Okuryazarlık entelektüel olmanın, bilgili, aydın olmanın en önemli şartlarından birisidir muhakkak. Son yüzyılı düşünmezsek okuryazarlık başlı başına büyük bir meziyetti bir insan için. Okuryazar olmak ciddi bir ayrıcalıktı. Günümüzde resmi olarak okuryazar olmayan neredeyse kalmadı. Bir çocuk 6,7 yaşına geldiğinde okula başlıyor ve ilk yıl okuma yazmayı öğreniyor. Okuma ve yazma öğretimi nerdeyse bütün ülkelerin 1.sınıflarının en temel müfredatını oluşturur. Bir çocuğun eğitim hayatının anahtarı okuma ve yazmadır. Okuma yazma bir anlamda özgürlüğe atılan en büyük adımdır. Bilgi hazinelerinin anahtarı okuma yazmadır.

Okuma ve yazmayı birlikte telaffuz etsek de aslında birbirinden farklı becerilerdir. Okuma yazıya geçirilmiş bir metni, harfleri tanıyarak ve sessizce, gözle çözümleyerek anlamak ya da aynı zamanda seslere çevirmek anlamına gelirken yazma düşünceyi, sözü, özel sembollerle ya da harflerle kâğıda geçirmek anlamına gelmektedir. Her öğrencide iki beceri aynı anda gelişme göstermeyebilir. Bazı öğrenciler okumayı hemen sökerken yazma konusunda zorluk yaşayabilirler. Osmanlı sıbyan mekteplerinde okuma ve yazma iki farklı ders olarak okutulurdu. Önce okuma becerisi kazandırılır, sonra yazma becerisi üzerinde durulurdu. Okur olmak başka, okuryazar olmak başka bir vasıftı o yıllar.

Okuma ve anlama becerisinde ikinci önemli kavram 'anlama' dır. Eskiler buna 'idrak' derler. Anlamak bir sözün, sözcüğün, bir simgenin, bir olay, olgu ya da davranışın ne demek olduğunu, neyi gösterdiğini kavramak, bir diğer tanımla, yeni bilgileri eskileriyle birleştirerek bir sonuca ulaşmak, bir tür çıkarsama yapmak, bir şeyi sezmek demektir. Kısaca tam manasıyla, bütün detayıyla, bütün yönleriyle bir konuya vakıf olmak da diyebiliriz.

Okuryazarlık üzerinde çok durmayacağım. Benim asıl gündeme getirmek istediğim konu, okuma ve anlama becerisi olacaktır. Son yıllarda ülkemizde yapılan bütün ulusal ve uluslararası sınavlarda öğrencilerimizin başarısı değerlendirilirken konu bir şekilde okuma ve anlama becerisine gelmektedir. Öğrencilerimizin başarısızlığının en önemli sebebi olarak okuma anlama konusundaki yetersizlikleri gösteriliyor.

Bir veri olarak PISA sonuçlarına bakabiliriz: Türkiye, PISA 2015 araştırmasında okuma becerilerinde 50. sırada yer alırken PISA 2018 araştırmasında 40.sırada yer aldı. Başka bir çalışmada da durumun çok farklı olmadığı görülmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu doğrultusunda Öğrencilerin Türkçede okuma, dinleme, yazma ve konuşma becerilerini uluslararası standartlarda ölçen ve ilk kez yapılan 'Dört Beceride Türkçe Dil Sınavı' nın pilot çalışma sonuçraporu açıklandı. Pilot çalışmada elde edilen sonuçlara göre, öğrencilerin en başarılı olduğu dil becerisi konuşma oldu. Okuma ve dinleme becerilerinde orta düzeyde başarı gösteren öğrenciler, görece en düşük başarıyı yazma becerisinde gösterdi.

Okulda öğretmen arkadaşlarımızla öğrencilerin sınav başarılarını değerlendirirken, şube öğretmenler kurullarında öğrenciler hakkında konuşurken, veli toplantılarında velilerimizle görüşürken söz dönüp dolaşıp okuma ve anlama becerisine geliyor.

Soruların anlaşılmadan çözümüne geçilmesi, soruların tam olarak okunmaması, metnin çok uzun bulunması, yanlış okunması, yanlış anlaşılması, sorunun hiçanlaşılmaması, olumsuz soru cümlesinin olumlu anlaşılması, değildir` ifadesinin görülmemesi, dikkatsizlik, göremedim gibi yüzlerce yorum ve mazeret gelir başarısızlıkla ilgili öğretmen ve öğrencilerden.

Öğrencilerin öyle bir yönünü geliştirelim ki bu temel beceri ile birçok alanda başarısını artıralım. Bu hangi yön olmalıdır diye sorduğumuzda öğretmenlerden ve uzmanlardan ittifakla aldığımız cevap 'okuma, anlama becerisinin geliştirilmesi' şeklinde olmaktadır. Öyleyse okuma, anlama becerisinin niçin bu kadar önemli olduğuna bakılmasında fayda var.

Okuma becerisi, kişinin farklı kaynaklara ulaşarak yeni bilgi, olay, durum ve deneyimlerle karşılaşmasını sağlar. Günümüzde bilgiyi elde etme yolları çeşitlenmiş olsa da bu durum okumanın önemini asla azaltmaz. Öğrenmede temel unsur yine okumadır. Okuma insana kendi kendine öğrenmenin de yolunu açan en önemli kapıdır. Okullarımızda temel eğitim öğretim aracı, hala kitaplardır. Ders kitapları ve diğer bütün kitaplar okunduğunda, anlaşıldığında, kavrandığında bir fayda sağlar. Okuma becerisi, okuma alışkanlığı ya da sevgisi, okuryazarlığın çok çok üstünde bir beceridir.

Türkiye genelinde okuryazar oranı son verilere göre 6 yaş ve üzeri nüfusta yüzde 96,74 e1 çıkarken, okuma alışkanlığı konusunda durumumuz içler acısıdır.

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜ İK) 2016` da yayınladığı verilere göre, Türkiye de kitap okumaya kişi başına ayırılan süre günde yalnızca bir dakikadır. Buna karşın, televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat harcanmaktadır.

Yayıncılara göre, İstanbul`daki fuar dünyanın en çok ziyaretçi çeken kitap fuarıdır. Ama Türkiye de düzenli kitap okuyanların oranı neredeyse binde birdir. Bu oran, en fazla kitap okuyan ülkelerin başında gelen İngiltere ve Fransa`da yüzde 21, Japonya da yüzde 14, ABD de yüzde 12 civarındadır.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86 ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoridedir. TÜ İK` e göre ise Türkiye de kitap, ihtiyaçlistesinin 235 inci sırasında yer alıyor. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye`de çeyrek dolardır.2

Okuma konusundaki isteksizliğimiz, ihtiyaçhissetmememiz bir gelenek haline gelerek büyüklerden çocuklara miras kalmaya başlamıştır. Günümüzün teknolojik gelişmeleri de eklenince okuma konusunda daha gerilere düşeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Okuma bir beceri, bir alışkanlık ve tekrar işidir. 'Okuma becerisinin gelişerek devam etmesi, zorunlu temel eğitim içinde atılan temellere bağlıdır. Bu dönemdeki temelin kökleri ne kadar sağlam olursa ilerdeki dönemlerde de gelişme ve alışkanlık o kadar başarılı olur.'3

İlkokul, okuma becerisinin ve sevgisinin kazandırılmasında en etkili, altın dönemdir. Bu dönemde verilemeyen bir okuma sevgisi ilerleyen yıllarda asla verilemez. İlkokul öğretmenlerine bu konuda çok büyük bir görev düşmektedir. Bir çocuk ilkokul hayatı boyunca sadece iyi bir okuma, anlama becerisi ve iyi bir kitap okuma alışkanlığı kazansa çok büyük bir adım atmış olur. Bunu başaran bir öğretmen de öğretmenliğinin gerçek hakkını vermiş sayılır. Çünkü bu süreççok zorlu ve sabır isteyen bir süreçtir.

Okuma becerisi öğrenme, araştırma, yorumlama, tartışma, eleştirel düşünmeyi sağlayan bir süreci de içine alır. Öğrencilerden akıcı bir biçimde ve uygun yöntemleri kullanarak okuyabilmeleri, okuduklarını anlayarak, değerlendirip eleştirel bir bakış açısıyla yorumlayabilmeleri ve okumayı bir alışkanlık hâline getirebilmeleri beklenir.

Okuma alışkanlığının öneminden söz ettikten sonra okuma anlama becerisinin kazandırılması için atılabilecek adımlardan söz edebiliriz:

Okuma ve anlama becerisinin kazandırılması ebeveyn ve öğretmen rehberliğinde ve bol bol uygulama ile mümkündür.

Okullarda okumaya, okuma anlama çalışmalarına daha fazla zaman ayrılmalıdır. Türkçe derslerinin bir kısmının okumaya ayrılması yeterli değildir. Başlı başına özel bir zaman ayrılması bu alandaki eksikliğin daha hızlı giderilmesine katkı sağlayabilir.

Ders kitapları dışında çocukların yaş ve gelişim özelliklerine uygun kitaplar mutlaka okutulmalıdır.

Sınıf kitaplıkları ve okul kütüphaneleri zenginleştirilmeli ve aktif olarak kullanılmalıdır.

Anlamanın ön şartı iyi ve doğru okumaktır. Bu sebeple öğrencilerin bol bol sesli kitap okuması sağlanmalıdır.

Aile desteği olmadan okuma ve anlama konusunda istenen gelişmeyi sağlamak zordur. Ebeveynlere bu konuda rehberlik yapmak ve desteklerini almak gerekir. Her ev, okuma salonuna dönüştürülebilir. Çocuklar çevrelerinde neyi görürlerse onu yaparlar. Kitap okuyan bir anne babayı gören bir çocuk da kitap okuyacaktır.

Son zamanlarda bazı okulların var olan kütüphanelerini kapatıp başka amaçlar için kullandıkları biliniyor. Hâlbuki kütüphane bir okulun, bir şehrin, bir evin, bir ülkenin kalbidir.

Okuma ve anlamanın geliştirilmesi iyi bir dinleyiciye bağlıdır. Okulda öğretmenler, evde ebeveynler çocuklarını kitap okurken, okuduğunu anlatırken çok iyi dinlemeli, onu şevklendirmeli ve cesaretlendirmelidir.

Okuma, anlama çalışmalarında farklı metin türlerinden iyi örneklere yer vermek daha faydalıdır. Çocuklar bu sayede masalı, şiiri, hikâyeyi, haberi, gezi yazısını, düşünce yazısını tanımış olur.

Okuma ve anlama becerisinin geliştirilmesi için özel sihirli formüller aramaya gerek olmadığı gibi öyle yöntemler de henüz mevcut değildir. Bizzat okuyarak, bol bol okuyarak, dikkatini vererek, anlatarak, üzerinde emek çekerek ve bu çalışmaları sürekli yaparak gelişen bir beceridir. Aslında her beceri için bu yöntem geçerlidir. Spordan tutun da sanata dil öğrenmekten sosyal becerilere, her beceri ciddi bir emek, zaman ve bedel ister. Bedel ödemeden ustalık olmaz.

Günümüz çocuklarından en çok duyduğumuz kelime 'sıkıldım' kelimesidir. Okumak, anlamak, yazmak, sabırla dinlemek, öğrenmek sıkılmayı göze alanların ulaşabileceği meziyetlerdir. Sıkılmayı göze alamayan kişi, hiçbir alanda becerisini geliştiremez. Burada öğretilmesi gereken 'sıkılsan bile sabırla devem etmelisin' mesajı olmalıdır.

Son yıllarda popüler olan 'hızlı okuma' kursları, anlamayı da geliştirmesi kaydıyla tavsiye edilebilir. Günümüzde bütün sınavlar sıralama sınavına dönüşmüştür. Dolayısıyla hız` çok önemlidir. Anlayarak hızlı okuma çalışması yapmak faydalı olabilir. Yine burada da işin merkezinde kişinin kendini tanıması yer almaktadır. Okuma anlama konusunda yaşanılan sıkıntı, problem neyse onun çözümü konusunda çaba harcamak gerekir.

Temel mesele okumayı sevmek ve ya severek okumakla ilgilidir. Bu bir tutum meselesidir aynı zamanda. Öğretmenlerin de burada yapması gereken çocuklarda kitap okumaya karşı olumlu bir tutum kazandırma çabası içinde olmasıdır. Okuma ile ceza, okuma ile zorunluluk, okuma ile ödev, okuma ile yarış, okuma ile mahrumiyet gibi kavramlar okuma ile ilgili olumlu bir tutum kazandırmanın önündeki engellerdir. Güzel bir koku, hoş bir müzik, güzel bir hava, heyecanlı bir kitap, macera dolu sayfalar, güzel resimler, iyi duygular, teşvik anlamındaki küçük ödüller ve sürprizler de okuma ile ilgili olumlu bir tutum kazandırmanın yardımcı unsurlarıdır.

Hiçbir öğrenci ceza olarak ya da zorla okuduğu bir kitaptan keyif almaz. Kitapların kendisi, okuyana en büyük ödüldür. Öğrencilerle okudukları kitaplar hakkında konuşmak, sohbet etmek onlara çok iyi gelecektir. Kitap okuma kritikleri yapılabilir.

Görsel okuma, dijital okuma, e- kitap vb. kavramları da son yıllarda sıkça duyulmaya başlanmıştır. Sonuçta okuma eylemi aynı eylem olmaya devam ediyor. Sadece değişen okunan materyalin şeklidir. O yüzden okumayı seven, okumaktan keyif alan kişiler her şartta, her ortamda ve her devirde okumaya devem ederler. Asıl mesele okumayı sevdirmek olmalıdır.

Kitap ve okuma üzerine yüzlerce öneri sıralanabilir. Meraklıları bunları araştırıp bulabilirler de. Bizim asıl üzerinde durduğumuz mesele okuma ve anlama becerisinin kazandırılması olduğundan yukarıdaki önerilerle iktifa edeceğim.

Okuma ve anlama becerisini okullarımızda öğrencilerimize kazandıramazsak çocukların okul başarılarının yükselmesi nerdeyse imkânsız gözüküyor. Bu beceri bütün derslerdeki başarıyı da etkileyen en temel bir beceridir. Matematik, Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler, Dini Bilimler, Yabacı Dil vb. gibi bütün derslerdeki başarı da iyi bir okuma ve anlama becerisine bağlıdır. Son yıllarda yapılan sınavlarda sorulan bütün sorular önce nitelikli bir okuma anlama becerisi ardından iyi bir muhakeme, analiz ve sentez becerisi ile çözülebilmektedir. Salt bilgi bu soruları çözmek için asla yeterli değildir.

Sadece Türkçe öğretmenleri değil, bütün branş öğretmenleri öncelikle okuma ve anlama becerisi üzerine yoğunlaşmalı, okuma ve anlama becerisi belirli bir düzeye ulaştıktan sonra kendi branşı ile ilgili bilgiler vermeye başlamalıdır.

Okul hayatında, sınavlarda başarılı olması için çocukları için özel çaba harcayan ebeveynlere ve öğretmenlere önerimiz, öncelikle çocuklara okumanın sevdirilmesi, kitap okuma alışkanlığı kazandırılmasıdır. İyi bir okuma ve anlama becerisi yoksa diğer bütün çabaların, yöntem ve tekniklerin sonuçsuz kalacağının bilinmesidir.

Ü lkemizin bütün eğitimcileri, ebeveynleri, çocukları ve devlet yetkilerinin okuma ve anlama konusunda kolektif bir çaba içine girmesi çok faydalı olacaktır. Bir çocuk kitapla ne kadar erken yaşta tanışırsa okuma ve anlama becerisi de o kadar erken gelişecektir.