Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Star Gazetesinin ev sahipliğinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda "Necip Fazıl Ödülleri" törenine katıldı.Erdoğan, "Necip Fazıl Ödülleri" töreninde yaptığı konuşmada, bu yıl 5'incisi düzenlenen programın hayırlara vesile olmasını dileyerek, ödülleri takdim ettikleri ilim, edebiyat ve sanat erbabını gönülden tebrik ettiğini söyledi. Sözlerinin başında "Sultanü'ş Şuara" Üstat Necip Fazıl Kısakürek'i bir kez daha minnetle, özlemle ve hasretle yad ettiğini belirten Erdoğan, "Üstat 'ben söylemezsem kimse söylemez, ben olmazsam kimse olmaz, ben yapmazsam kimse yapmaz, ben yazmazsam kimse yazmaz' inancıyla ömrünü son nefesine kadar kutlu bir davaya adamıştı" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm hayatını "fikir Mehmetçikleri" yetiştirme mücadelesiyle geçiren Üstada Allah'tan rahmet niyaz ettiğini dile getirerek, Star Medya Yayıncılık'ın tüm mensuplarına da Üstadın mirasına ve aziz hatırasına sahip çıktıkları için teşekkürlerini sunduğunu vurguladı.

Necip Fazıl gibi büyük dava, fikir ve edebiyat adamlarının hatıralarını yaşatma misyonunun sadece bir kesimin, bir grubun, bir kurumun sınırları içine hapsedilemeyeceğine inandığını dile getiren Erdoğan, "Böylesine abide isimlerin fikri mirasları ne kadar mecrada yaşatılır ve yükseltilirse ülkemiz ve milletimiz için olduğu kadar onların ömürlerini vakfettikleri davaları için de o derece büyük bir kazanç ortaya çıkar" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılında büyük umutlarla başlatılan Necip Fazıl Ödülleri'nin adına ve ağırlığına mütenasip bir şekilde kültür ve edebiyat dünyasındaki saygın yerini gün geçtikçe daha da pekiştirmesinden memnuniyet duyduğunu vurgulayarak, bu başarıda Star Medya'nın meseleye sahip çıkmasının, bu ödülleri hak ettiği konuma taşıma cehdinin çok büyük payının bulunduğunu söyledi. Her yıl bir kuyumcu titizliğinde ülkenin yetiştirdiği değerleri kelam ve kalem erbabını hakkaniyetli bir şekilde tespit eden ödül jürisinin emeklerinin de takdire şayan olduğunu belirten Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın da güçlü desteğiyle Necip Fazıl Ödüllerinin kendi sahasında bir mihenk taşına dönüştüğünü kaydetti.

Erdoğan, bunların hepsinin önemli ve değerli olduğuna dikkati çekerek şöyle konuştu: "Ancak Necip Fazıl Ödüllerinin esas başarısı fikir ve sanat dünyamızın özgürleşmesine, zenginleşmesine, çeşitlenmesine yaptığı katkıdır. Bu ödüller asıl büyük değişimi, asıl büyük inkılabı burada gerçekleştirmiştir. Çünkü Türkiye'nin düşünce ve yazı hayatı çok uzun yıllar, her türlü keyfiliğin, her türlü bağnazlığın sergilendiği bir alan olmuştur. Eserin özgünlüğünden ziyade ideolojisine bakan, yazarın kimliğini eserinin önüne koyan bir kesim, tekellerine aldığı bu alanda kendi hizipleri, kendi küçük grupları dışında hiç kimseye hayat hakkı tanımamıştır. Bu kesimin senelerce baş tacı ettiği, ödüle boğduğu birçok ismin tek alameti farikası, fikirlerin orijinalliğinden, eserlerinin kalitesinden, oyunculuklarının gücünden ziyade kendileriyle aynı marjinal ideolojik kabileye mensubiyetleridir. Millete tepeden bakan, kendi insanını hor, hakir gören, kaymağını yedikleri bu ülkeye adeta asalak gibi yapışan elitler, Türkiye'nin kültür hayatının çoraklaşmasının da başlıca müsebbipleridir."

Bu akşamın kendisi için farklı olduğunu, kendisini tarihe, üniversite yıllarına götürdüğünü dile getiren Erdoğan, "Milli Türk Talebe Birliği'nin Milli Gençlik Gecelerini düzenlediği günlere, gecelere götürüyor. O zaman tabii Cemal Reşit Rey yoktu, burası spor, sergi sarayıydı ve bu sarayda Milli Gençlik Gecesini yapıyor ve burada Üstadı dinliyorduk ve bu fakire de Üstadı takdim etme görevi verilmişti. Ben de kendisini burada takdim etmiştim. O gece bir başka geceydi ve gittiğimiz her Milli Gençlik Geceleri zaten oradaki spor salonlarını tıklım tıktım dolduruyordu, İstanbul böyle, İzmir öyle, Ankara öyle. Böyle bir yolculukta devam eden bu süreç, fakire spor sergi sarayını da Habitat 1 toplantısı için bu hale dönüştürmesi görevini vermişti ve burayı yıktık, bu hale getirdik, Habitat 2 Zirvesi burada yapıldı. Belediye başkanlığımın birinci yılıydı, şimdi de burada Üstadı anıyoruz, elhamdülillah" ifadelerini kullandı.

Necip Fazıl Kısakürek'in önemine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ne mutlu bize ki Necip Fazıl gibi bir hazineye sahibiz. Ne mutlu bize ki bütün yokların arasında bahanelere sığınmayıp büyük Türkiye idealinin peşinde mücadele veren bir büyük mütefekkire sahibiz. Rabbim hepimize bu hazineden layıkıyla istifadeyi nasip etsin. Gençler; bu hazineden istifade etmeyi sakın ihmal etmeyin." dedi. Konuşmasının sonunda Necip Fazıl Kısakürek'in "Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,/Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,/Süslenmiş gemiler geçse açıktan,/Sanırım gittiği diyar bendedir./Yaram var, havanlar dövemez merhem;/Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem./Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem/Yollar ki Allah'a çıkar, bendedir" şeklindeki dizelerini seslendiren Erdoğan, ödüle layık görülenlerini tebrik etti. Kısakürek'in isminin ve davasının yaşatılmasına verdikleri destek dolayısıyla Star gazetesine, Kültür ve Turizm Bakanlığına teşekkür eden Erdoğan, konuşmasını, "Üstada gönüldaşlık yapmış, onunla teşriki mesaide az da olsa bulunmuş bir kardeşiniz olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da inşallah sizlerin yanında olmaya gayret edeceğiz, Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum" diye tamamladı.

Geceye katılan Kültür ve Turizm Mehmet Bakan Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek'in yazın, fikir ve özellikle de şiir dünyasına damga vuran öyküsünün başlangıcını kendi sözcükleriyle anlattığı "Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetimin ta kendisi. Gözlerim hastane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karşı, içimden kararımı verdim: Şair olacağım!" ifadesini okuyarak, konuşmasına başladı. Çemberlitaş’taki dede konağında beş yaşındayken okuyup yazmayı öğrenen Necip Fazıl'ın Türkçe'yi en iyi kullanan şairlerden biri olduğunu belirten Ersoy, şunları kaydetti: "Okul yıllarında Lord Byron, Oscar Wilde, Shakespeare gibi Batılı yazarların etkisinde kalan Kısakürek daha sonraki yıllarda Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Kutsi gibi dönemin ünlü edebiyatçılarıyla tanıştı ve artık Necip Fazıl, üstatlık yolunun taşlarını dizmeye başladı." Necip Fazıl'ın ruhundaki en büyük devrimi Nakşi Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışmasıyla yaşadığını dile getiren Ersoy, "Bu tanışmanın ardından Kısakürek'in artık yeni bir misyonu vardı. Artık 'ağrıyan akıl dişi' dinginliğe kavuşmuştu. Artık Üstat şairliğinin yanı sıra 'İslam Davası' olarak tanımladığı siyasi mücadelesinde yine kendine özgü, yine kendi olarak yola koyulmuştu" şeklinde konuştu.

"Necip Fazıl Şiir Ödülü"ne layık görülen Arif Ay'a ödülünü Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk verdi. Ödülü almaktan dolayı büyük onur duyduğunu belirten Ay, "Şiir benim için hayatın vazgeçilmez bir değeridir. Şiir hayata canlılık katar ve onu bereketlendirir" dedi. Necip Fazıl'ın eserleriyle ve Büyük Doğu dergisiyle ortaokul, lise yıllarında tanıştığını kaydeden Ay, "Dünya görüşümün biçimlenmesinde katkısı büyüktür. Onu bir kez daha minnet, şükran ve rahmetle anıyorum. Sevgili gençler, Necip Fazıl bütün manevi birikimini, fikrini ve sanatını size emanet etti. Eğer onun kitaplarını okumuyorsanız biliniz ki büyük vebal altındasınız." ifadelerini kullandı. "Necip Fazıl Hikaye-Roman Ödülü"ne layık görülen Aykut Ertuğrul, ödülünü Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'tan aldı. Ertuğrul, "Bir şeyler yazabilir miyim" diyerek başladığı gün işin buralara geleceğini hiç ummadığını söyledi. "Necip Fazıl Fikir Araştırma Ödülü"nü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın elinden alan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak, Star Gazetesi yöneticilerine ve jüri üyelerine teşekkür etti. Tarih konusundaki araştırmalarının sıra dışı olduğunu belirten Ocak, "Tabiri caizse problemli meselelere çomak sokmaya çalıştım. Bunun faydalarını da gördüm, zararlarını da gördüm ama devam ediyorum" ifadesini kullandı. "Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü"ne layık görülen Prof. Dr. Muhammed Harb'e ödülünü Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak takdim etti. Osmanlı tarihi, Necip Fazıl, Ömer Seyfettin, Mehmed Akif gibi edebiyatçılar üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Harb, Türkçe olarak yaptığı konuşmasında Necip Fazıl Kısakürek ile tanışma hikayesini anlattı. Mısır'da okurken, Türk bir öğrencinin kendisine Türk halkı için bir şey yapmak istiyorsa Necip Fazıl'ın eserlerini tercüme etmesini önerdiğini dile getiren Harb, İstanbul'a geldiğinde Kısakürek ile tanıştığını daha sonra samimi arkadaş olduklarını vurguladı. Harb, "Bir Adam Yaratmak" eserini Kısakürek vefat ettikten sonra Arapça'ya tercüme ettiğini, Arapça'ya çevrilen Necip Fazıl'ın eserlerinin çok etkili olduğunu söyledi. "Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü" ise Fatih Baha Aydın'a, Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy tarafından verildi. Aydın, bu sene beşinci kez verilen bu ödülün kültür ve sanat dünyası için taşıdığı önemin tartışılmaz olduğunu, yaşı gereği Üstadı tanıyamadığını ama eserlerinin her daim yolunu aydınlatan bir fener gibi olduğunu vurguladı. "Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü"nü alan diğer isim Yasemin Karahüseyin'e ise ödülünü Emine Erdoğan takdim etti.

"Necip Fazıl Saygı Ödülü"ne ise Prof. Dr. Nevzat Atlığ layık görüldü. Atlığ'a ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan takdim etti. Necip Fazıl'ı büyük şair, büyük düşünür, Türk İslam sentezinin mimarı ve mücahidi olarak nitelendiren Atlığ, "Bu ödülden ziyadesiyle memnun kaldım" dedi.