Müzehhibe Fatma Rikkat Kunt hanımefendi, tezhip sanatında günümüzde yaşanmakta olan bahar mevsiminin açmasına zemin teşkil eden en önemli ustalardan biri. Ramazan-ı Şerif ayının mümin gönüllere hücre hücre rikkat üflediği bir bahar mevsiminde düzenlemeye muvaffak kılındığımız Esmâlar ve Hilyeler sergimizi cennetmekân Fatma Rikkat Kunt`un gönül fırçasıyla tezyin ettiği bir eseriyle taçlandırdık.

Malum olduğu üzere her işe besmeleyle başlanır. Biz de Yıldız Holding`in Kadın Sanatçılar Esmâlar ve Hilyeler Sergisi`ne besmeleyle başlamayı murad ettik. Hikâyesi şöyledir; Müzehhibe Fatma Rikkat Kunt`un tezhip sanatından hayırlı halefi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi (MSGSÜ ) Öğretim Ü yesi, MSGSÜ Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Başkanı tezhip sanatçısı Faruk Taşkale`den hocası Fatma Rikkat Kunt`un tezhiplediği bir besmele levhası istedik ve kendileri bizleri kırmadı, sağ olsunlar, var olsunlar.

Halkârî üslubuyla süslemesi yapılan sülüs besmele levhasını sergi öncesinde birkaçgün evimde misafir ettim. Yazıya, tezhibe doya doya baktım. Kültür karakışının yaşandığı yıllarda öz sanatlarımıza kamış kalemiyle ve fırçasıyla hizmetleri sebkat eden üstadlarımızın ervâhına Fatihalar okudum.

Besmele her hayrın başıdır.

Gözlerimi, Mustafa Halim Efendi`nin siyah is mürekkebiyle nohû dî kâğıda, daha doğrusu Türk hat sanatı tarihine inci mercan misali düştüğü 'Ketebehû el-Hac Mustafa Halî m gufira zünû behû ' notuna mıhlayarak kataloğumuzun serlevhası mahiyetindeki besmele`nin altına şu ibareleri yazdım:

Besmele her hayrın başıdır. Anahtardır, rehberdir besmele. Saî d-i Nursî `nin dediği gibi 'Bütün mevcû dât lisân-ı hâl ile Bismillah der.' :Bismillah. Sâni-i hakikinin izindeki sanatkâr da işlerine ve biiznillah eserine başlarken 'Özyazıcı' soyadının hakkını veren Hattat Mustafa Halim Özyazıcı gibi titrek bir gönülle, kuvvetli bir sülüs kalemiyle besmele yazar. Yirminci asrın en mühim kadın sanatkârlarından biri olan Fatma Rikkat Kunt Hanım da fırçasının ucundaki altını tüm bezemelerine Rahman ve Rahî m olan Allah`ın adıyla sürer. Biz dahi sanatkâr ecdadımızdan aldığımız ilham ile, Mustafa Halim Efendi`nin izinden giden hüsn-i hat sanatkârlarının birbirinden âlâ keyfiyette ketebe koydukları Esmâ-i Hüsnâ levhalarına ve dahi tezyinatına Fatma Rikkat Kunt hanımefendinin göz bebeklerindeki naif estetik ruh misalince değinme niyetiyle tüm hücrelerimizle birlikte besmele çekiyoruz: Bismillâhirrahmânirrahî m.

`height=

Böyle bir girişten sonra sözü, Prof. Dr. Faruk Taşkale`nin, tezhip sanatkârı, hocaların hocası Fatma Rikkat Kunt ile tanışmalarının vakıasına getirelim. Faruk Hocaya 'Rikkat Hanım`la nasıl tanıştınız?' dediğimde aldığım cevap şöyle olmuştu: Emin Barın Hocam bir Perşembe toplantısı öncesi, Hüseyin Gündüz ve beni muhteşem hat koleksiyonunu sergilediği büyük salona götürdü ve 'Söyle bakalım en beğendiğin eser hangisi' diye sordu. Ben de hiçtereddüt etmeden Hamit Aytaçtarafından yazılıp Rikkat Kunt tarafından tezhiplenen muhteşem hilye ve Allah-Muhammed levhasını işaret ettim. Güldü ve 'Hazırlan, Cumartesi sen, ben ve Hüseyin, Rikkat Hanım`ı ziyarete gideceğiz' dedi. Bu Rikkat Kunt ile ilk karşılaşmam değildi ama uzun aradan sonra bir rüyanın gerçekleşmesi gibi bir şeydi benim için;

1984`ün bir hafta sonu bahar sabahında Emin Hoca, Hüseyin Gündüz ve ben, Rikkat Hanım`ın Beylerbeyi`ndeki evine gittik. Elimde beyaz zambaklardan oluşan bir çiçek buketi vardı ve heyecandan kalbim duracak gibiydi. Rikkat Hanım, büyük bir sevinçve güleryüzle karşıladı bizi. Emin Hoca tanıştırdı büyük ustayla beni. Elini öptüm, mutluluk içerisinde ve ilk konuşmalarımızı hatırlamıyorum o heyecanla; Daha sonra gelini Müfide Hanım bize ikram hazırlığı yaparken, Hocam odasını dolaşmamı ve duvarlarda asılı bulunan levhaları incelememi istedi.

Küçük, cadde tarafına bakan muhteşem bir odaydı. Masası ve üzerinde fırçalarını koyduğu ve kendi süslediği küçük bir ahşap kavanoz ile masa üzerindeki duvarda asılı olan Şeref Akdik tarafından yapılmış yağlıboya portresi ilk dikkatimi çeken şeyler olmuştu. Sonrasında tamamının rahmetli hocam tarafından tezhiplendiği Kamil Akdik, Halim Özyazıcı ve Necmeddin Okyay levhaları dikkatimi çekti. Yatağı, masası, duvarda asılı olan her şey o kadar muntazamdı ki, hayran kalmamak mümkün değildi. Odadaki objeler sanki bana gülümsüyor ve hoş geldin diyorlardı; Çaylarımızı içtik, kurabiyelerimizi yedik. Rikkat Hanım, 'Hafta sonları gel, birlikte çalışırız, altınlarımı ezip desenlerimi kâğıda geçersin' dedi ve her biri adeta birer çeyiz bohçası gibi, içerisinde muntazam bir şekilde katlanmış desenlerin bulunduğu ciltbentleri açtı ve bana birkaçdesen armağan etti. Ölecek gibiydim mutluluktan. Dışarı çıktığımızda Emin Hocam, Rikkat Hanım`ın beni çok sevdiğini ve kendisine, sağlığı el verdiğince bana yardım edeceğini söylediğini belirtti. Her şey rüya gibiydi. O günden sonra vefatına kadar her hafta sonu Rikkat hocamı ziyarete gittim. Desenlerimi birlikte etüt ettik, tashih ettik, vefâtına kadar.

`height=

Son öğrencisi olmam hasebiyle bana yakıştırdığı 'Tekne Kazıntısı' lakabını unutamıyorum; Kendimi çok şanslı bir müzehhip olarak addediyorum. Hamit Aytaç, Rikkat Kunt, Emin Barın, Süheyl Ü nver, Ali Alparslan ve Kerim Silivrili gibi üstatlarla tanışma şansına ve şerefine nail oldum. Bunun için sonsuz teşekkür ediyorum Yüce Allah`a,

Emin Barın`dan ve Rikkat Kunt hocamdan bana intikal edip bana ışık tutan desenleri ve malzemeleri Rikkat Kunt hocamın yaptığı gibi özenle koruyup saklıyorum; Rikkat Kunt ve Emin Barın hocalarımı rahmetle anıyorum.

Biz de Emin Barın`a ve Fatma Rikkat Kunt`a rahmeti vesile kılarak, Prof. Dr. Faruk Taşkale`nin dilinden hocası Rikkat Kunt`un biyografisine odaklanıyoruz:

20. yüzyıl tezhip sanatının büyük ustası Fatma Rikkat Kunt

'20. yüzyıl tezhip sanatının büyük ustası Fatma Rikkat Kunt, 27 Nisan 1903`te (30 Muharrem 1321) Beylerbeyi`nde dünyaya geldi. İsmini, babasının yakın arkadaşı Tevfik Fikret vermiştir. Annesi uzun yıllar Beyrut`ta yaşamış Güzide Hanım, babası ise Büyük Türk Lügati yazarı Hüseyin Kâzım Kadri Bey`dir. Rikkat Kunt babasının görevi nedeniyle gittikleri yerlerde o dönemde Osmanlı İmparatorluğu topraklarında bulunan çeşitli illerde eğitimini tamamlar.

Türk edebiyatı profesörü İsmail Hikmet Ertaylan 1936 senesinde Rikkat Hanım`ı Akademi`de Türk Tezyini Sanatlar Bölümü tezhip hocası Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer ile tanıştırır. Rikkat Kunt, İsmail Hakkı Altunbezer`den çok etkilenir ve sanatkârdan tezhip dersleri almaya başlar. Yine o dönemde Feyzullah Dayıgil ile tanışır. Sanatkârın, Dayıgil ile yaptığı çalışmalar sanat hayatında son derece etkili olmuştur.

`src=

1944 senesinde Akademi`den mezun olan Rikkat Kunt, mezuniyet ödevi olarak altıgen bir çini masa deseni hazırlar ve uygular. Rû mî motiflerinden oluşan yedi parça halindeki masa, sır altı tekniğinde Kütahya`da Azmi Çini Fabrikası`nda pişirilir. Mezuniyetten sonra, Akademi müdürü Burhan Toprak, Rikkat Hanım`ı Akademi Kütüphanesi`nde çalışma konusunda ikna eder ve Rikkat Hanım 1948 yılına kadar kütüphanecilik yapar. Kitaplarla, özellikle sanat kitapları ile yakından ilgilenmek Rikkat Kunt için rahatlatıcı ve farklı bir deneyimdir. Ancak sanatçının kalbinde hocalık yatmaktadır. 1946 yılında İsmail Hakkı Altunbezer`in vefât etmesi üzerine tezhip atölyesinin bütün yükü Muhsin Demironat`ın üzerine kalır ve Rikkat Hanım`ı yanında ister.

1 Nisan 1947`de Akademi`de çıkan yangın sonucunda Akademi Kütüphanesi`ndeki bütün sanat kitapları yanar. Bu olay Rikkat Kunt`u derinden etkilemiştir. Bu arada 28 Ocak 1948`de Necmeddin Okyay emekli olur ve yerine Rikkat Hanım`ın tayin olunması istenir. Sanatkâr, 5 Nisan 1948 yılında Muhsin Demironat`ın yanında çini ve tezhip hocalığına başlar. 1966 senesinde Muhsin Demironat, Yıldız Porselen Fabrikası`na müdür tayin edilir. Bundan sonra Rikkat Kunt çalışmalarına Beylerbeyi`ndeki evinde devam eder. Aynı yıl Portekiz`in Lizbon kentinde sel baskını olması üzerine, Gülbenkyan Müzesi`ndeki Türk eserleri harap olmuştur. 1970 senesinde Rikkat Hanım, Prof. Emin Barın ve İslam Seçen ile birlikte Portekiz`e davet edilir, selden bozulan eserlerin restorasyonlarını yaparlar. Bu arada Ali Şî r Nevâî `nin eserlerinde bulunan minyatürlerin restorasyonuna başlayan Rikkat Kunt, sağlığının bozulması üzerine İstanbul`a döner ve geri kalan minyatürlerin restorasyonuna evinde devam ederek tamamlar.

`src=

Rahmet olsun;

Bu tarihten sonra sanat yaşantısına evinde devam eden Rikkat Kunt, 14 Ocak 1986`da huzur içerisinde yaşadığı Beylerbeyi`ndeki evinde vefât eder ve Küplüce Mezarlığı`nda çok sevdiği babası Hüseyin Kâzım Kadri Bey`in yanına defnedilir.

Rikkat Kunt`a göre tezhip yazının elbisesidir.

Rikkat Kunt, kompozisyona son derece hâkim bir sanatçıdır. Yaptığı tezhip hiçbir zaman yazıyla yarışmaz. Sanatçıya göre tezhip yazının giysisidir ve asla yazının önüne geçmemelidir. Dolayısıyla bu ilke, çalışmalarında açıkça görülür. Rikkat Hanım gözü yormayan, sade, ancak zarif, zengin ve insan ruhunu dinlendiren çalışmalarla karşımıza çıkar. Tasarımları daha çok zarif hatâyî motiflerinden oluşur. Desenler birbirine benzer gözükse de mutlaka birbirinden farklıdır. Desenlerinde rû mî ve bulut motifleri ile hatâyî ler uyumlu bir şekilde kullanılmıştır.

`height=

Hatâyî motifleri Rikkat Kunt ile altın çağını yaşamıştır.

Klâsik tezhip ve halkâride hatâyî motifleri ağırlıktadır ve Rikkat Kunt ile hatâyî motifleri altın çağını yaşamıştır.

Rikkat Kunt`un en mühim eserlerinden biri: Fatih Dî vânı.

Rikkat Kunt`un dayısı İsmail Hikmet Ertaylan, geleneksel sanatlara tutkun bir sanatseverdir. 1953 yılında kutlanacak olan İstanbul`un fethinin 500. yıldönümü nedeniyle bir Fâtih albümü, dî vânı hazırlamayı düşünür. Projeye 1944 senesinde başlanır. Dönemin önemli hattatları Kâmil Akdik, Macid Ayral, Halim Özyazıcı, Necmeddin Okyay, Nuri Korman, Mahmut Yazır, Hattat Hamdi Bey, Mehmet Bahaattin, Ali Alparslan, ressam Feyhaman Duran, Şeref Akdik, İbrahim Safi ve Abdülkadir Yada, Fâtih Sultan Mehmed`in sevdiği şiirleri yazarlar ve müzehhipler de Fatih Dönemi tezhibine uygun olarak yazılan şiirleri tezyin eder. Eserin cildini ve kapağını Rikkat Kunt`un tasarladığı salbekli şemse ile Emin Barın yapar. Eser, 1950 senesinde tamamlanır. Bu nâdir eser, Rikkat Kunt`un sanat hayatında önemli bir yer tutar. Fâtih Dî vânı, çoğu sayfasını Rikkat Kunt`un tezhiplediği önemli bir eserdir. Sultan II. Mehmed` e sunulacak bir eser gibi düşünülmüştür. Eserin 34 sayfasını Rikkat Kunt tezhiplemiştir. Rikkat Kunt`un tezhiplediği diğer önemli bir grup eser de İsmail Akgün tarafından 1958 yılında Halim Özyazıcı`ya sipariş edilen, 59x95 cm. ölçülerindeki kıt`a formundaki levhalardır. Rû mî , bulut ve hatâyî lerin ustalıkla kullanıldığı on beş adet levha 1979 yılında İsmail Akgün tarafından Topkapı Sarayı Müzesi`ne bağışlanmıştır. Bu levhalarda halkâr ve koltuk tezhipleri, renk ve desen bakımından birbirinden farklı olup büyük bir özen ve ustalıkla yapılmıştır.'

YARIN: Sözlük