Bu röportaja İbrahim Ethem GÖREN yâda Recep İCECİK dostlarımızdan birisi vesile oldu. Yine de hafızam Ethem Bey üzerinde duruyor. Ethem Bey`in beni arayarak 'Boğaziçi Ü niversitesi`nde okuyan gençlerin bir dersleri ile ilgili benimle röportaj yapıp-yapamayacaklarını' ve benim olumlu cevap vermem üzerine gençleri bana yönlendirdiğini hatırlıyorum. Recep Bey`in işlettiği Sultan Köşesi Restoran`da da süre sonra röportaj için üçüniversiteli gençle buluştuğumuzu.

Röportajın soruları 6 Nisan 2013 tarihinde mail yoluyla gönderildi. Bir hafta sonrasına buluşmak için karar vermişiz. Dolayısıyla 13-15 Nisan gibi bir araya gelmişiz. 17 Mayıs 2013 tarihinde de konuştuklarım yazıya dökülerek taslak halinde mail yoluyla bana gönderilmiş.

Gençlerin proje ödevi olarak hazırladıkları '1995 Seçimleri' hakkında gönderilen soruların bir kısmı konuşmaya başlayınca farklı sorulara kaymış. Örneğin Mesut Yılmaz`la ilgili soru gönderilmemiş iken, konuştuğumuz zaman ona da yer yer temas etmişiz.

Aradan yıllar geçtikten sonra gençlere söylediklerimi yeniden değerlendirdim. Sözlerimin önemini hala koruduğuna, gelecekte de tarihe not düşecek nitelikte olduğuna ve bu nedenle yayınlanarak gün yüzüne çıkması gerektiğine karar verdim.

Bu nedenle iki hafta boyunca 1995 Seçimlerini ve Necmettin Erbakan`ı ve dolayısıyla bir dönemi merkeze alan konuşmamı ilgi ve dikkatinize sunuyorum;

SORU: Ali Çarkoğlu 1995 seçimleri ile ilgili bir makalesinde diyor ki '1995 seçimleri çözdüğünden daha çok problem getirmiştir'. Bu duruma siz de katılıyor musunuz?

Cafer VAYNİ: Ben onun söylediklerine katılmıyorum. Vatandaşın verdiği oyla seçilen bir meclis niçin sorun oluştursun? Yerel seçimde ne oldu? Refah Partisi altı büyük şehirde belediye başkanlığı seçimlerini kazandı. İlk defa bir belediyenin, kaynakların, toplum yararına nasıl aktarılması gerektiğini gösterdi. İlk defa insanlar politikacıların kendileriyle oturup akşam iftar yaptığını gördü. Seçkinci bir politik anlayış böylece toplumcu bir politik anlayışa dönüştü. 1990`larda başlayan bir ivme on yıldır Türkiye`nin kaderine yön veren bir hareket haline geliyor. Ali Çarkoğlu vb. açıklamaları, Refah Partisi kaygısı nedeniyle yapılan değerlendirmeler olarak değerlendiriyorum.

SORU: 28 Şubat Belgeselinde Mesut Yılmaz Refah Partisi`nin yükselişini şöyle açıklıyor: 'Sovyetler yıkıldıktan sonra dünyada 'God is back' kitabında belirtildiği gibi muhafazakârlaşmanın yükselişi oldu. Bunun Türkiye`ye yansımasıdır.' Buna katılıyor musunuz?

Cafer VAYNİ: Türkiye`deki olayları elbette ki dışarıdaki olaylardan bağımsız tutamayız. Ama siz sandığa gittiğinizde başınıza silah mı dayıyorlar? Herkes özgür iradesiyle oyunu kullandı. Dünyada insan toplumları daha çok muhafazakâr yöne eğilimlidir. Türkiye`deki temel sorun bana göre liberalizmin ve kapitalizmin tuzağına çok keskin bir şekilde düşmüş olmasından kaynaklanıyor. Bu açık ve riskli alana hitap eden partiler bu anlamda toplumun bu eğilimini tutacak ve toparlayacaktır.

Hangi muhafazakârlık? Sovyetler Birliği muhafazakârlığı mı? Batı Avrupa muhafazakârlığı mı? Türkiye`deki mi? Bunların nitelik farkı var. Aynı mantıkla Ali Yaşar Sarıbay, Nurettin Topçu için İslam sosyalisti kavramını kullanıyor. Hâlbuki İslam daha önce çıkmış bir din. Sosyalizmin İslamiyet`e benzer tarafı var dese daha tutarlı olacak. Mesut Yılmaz`ın bu projeksiyonu doğru da, peki niçin kendisi başarısız oldu? O sıralar Jacques Seguela onun seçim kampanyasını yürüttü. J.Seguela, Mitterrand`ın da seçim kampanyasını yürütmüştü 1981 ya da 1982`de. Mitterrand sosyalistti. Seçimi kazandı Fransa`da. Mitterrand`ın hiçkazanmayacağı seçimi ona kazandırdı Seguela. 'Sakin güç' tanımını kullandı Mitterrand için. Aynı şeyi Mesut Yılmaz`a da teşmil etti ama Mesut Yılmaz başarılı olamadı. Çünkü bu toplumda 'sakin güç' iş yapmıyor. Bu ülkede 'deli fişek' dediğimiz tabir iş yapıyor. Marshall Mc Luhan isimli bir iletişim bilimci var. Galiba Gutenberg Galaksisi isimli eserinde: 'Siyasetçi için vatandaşın, benden daha iyi biliyor ama bana daha yakın.' algısı çok önemli. Mesut Yılmaz`da böyle bir şey yok.

SORU: 1995 genel seçimlerinde seçim kampanyaları sürecinde negatif kampanyalar çok ağırlıklı. Yapılan kampanyaların %66`sı negatif siyasi kampanya olarak görülüyor. Kendi icraatlarını anlatmak yerine karşısındakini karalıyorlar. Bunun sebebi nedir?

Cafer VAYNİ: Bu seçimlerin kendi doğasında var. Çünkü bizim ülkede muhalefet daha çoktur. Türkiye`de seçim sisteminden kaynaklanan bir durumla diyelim % 35-40 oy alan parti iktidara gelebiliyor. Ama çoğunluk muhalefette kalıyor. Dolayısıyla saldıracak. Bugün sayın başbakanımız ne yapıyor? Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu`na saldırıyor. Onlar da ona saldırıyor. Niçin? Tepki oylarını bloklaştırmak ya da tereddüt edenleri partiden koparmak için.

SORU: 1995 Seçimlerinde ilk defa şöyle bir durum oluştu. Biliyoruz ki Türk siyasi geleneğinde merkezde sağ parti olur, karşısında ana muhalefet olarak merkez sol bir parti ve ondan sonra küçük partiler yer alır. Fakat 1995 seçimlerinde ilk defa merkez sağın karşısında milliyetçi ve İslamcı partiler yer alıyor. Bu sebebi sizce nedir?

Cafer VAYNİ: Türkiye`de oransal olarak solun oylarında azalma yok. Sağ eğilimli seçmen %70`lik blokta toplanıyor. Sol eğilimli seçmen oranı %30. SHP ile CHP iki ayrı parti olarak seçime katıldı. Böyle olunca Bülent Ecevit epey oy aldı. Bir sonraki seçimde DSP, CHP`nin oylarını aldı. Onların ikisinin oylarının bölünmesiyle aşağı yukarı 3-5 puan farkla merkez sağı birbirine rakip hale getirdi. CHP her zaman %25-30 civarında oy alıyor. Ama bölününce muhalefetin karşısına çıkacak oy oranını yakalayamıyor.

SORU: Refah Partisi`ni farklı kılan neydi? 1995 seçimlerini kazanmasının nedeni sizce nedir?

Cafer VAYNİ: Mesela 'Adil Düzen' kavramı. Adil düzen kavramı peygamber efendimiz dönemine kadar götürebileceğimiz bir kavram. O zamanlar Müslüman olmayanlar ve özellikle Yahudiler ticareti elinde tutuyordu. Daha adil bir dünya kavramı o zamanlar kullanılmaya başlanıyor. Peygamber efendimiz ticaret yapıyor ve rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu söylüyor. Yani, o zamanlar 'daha adil bir dünya' mücadelesi vardı.

Nedir adil düzen? Toplumda milli gelirden, herkesin o gelire katılma oranında pay alması. Öğretmenler bugün fazla maaş alıyorsa bu Refah Partisi`nden dolayıdır. Ben Refahçı falan da değilim. Refah Partisi`ne de oy vermedim. Ama Refah Partisi`nin yönetimsel anlamda, toplum yararına en fazla hareket eden parti olduğunu görüyorum.

Türkiye`de özellikle medya manipülasyonu çok oluyor. Medyanın siyasetle ilişkisi çok karanlıktır. 'Refah geliyor, irtica geliyor.' şeklinde yazıyor gazeteler. Böyle bir şey olmaz. Türk toplum yapısını bilmemekten kaynaklanan, toplumu kasıtlı kamplaşmaya götüren bir yöntem. Bugün İran`ın yapısı farklı, Türkiye`nin ki farklıdır. Türkiye`de İran veya Arabistan yanlısı bakış açısı yerleşemez. Zaten toplum yapımız bunları kabul etmez. Dolayısıyla toplum bütün bu çirkin manipülasyonlara rağmen inandığını yaptı.

SORU: Bazı köşe yazarları diyor ki: 'Seçimlerde başarılı olmak için sloganlar önemli şarttır.' Obama`nın: 'Biz değişime inanıyoruz. Değişim yeniliği ortaya çıkardı. Amerikalıların muhafazakâr tutumuna atıfta bulundu. İnsanların içini doldurabileceği bir slogan ortaya koydu. Adil düzende de biz bunu görebiliyoruz. Adalet Türk toplumunda her şeyden önce geliyor. Adil düzende biraz daha Türk toplumunun muhafazakârlığına atıf da var.' şeklinde görüşünü özetliyor. Buna katılıyor musunuz?

Cafer VAYNİ: Büyük söylemler her zaman iş yapar. Amerika`daki seçim kampanyaları Türkiye`ye uydurulmaya çalışılıyor. Amerika`daki değişime yüklenen anlam Türkiye`dekinden çok farklıdır. Çünkü Amerikan toplumunda, bir kişinin milli geliri 25-30 bin dolar arasında. Demokrat Parti`den sonra millet ile bire bir irtibata geçen tek parti bana göre Refah Partisi`dir.

SORU: 1995 döneminden seçim kampanyalarında Refah Parti`sini farklı kılan propaganda unsurlarından hatırladıklarınız var mı?

Cafer VAYNİ: 1995 seçimlerinde Refah Partisi`nin en önemli özelliklerinden biri teknolojiyi çok iyi şekilde kullanmaları idi. Bütün seçmenler bilgisayarlarında kayıtlıydı. Oy kullanacağın okulun bahçesine girdiğin anda, seni karşılıyorlar, hemen listeden adını buluyorlar ve doğrudan oy kullanacağın sandığına götürüyorlardı. İkincisi ise birebir markaj yapmalarıydı. Yani mahalle kültürü ritüellerinin öne çıkartılması. Oto kontrol mekanizmasını çok etkin kullanmaları. Apartman, sokak ve mahalle temsilciliği gibi unvanlarla bu mekanizmayı kuruyorlardı. Yine bu dönem, özellikle kadınların siyasete çok etkin katıldığı bir dönemdir. Ev toplantıları ve ziyaretler adı altında kadınlar çalmadık kapı bırakmadı. 1995 seçimlerinde tesettürlü olmayan kadınlardan bile Refah Partisi`ne oy verenler oldu. Yine ilk defa olarak kadınlar kocalarından farklı bir partiye oy vermeye başladı. Refah Partisi halkın gönlüne ve diline yaklaştığı için halkta teveccühte bulundu. Refah Partisi`nin kendisine oy atana da atmayana da hatta tepki gösterene de iyi niyetli yaklaşım sergilemesi bu teveccühe katkı sağladı.

Devam Edecek...