Toplumların gelişiminde ve bireylerin yetişmesinde en önemli rolü üstlenen eğitim, hedeflenen potansiyeli tam anlamıyla ortaya koymaktan uzaktır. Geleneksel eğitim sistemleri, öğrencileri sınıflara ayırarak, standart bir müfredatla doldurarak ve sınavlarla değerlendirerek, bireyleri bir kalıba sokma eğilimindedir. Ancak her öğrencinin algılama hızı, yetenekleri ve ilgi alanları farklıdır. Bu nedenle, tek tip bir eğitim modeli, bireysel farklılıkları göz ardı ederek potansiyelin gerçekleşmesini engellemektedir. Okul sistemi, bireylerin yaratıcılığını, özgüvenini ve özgür düşüncesini kısıtlayarak, onları sınırlayan bir kurumsal yapıya dönüşmüştür. Ayrıca çocuklarını akran zorbalığından, popüler kültürün zararlı eğilimlerinden ve ahlaki yozlaşmadan korumak isteyen ebeveynler için bir engel oluşturmaktadır. Bu sebeple geleneksel okul sisteminin yanında alternatif eğitim modelleri de resmi olarak kabul görmelidir. 

Dünyanın pek çok ülkesinde yasal bir hak olan ev okulu, Türkiye’de zorunlu eğitim politikası kapsamında cezai yaptırımlara tabidir. Oysa evde eğitim çocuklara potansiyellerini özgürce keşfetmeleri için bir fırsat sunmaktadır. Kendi öğrenme süreçlerini yönlendirme ve ilgi alanlarına odaklanma imkânı tanıyarak daha derin bir anlayış, daha kalıcı bilgi ve daha yaratıcı bir düşünce yapısı kazandırmaktadır. Ayrıca, okul dışı eğitim sürecinde öğrenciler, doğayla daha yakın bir ilişki kurma ve yaşam becerilerini geliştirme fırsatı bulur. Yapılan araştırmalara göre bugün ortalama bir çocuk, gün boyu bir hapishane mahkumundan daha uzun süre kapalı ortamda kalmaktadır. Bu durum, psikolojik zararlarından başka çocuklar için basit yaşam becerilerinin bile körelmesine sebep olmaktadır. 

Geleneksel okul sistemlerinin yıllardır toplumun normu haline geldiği bir dönemde, Ivan Illich'in çığır açan kitabı "Okulsuz Toplum", resmi eğitimin temel yapılarını eleştirmektedir. 1971 yılında yayımlanan bu düşündürücü eser, okulsuz bir toplum hayali ile radikal bir öğrenme vizyonu sunmaktadır. Illich'in fikirleri günümüzde hâlâ yankılanmakta ve geleneksel eğitimin eksikliklerine yönelik etkileyici eleştiriler sunarak öğrenme kavramını derinlemesine yeniden düşünmemizi sağlamaktadır. Kitabın merkezindeki argüman, kurumsallaşmış eğitim sistemi etrafında şekillenmektedir. Okulu eleştirirken, okulların öğrencilere zarar veren bir yapıya sahip olduğunu ve bireyleri güçsüzleştirerek öğrenme imkânlarını sınırladığını savunmaktadır. Illich'e göre, eğitim endüstrisi, eşitsizlikleri sürdüren ve yaratıcılığı engelleyen bir sistem haline gelmiştir. Bu yönüyle otoriteye uygun bireylerin yetiştirildiği fabrikalara dönüşmüştür. 

Kitapta, okul yerine öğrenme odaklı bir değişim önerilmektedir. Bireylerin ilgi ve tutkularını takip etmelerinin ve gerçek yaşam deneyimleriyle öğrenmelerini sağlamanın önemini vurgulamaktadır. Bu yaklaşım, öğrenmenin sadece bir okulun duvarları içinde değil, her yerde gerçekleşebileceğini kabul etmektedir. Illich, okulsuz bir toplumda eleştirel düşünme ve sorun çözme becerilerinin geliştirilmesinin önemini de vurgulamaktadır. Ezbercilik ve standartlaştırılmış testlere dayalı yaklaşımdan uzaklaşarak, öğrenciler anlamlı ve ilgili öğrenme deneyimlerine katılıp bağımsız düşünmeye teşvik edilmektedir. Bu yaklaşım, bireyleri modern dünyanın karmaşasını yönetmeye ve yenilikçi şekillerde topluma katkıda bulunmaya hazırlamaktadır. Okulsuz bir toplum bağlamında, eğitimcilerin rolü de değişmektedir. Geleneksel otorite figürleri yerine, eğitimciler rehber veya mentor rolleri üstlenmektedir. Öğretmenler, öğrencileri destekleyerek, rehberlik ederek, meraklarını besleyerek ve onları geniş bilgi kaynaklarıyla buluşturarak öğrenme süreçlerine yardımcı olmaktadır.

Sonuç olarak bu yüzyılın trendlerine yön veren insanların okullarını bitiren değil terk edenlerden çıkması, eğitim sisteminde köklü bir değişim ihtiyacının kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.  Geleneksel eğitim modeli, öğrencileri sadece bilgi aktarılan pasif alıcılar haline getirmekte ve onların potansiyelini sınırlamaktadır. Ayrıca bireysel ilgi ve yeteneklerin keşfedilmesine olanak tanımayan yapısı, eleştirel düşüncenin de önünü tıkamaktadır. Ivan Illich'in "Okulsuz Toplum" kitabında sunulan fikirler tartışmalı hatta ütopik görülebilir, ancak alternatif eğitim modellerinin düşünülmesine yardımcı olmaktadır. Öğrenme deneyimlerini gerçek yaşamla bağlantılı hale getiren ve insan odaklı bir eğitim anlayışını savunan bu modeller, bireylerin topluma katkı sağlama süreçlerinde önemli bir rol oynamaktadır.