YÖK,MEB Müzik Dersi Öğretim Programının karşılaştırılmasına devam ediyoruz;

6/ MEB,yanlış olarak 'Geleneksel müzik kültürümüzü` yansıtan örneklere yer verilmelidir.' demiş, ancak YÖK, doğru olarak 'geleneksel' kelimesini kullanmamıştır. Çünkü, geleneksellik, Türk müziğinin doğasında olan bir özelliktir, ayrıca vurgulamak doğru değildir.

7/ YÖK, cevabında 'Çoksesli müzik  literatürde yoktur' demiş, ama MEB kullanmıştır.Hangisi doğrudur?

'Mü.6.D.1. Yurdumuza ait başlıca müzik türlerini ayırt eder.

Türk halk müziği, Türk sanat müziği, dinî müzik, mehter müziği ve çok sesli Türk müziklerinden seçkin

örnekler (Örneğin Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Tanbû rî Cemil Bey, ÇekiçAli, Zeki Müren gibi önemli

müzisyenler tarafından icra edilen eserler) öğrencilerin ses sınırlarına ve sınıf düzeyine uygun olarak

verilmelidir.'

Demek ki, MEB ile YÖK arasında bir uyuşum yoktur.

Yani GSL veya Lise öğrencisi, üniversitede bir müzik kurumuna geldiğinde, metodoloji kousunda yanlışlarla karşılaşacak, akademisyen hocaları sürekli 'yanlış öğrenmişsin' diyecek ve çocuk zorlanacak; Böyle bir şey mümkün mü? Kim suçlu? Öğrenci mi? Öğretmen/akademisyen mi?

Müziğin dili birdir ve bir olmalıdır..

YÖK ve MEB kendi içinde komisyon kurmakta, ayrı çalışmalar yapıp yayınlamakta, ama metodolojik birlik yerine daha da karmaşık sonuçlar alınmaktadır.

Tıpkı,bir üniversitede ders planlarında   lisansı ayrı, Y.lisansı ayrı,Dr./Sy. ayrı bir komisyonun  hazırlaması gibi?

Sonuç:Uyumsuzluk ve başarısızlık;

Güzel Sanatlar Lisesi ders polanlarını,notlarını ve kitaplarını birileri (çoğunlukla öğretmenler) hazırlıyor!...

Başka birileri (çoğunlukla akademisyenler) normal lise müzik derslerini hazırlıyor.

Başka birileri (çoğunlukla akademisyenler)  orta öğretim müzik derslerini hazırlıyor.

Başka birileri (çoğunlukla akademisyenler) okul öncesi müzik derslerini hazırlıyor.

Yöntem şöyle: YÖK,bir akademisyene (genellikle aynı kişilere) görev veriyor, komisyon kur deniyor.Sağolsun o da kendine ses çıkarmayacak, akıllı olduğunu onaylayacak, eğitim planları hakkında tek bir makalesi,çalışması v.b. olmayanlardan ekip kuruyor. Çalışma olağanüstü oldu, mükem mel oldu, bugüne kadar yapılanların en iyisi v.b. denerek YÖK`e sunuluyor.

YÖK`te müzik insanı olmadığı için geçiyor. Sonra işin uygulamasına geçiliyor, sorunlar başlıyor. Bu defa kim hazırladı? soruları başlıyor ve kimse üstüne alınmıyor.

O nedenle, raporların sonuna emeği geçenlerin mutlaka yazılması gereklidir. Akademisyen mademki, alanda uğraş vermiş, imza atmıştır, savunmasını da yapabilmelidir.Gelelim yayınlara:

Kitabı yazanların branşı ne?

Alan mensubu da, o dersin öğretmeni mi?

Bağlama çalmayanın, bağlama metodu yazması olabilir mi?

Bağlama çalmayanın, 'Haydar haydar`ı notaya alması mümkün mü?

Keman çalmayanın, keman dersi kitabı yazması mümkün mü?

Mesela, G.S.L.`de okutulan kitapları kim yazmış?

İşte size bir bildiri konusu;

Her alanda olduğu gibi, müzik alanında da bir olmak, beraber olmak, değişik isimlerden komisyona üyeler almak, her akademisyeni çalıştığı alanda değerlendirmek, ehliyete önem vermek v.b. şarttır.

Daha nitelikli, kurumsallaşmış müzik kurumları  dileğiyle;