ı Şerif ayında geldiğinde Fahreddin Efendi Hazretleri`ne intisap etme niyetiyle geliyor. Fakat bir türlü gönlü yatmıyor, içinde bir ukde kalıyor, intisap meselesini bundan sebep açmıyor, açamıyor. Öylece Medine`ye gidiyor. Medine`ye vardıkları gece Efendiler Efendisi (sav) rüyasında Fehmi Efendi`yi huzura çağırıyorlar: Sevgili Peygamberimizin (sav) önünde bir leğen; Ellerinde de dergâhta zikirde giyen elbiseler var. Peygamberimiz elbiseleri sıkıyor ve sıkarken de Fehmi Efendiye 'Bunlar, İstanbul`dan geldin ya. Bunlar, Nureddin Tekkesi`nde yapılan zikirlerin teridir' buyuruyor.  Fehmi Efendi rüyadan sonra sabahı zor ediyor ve ilk uçakla intisap etmek için İstanbul`a geliyor. Akıl sır ermiyor.

Böyle halleri var mıydı efendim? Ne zaman celalliydi? 

Ya celâlli çok az gördüm, celâlli.  Ama şöyle söyleyeyim. Dünya malı için, dünya şeyi için celâllenmezdi.  

Sizin berberliğiniz de var bildiğim kadarıyla. Efendi`yi tıraş eder miydiniz?

Evet, en tıraş ederdim Hazret`i. Efendimin tıraşını da, sakal tıraşını da ben yapardım.

Ondan sonra masaj yapardım. Ayakları zikir sonrasında yorulurdu, ovardım. Çamaşırlarını kuruturdum. Böyle inşallah Allah kabul etmiştir. 

 min inşallah. Kendisini çok seviyorsunuz;

Sevmez miyim! Hani şöyle bir şey olsa, deseler ki 'anneni mi, babanı mı istersin, tekrar dünyaya gelsin. Ben Efendim`i isterim. Annem, babam eyvallah da...  

Hazret`le beraber Amerika`ya gittiniz. ABD`de zikirlerin sonrasında ihtidalar söz konusu olmuştu. Anlatır mısınız efendim? 

Evet, birlikte Amerika`ya gittik. Kâfilemizin en genci bendim. Amerika da tabii hizmet ettim ben kendisine. Efendi`nin okyanus ötesinde de pek çok hizmeti oldu, tebliğ ve irşad hizmetleri; Pek çok Amerikalının hidayetine vesile oldu. Papazlar gelir sual ederler, Efendi Hazretleri sorularına öyle cevaplar verirdi ki teslim olurlardı kısa süre içinde. 

Bu arada ABD`de kıyafet serbestliği var. İsteyen istediği gibi dolaşıyor. Bizler de orada tarikat kıyafetleriyle dolaştık.

Orada ne kadar kaldınız efendim? 

47 gün kaldık. Pek çok eyaleti dolaştık orada. Kennedy nin cenazesinin kalktığı kilisede zikre çağırdılar. Acaba Efendi`ye bir şey yaparlar mı?` endişesinin içindeyim bu arada. Aşırı titizleniyorum etrafa, Amerikalıları sevmiyorum,  onları Efendi`ye çok fazla yaklaştırmıyorum.

Zikir öncesinde kilisedeyiz. Misafirhane gibi bir mahalde bize çay ikram ediyorlar. Birazdan kilisenin meydan gibi bir yerine çıkıp zikrullah ile meşgul olacağız. Baktım, ikram edilen bisküvilerin üçerinde haçresmi var.  'Efendim, bunların üzerinde haçvar' dedim.  

Muzaffer Ozak: Besmele çektiğin hiçbir şey vücuda dokunmaz!

Muzaffer Efendi cevaben 'oğlum, besmele çektiğin hiçbir şey vücuda dokunmaz. Çek sen besmeleni, biiznillah bir şey olmaz' buyurdu. Efendi`ye su ikram edecekler, içine bir şeyler koyarlar mülahazasıyla 'içmeseniz' falan diyorum. 

Efendi`ye pek çok soru tevcih ediyorlar. Ben o zaman pat çat İngilizce biliyorum, bir de &ndash ABD`de ikamet etmekte olan Tosun Bayrak Baba var yanımızda.

Tosun Baba`ya (ks) rahmet olsun;

Tosun Baba yanımızda olduğunda o, değilse ben, Efendi`ye yöneltilen sorularda tercümanlık yapıyoruz. Efendi, tüm sorulara ayın on dördü gibi net, parlak cevaplar veriyor. Bu arada Efendi, papazlara 'ben de size bir sual tevcih edeyim. Siz niye istavroz çıkartıyorsunuz, bunun anlamını öğrenmek istiyorum. Ne anlama geliyor?' dedi. Papazlar birbirlerine baktılar, kendi aralarında konuştular, 'semboldür' falan dediler ve soruyu cevaplayamadılar. Efendi 'ben doğrusunu söyleyeyim' dedi ve ekledi:  'Cebrail Aleyhisselâm, Hz. Meryem validemize 'Ya Meryem Allah ın emriyle hamile kaldın. Çocuk doğuracaksın. Çok dedikodu çıkaracaklar, sakın onlarla münakaşaya girme, sana 'kötü kadın' diyecekler, sesini çıkartma, onlarla münakaşaya girme' dedi. Bilhassa Yahudiler çok sıkıştırırmışlar Hz. Meryem Validemizi. Hz. Meryem validemiz ağlarmış da işaret dili marifetiyle şöyle yaparmış. 

'Sağımdaki ve solumdaki melekler şahittir ki karnımdaki alnımın yazısıdır.'

'-Ellerini sağ ve sol omuzlarına götürerek-sağımdaki ve solumdaki melekler şahittir ki &ndash elini karnın götürerek- karnımdaki &ndash elini alnına götürerek- alnımın yazısıdır'. '-Elini karnına götürerek- karnımdaki alnımın yazısıdır. &ndash Ellerini sağ ve sol omuzlarına götürerek- Bu duruma sağımdaki ve solumdaki melekler şahittir.' Yani 'karnımdaki alnımın yazısıdır, sağımdaki ve solumdaki melekler de buna şahittir' işaretini yapar ve başka bir şey demez, sadece bunu yaparmış. Esasında doğrusu budur. O zamanı örfünde eli alına götürmek alın yazısını, eli sağ ve sol omuza götürmek de yazıcı melekleri remzetmektedir. Muzaffer Efendi bunu anlattığında papazlar 'hâ hû ' dedi, şaşırıp kaldı.

Daha sonra da, az önce bahsettiğim haçın altında zikir yaptık. Çok büyük bir haç. Zikir ilerledikçe haçsallanmaya başladı, büyük bir ses rezidansı oldu. Haço kadar sallandı, o kadar sallandı ki deprem oluyor zannettik, sarsıntıyı takır takır hissettik, birbirimize bakmaya başladık. Sallanıyor, sallanıyor yani. Zikirle birlikte sarsıntı da sona erdi. Ondan sonra Efendi, bizleri topladı ve dedi ki 'deprem oldu sandınız değil mi? O deprem değildi, Hakk dediğimiz zaman hak yerine geldi. Hakk dediğiniz yerde haksızlık, Allah gayesinin dışında bir şey yapılıyorsa yer (arz) isyan eder, sallanırmış: 'Niye benim üzerimde daha önce zikir yapılmadı' diye. İsyan edip sallanır.' Sonra yer sarsıntısıyla ilgili bir ayet-i celile okudu. O şeyin, yerin ve haçın zangır zangır sallandığına ben şahidim yani.  Resmen deprem sandık, Kenndy`nin kaldırıldığı kilisede gerçekleşti bu hadise.

`height=

Kaçkişiydiniz?

17 kişiydik?

Başka neler yaptınız efendim Amerika da?

Okullarda, İslam Merkezleri`nde, kiliselerde zikir ve sohbet programları icra ettik. 

Pek çok kişinin de hidayetine vesile oldunuz;

Elhamdülillah. Tabii pek çok kişi Müslüman oldu. ABD`de o dönemlerde hatırladığım kadarıyla uyuşturucu ve ahlâksızlık furyasıyla birlikte çok sık intihar vakıaları da yaşanıyordu.  Amerika yöneticileri 'hiçolmazsa buralara Orta Doğu dan, âlimler, şeyhler gelsin, burada dergâh açsınlar, gençlerle ilgilensinler şeklinde bir politika izliyordu. 

`height=

Tosun Baba: Süleyman, gel Amerika`ya yerleş.

Ben o yıllarda üniversite ikinci sınıfta tahsil görüyorum. New Jersey`deki dergâhta hizmetlerde bulunmakta olan Tosun Baba o zaman bana 'gel, buraya yerleş, bana yardım edersin, burada seni okuturuz, çalışırsın, vatandaşlık alırsın, hem seni burada evlendiririz' demişti. 

`height=

Hangi mülahazalarla gitmediniz?

İbrahim Ethem Bey kardeşim babam yeni vefat etmişti, annem yalnızdı. Ayrıca Türkiye`den dışarıya çıkınca umre ve hac ziyaretleri haricinde sıkıntı basıyor bana. Dolayısıyla kabul etmedim. 

Rahmet olsun. Tosun Baba aynı zamanda mühim bir ressamdı. Hanımı da öyle hâ kezâ;   İstanbul`da bir sergi açmıştı. Muzaffer Efendi Hazretleri`nin sahaflık dışında bir mesleği var mıydı, sanat ve zanaatla ilgilenir miydi?

Esas mesleği var: Halkı irşad etmek. Bu onun manevi mesleğiydi biliyorsunuz. İyi bir sahaftı. Sonradan kendisine Sahaflar Şeyhi dendi. 

Süleyman Karakaya: Sahaflık sadece kitap satmak değildir.

Yine bilirsiniz ki sahaflık sadece kitap alıp satmak değildir. Onu okuyup anlamaktır, kitabı, ilmi ehliyle buluşturmaktır. Muzaffer Efendi kitap sevdalılarını gözünden tanır, 'al, bu kitap senin, oku bu kitabı' derdi.  

Ayrıca güzel yazı konusunda uzmandı. Hüsn-i hattı iyi bilirdi. 

Size hangi kitapları verdi efendim? 

Bende Efendi`min bütün kitapları var. Bütün kitapları var. İsterseniz sizin için de bir takım yaptırabilirim. Gidemiyorum Beyazıt`a.

Var olunuz Süleyman Bey. Hazret başka nelere dikkat edilmesini isterdi?

'Namaz, namaz, namaz, namazlarınızı kılınız ve haram lokma yemeyiniz, harama-helâle büyük bir titizlikle dikkat ediniz' derdi.

Böyle tabii biz bu mesleğe girdiğimiz için çok muntazam bir vaaz verecek kadar bilgilere sahip olamadık. Arapça bilgimiz de fazlaca yok. Efendi`nin kitaplarını okuduk. İslâm âlimlerinin kitaplarını okuduk. Okuduklarımızla, öğrendiklerimizle amel etmeye çalışıyoruz. Hazret gibi olma imkânı yok zaten! Sırat-ı Müstakim üzere gitmeye gayret ediyoruz. 

Siz toplamda kaçyıl yanında bulundunuz Efendi`nin?

On beş yıl hamd olsun, şükürler olsun.

-Fotoğraflar Ahmet Süleyman Karakaya arşivi-

YARIN: MUZAFFER EFENDİ: EY CEMAAT-İ MÜ SLİMÎ N BU KÜ RSÜ NE DİYOR!