Osmanlı’da kadın bir paşanın olduğu pek bilinmez. Zarafeti, otoriter kişiliği ile göz kamaştıran Emine Valide Paşa Osmanlı Devleti tarafından “Paşa” unvanı verilen ilk ve tek kadındı.
1858-1931 yılları arasında yaşayan Emine Valide Paşa (Emine Necibe Hanım), Osmanlı İmparatorluğu tarafından ''Paşa'' ünvanı verilen ilk ve tek kadın. Kimilerine göre bu ünvânı Sultan Abdülhamid Han verdi, kimilerine göre ise bu paşa ünvanını halk yakıştırdı.
Emine Valide Paşa”nın ilginç bir hikayesi var.
Tabi Paşa denildiği zaman akılda canlanan ilk resim; başında fes, yakasında madalyonlar olan palabıyıklı bir adam olsa da Osmanlı’da kadın bir paşanın olduğu pek bilinmez. Zarafeti, alımı, otoriter kişiliği ile dikkatleri üzerine çeken Emine Valide Paşa Osmanlı Devleti tarafından “Paşa” unvanı verilen ilk ve tek kadındı.
1858 yılında İstanbul’da dünyaya doğan Emine Valide Paşa’nın babası Damat İlhami Paşa, annesi ise Sultan Abdülmecid’in kızı olan Münire Sultan’dır ve tam adı Emine Necibe İlhami Hanım Sultan’dır.
DÜĞÜNÜ 1 AY SÜRDÜ
Emine Necibe Hanım, Prens İbrahim İlhami Paşa’nın kızıdır. Bu zatın babası olan 3. Mısır Hıdivi Abbas Paşa, tek oğlunu yerine bırakabilmek için Sultan Abdülmecid’in kızı Münire Sultan ile evlendirerek Osmanlı sarayına damat yapmıştı. Prenses Emine, bu zatın başka bir hanımından doğmuştu. İlhami Paşa, genç yaşta öldü. Ama kızı Prenses Emine’ye büyük bir servet bıraktı. Hıdiv İsmail Paşa’nın oğlu Tevfik Paşa’ya eş olarak münasip görüldü. 1872’de evlendiler. Prensin üç kardeşi ile beraber, dört düğün bir arada oldu. O zamana kadar rastlanmamış ihtişamdaki düğüne çok sayıda yerli ve yabancı davetli katıldı. Kutlamaların devam ettiği bir ay boyunca haftanın dört günü halka yemek verildi.
Tevfik Paşa, memleketi bir borç batağına sürüklediği için 1879’da azledilen babasının yerine geçti. Mısır, 1882’de ödenmeyen borçları bahane eden İngilizler tarafından işgal edildi. Hıdiv Tevfik Paşa, zor şartlarda vazife yapmaya çalıştı. Âdil ve merhametli bir zat idi. Prenses Emine’nin kendisi de aileden olduğu için, hükümdar zevcesi olarak Mısır’da itibarı yüksekti. Mutlu bir evliliği oldu. Beş çocukları dünyaya geldi. Bir hükümdar zevcesine düşen vazifeleri zarafet ve asaletle yerine getiren Prenses Emine, her zaman kendisine destek oldu. Ancak siyasi sıkıntılar hıdivin sağlığını bozdu. Genç yaşta vefat etti.
OSMANLI HANEDANI ONU ÇOK SEVDİ
Mayıs ayından itibaren yazları İstanbul’da geçiren Prenses Emine, kocasının ölümünden sonra zamanının çoğunu el-Mahrusa adlı yatıyla gelip gittiği İstanbul’da geçirmeye başladı. Sultan Hamid İstanbulunun en ihtişamlı simalarından biridir. Her seferinde, hoş geldin demek için saraydan yüksek rütbeli bir subay gönderilirdi. Sarayda ve Osmanlı hânedanı nezdinde hep sevilmiş, hep itibar görmüştür. Bir yandan da 18 yaşında tahta çıkan genç ve tecrübesiz oğlu Abbas Hilmi’ye de müşavirlik yapmayı, bilgi ve tecrübelerini aktarmayı ihmal etmedi.
Güzel bir hanımdı. O zamanlar herkese hususi bir pâye vermeyi seven İstanbul halkı, bir hanım için akla gelmek bir unvan bularak, hanımlara paşa denmediği halde, hıdivin annesi olan bu hanıma tarihteki yegâne paşalığı vermiş ve Vâlide Paşa demiştir.
Kışları Nil kenarındaki Kasru’l-Dubbara’da otururdu. Bebek’te ahşap bir yalıyı, Sultan Hamid satın alıp Vâlide Paşa’ya hediye etti. O da 120 bin sterlin masraf ederek yıktırdı ve şimdiki art-nouveau tarzı yalıyı yaptırdı. Hıdiva Sarayı veya Vâlide-i Hıdiv Yalısı diye bilinen yalı, Boğaziçi’nin en mühim binalarındandır. Arkasında dağa doğru uzanan büyük bir koruluğu vardı. Güzel havalarda Vâlide Paşa burada araba ile dolaşırdı. Öğle yemeklerini korulukta Boğaz’a hakim bir terasta misafirleri ile yerdi.
EN GÖZALICI KAYIK EMİNE PAŞA’NIN
Emine Vâlide Paşa, zaman zaman üç çifte [yani rütbesi icabı altı kürekle çekilen] kayığı ve sayısız hizmetkârları ile Boğaz’da gezintiye çıkardı. Eski moda feraceler içindeki topluluk, herkeste merak ve hürmet uyandırırdı. Kayığı, o zamanki kayıkların en zarifi, en göz alıcı olanıydı. Kenarlarına iki sıra yaldız arasına mavi kadife örtü çekilmişti. Bu örtünün ucundan denize doğru sarkan altın ve gümüş balıklar pek meşhurdu. Bunlar sular üzerinde pırıl pırıl parlardı. Boğaz halkı, Valide Paşa’nın kayığını görmekten ayrı bir haz duyarlardı.
Fevkalâde tesirli, dirâyetli, sözü sohbeti dinlenir bir hanımdı. Dünyada olup biten her şeyden haberdardı. Çok dindardı; dinin her vecibesini yerine getirirdi. Hacca da gitmişti. Evinde ziyaretçi ve misafiri hiç eksik olmazdı. Zevcinin vefatından sonra hiç mücevher takmamış; ancak düğünlerde dizlerine kadar inen incileriyle iktifa etmiştir. Ölene kadar alaturka kıyafet ve hayat tarzından vazgeçmedi. Kendisini görenler, gerçek üstünlüğün servette değil, asalet ve sadelikte olduğunu itiraf ederlerdi.
HIDİV KASRININ YAPIMI
Vâlide Paşa’nın Abbas Hilmi, Mehmed Tevfik, Nazlı, Fahrünnisa Hadice ve Nimetullah adında beş çocuğu dünyaya geldi. Nazlı, küçükken öldü. Abbas Hilmi Paşa, Viyana’da tahsil gördü. Babasının ölümü üzerine 18 yaşında Mısır hıdivi oldu. Mehmed Tevfik, uzun zaman veliahtlık yaptı. Prenses Fahrünnisa Hadice, aileden Abbas Halim Paşa ile evlendi ki Osmanlı bürokratı idi. Sadrazam Said Halim Paşa’nın kardeşidir. Prenses Nimetullah da İngilizlerin Mısır tahtına geçirdiği Kâmil Paşa’nın oğlu Prens Kemaleddin ile evlendi.
Oğlu son hıdiv Abbas Hilmi Paşa’nın, bir ecnebi hanım ile evlenmesine karşı çıktı ve bu hanımı boşamadıkça, Bebek’teki yalısına kabul etmeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine Hıdiv, Çubuklu’daki arazisine bugün Hıdiv Kasrı diye bilinen meşhur binayı yaptırdı Seyir terası hüviyetindeki kulesi, Sultan Abdülhamid’in “Ben İstanbul’da minarelerden daha yüksek bina görmek istemiyorum” fermanı üzerine kısa tutulan binada o zamanlar bir ilk olarak asansör vardı. Ancak ömrü gurbette geçen Hıdiv, burada neredeyse hiç oturamadı. 900 bin lira mukabilinde Türk vatandaşlığına kabul edildiyse de, Emirgân’daki korusu ile beraber Hıdiv Kasrı da vergi borcu sebebiyle belediyeye geçti.
TORUNU 18 YAŞINDA MISIR TAHTINA OTURDU
Vâlide Paşa’nın torunu Prens Abdülmünim, Kral Faruk zamanında uzun yıllar veliahtlık ve 1952’deki darbe üzerine de kral nâibi oldu. Son Osmanlı padişahı Sultan Vahîdeddin ve son halife Abdülmecid Efendi’nin torunu Osmanlı prensesi Neslişah Sultan ile evlenmiştir.
Mısır’ın işgali üzerine İngilizlerle anlaşamayan oğlu 1914’te tahttan indirilip sürgüne gönderilince, Vâlide Paşa artık Mısır’a dönmedi; hep İstanbul’da kaldı. 1931’de kısa bir hastalıktan sonra yalısında vefat etti. Cenâzesi Kâhire’ye götürülerek, İmam Şâfiî yakınındaki Hoşe’l-Bâşâ diye bilinen aile kabristanında defnedildi.
Cumhuriyet devrinde Bebekli Emine Hanım diye anılmaktan fevkalâde rahatsız olan Vâlide Paşa, Bebek’teki yalısını Vâlide-i Hıdiv Yalısı diye anılmak şartıyla Türk hükümetine bırakmak istedi ise de, hükümet bu arzusunu kabul etmeyince vaz geçti. Vefatından sonra yalıdaki eşya müzâyede ile satılıp kapanın elinde kaldı. Vârisler de yalıyı Mısır hükümetine hediye etti. Bugün Mısır Konsolosluğu olarak kullanılmaktadır. Bugün halk arasında yalı, prensesin arzusuna uygun bir şekilde Vâlide-i Hıdiv Yalısı olarak anılmaktadır.