Herkesin evinde bir küre bulunmalı. Herkesin duvarında bir dünya haritası olmalı. Bizim için en yeni tarihli bir Asya haritası da önemli. Bu harita konusunu önemsiyorum ben. Öteden beri, zihnimizi melânkolik sürüncemelerden kurtaracak bir düzen sağlayacağını düşünmüşümdür günlük hayatta.

Haritaya bakmak, düşünmeyi pratikleştiriyor. Hergün televizyon karşısında bir haber sağanağı altında kalıyor insan. Bu sağanağın arasına propagandalar da karışıyorsa, insanın kendi kanaat özgürlüğünü güvence altına alması gerekmez mi?

Haberi hazırlayan, kim olduğunu bilmediğimiz, üstelik merak da etmediğimiz haber müdürü, iyi bir haber müdürü mü? Onurlu, sorumlu bir haber müdürü mü?

Toplum, toplumlar, farkında olmadan kendilerini haberi okuyan haber spikerlerinin sempati gösterilerine de emanet etmiş oluyorlar.

İster okumuş olsun ister okumamış... Bir insanın dünyaya dirâyetiyle bakabileceğine inanmak gerekiyor. Elbette bunu cehaletle karıştırmamak lâzımdır. Nice okumuş tanırız ki dışarısının üstünlüğünü baştan kabul etmiş ve bir şekilde içinden teslim olmuştur.

Yöneticiler katının, haber-yorum iletişim dünyasının büyük sorunu bu değil mi? Bazıları kendisine çok güvenir ama 'kendimizi' küçümser. Kararını baştan vermiştir, öyle gelmiştir. Amacı kurtulmaktır. İnsanı düşünmez. İnsanının sorumluluğunu kafasından atmaktır asıl amacı. Herşeyi kendine göre, çıkarına göre ayarlamıştır.

Abdülhak Şinasî Hisar önemli bir romancımızdır. Lezzetle okunur. Romancılığı, şahit olduğu ve kendisinin de içinde olduğu çocukluk, ilk gençlik hayatını anlatmaktan ibarettir. Çamlıca`yı, Boğaziçi`ni anlatır. Ama insan merkezli anlatmıştır ve çok başarılıdır. Yahya Kemal`in anlatıdaki karşılığı gibi görülebilir. Abdülhak Şinasi`nin değerini Yahya Kemal`le tartarak belirtmek istiyorum bunu.

Abdülhak Şinasi Hisar, Çamlıca`daki Eniştemiz adlı kitabında bakın ne diyor: 'Asıl büyük ihtiraslılar sevdikleri şeyler için hiçbir vakit gınâ duymazlar. Sarhoşlar daima içmek diler ve sızmış oldukları bir gecenin sabahında gözlerini açar açmaz yine açmak isterler. Kahramanlar daima yenmek ve düşmanlarını yendikten sonra da yine yenecek düşman bulmak isterler.'

Kendi karakterlerinde çöreklenmiş bekleyen ihtiraslarını yüceltip, karşısındakinin yanlışını koz olarak kullanan, kafasındaki plân adına seviniyordur. Bu, daha kötüdür, asıl suçbudur.

Nerden nereye değil mi Harita bir sembol gibi. Öyle zaten. Türkiye, doğru ve gelecekçi bir dış siyaset kuracaktır. İstanbul, Anadolu, babasının putlarını reddeden ve 'Bir Allah' diyen Oğuz Han`ın da, 4000 yıl sonra son Peygamberin de işaret ettiği yerdir.