Hiçistemem yine gelir

Çatar gurbet akşamları

Yüreğime hançer olur,

Batar gurbet akşamları.

Kamuoyunda Ozan Arif ismiyle tanınan Arif Şirin`in 1949 yılında Alucra`da başlayan hayat hikâyesi 13 Şubat 2019 Çarşamba günü Samsun`da nihayet buldu. Ozan Arif 16 Şubat Cumartesi günü Samsun  Büyük Camii`de binlerce kişinin katılımıyla kılınan cenaze namazının ardından Kıranköy mezarlığına defnedildi. Rahmet olsun. Cenab-ı Hakk taksiratını affetsin. Bu yazının okuyucularının merhumun ruhuna bir Fatiha, üçİhlâs-ı Şerif hediye etmelerini istirham ediyorum.

Gençliğinde Müslüman irfanıyla harmanlanan Türk kültür ve edebiyatını iyi tahlil etmiş, ozanlara, halk deyişlerine râm olmuş, sazını eline aldıkça söylemiş, söyledikçe sazını eline almıştı. İlk gençlik yıllarında Türkiye`nin muhtelif bölgelerinde düzenlenmekte olan âşıklar bayramlarına katılarak her dalda altın madalyalar kazanmıştı. Gür sesli ozanın şairliğe kabiliyeti vardı. Bir müddet sonra yöresel sınırları aşıp atışma ve irticalen şiir inşâd etmede ünü Türkiye sınırlarının ötesine taşmaya başladı.

Deme nazlı yârim hani
Mecnun`san da dinle beni
Unutsa da Leylâ seni
Boş ver gönül Allah büyük.

İçten gelen, gür bir âvâz;

Ozan Arif`in içten gelen, gür sesi ve yanık nefesini, inletip durduğu sazının bam telini 30 yıl önce tanıştım. 1988 yılında İstanbul un ilk gayrı resmi özel radyosunu KTSR yi kurduğumuz dönemde Almanya da gurbetlik çeken üstadın âvâzını Bakırköy ahalisine dinletirdik.

Arif bu hasretin yoktur ilacı

Ana, baba, kardeş, bir yanda bacı

Birinin hasreti birinden acı

Amma en acısı vatan hasreti

Ozan Arif, Türkiye`nin dış güçler tarafından yönetildiği 1980 öncesinde yaklaşık on yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 12 Eylül 1980 günü gerçekleştirilen darbeden 12 gün sonra Almanya`ya gitmek zorunda kaldı. Şu sözleri, 50`li yaşlarını süren hemen herkesi cuntacı Kenan Evren ve darbeci arkadaşlarının Türkiyesine götürür.

Türk-İslam diyenleri zulümle yıldırdılar,
Milliyetçi Hareket komayıp kaldırdılar,
Bir irtica tutturup İslam a saldırdılar
Ben Oniki Eylül ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.

Destansı şiirleri ezberleniyordu

'Vatan aşkı vatanımdan ayırdı/Devlet çarkı dişlisini sıyırdı' diyen Ozan Arif`in Almanya`da birbiri ardına çıkardığı kasetleri Türkiye`de elden, ele, dilden dile, gönülden gönle dolaşıp dururken destansı şiirleri de ezberleniyordu.

Bu toprakların ozanı;

Halkın, bu toprakların ozanıydı ve yine bu coğrafyanın has, tertemiz, pırıl pırıl ifadelerini sazının tellerine yoldaş etti. Ozan Arif`in geniş halk kitleleri nezdinde mâkes bulması bu yüzdendi.

Ü çgardaştık bir zamanlar üçgardaş,

O toprakta, sen zindanda, ben sürgün.

Aklımıza gelir miydi hiçgardaş?

O toprakta, sen zindanda, ben sürgün.

Almanya`da sürgün hayatı

Arif`in, Almanya`da sürgün hayatı yaşadığı yıllarda emperyalist güçler İslâm coğrafyasını bugünkü parçalanmışlığına hazırlamakla meşguldü. Ozan, olup biten hadiseleri vakıa mutabık bir keyfiyette değerlendirmesini bildi. Bulgaristan`da Türklere yapılan zulmü 'İbret Destanı' başlıklı şiiriyle insanımızın irfanına arz ederken, Rusya`nın Afganistan`ı işgalini boş geçmedi, ABD`nin Irak saldırılarına, Çin`in Uygur Türklerine revâ gördüğü zulme tercüman oldu.

Ü çbelâ var bu dünyanın başında!
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.
Ü çü birden fitne-fesat peşinde,
Amerika, Kızıl Rusya, Kızıl Çin.

İstanbul`da ülküdaşları hasretle karşıladı

11 yıl süren sürgün yıllarının ardından 1991 yılında, hakkında kimi zaman insaf sınırlarını zorlayan şiirler yazdığı Turgut Özal tarafından Türkiye`ye getirildi. Ozan Arif İstanbul`a adım attığında hasretini çektiği toprakları öpüp koklarken kendini epey özlemiş bulunan binlerce ülküdaşı tarafından karşılandı. Mini bir konser verdiği Taksim`den Tepebaşı`na doğru ülküdaşlarının omuzlarında güçlükle ilerleyen Ozan Arif ezilme tehlikesi atlatınca çareyi Refah Partisi`nin Tarlabaşı caddesinde bulunan il başkanlığı binasına girmekte buldu.

Ozan Arif: Sağolasın gardaş!

Türkiye`de kendisini özlemiş bulunan geniş halk kitleleriyle hasret gidermezden önce İstanbul`da Ataköy`de düzenlenen bir yemekte Ozan`la bir araya geldik. Öğrenci arkadaşlarımızla birlikte 1990`lı yılların başında yayınlamakta olduğumuz Tepe Edebiyat Sanat dergisinde kendisinden bahis açtığım 'Ninni ninni demedik dili neyleyim' başlıklı yazının bulunduğu dergimizi kendisine takdim ederken 'sağolasın gardaş' diyordu.

Arif gardaş hallerinden,

Vaz geçsen bu yollarından,

Senin gibi dillerinden,

Bulanlar var, dedi bana.

Dili ile derdi vardı!

M. Akif Köseoğlu üstat, 'Ozanlar arifçe söyler' diyor. El-Hakk doğrudur. Ozan Arif`in arifçe, bilgece söylediği binlerce mısraı var. Bununla birlikte Arif`in dili ile derdi vardı. Izdırabını sazının nağmelerine dökerken bazen kantarın topuzunu kelimenin tam manasıyla kaçırıyordu.

Merhum ozan maalesef siyasi rakibi olarak gördüğü şahsiyetlere karşı yazdığı şiirlerinde vasat ahlâkî sınırları zorlayan unsurlara da yer veriyordu. Necmettin Erkaban Hoca`ya, Turgut Özal`a ve ailesine ağza alınmayacak sözler etti, isnatlarda bulundu. Oysa Türkiye`ye dönüşünde Kenan Evren`e rağmen kendisine Turgut Özal şefkat göstermişti.

Boydan, enden nereden bakarsan baksan

İkisini aynı kantara soksan,

Birisi birinden on gram noksan,

Başbakan Turgut mu Semra Özal mı?

Sözüyle sazı mütemadiyen aynı çizgide olmadı

Sözüyle sazı, duruşuyla ahkâmı kimi zaman aynı çizgide olmadı, yolundan şaştı bazen. En yakın dava arkadaşlarına, yoldaşlarına 'ağabeyim' dediği kişilere de hak etmedikleri kelâmları sarf etmekten geri durmadı.

Bazen de konuşur, bazı zamanlar

Kâğıda bakarak bağırır, çınlar

Onu da sadece kendisi anlar,

Ben adam sanmıştım adam değilmiş

Müslüman Türk`ün töresinde kol kırılınca yen içerisinde kalır. Oysa dava arkadaşına kavga esnasında söylenmeyecek sözlerin ne Ozan Arif`e ne de topluma faydası vardı.

Kızılelma ülküsüne hizmet etti

Netice itibarıyla Ozan Arif hayatını bir gayeye ilây-ı kelimetullah`a adadı, Müslüman Türk`ün davasına, kızılema ülküsüne sözüyle, sazıyla hizmet etti.

Zaten hep hilâlin kaderi budur.
Arada önünde bulutlar durur.
Bir rüzgâr esti mi hilâl kurtulur,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.

Özlemle hatırlanacak

Ozan Arif, dünyanın hemen her tarafından gelen arkadaşlarının, binlerce seveninin kıldığı cenaze namazının ardından 16 Şubat Cumartesi günü Samsun`da ebediyet âlemine yolcu edildi.

Dalgalı, kır saçları, bos bıyıkları, içten gelen söyleyişi ve dertli sazının inleyen nağmeleriyle her zaman özlemle hatırlanacak bir şahsiyet Ozan Arif.

Hâsılı bu topraklardan hatasıyla, sevabıyla bir halk ozanı geldi ve geçti.

Yerleri gökleri yaradan Allah,
Mal verme, mülk verme, han verme bana.
Dünyanın malına etmem eyvallah,
Ne şöhret, ne rütbe, şan verme bana.