`height=

Milyonlarca öğrencinin ara tatilde olduğu şu günlerde yine ülke olarak eğitimi ve özel okulları tartışıyoruz. 

Bu günlerde, okullarda neredeyse bütün  öğrencilerin takdir ya da teşekkür belgesi almış olduğunu, velilerin öğretmenler üzerinde oluşturduğu not baskısını, özel okulların yeni zamlarını, özel okulların öğretmen maaşlarını ve  kitap, yemek fiyatlarındaki fahiş artışlarla ile ilgili haberleri, paylaşımları okuyoruz bolca. Bir yandan da medya yoluyla tarafların tartışmalarına şahit oluyoruz. Hatta  tartışmaların karşılıklı suçlamalara evirilmiş olduğunu görüyoruz. Yaşanan sorunlara çözüm üretmesi gereken Bakanlığın da suya sabuna dokunmayan portatif çözüm önerileri sunmanın dışında pek bir şeyler yapmadığını, yapamadığını izliyoruz hep birlikte.

Özel okul mu, devlet okulu mu? Veliler mi haklı, okul sahipleri mi?  Bu gibi tartışmalara pek girmeyi düşünmüyorum. Bunun bir tercih ve imkan meselesi olduğunu biliyorum. İmkanı olanlar için alternatif eğitim kurumlarının bir seçenek olarak bulunması son derece olumlu görülmesi gereken bir durum diye düşünüyorum. 'Özel okulculuğun çivisi çıktı, özel okulculuk hiçbu kadar prestij kaybı yaşamamıştı.' diyenler de haklı. Çünkü gerçekten çok zor günlerden geçiyorlar. Öğretmenleri mutsuz, velileri mutsuz, kurucuları mutsuz. Her şeye rağmen işini mükemmel yapmaya devam eden ve durumu iyi olan birkaçistisna özel okul bulunabilir. Ama sektörün büyük çoğunluğunun zorlandığını biliyoruz. Bu yazıda özel okulların neden bu duruma düştüklerini irdelemek istiyorum biraz.

Ebeveynler haklı olarak çocukları için en iyisini arzu ediyorlar ve kaliteli bir eğitim aldırmak istiyorlar. 

Yapılan araştırma sonuçları, ebeveynlerin çocukları için okul seçiminde özel okul tercih etme nedenlerinin, çocuklarının özel okullarda daha nitelikli bir eğitim aldıklarına inanmaları, özel okulların sağladığı fiziki şartlar, teknolojik imkânlar, öğretmenlerin özverili olması, okul çevresi, sportif faaliyetler, akademik başarı, öğretimde farklı yöntem ve tekniklerin kullanılması, yabancı dil eğitimi ve olumlu okul iklimi ile ilişkili olduğunu göstermektedir.

Bunu da mümkün olan en uygun ücretlerle elde etmek istiyor ebeveynlerin büyük bir çoğunluğu. Öğretmenler de haklı olarak göstermiş oldukları çaba ve özverinin karşılığı olarak insanca yaşayabileceği bir ekonomik düzeye sahip olmak istiyorlar. Okul kurucuları da yaşanan onca ekonomik krize ve zorluğa rağmen bin bir emekle ve hatırı sayılır bir sermaye ile açıp işlettikleri okullarını ayakta tutmaya çalışıyorlar. Bütün bu talepleri bir arada karşılamak ve herkesi memnun etmek ise oldukça zor gözüküyor. Destek olması beklenen  Bakanlık da tam tersi bir pozisyon alarak özel okulların fiyat artışına sınır koyarak krize daha farklı bir boyut kazandırıyor. Anlaşılan çözümü oldukça zor bir denklemin içimdeyiz.

Son bir yılda 2 binden fazla özel okul kapanmış. Yüzlercesi de el değiştirmiş. Bu gidişle önümüzdeki aylarda da kapanan okulların sayısında ciddi bir artış olacak gibi gözüküyor. Artan fiyatlar yüzünden çocuklarını devlet okullarına almayı düşünen velilerin de sayısında ciddi bir artış olabilir. Daralan bir sektörle karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Bir çok öğretmen de önümüzdeki yıl açıkta kalabilir bu durum yüzünden. 

Aslında olayların bu duruma geleceği 2022 eğitim, öğretim yılı için alınan %36`lık üst zam kararından sonra az çok anlaşılmıştı. Devletin özel sektöre, özel teşebbüse bu denli müdahalesi doğru mu bilemiyorum. O gün iyi niyetle alınan bir karar ileride çok daha büyük sorunlara yol açabiliyor. Devletin özel okullarla ilgili denetleme dışında müdahalesi olmamalıdır.

Özel okulculuk neden bu duruma geldi?

Yaşanan olaylara baktığımızda herkes kendine göre farklı sebepler ileri sürebilir. Uzun yıllar bu sektörün içinde yer almış birisi olarak birkaçsebep sayabilirim. İlk sebep olarak, dershanelerin kapatılması sürecinden sonra dershanelere temel lise, temel ortaokul gibi isimlerle özel okula dönme hakkının verilmesidir. Özel okul ile dershane bir birinden tamamen farklı iki kulvardır. Dershanelerin özel okullara dönüşümünden sonra bütün özel okullar dershaneye dönüştü denilebilir. Daha önce son derece nitelikli eğitimler veren, sosyal etkinlikleriyle, yabancı dil eğitimiyle öne çıkan özel okullar bile artık sadece akademik olarak sınava öğrenci hazırlayan birer gayrı resmi dershaneye (okula) dönüştü.

Dershaneden yeni dönüşen özel okullar, daha önceki alışkanlıklarını ve rekabetçi tutumlarını aynen özel okulculuk sektörüne taşıdılar ve  son derece düşük fiyatlara öğrenci kaydı yaparak piyasayı iyice düşürdüler. Bunlara mukabil köklü okullar da fiyatlarda ister istemez esneklik yapmak zorunda kaldılar. Böylece kimin gerçekten eğitim verdiği, kimin dershane gibi çalıştığı anlaşılmaz oldu. Ya da tek kriter LGS,TYT,AYT başarısı olmaya başladı. Dershane gibi çalışanların sesleri o kadar yüksek çıkmaya başladı ki diğer özel okullar neye uğradıklarını şaşırdılar. Sonuçolarak topyekû n bir kalite düşüklüğü yaşandı bu süreçte.

İkinci sebep pandemi döneminde velilerin çocuklarını özel okullardan alarak devlet okullarına götürmeleri ve özel okulların mali açıdan çok zor duruma düşmeleridir diyebiliriz. Uzaktan eğitimi, eğitim olarak görmeyen yüz binlerce veli  özel okullara ödeme yapmak istememiş ve çocuklarını okula göndermemiştir. Özel okulun öğretmenleri ise bu süreçte ders vermeye devam etmişlerdir. Okulların mali yükleri aynı kaldığı halde gelirlerinde çok ciddi bir düşüş yaşanmış ve bu durum da okulları zorlamıştır. Okullar bu zor süreçten çıkmak için ister istemez kaliteden ödün vermişler ve öğretmenlerine gereken mali desteği vermekte zorlanmışlardır.

Ü çüncü sebep olarak, son yirmi yıl içinde özel okulculuğun bir ticari yatırım alanı olarak görülmeye başlanması ve bir çok iş adamının ya da farklı sektör temsilcisinin okul işine girmeleridir diyebiliriz. Eğitim son derece maliyetli ve uzun soluklu bir iştir. Maddi getirisinden ziyade bir misyon, bir hizmet alanı olarak görülür ve daha çok manevi bir motivasyonla yürütülür. Tamamen ticarileşmesi eğitimin ruhuna uygun değildir. Nitekim hızlı bir şekilde eğitim misyonunda sapmalar olmuş ve okullar, sadece ticari bir kurum haline dönüşmüştür. Özellikle zincir okullar denilen okullar,  bu algıyı oluşturmakta öncü olmuşlardır. Kamuoyunda özel okullara olan güven de bu şekilde sarsılmaya başlamıştır. Velisini, öğrencisini sadece ticari bir müşteri olarak gören bir okul zihniyetinden gerçek anlamda bir eğitim faaliyeti yapması ne kadar beklenebilir bilemiyorum. Elbette okulun bir ticari işletme yönü olacaktır. Ama önce eğitim gelmelidir.

Dördüncü sebep, özel okullarda görev alan öğretmenlerin her geçen yıl daha da kötüleşen ekonomik şartlarda çalışmaya mecbur bırakılmalarıdır. İşin mutfağındaki öğretmenler mutlu değilse o kurumdaki öğrencilerin, velilerin de mutlu olması çok zordur. Daha önce yasayla korunan özlük haklar şimdi tamamen okul sahiplerinin inisiyatifine bırakılmıştır. Hal böyle olunca da öğretmenlerle ilgili çok ciddi mağduriyetler yaşanmaya başlanmıştır. İşine mutlu bir şekilde gitmeyen bir öğretmen ne kadar verimli öğretmenlik yapabilir? 

Öğretmenlerin özel okullara bakışı da değişmeye başlamış ve böylece zaten var olan olumsuz algı daha da büyümüştür.

Bütün bu yaşanan problemlerin sosyal medyada aleni bir şekilde tartışılıyor olması da işin cabası olsa gerek. 

Çözüm ne olabilir?

Özel okulların devlet tarafından teşvik edilmesi, desteklenmesi çok önemlidir. Bu konuda acilen bir eylem planı oluşturulup yürürlüğe alınabilir. Çünkü özel okullar en başta devletin yükünü hafifletmiş oluyorlar ve ülkemizin eğitim standardını yükseltiyorlar.

Özel okullar verdikleri eğitim açısından sıkı bir denetim altına alınmalıdır ve gerçek eğitim işiyle uğraşmaları teşvik edilmelidir.

Dershane gibi çalışan özel okullar tamamen dershaneye dönmelidir. Dershane gibi okul olmaz, olmamalıdır.

Özel okullar vermiş oldukları eğitim kalitesine, başarı durumu ve sunduğu imkanlara göre sınıflandırılmalı ve sınıflandırmaya göre ücret belirleme imkânına sahip olmalıdır. A,B,C sekmendi okullar gibi.

Tematik okulların açılması teşvik edilmelidir. Bütün okullar neredeyse bir birinin aynısı olmuştur. Rekabet, eğitim kalitesi üzerinden değil de sadece konfor ve üniversite sınavlarındaki başarı üzerinden yapılır olmuştur. Farklı yönleri öne çıkan okullar olmalıdır. Örneğin sanat, spor, bilişim, müzik, teknoloji, dil, matematik, fen ve doğa, üretim, sanayi vb. temalı okullar olabilir.

Öğretmenlerin özlük hakları yeniden yasal güvence altına alınmalıdır.

Fiyat artışlarına piyasa şartları dikkate alınarak okulların kendileri karar vermelidir.

Bu konu daha çok su götürür. Zaman içinde elbette kendi yolunu bulacaktır. Ayakta kalabilen yoluna devam edecektir.