Nasreddin Hoca, ömrünü insanları irşat ederek geçirmiş nükteli ve lâtife dolu nasihatleri ile onlara doğru yolu göstermiştir. Kendisi, evliyadan olup, âlim idi. Çeşitli lâtifeleri, hâlâ dilden dile dolaşarak anlatılmaktadır. Hoca merhuma isnat edilen, dine, ahlâka ve edebe aykırı fıkralar, onun sözleri değildir. Nasreddin Hoca, Sivrihisar`ın Hortu (Nasreddin Hoca) köyünde doğup, 22 Haziran 1284`de Akşehir`de vefat etmiştir. Kabri, Müslümanlar tarafından ziyaret edilmekte ve ruhaniyetinden feyz alınarak istifade edilmektedir.
Bir gün Hoca`nın yolu, bir mahalleye düşer,
'Gelmişken bir kişiyi ziyaret edeyim' der.
'Yemeğe çağırırdı, biri beni gördükçe,
Ne kadar çok sevinir şimdi beni görünce.'
Hoca böyle hüsnü zan ederek o adama,
Gelir hüsnüniyetle, kapıyı çalar hoca.
Kapısı çalınınca, görünür pencereden,
Adamın başı, fakat, kaybolur sonra birden.
Hoca merhum kapıda, öylece bekler iken,
Adamın hizmetçisi, kapıyı açar birden.
'Hoş geldiniz efendim, sefalar getirdiniz,
Ne kadar memnun olduk, bize şeref verdiniz.
Ve lâkin, ne yazık ki şimdi çıktı ağa da,
Ne kadar üzülecek, bunu duyduğu anda.'
Hoca da cevabında 'Ya! Öyle mi?' diyerek,
Giderken şöyle söyler biraz sitem ederek:
'Efendine söyle ki çıkarken dışarıya,
Başını içeride, unutmasın bir daha.'