SORU: Bizimle konuşmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Hocamız Cafer Vayni`nin de selamları var. Soruları kendisi hazırladı ve bizi size yönlendirdi. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

CEVAP: Ben İzmir`de doğdum. Annem ve babam Anadolulu. Babam Konya`dan annem Bulgaristan, Varna göçmeni. Osmaniye`den. Onların ilginçtarafı ikisi de 1920`lerde Büyük Millet Meclisi`nin yeni kurulduğu zamanlarda bazı sıkıntılı durumlardan dolayı o zaman daha büyük şehirlere göçolmadığı halde birbirlerini tanımadan kaçmaya karar vermişler. Ben iki kaçağın çocuğuyum yani. Dedem Konya`da en iyi at arabalarını yapıyormuş. O zamanlar araba olmadığı için at arabası çok önemliydi. Çok kaliteli yapıyormuş. Fakat aynı zamanda din hocasıydı. O zaman belki bende hoca, iman olacaktım. Bunu eleştirmek için söylemiyorum ama şimdiki halimden memnunum. Annemin babası da çiftlik sahibiymiş. O da oradan kaçmış, Onlar İzmir`de evlenmişler ve ben doğmuşum. Cihan Savaşı sırasında okuyamama durumları var ya bunlar 'oğlumuz okusun' demişler. Benim lehime çok iyi bir niyetliler. Ancak beni sokağa bırakmıyorlardı. Hâlbuki çocuklar sokakta oynuyor, insan hayatı sokaktan başlar, öğrenmeyi önce sokakta sonra okulda gerçekleştiririz. Büyüdükten sonra da paylaşıma geçerler. Ders çalışayım diye beni sokağa bırakmıyorlardı. Onlar için it derdiler. Sokaktaki çocuklar itler, biz iyi çocuklarız. Onun için sokağa çıkınca onların yanında mahcup mahcup dolaşırdım. Onlarla aram iyi değildi. Fakat ananın-babanın terbiyesi gereği sözünü dinleyeceksin.

Ben bu durumu değiştirmek aşkıyla yanıp tutuştum ve bunu başardım. Ama bunu da bulma yolu neydi? Beni okuttular ya ben bir tek okul derslerini değil Freud, psikanaliz hepsini okuyordum. Ve orda böyle yollar olduğu ortaya çıktı. Ben de o yolları seçip sonunda Amerika`da burs kazandım. Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı beni gönderdi. Tekrar Amerika`ya gidip psikolojiyi seçmem, doktora yapmam doğu öğretileriyle (zen öğretisi) ilgilenmem, Carlos Castenada`nın olaylarını görünce 'a burada çok önemli deyip' benim getirdiğim Batı öğretisi Geştaltılar, fakat Don Juan`ın öğretilerinde her ikisinde çok koşut şeyler var. Onlar sonradan geldi. Ben öbür olaylarda epey ilerlemiştim. Onları kaynaştırarak bunları uygulamaya başladım. Okumak, çevirmek başka bir şey de birçoğu beyinsel etkinlik. Ama o insanı çok değiştirmez. Sadece ortaya eser çıkarırsın. Fakat ben bir yanda beyinsel bir yandan da uygulama yaptım ve kendimi değiştirdim. Ondan sonra da mesleğim de böylelikle olmuş oldu. Yani annem ve babamın beni sıkıştırmaları, oynatmamaları ve bana acı çektirmeleri benim de bu durumu değiştirmek için okumalarımdan yararlanarak bu yolu seçmem gene onların sayesinde olmuş oluyor. Çünkü hayatta denge vardır. İyi diye bir şey olduğu takdirde onun bir ucu kötü olabilir. Çok iyi bir şey olduğunda onun öbür ucu da kötü olabilir.

Biraz önce bahsettiğim gibi Amerika`da yedi yıl kalıp doktoramı yaptıktan sonra Türkiye`ye döndüm.

SORU: Carlos Castaneda`nın eserleri neden ilginizi çekti?

CEVAP: Kendimi tanımam, sağlıklı, esenlikli ve güzel bir biçimde yaşamımı sürdürmek için önce Batı öğretilerinde Geştalt terapisini Amerika`da benimsedim. Doğu öğretilerinden de Zen öğretisini benimsedim. Onlarla uygulamalar yaparken bir gün Harbiye`de bir kitap gördüm. Çok ilgimi çekti. Baktım. Onu satın aldım. Almakla yetinmedim hepsini çevirdim. On iki kitabı çevirdim ya da çevirttim. Şimdi yaptığım alıştırmalarda yani grup ve bireysel çalışmalarda Zen terapisini yapıyorum. Aynı zamanda Geştalt terapisi ve Don Juan öğretileri uygulamalarını da yapıyorum. Çünkü aralarındaki paralelliği gördüm. Tam nedenine gelince onlar bu insanlığın bilgeliğinin gelebileceği son aşamadır. Çoğu insanın bilmediği şeyleri o sana söylüyor. Paradan daha önemli değil mi bu? Hani bana Ali Baba ve Kırk Haramilerin hazinesini gösterseler çok sevinirim, zengin oldum derim. Gezeyim, piyano alayım derim. Ama Zen, Geştalt ve Don Juan öğretilerinin verdiği esenlik, sağlık ve mutluluğu başka hiçbir şey veremez. Bu nedenle onlara çok ilgi duydum.

SORU: Carlos Castaneda`yı niçin önemli buluyorsunuz? Eserleriyle neyi değiştirmiş? Ya da antropolojiye ne katmıştır?

CEVAP: California Ü niversitesi Antropoloji hocası olarak Meksika`da birtakım sanrılandırıcı (halüsinasyon-hayal görme) olmayan şeyi görmek, çölde vaha görmektir. Bitkileri araştırmaya çalışıyorlar. Çünkü moda öyle. Diyorlar ki bu Kızılderili bu gibi işleri çok mu iyi biliyor. Ona gidiyor. Hâlbuki Kızılderili pek sorunla ilgilenmiyor. Daha ziyade o kendi entel. Meksikalılar bunlara ona büyücü diyorlar.

Her büyücü kendine birtakım çömezler seçermiş. Bu öğrencilere, onlar öğretisini öğretir ve o öldükten sonra öğretisini yeniler yürütüyor. Don Juan çömezi olarak Carlos Casteneda`yı seçiyor. İnançlarına göre büyücü aslında ölmüyor. Enerji âlemine gidiyorlar.

Antropolojide ne değiştirdi? Antropoloji daha ziyade eskiden gidip bir kabileyi incelemek ive onların hayatını yazmaktı. Hâlbuki şimdi ona bir cinsel boyut kattı. Cinsel şu anlamda spiritüel yani gözle görülmeyen ama mevcut olan bir enerji boyutu kattı ve dikkat ederseniz o tarihlerden sonra antopoloji bilimi bu öğretilerle çok daha fazla yakından ilgilenmeye başladı.

SORU: Carlos Castaneda`nın çalışmaları Türk Toplumuna hangi açılardan fayda/ katkı sağlayabilir?

CEVAP: Kısmen sağladığını ben görüyorum. Potansiyel var ama onunla ilgilenen insanların sayısı çok az. Siz bizim okulunuzda öğretmeninizin yönlendirmesiyle birçok öğrencinin Carlos Castaneda`nın kitaplarını okuduğunu söylüyorsunuz. Türkiye`deki lise öğrencileri içerisinde sizin oranınız yüzde kaçeder? Çok az elbette. Birçok insan benden kitaplar istediler. Fakat okumamışlar. Ben hem Geştalt yapıyorum hem de Zen. Bunları işitiyorlar. Beni arıyorlar ve çok ilgi duyuyorlar. Ama niye ilgi duyduklarını bilmiyorlar. Çalışmalarımıza katılmak istiyorlar. 'Buyurun, gelin' diyorum. Arkasından 'ruh çağıracak mıyız' diye soruyorlar. Ben 'senin yerin burası değil en iyisi başka yere git' demek zorunda kalıyorum.

Önümüzdeki hafta devam edeceğiz