Genç oyuncu Kaan TaÅŸaner, yurt dışında Türk yapımlarının gördüÄŸü büyük ilgiye iliÅŸkin, "İngilizce karşılığı Hollywood olmuÅŸ, bizde karşılığı ne olur bilmiyorum ama markaya dönüÅŸecek güce sahip olduÄŸumuzu düÅŸünüyorum. Evet iÅŸlerimiz satılsın ama bizim ana dilimizde sanat yapmamız gerektiÄŸine çok inanıyorum. Buna televizyon iÅŸi de dahil." dedi.
"DiriliÅŸ ErtuÄŸrul", "Fatmagül'ün Suçu Ne?", "Kuzey Güney", "Kayıp" ve "Mehmetçik Kutulamare" adlı yapımlarda canlandırdığı karakterlerle izleyicinin beÄŸenisini kazanan, "Esaretin Bedeli" ve "Babamın Cesetleri" oyunlarında tiyatroseverlerle buluÅŸan 41 yaşındaki oyuncu, tiyatro, sinema ve dizi çalışmalarını, oynadığı dizilerin yurt dışında gördüÄŸü ilgiyi ve oyunculuk kariyerindeki geliÅŸmeleri AA muhabirine anlattı.
Oyunculuk serüvenine nasıl baÅŸladığınızdan bahseder misiniz? Annenizin de oyuncu olduÄŸunu biliyoruz. Annenizden dolayı mı oyunculuÄŸa sevdalandınız ve genç yaÅŸta tiyatro sahnelerine atıldınız yoksa henüz çocukken sizdeki o oyunculuk heyecanı farkedildi de mi desteklendi?
"Ben Antalya’da tiyatro yapmaya karar verdim. Daha doÄŸrusu tiyatro yapmak isteyip istemediÄŸimi henüz bilmesem de Reha Özcan’in oynadığı 'Danton'un Ölümü' oyununu izledim. İlk izlediÄŸim oyundu ve çok büyülü gelmiÅŸti o ortam. Ben de o sahnede olmanın güzel olabileceÄŸini düÅŸündüm. Deneyimlemek istedim bunu. Her ÅŸey böyle baÅŸladı. Sonra tiyatro kurslarına katıldım. Derken annem de benden feyz aldı ve o da kurslara katılmaya karar verdi. Aslında ben ondan önce baÅŸlamış oldum tiyatroya. Fakat tabii ki bir ÅŸekilde genetik etkiler de vardır birbirimizi de desteklemiÅŸizdir. Böyle baÅŸladı oyunculuk ile ilgili sevdam."
Bazı oyuncular çocukken, arkadaÅŸlarıyla oyunlar oynarken taklit yapmaya baÅŸladıklarını söyler. Sizde de böyle ÅŸeyler var mıydı? ÇocukluÄŸunuzda arkadaÅŸlarınıza taklitler yapıp, onları eÄŸlendirmek gibi bir ÅŸeyler yapmanız söz konusu muydu?
"Oyun oynamak zaten insani bir güdü. Özellikle çocuklar için de yaÅŸam kaynağı. Tabii ki ben de arkadaÅŸlarımla oyun oynuyordum. Hani bazen oyunlarda baskın karakterler olur ve oyunun nasıl gideceÄŸini yönlendirirler. Çocuklara baktığınızda da bunları görürsünüz. Galiba o, öz güveni yüksek çocuk olmanın verdiÄŸi cesaret ile hayatıma devam ettim ve galiba o öz güven beni sahneye attı."
"İlk sahneye çıktığımdan beri sahne fobisini hiç hissetmedim"
Yetenek kadar öz güvenin de saÄŸlam olması oyunculuÄŸu herhalde etkiliyor. Böyle midir sizce?
"Aktör ve aktrislerin ÅŸu ikilemi yaÅŸadığını çok gördüm; sosyal yaÅŸamda öz güven problemi yaÅŸasalar da insan içine çıkmakta zorlansalar da bazı insanlar kolaylıkla sahneye çıkabiliyor. Ya da sosyal ortamlarda çok cesur, açıkgöz insanları sahneye davet ettiÄŸinizde tutulabiliyorlar. Bu ikisi gerçekten bambaÅŸka dünyalar. Paralellik olsa da bazen çok ayrılabiliyor. Sosyopat bir insan sahnede çok rahat olabilir. Yahut da sosyal ortamda güçlü bir karakter, sahnede utangaç birine dönüÅŸebilir. Çünkü söz konusu olan bir sürü gözün üstünüzde olması ve bunlar yabancı gözler. Sosyal ortamda tanıdığınız dostlarınızın, arkadaÅŸlarınızın arasındasınız ve üzerinizde aynı baskıyı hissetmeyebiliyorsunuz ama sahneye çıktığınızda üzerinizdeki bütün gözler yabancılara ait. Bunun daha fazla baskısını hissedebiliyor olabilir insanlar. Ben açıkçası kendi adıma söyleyeyim; ilk sahneye çıktığımdan beri sahne fobisini hiç hissetmedim. BaÅŸkaları tarafından gözlemleniyor, eleÅŸtiriliyor olmak benim üzerimde baskı yaratmadı. Bir oyuncunun en temel ihtiyacı galiba bunlardan kurtulmak."
Oyunculukta sizi yönlendiren izleyicilerin tavır ve hareketleri söz konusu mudur?
"Bu benim çok kiÅŸisel bir fikrim. BaÅŸkaları bu konuda ne düÅŸünür bilmiyorum. Ama evet oyunu beÄŸenmeyen birinin ama uygun bir anda, o saygıyı kaybetmeden; belki oyun arasında, oyunun düÅŸük bir anında, oyunun da dengesini bozmayacak bir akılla, sükunetle seyir tarafını terk etme hakkı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Her oyunun alkışlanmaması gerektiÄŸini de düÅŸünüyorum. Yani bir ÅŸeyleri deÄŸerli kılmaya çalışırken, artık onu deÄŸersizleÅŸtirecek kadar kutsamakta anlamsız. Kutsal bir ÅŸeye bu sefer deÄŸer de biçemezsiniz. DeÄŸer üstü bir ÅŸeye dönüÅŸür. Çok tehlikeli sınırları olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Evet çok kıymetli bir meslek dalı bir yandan. Sanat hayatımızda olsun. Yeryüzünün en büyük nimetlerinden biri sanat. Fakat bir yandan da, mesela (izleyicinin) telefon çalar, oyuncu sahneyi bırakıp gider. İyi de askerlik deÄŸil ki bu, birinin hatasının bedelini herkes ödesin. Öyle bir noktada o seyirciyi dışarıya çıkarmak daha mantıklı olacaktır. Yani bizim de bu noktada bazen ÅŸirazemizin kaydığını düÅŸünüyorum. BeÄŸenmeyen biri, oyunu isteÄŸi zaman terk edebilir, istediÄŸi anda gitsin yani."
Sizi Türk izleyicisi, genel anlamda "Fatmagül'ün Suçu Ne" isimli yapımla tanıdı. Dikkat çeken bir yapımdı. Sonraki iÅŸlerinizde de hep bir kalite vardı. Kabul ettiÄŸiniz rolleri, önceden bir süzgeçten geçiriyor musunuz? Her rolü kabul etmeyen bir yanınız mı var?
"İyi bir iÅŸi belirleyen unsurlar o kadar fazla ki, bunun formülünü vermem mümkün deÄŸil. Öncelikle benim dikkat ettiÄŸim ÅŸey, iÅŸimde benzemez olan bir ÅŸey yapmaya çalışıyorum hep. SöylediÄŸiniz gibi o proje her ÅŸeyin baÅŸlangıcı oldu. Birçok riskleri de içinde barındırıyordu. Hala da tortuları vardır. Onun dışında devam eden iÅŸler de kendine has iÅŸler oldu. Bazıları beklediÄŸimden çok daha büyük uluslararası etkilere ulaÅŸtı. Bunları benim öngörmem mümkün deÄŸil aslında. Ben sadece senaryoyu okuyup, diÄŸer iÅŸlere ne kadar benzemez olduÄŸuna bakıyorum. Ne kadar renk katabileceÄŸine, benim için doneler sunmuÅŸ olmasına dikkat etmeye çalışıyorum. Onun dışında yönetmeni, ışığı, kamerası, yapım ekibi yani o kadar çok unsur bir araya geliyor ki. Zaten bütün bunları benim kontrol etmem mümkün deÄŸil. Alanım da deÄŸil bir yandan. Ben onlara kendimi emanet etmek durumundayım. Ben kendi iÅŸimi o anlamda iyi yapmaya çalışıyorum. İyi bir okurum ben, iÅŸimden dolayı çok fazla tiyatro eseri okuduÄŸum için. Bu bazen televizyon sektöründe sizi zorluyor da. Çünkü belli standartlar ve beklentiler var televizyonda. Sizin de bakarken, okurken o standartları iyi anlayıp üstten bakmıyor olmanız lazım senaryoya. O zaman içinden çıkamayacağımız bir eleÅŸtiri dünyasının içinde kaybolur gideriz. O dengeleri korumaya çalışıyorum. Metin olarak, bir tiyatro oyunundan beklediÄŸim kriterlerle bir senaryodan beklediÄŸim kriterler bir deÄŸil. Bu farkları ayırt ettikten sonra iÅŸiniz daha kolay oluyor diye düÅŸünüyorum. Åžimdilik fena gitmedi. Bundan sonra nasıl olur bilmiyorum. Ne kadar özel bir iÅŸ gelir, ne kadar ben onun içinde var olabilirim bilmiyorum ama buna özen gösterdim hep."
"Televizyon işinde zaman mevhumunun nasıl ortadan kalktığını anladım"
Oynadığınız yapımlar, özellikle yurt dışında büyük ilgi görüyor. Özellikle Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisinin Türkiye'de gösteriminin üzerinden uzun zaman geçse de yurt dışında halen hakları çok satıyor. Bir de pandemi döneminde Türk dizilerine yurt dışından yoÄŸun bir ilgi olduÄŸu bilgisi var. Bize bunları deÄŸerlendirir misiniz?
"Sürprizlerle dolu bir ÅŸey. Biz aslında biraz içe kapalı yaşıyoruz. TeÅŸekkür ederim bu soruyu sorduÄŸunuz için. Birilerinin ilgi alanına girip bu soruyu sormuyorsa, bazen bilmiyoruz. Malumunuz içinde olduÄŸumuz sektör reklam, medya, televizyon, bunların hepsi birbiriyle örüntülü çalışan mekanizmalar ve formülleri çok karmaşık. Bunları anlamak çok uzun zaman alıyor. Åžöyle örnek verebilirim. Televizyon iÅŸinde olmaya baÅŸladıktan sonra zaman mevhumunun nasıl ortadan kalktığını anladım. Çok enteresan tecrübeler yaÅŸattı bana.
Bir gün "DiriliÅŸ ErtuÄŸrul" dizisinin çekimlerini yapıyoruz, sanırım ikinci sezon. Ben o zamanlar daha kiloluyum, sakallarım çok uzun, beden dilim, tavrım deÄŸiÅŸmiÅŸ, üzerimde kürkler var. BambaÅŸka dünyaya ait bir adamım. 4-5 yıl önceydi. Menajerimden bir haber geldi; Latin Amerika’da "Fatmagül’ün Suçu Ne?" dizisini izleyen seyirciler arasında bir yarışma düzenliyorlar ve kazanan iki seyirci benimle görüÅŸmek üzere Latin Amerika’dan uçakla Türkiye’ye gelecek, burada biz çekim ve röportaj yapacağız. O iki hayrana ben imzalı fotoÄŸraf vereceÄŸim. İyi de Fatmagül'de izledikleri adamla gelip görecekleri adamın hiç alakası yok. Onlar aslında zamanda beÅŸ sene öncesine bakıyorlar izlerken. 2010 yılında yapılmıştı sanırım o dizi. Åžu an üzerinden 10 sene geçmiÅŸ. Sürekli mesaj alıyorum. Diyorum ki ben artık o adam deÄŸilim üzerinden çok ÅŸey geçti. Aynı ÅŸekilde Latin Amerika’da "Kayıp" dizisinin tanıtımı benim adım üzerinden yapılmış. Benim üzerimden yayınlanmaya baÅŸlamış çünkü "Fatmagül’ün Suçu Ne?" dizisinin çok büyük etkisi olduÄŸu için. Yani Amerika kıtasını öyle keÅŸfetmiÅŸ olduk. Orta DoÄŸu tarafında DiriliÅŸ dizisinin müthiÅŸ bir etkisi var. Ama ben bu karakterlerin hep dışında bir insanım bir yandan da. Hem zamanda yolculuk hem de çoklu kiÅŸiliÄŸe sahip biriymiÅŸim gibi oluyor. Çok keyif verici. Dünya genelinde çok etkisi var ama biz bazen burada olup bitenlerden haberdar deÄŸiliz yani."
Sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor musunuz?
"Çok aktif olduÄŸum söylenemez. İyi bir kullanıcı deÄŸilim açıkçası. Çok fazla mesaj geliyor. Bazen caps alıp atıyorlar izledikleri iÅŸlerden. Özellikle pandeminin erken döneminde, Türk televizyonlarında da tekrardan dönmeye baÅŸlayan iÅŸler var. Onlardan ikisi de "Fatmagül’ün Suçu Ne?" ve "DiriliÅŸ ErtuÄŸrul", 'Babam ÅŸunu izliyor. Ben bunu izliyorum.' gibi mesajlar alıyorum."
"Biz de baÅŸlı başına bir endüstriye dönebilecek güce sahibiz"
Yurt dışında Türk oyuncuların ÅŸansını nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Bu anlamda size de yurt dışından oyunculuk teklifi geliyor mu?
"Los Angeles’ta yaÅŸayan bir yapımcı, aynı zamanda genç bir oyuncu, yakın zamanda bana Instagram üzerinden ulaÅŸtı ve sohbet ettik. SaÄŸ olsun oyunculuÄŸumdan övgüyle bahsetti. Genel olarak çok iyi olduÄŸumuzu, Türkiye ve Avrupa’daki oyunculuk performanslarının Amerika’dakilere göre katbekat üstünde olduÄŸunu düÅŸündüÄŸünü ifade etti. Hani 'Biz bir isek siz beÅŸsiniz.' gibi bir övgüyle karşılaÅŸtım. Ama tabii ki bir yandan da o dilin anadiliniz olmaması söz konusu. Maalesef bu konuda baÅŸarılı olan çok az aktör ya da aktrisimiz var. Ben bir tek Haluk (Bilginer) aÄŸabeyi biliyorum gidip iÅŸ yapan, İngilizceye çok iyi hakim olduÄŸu için. Belki 3-5 kiÅŸi daha vardır, emin deÄŸilim, kimsenin hakkını yemeyeyim. O yüzden bu kavgayı da anlamsız buluyorum açıkçası. Biz de baÅŸlı başına bir endüstriye dönebilecek güce sahibiz.
İngilizce karşılığı Hollywood olmuÅŸ, bizde karşılığı ne olur bilmiyorum ama markaya dönüÅŸecek güce sahip olduÄŸumuzu düÅŸünüyorum. Evet iÅŸlerimiz satılsın ama bizim ana dilimizde sanat yapmamız gerektiÄŸine çok inanıyorum. Buna televizyon iÅŸi de dahil. Benim annem de altyazıyla dizi seyretmeye özen gösteriyor ama bu bir dil hayranlığından kaynaklanmıyor. KonuÅŸma biçiminiz, sesi ifade etme biçiminiz, oyunculuk için en önemli ÅŸeydir. Hangi dili konuÅŸursanız konuÅŸun, sanat kendi anadilinde güzel. Özellikle sahne performansı açısından bahsediyorum. Mealen dinleyin beni ilgilendirmez ama performansın hakkını hissetmek istiyorsanız onu kendi dilinde dinlemeli, seyretmelisiniz. Dublajda aÄŸlamak beni uzaklaÅŸtırıyor performanstan. O yüzden ben inatla kendi dilimde yapmaya devam edeceÄŸim. Beni çok istiyorlarsa buyursunlar gelsinler buraya. Ben buradayım. Zaten bu inadı vermesi gerektiÄŸini düÅŸünüyorum sanatçının.
Bizim için birçok duyguyu açığa çıkarmak çok daha kolay. Dozunun kalitesini bilemem, deÄŸiÅŸir. Ama bu oryantali seyretmek yabancı bir ÅŸeye bakmak gibi, hoÅŸlarına gidiyor diye düÅŸünüyorum. Beden dilimiz, kendimizi ifade etme biçimimiz farklı. Sanırım o çok dikkatlerini çekiyor. Senaryo konusunda ne kadar farklıyız? Emin deÄŸilim, Öyle bir iddiamız olabilir mi bilmiyorum. Fakat insanlarımızın o oryantal yapısının çekici geldiÄŸini düÅŸünüyorum. Galiba o yüzden izliyorlar."
Oyunculuk anlamında yeni projeler var mı?
"Evet kendim için özel projelerim, niyetlerim var. Åžimdi söylersem büyüsü kaçar. Sahne ile ilgili deÄŸil. Tahmin ediyorum tiyatro oyunumuz devam edecek ama belirsiz. Bu kara bulutlar üstümüzden ne zaman kalkar Allah bilir. Tiyatro ile ilgili devam edip etmeyeceÄŸine dair muallak durumdayız. Zaman zaman televizyon dizileri projeleri geliyor, okuyorum. O iÅŸ hiç belli olmaz, nasıl olacağı. Åžu an yakın olduÄŸum bir proje yok açıkçası. Bekliyoruz olup bitenleri, ne olacak diye."
Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz? Kendinize bir yatırım yaptınız mı?
"Kendime uzun zamandır yatırım yaptığımı o projeler ortaya çıkmaya baÅŸladıkça gördüm. Galiba geçen gün Engin Günaydın söylemiÅŸ; 'Hayatımı pandemi olarak yaÅŸadım.' gibi bir ÅŸey. Biz biliyorduk onun öyle yaÅŸadığını da kendinin fark etmesi iyi olmuÅŸ. O da sosyopat bir adam olduÄŸu için zaten öyle yaşıyormuÅŸ. O anlamda benzer bir açıklama yapabilirim. Ben zaten magazinel bir insan deÄŸildim. Sürekli sokaklarda takılan, kalabalıkların içinde var olan bir adam olmadığım için nisbeten bu süreci atlatmak benim için daha kolay oldu ama toplumsal etkileri konusunda da içimi sıkan ÅŸeyler var açıkçası. Yani bütün insanlığın kaderini Dünya SaÄŸlık Örgütü’ne emanet etmesini insan üstü bir delilik olarak görüyorum."
İTTİFAK - AA