Bu yazımızda 1935-1975 yılları arasında Türkiye hakkında en fazla düşünmüş, fakat hakkında çok az düşünülmüş bir fikir adamımız olan Nurettin Topçu`ya değineceğiz. Onun hakkındaki görüşleri ve onunla ilgili kendi görüşlerimizi anlatmaya çalışacağız.

Topçu, 11 Temmuz 1975 yılında bu dünyadan göçüp gitmişti. Bu tarih aynı zamanda fikirlerini de onunla beraber götürmüştü sanki. Bir düşünür, bir sanatkâr bedenleri değil eserleri yok olduğunda ölürler ancak. 1975-1995 yılları arasında Nurettin Topçu ile birlikte eserleri de aramızdan ayrılmıştır. 1980 sonrası kuşağı, en fazla ihtiyaçduyacakları bir düşünürümüzden mahrum bırakılmıştır. Yani bedeni aramızdan ayrılan Topçu, yüz binlerce Türk gencini de aydınlatmaktan mahrum bırakılarak adeta binlerce kez öldürülmüştür.

Peki, Topçu`nun düşüncesi yeterince değerlendirilmiş midir? Henüz doğru dürüst bir biyografisi bile yazılamayan bir düşünürün, düşüncesi nasıl değerlendirilir? Yaptığı sanat nasıl anlaşılır?

Elimizde Topçu ile ilgili iki çalışma ile bir de onun anısına yayınlanmış kurucusu bulunduğu Hareket dergisinden bir nüsha var.

'Türkiye`de Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu' isimli eserin yazarı Süleyman Seyfi Öğün. Doktora tezi olarak hazırladığı eserinde Topçu düşüncenin milliyetçi ideoloji ile yakınlık ve uzaklıklarının tespit edilmesini araştırıyor. Tez danışmanı Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay ise kitaba yazdığı sunuş yazısında Dr. Öğün`ün 'dinsel milliyetçilik' izlerinin en fazla Nurettin Topçu`nun düşüncelerinde var olduğunu ve Öğün`ün Topçu`yu bu çalışmayla düşünce tarihimizde yerli yerine oturttuğunu savunuyor.

Bu çalışma Topçu`nun ısrarla alınmak istendiği üniversiteye resmen girmesi bakımından anlamlıdır. Fakat Topçu`yu düşünce tarihimizde yerli yerine oturtan bir çalışma değildir. Yabancı kaynaklarla teorisi çizilen çalışma, ister istemez Topçu düşüncesini çizilen teorik çerçeveye hapsetmeye çalışıyor. Çalışmada kullanılan 'İslâm milliyetçiliği', 'popülist', 'Müslüman Anadolu Sosyalizmi' gibi kavramlar ciddi olarak tartışılması gereken kavramlardır.

Mustafa Kök tarafından yazılan 'Nurettin Topçu`da Din Felsefesi' isimli eser ise gayet ciddi ve sağlıklı tahlillere sahip. Bu açıdan Topçu`ya layık bir eser olarak telakki edilebilir.

Hareket dergisi ise 1976 senesinde Topçu`ya çeşitli açılardan değerlendirmeye çalışıyor. Yüz yirmi sayfa yayınlanan dergi tamamıyla Nurettin Topçu`ya ayrılmış.

Dergide Ezel Erverdi Topçu`nun vefatıyla Hareket`in hocasız kaldığını, Mehmet Doğan ise Türk düşüncesinde Nurettin Topçu`nun yerini vurguluyor. Mehmet Kaplan onu çağdaş bir mistik, Ahmet Nuri Yüksel mektep insan, Ali İhsan Balım ve Orhan Okay kaybedilen idealist, Mehmet Gökalp ise büyük dava adamı olarak nitelendiriyorlar.

Fransa`da okuyan ve hareket felsefesini metot olarak benimseyen Topçu, Amerika etkisi ve Bergson felsefesin hâkim olduğu bir Türkiye` ye dönmüştür. O sırada üniversitelerde pozitivizm anlayışı hâkimdir. Topçu ise bir anti pozitivisttir. Buna ilave olarak yine üniversitelerimizde etkili olan pragmatizm ve sosyalizm akımlarına da karşıdır. Bunların yanında rölativizm, varoşçuluk, komünizm, masonizm gibi olguları da hakikat düşmanları oldukları gerekçesiyle reddeder. Çünkü bunlar 20. Asrı hayatın kadercisi yapmışlardır. Topçu`ya göre varlık maddeden hayata, oradan da ruha giden bir oluş halindedir. Karşı çıktığı akımların hepsi bu anlayışı reddetmektedir. Bu düşünceleriyle Türkiye`de yalnızdır.

Topçu`nun metot ve anlayış bakımından bağlı olduğu hareket felsefesi de 18. asırdan beri Batı`da gelişen materyalist-pozitivist akımların karşısında insanlığın kurtuluşunu ahlakî ve moral değerlerin yükselişinde gören spritüalist bir felsefe akımıdır. Bu akım Batı tarihindeki din-felsefe çatışmasını ortadan kaldırmak ve bunları birbirine yakınlaştırmak iddiasındadır. Maurice Blondel isimli, aynı zamanda Topçu`nun hocası Fransız filozofu L`action (aksiyon hareketi) isimli çalışmasıyla bu felsefenin temellerini oluşturmuştur. Esere göre insan hareketleri aile, toplum, devlet, insanlık basamaklarından geçerek Allah`a doğru ilerlemektedir. Blondel (1861-1948) daha sonra idealist yanılsama, Ahlaksal Hayat Mantığının Temel İlkeleri, Katolik Felsefenin Sorunu, Düşünce, Varlık ve Varlıklar, Uygarlık için Mücadele ve Barış Felsefesi ile Hıristiyanlık Düşüncesi ve Felsefe isimli eserleri kaleme alarak aksiyon (hareket, eylem) felsefesini sistemleştirmiştir.

Nurettin Topçu`nun en büyük özelliklerinden birisi burada karşımıza çıkmaktadır. O, hareket felsefesini ve metodunu birinci kaynağından öğrenmiştir. Blondel`in eserlerine baktığımızda filozofun meselesi nasıl Batı toplumuysa, Nurettin Topçu`nun meselesi de her zaman Türk toplumu oluşmuştur. Bu sebepten, haklı olarak 'Anadoluculuk' akımı Hilmi Ziya Ü lken, Remzi Oğuz Arık gibi önemli kişiler de olmasına rağmen onun şahsında birleştirilmiştir.

Nurettin Topçu`nun diğer bir özelliği ise felsefesine yönelik olarak eylemlerine de yön vermesidir. İnzivaya çekilerek fikir üretmemiştir. Aksine hayatın içerisinde aktif mücadeleye girmiş, siyasi parti ve derneklerde aktif olarak faaliyetlerde bulunmuştur.

Ona yöneltilen en önemli eleştiri 1960`lardan sonra Sosyalizme (İslâm, milliyetçi, Anadolu, ruhçu sosyalizm) yöneldiği şeklindedir. Topçu Sosyalizm`i ayrı ve geniş bir çalışma konusudur. Fakat Topçu Sosyalizmi`nin kapitalizm, komünizm, din bezirgânları ve masonlarla ilgili görüşleri değerlendirilmeden anlaşılabileceğine kani değiliz.

'Kırk sene öğretmenlik yaptım, mabede nasıl girdimse sınıfa da öyle girdim' diyen birisi olan Nurettin Topçu`da nihai amaçKur`an`dır. Allah`ın Nizamı`dır. Ahlâkın nizamıdır. Buna amaçla bir dönem sosyalizme de temas etmiştir.

Topçu Türkiye şartlarının doğurduğu bir düşünürümüz olmasına rağmen, yine Türkiye şartlarından dolayı hakkı yenilmiş önemli bir fikir adamımızdır. Ama Türkiye üzerinde düşünenlerin sonunda ulaşacakları duraklardan birisi de Nurettin Topçu`dur.

Ruhu şâd, mekânı Cennet olsun;