Bir kalp ki, bir sevda dolu gönül ki, günahtan tövbe edinceye, yanlıştan dönünceye, neden bu rezilliği yaptım deyip bin bir defa pişmanlık duyuncaya kadar sahibini sıkıştırıyorsa, orada hala bir cevher var demektir. Bu kalp ölmemiştir, tam kararmamıştır ya da kalbin beyaz yerleri de vardır, anlamına gelir ki, bu iyiye işarettir.

Bir öğretmenin asıl hedefi işte bu kalplere girmek ve beyaz noktaların sayısını olabildiğince, dili ve gönlü yettiğince çoğaltabilmektir. Kısacası işimiz kalbe dokunmaktır. Dokunmadığımız kalbe yön vermek ve onu bir oyun hamuru gibi şekillendirmek öyle kolay olmayacaktır.

Kalpten kalbe giden yolu süslemek, çekici hale getirmek lazım. O süslü, ahlak yolunu kullanan öğrenciler, gönlümüze e-5`ten hallice bir yol yapacaklardır. Bu yol sadece sınıfta başlayıp sınıfta biten yollardan da olmayacaktır. Bir ömür hürmet ve edeple kendisine yeni tali yollar çizecektir.

Anayolu şekillendiren öğretmen, oluşacak tali yollardan korkmayacak bilakis gurur duyacaktır. Ara yollarda başka gönüllere de dokunacaklardır, bu gönül sarayının fedakâr arıları.

Düşünün, bir öğrenciniz iyiliğin olmadığı, hatalı, kusurlu, eksik, değersiz, kıymetsiz bir günü olumsuzluklar, günahlar ve onun pişmanlıkları ile geçirmişse ve bu durumu sıkıntılı görüyorsa umut var, çalışmaya gayrete, emeğe değer, demektir.

'Nerde, ne yesem, hangi mekânda ne içsem, vakti nasıl öldürsem, bilgisayarımdaki oyun sayısını nasıl arttırsam?' yerine, 'Hangi kitabı okumalıyım, bugün en az bir kişiye nasıl bir yardımda bulunsam? 'Zihin ajandasına yazdığım, birkaçbüyüğümü ve eş dostu arayıp danışsam ve onların güzel sözlerini işitip dualarını alsam, ne iyi olur!' diyen bir öğrenci tipi, -modeli- yetiştirmeyi kim istemez!

Tezgahımızdan geçen öğrencilere bu değerleri yükleyebilirsek ne âlâ! 'Sadece nefsinin söylediklerini, birbiri ardına sıralayan bir nesilden birbiri ardına sıralanan rezillik haberlerinden başka bir şey gelmez.' Bu nesil, gönlünü ve zihnini kullanıp âlâ hedeflere yol almadıkça dünyanın sigortası atar durur.

Kaybedilen bir telefonun, dünyalık bir değerin kaybının, verdiği üzüntü yapamadığı bir iyiliğin, kılmadığı bir namazın verdiği üzüntüden daha fazla ise terazinin ayarlarına iyi bakmak lazım. Yeniden bir tamire ihtiyaçvar, demektir.

Dünyalık tüm sorunlar için hemen çözüm yoluna gideriz. İmkanları zorlarız. Dershanelere, etütlere, özel hocalara, sanal desteklere peş peşe koşarız. Elbette koşacağız! Tüm şartları zorlayıp en güzeli için mücadele edeceğiz ancak bu mücadele sadece dünyalık hedefler için olursa hiçbir zaman mükemmele ulaşamayacağız.

Gönül deryası açve kurak olursa oradan çıkan bitkiler de kupkuru, tatsız tuzsuz olacaktır. Gönül ve zihin Kur`an ve ehli sünnet çizgisine milim şaşmayan uyumla bağlanmalı ki uçak havalanabilsin. Yoksa uçak öylece yerinde durur. Yeni hedeflere ulaştırmaz bizi.

'Tek kanatlı bir uçak altından da olsa havalanamaz.' Öğrencilerimizin gönül ve zihin dünyasını, 'Bizi biz yapan insani, modern, çağın gereklerine uygun, milli ve İslamî değerlerle ve hükümlerle doldurmadıkça bir şeyler hep eksik kalacaktır.'

Bu öğrenci tipini yetiştirecek öğretmen de bu hasletlerle donatılmış olmalı ve donatılan bu değerleri hayatına yansıtmalı.

'Bir musibet bin nasihatten yeğdir.' Yanlış yoldaki kişiye sayısız öğüt versen işe yaramaz ama tuttuğu yolda başına gelecek bir kötülük onun aklını başına getirir.' anlamında söylenen bu söz siyak ve sibakı (sözdeki uygunluk ve tutarlılık) ile bilinmeli, yaşanmış olmalı ki, tezgâhımızdan geçen öğrencilerimize tesir etsin.

Kısacası derdimiz, 'insan-ı kâmil' yetiştirmek olmalı. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak, Yapacağımız her işi vicdan terazisinde tartabilmeliyiz. Güçlü olan değil, haklı olan ve Hakk`a yakın olan olmalıyız. Bunlar için mücadele etmelidir insan.

Böyle olma yolunda âzamî gayret gösteren öğretmen camiası, bahsedilen değerlerin ete kemiğe bürünmüş halini mutlaka görecektir.

İki cephede (madden-manen) mücadele verecek bir nesil yetiştirmek için kolları ve paçaları sıvayıp gırtlağımıza kadar su içinde koşturan bir öğretmen olmaya niyet ve gayret etmeliyiz. Sonrası mı? 'Süreçve sonucun hükmü bizde değildir.' Biz, mücadelemize bakacağız, çalışmamıza, hedeflerimize odaklanacağız. O kadar!

Nasıl Bir Öğrenci İsteriz?

Abi bunun düğmesi de olsun, biraz daha uzununu istiyorum! Rengi az daha açık olsun. Yok, yok bunun tipini beğenmedim. Kaban dediğin şöyle kalın olmalı, sıcak tutmalı ve şapkası da olmalı ki alalım. Bu bir eşya için istediğimiz özelliklerden bazıları. Öğrenci için de böyledir. Herkes en iyisini ister de o en iyi nasıl olur bunu pek dikkate almaz.

Öğrenci sorumluluğunu bilmeli, ödevini aksatmadan yapmalı, öğretmeni dikkatle dinleyip konuları tekrar etmeli, derste yaramazlık yapmamalı, Okulun düzenlemiş olduğu her türlü etkinliğe katılmalı; Bu liste böyle uzar gider. O olmalı bu olmalı.

İyi de her şeyi mükemmel yapan bir öğrenci hangi marangoz tarafından üretilecek. Yok, böyle bir şey! Öğrenciler, daha doğrusu insanlar her zaman eksikler ve hatalar yapacaktır. Bu insanın doğasında vardır. Her insan her durumda en güzelini ister istemesine de bunu bulmak biraz zordur. Emek ister.

Renkleri solmuş bir yaprak, yeni açan bir çiçek, bahçenin kurumuş otları, büyük dikenleri ve kırmızı gülleri vardır. En azından biz böyle olduğunu düşünelim. Bu bahçenin tamamı bir bütünü oluşturur. 'Her şey zıddıyla kaimdir.' sözü bütünün nasıl olması gerektiğini ifade eden veciz bir sözdür. Herkes bahçenin en güzel çiçeğine sahip olmak ister ancak o en güzel çiçeği kimse yetiştirme zahmetine katlanmaz.

Öğretmen, öğrencinin yeni, taze bir fidan olduğunu düşünerek işini yapmalı. Taze fidanın, suyunu, gübresini aksatmadan vermeli ve bulunduğu yeri özenle seçmeli. Öğrencilerin o taze zihinlerini güzelliklerle doldurmalı.

Sigara içen, kaba ve küfürlü konuşan, yalan söyleyen, okumayan bir öğretmenin bu fikirlerin doğruluğunu savunması pek bir anlam ifade etmez. Tesirli olmaz. İnsan yapmadığı bir şeyi başkasına tavsiye etse de etkili olmaz. Yaşantımız, öğrencilerin geleceğini şekillendirir. Halimizle hâllenen öğrenciler bizim ekranlardaki fotoğrafımız olur aslında. Öğretmenden çok şey istenir istenmesine de hiçkimse bunun nasıl olacağını kendi hayatında bize pek göster(e)mez.

Asıl olan şudur: 'Biz öğretmen olarak değil de insan olarak yapmamız gereken doğruları yaşamaya çalışalım, hayatımıza yansıtalım. Öğrenci namaz kılan bir öğretmeni gördüğünde namaza ilgi duyar. Sınıfta elli defa da söylesen bir defa namaz kılman kadar etkili olamaz.

'Öğretmen nasıl bir öğrenci ister?' sorusunun cevabı 'Biz nasıl bir öğretmeniz, nasıl bir idareciyiz?' sorusunda ve cevabında gizlidir. Sadece istemekle olmaz. Önce biz istenilen kişi olmalıyız ki bir şeyler istemeye yüzümüz olsun. Bu idareci için de geçerlidir. Sadece madde madde sıralayıp şunu isterim, bunu isterim, şu olmalı, bu olmalı;

Yaramaz bir öğrenci, zeki bir öğrenciden daha az saygıyı hak eder, diyemeyiz. Bu, bir elmanın yarısını görmezlikten gelmek olacaktır. Biz, idareci, öğretmen, veli olarak aşağıdakilerin en iyisi olmaya çalışırsak öğrencilerimiz de öyle olacaktır. Ancak herkes topu başkasına atma peşinde. Benden gitsin de kime giderse gitsin!

Dağ tepesinde bir çam olamazsan/Vadide bir çalı ol./Fakat oradaki en iyi küçük çalı sen olmalısın./Çalı olamazsan bir ot parçası ol./Bir yola neşe ver./Bir misk çiçeği olamazsan bir saz ol./Fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın./Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya mecburuz./Dünyada hepimiz için bir şey var./Yapacağımız iş, size en yakın olan iştir.

Cadde olamazsan patika ol./Güneş olamazsan yıldız ol./Kazanmak yahut kaybetmek ölçü ile değildir./Sen her ne isen onun en iyisi olmalısın. (Millios)