-46`ıncı vefât yıldönümünde Türk hat ve ebrû sanatlarının son büyük temsilcilerinden Necmeddin Efendi`nin ruhuna rahmet niyazıyla; -

3 Mart 1916/Cuma

Cuma bugün, Cuma, bayram; Müslümanların bayramı...  Her Cuma olduğu gibi bugün de ruhumu sevinçkapladı; Kürsüsüne çıkıp cemaatimle hasbıhal edeceğim camime Cuma vaktinden saatler önce geldim. Cemaatime  Riyâzü`s-Salihî n`den hadis-i şerifler okudum.

Hutbede insanın önce kendi nefsine sonra da muhataplarına vaaz etmesinin lüzumundan bahsettim... Dün gece, bugünkü sohbetime mevzu olan  'Iz nefseke evvelen sümme ız`in-nâse/Önce kendi nefsine vaaz et, sonra da insanlara nasihatte bulun' manasındaki hadis-i şerifin ibaresini celi talik kalemiyle defâatle meşk ettim;

13 Kasım 1918/Çarşamba

Bugün kasvetli bir hava hâkim Ü sküdar`a. Sabah namazı vaktinden beri inmekte olan bereket yağmuru henüz dindi;

Ebru teknemi açtım.  Bir miktar battal ve akabinde hatip ebrusu yaptım.  Boyalarım azalmış. Bir miktar boya almam lazım, hazırlanıp iskeleye indim. Yolcu beklemekte olan ilk kayığa binerek Sirkeci`ye geçtim.

Sirkeci, bugün her zamankinden daha bir telâşlı; İnsanlar, kadınlar bir yerlere kaçışıp duruyor, ecnebi askerler kaçışanların peşinden koşuyor. Şirket-i Hayriye`nin biletçisine keyfiyeti sorduğumda  Mondros Mütarekesi  mucibince 60 kadar Fransız ve İngiliz zırhlısıyla 4 bine yakın yabancı askerin İstanbul`u işgal ettiğini söyledi.

Heyhat, bu ne hazin manzara!  Asitane meydanlarında haçlı askerleri cirit atıyor.  5 asırdır Osmanlıya payitahtlık eden İstanbul ve İstanbullular ilk defa esaretle tanışıyor; Rabbim müstahaklarını versin, defolup gitsinler bir an önce; Â min.

Sirkeci`ye gelmiş bulunduk amma buraları tekin değil; Ecnebi askerler halkı tedhiş ediyor. Müslümanların halet-i ruhiyelerine büyük bir korku hali hâkim;   Böyle bir ortamda ebru boyalarıyla ne işim olabilir, ama geldik bir kere;

Telâş içinde Mısır Çarşısı`nda, Hikmet Efendi`nin dükkânında aradığım boyaları buldum. En güzel toprak boyalar ve diyar-ı Hind`den gelen her nevi tabii boya var burada. Lahor cividi, sülyen, zırnık ve lök ile birlikte Gülbahar toprağı aldıktan sonra yine alelacele, Şirket-i Hayriye`nin vapurunun saatini beklemeden kayığa binerek Sirkeci`den Ü sküdar a geçtim. Geçtim geçmesine ama Sirkeci Meydanı`ndaki o manzara gözlerimin üzerinden gitmiyor;   Birazdan buralara da gelir elin gâvurunun leşkeri;

6 Ekim 1923/Cumartesi

Sabah Ajansı, işgal kuvvetlerinin İstanbul`u terk edeceğini bildirdi. Hemen şükür secdesine vardım. Evimin bahçesine çıkarak boğazı en güzel gören yere iskemlemi koydum. Evet, yanlış görmüyordum, teheccüd vakitlerinde yaptığım içten dualar kabul olmuş olmalıydı;     5 yıldır Kabataş ve Beşiktaş rıhtımlarında demir atmış vaziyette olan düşman zırhlıları İstanbul boğazını terk ediyordu;

Bugüne, hususi bir mana yüklemek lazım; Talik kalemimle ale`lacele  'Gel keyfim gel'  istifi yaptım. Ve hemen, akşamdan hazır bulunan teknemin başına geçtim. O esnada 5 yıl önce düşman zırhlılarının İstanbul`a geldiği gün aldığım lök boyası aklıma düştü. Bu boyayı kullanarak ebru zemini yaptım, yazıyı akkâse olarak ebruya aktardım ve düşmanların gidişine kahve zevkini ekledim;   Bir yandan kahvemi yudumlarken diğer yandan da boğazdaki tarihi aynı seyre daldım.  O esnada yarısını içtiğim kahve fincanı elimden sıyrılarak kurumakta olan akkase ebrusunun üzerine düştü.  Vardır bir hikmeti elbet;

11 Aralık 1960/Pazar

Bugün Okmeydanı`na gittim. Ü çyıldır üzerinde çalıştığım Osmanlı yayını ve oklarımı deneyeceğim inşallah. Hemen her gidişimde yaptığım gibi meydana giderken destû r istedim  pî rim Şeyh Hamdullah`tan. 'Ya Hakk'  diyerek usû len birkaçatış yaptım. Dün gece bağadan kestiğim zihgir, parmağımı bir miktar acıtmış olsa da atışlarım fena olmasa gerektir!

İkindi vakti yaklaşıyor. Biraz spor olsun mülahazasıyla vakit namazını kılmak için aşağılara doğru,  Piyale Paşa Camii`ne yürüdüm. İmamın arkasındaki yedinci kişiydim.

Namaz sonrasında İmam Efendi`yle tanıştık. İsmi Adnan`mış. Okçular Tekkesi`nin kalıntılarına arada bir göz atması ricasında bulundum. Tekrar Okçular Tekkesi`ne çıktım.  Tozkoparan İskender`in menzil taşının kalıbını çıkardım.  Ankaribuzzamanda bu ibareyi yazma imkânı bulurum inşallah:  'Sahib`ül-menzî l-i  fi`l-meydan ellezî ismuhû Tozkoparan'

`height=
Hattat-ebrucu Necmeddin Okyay

Okçular Tekkesi  muhitinde gecekonduların istilası hız kazanmış. Tabiri caizse topraktan mantar gibi gecekondu bitiyor.  Şehremaneti uyuyor mu?  İki ay önce Ekim ayında geldiğimde tesbit ettiğim pek çok menzil taşının yerinde şimdi bacasından duman tütmekte olan gecekondular var. Canım menzil taşlarının bazıları evlerin bahçelerindeki derme-çatma lavaboların altına destek sadedinden konulmuş bazıları da merdiven basamağı yapılmış... 

 sâr-ı Atika Cemiyeti âzalarını sözlü ve yazılı olarak kaçdefa uyardım ama sesimiz ne hikmetse işitilmiyor. Ben hattatım, kemankeşim, buraları kemankeşâna vakfedilmiş husû si bir arazidir. Okmeyanı`nın tekrar kemankeşlere tahsis edilmesi, şâgil gecekonducuların behemehâl yıkılması mülahazasıyla açtığım davanın günü yaklaşıyor.  Mahkeme reisine keyfiyeti detaylıca arz edeceğim  inşaAllah.

14 Mart 1962/Çarşamba

Sabah namazını kıldırıp cemaat dağıldıktan sonra kürsünün yanına oturup günlük evrâdımla meşgul oldum; Bir müddet manevi gıdalarla telezzüz ettikten sonra Ü sküdar iskelesine vardım. Orada, âvâzı çıktığı kadar,  'Sirkeci, Sirkeci; Sirkeci`ye son bir kişi'  diye bağıran adamın kayığına binerek karşıya geçtim;

Sahaflara gideceğim, vakit erken, belki  Muzaffer Efendi  gelmemiştir mülahazasıyla  Hattat Hamid`e uğradım; Hâl hatır sordum, hasbıhal ettik.  'Neler yazıyorsun şu sıralar?'  der demez birer adet celî sülüs ve talik istif çıkardı;

`height=
Hattat Hamid Aytaç

Celi talik istifte iki satıra dizdiği âlâ yazıdaki ibareyi defterime şöylece not ettim:

Celâliyle zâhir olsa bu da geçer be yâ hû

Cemâliyle âyân olsa 'bu da geçer' de yâ hû

Celî sülüs istifte ise  Abdülkadir Geylani Hazretleri`nin ism-i şeriflerini ise  Yâ Hazret-i Pî r Şeyh Seyyid Sultân Abdülkâdir Geylânî   şeklinde yazmış, lakin henüz tashihini tamamlamamış. Yazıları,  mutebâran-ı tüccardan Hacı Nazif Efendi sipariş etmiş.

Nazif Efendi, İstanbul`da sanatkârın hamisi;   İmam hatip mekteplerinin açılışına ön ayak olan  İlim Yayma Cemiyeti`nin kurucularından; Nazif Bey`in zevceleri  Müşerref Hanım`la birlikte kızları Melike, Sütude, Nükhet, Güzide ve Nuriye ile gelini Mesude Hanımefendiler de evlerine haftada bir gelen Nazif Bey`in hac arkadaşı Mustafa Halim Efendi`den 10 yıldır hat meşk ediyor;  

Hamid kardeşim, hanın çaycısında  'Bize çay getir bakalım evladım'  dedikten sonra Konyalı lokantasından aldığım börekleri afiyetle yedik;

Hamid Bey müstesna bir kâbiliyet vesselâm; Sülüs kalemiyle talik kalemi müsabaka halinde;

(; )

Sahaflara,  Sami Efendi`nin ve softa meşklerinden istifade ettiğim  Filibeli`nin birkaçmeşkini getirmiş ihtiyaçsahibi birileri; Hocamın ve Filibeli`nin yazılarıyla birlikte aynı yerden akâid ve usû l-ü fıkha dair iki yazma kitap daha aldım çok şükür;

Muzaffer Efendi`nin ocağına vardığımda  dükkân-ı hikemde yine bir sohbet meclisi kurulmuştu. Muzaffer Efendi her zamanki gibi kitap satıyor görünerek hakikate uyandırma gayretkeşliğini gösteriyordu, hâliyle, sesiyle, nefesiyle;  

`height=
Muzaffer Ozak (ks)

Bu kez yanında Fen Fakültesi`nden üçdelikanlı vardı. Onlara, 'Zâhirimiz halk ile bâtınımız Hakk ile'  düsturuna yönelik velû d izahatlarda bulunuyordu;

Gençler gittikten sonra epeyce sohbet ettik. İlk üstadı  Sâmi Saruhânî el-Uşşâki Hazretleri`nin ismini celi talik olarak yazmamı istedi.  'Başımın üstüne'  derken,  'Yalnız bu kez bedelini alacaksın Ü stadım'  dedi.  'Pek âlâ'  diyerek ücret bahsini hemen kapattım.

`height=
Ali Alparslan merhumdan bir hatıra

24 Ocak 1963/Perşembe

Bizim Ali, Londra`dan postayla bir koli göndermiş. Postacıya bir miktar bahşiş verdikten sonra gelen koliyi açtığımda içinden mektupla birlikte gül kataloğu çıktı. Ne kadar sevindim anlatamam.  Çok bahtiyar, memnun ve mesrû r oldum.

`height=
Üstad Necmeddin Okyay

Ali hakikaten kalender bir delikanlı;   Kibar bir insan, İstanbul Beyefendisi;   Onu  çok seviyorum. Adam, insan; Eli, gözü, gönlü ve ruhu bağlı; Ta`lik`te yolumu biiznillah o devam ettirecek;   Medreset`ül-Hattâtî n`de  Hasan Tal`at  Hocamın ve sonrasında  Sami Efendi Hazretleri`nin tarif ettiği Hz. Ali`nin de meşhur sözünde işaret buyurduğu hattat timsali olmak işte böyle bir keyfiyet olsa gerektir...  Umudum Ali`de;

Kitabı detaylıca inceledikten, fotoğraf karelerinde olsa da güllerle epeyce vakit geçirdikten sonra Ali`nin geçen sene geldiğinde hediye ederken,  'Arada bakıp talebenizi hatırlarsınız'  dediği  'Hüve`l Hayy`ül Bâkî '  talik hattını, yazı masamın arkasındaki duvarda asılı bulunduğu yerden alarak bir kez daha inceledim.

Ali`nin istifini, kalbi gibi pırıl pırıl olan gül kataloğunun üzerine koydum ve gönlüme o anda düşen hissiyatı not defterime rik`a kalemiyle şöylece çiziktirdim:

Güllerin karşımda her an solmadan durmaktadır/Hem temâşâsiyle gönlüm şâdüman olmaktadır.

Eski bağçem hâtıra geldikçe dî dem hû n olur/Şimdi gül tasvirleriyle geçmişi anmaktadır.

Evet, hasret ve hararetle gül tasvirlerinde geçmişi anıyorum. Ama ne fayda!  'Geçmiş'  ve  'dün', Toygartepesi`ndeki gülfidanlarım ve keder arkadaşları bağrı yanık bülbüllerle birlikte mazide kaldı. Mazi yüreğimde hicran;   Şimdi, yeni bir ümitle bugüne ve istikbale bakma zamanı;

`height=
Ali Alparslan ve Necmeddin Okyay

Notlar:  Değerli okuyucularım. Bu yazıyı  Necmeddin Efendi`nin yaşanmışlıklarından, tarihi vakıa ve vesikalardan yola çıkarak kaleme aldım. Okuduğunuz yazı, kurgusu hakikate yaslanan sanatkâr hikâyelerinin üçüncüsü. Bu seri devam edecek inşallah.

Yazıda film karesi içinde kullanılan  Ali Alparslan  Merhum imzalı mektupları geçtiğimiz günlerde bir müzayededen almıştım. İki adet mektubun içeriğini Prof. Dr. Ali Alparslan üzerine çalışma yapan dostlarımızla paylaşabilirim.  Hamid AytaçBey`in yukarıda zikredilen celi sülüs yazısını fakire hediye eden  Cennetmekân Hacı  Nazif Efendi`nin torunu  Vildan Çomu Hanımefendi`yle manevi torunu  Hüseyin Nuri Çomu Beyefendi`ye ve Necmeddin Efendi`nin fotoğrafını kullanmama müsaade eden  Hattat Ceyhun Oydem Beyefendi`ye huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Necmeddin Efendi`nin gül bahçelerine duyduğu özlemi içli ifadelerle dile getirdiği yukarıda zikrettiğimiz mısralar, bilahare  Çinuçen Tanrıkorur  tarafından Nikrî z   Niyazi Sayın  tarafından da Şevkefzâ makamında bestelenmiştir. Aşağıdaki linki açarak  Mehmet Kemiksiz  Ü stadın latif sesine kulak verdiğinizde 1960`lı yılların Ü sküdar`ına gideceksiniz.

https://bit.ly/3pXJsMu 

Bu vesileyle geçmiş hattatlarımızın, bahusus  Hamid Bey`in,  Hacı Nazif Efendi`nin, Müşerref Hanım`ın,  Muzaffer Efendi`nin,  Necmeddin Efendi`nin ve  'Tilmî zi Necmeddin'  Ali Alparslanın ervâhına Fatihalar okuyalım;

`height=
Necmeddin Efendi ta lik yazı örneği