Ankara

Paris Anlaşması'nın onaylanmasına ilişkin kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda oy birliğiyle kabul edilip, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesinin ardından gözler bundan sonra Türkiye'nin atacağı adımlara çevrildi. Türkiye'nin ilk adım olarak, 'enerji, atık, ulaşım, binalar ve tarım' sektörlerindeki emisyon azaltım hedeflerini içeren ulusal katkı beyanlarını güncelleyip, BM Sekteraryası'na sunması planlanıyor.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Paris Anlaşması, temel olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne dayanıyor ve Kyoto Protokolü'nün sona erme tarihi olan 2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin düzenlenmesi amaçlanıyor.

Paris Anlaşması'nın uzun dönemli hedefini, endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin olabildiğince altında, mümkünse 1,5 derece seviyesinde tutulması oluşturuyor.

Bu kapsamda, Paris Anlaşması'nı onaylayan ülkelerin, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2050'ye kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlamak için taahhütlerini hayata geçirmesi gerekiyor.

Anlaşmanın Kyoto Protokolü'nden farklı olarak, taraf ülkelerin ulusal katkı beyanlarını (Nationally Determined Contribution / NDC) sunarak, emisyon azaltım ve sınırlama hedeflerini koyması isteniyor.

Türkiye, 2015'te BM Sekretaryası'na sunduğu ulusal katkı beyanı çerçevesinde emisyon artışını 2030 itibarıyla yüzde 21 azaltma taahhüdünde bulunmuştu. Paris Anlaşması kapsamında, Türkiye'nin 2030 hedefindeki ulusal katkı beyanlarını güncelleyerek, yeniden sunması planlanıyor.

Ulusal katkı beyanları, taraf ülkelerin ulusal koşulları çerçevesinde kendi belirledikleri bağlayıcı olmayan gönüllü hedeflerinden oluşuyor. Türkiye de bu kapsamda ulusal katkı beyanında, 'enerji, atık, ulaşım, binalar, tarım' sektörlerinde emisyon azaltım hedeflerine yer verecek.

2053 yılında net sıfır emisyon hedefi

Paris Anlaşması kapsamında, iklim değişikliğiyle mücadelede Türkiye'nin bir diğer önemli hedefini ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı '2053 yılında net sıfır emisyon hedefi' oluşturuyor.

Net sıfır emisyon, özellikle fosil yakıtlardan kaynaklı sera gazlarıyla bunları yutan, yok eden okyanus ve yeşil alanların birbirine eşitlenmesi anlamına geliyor.

Türkiye, bu konuda oluşan emisyonların yutak alanlarla dengelenmesi için hem denizlerin kirlilikten korunması hem de ormanların ve korunan alanların artırılması için yürütülecek çalışmalarla, bu dengenin kurulmasını sağlayacak.

Yapılacaklar 'İklim Şurası'nda masaya yatırılacak

Yapılacak tüm bu çalışmaların altlıklarının ise Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un Ocak 2022'de yapılacağını duyurduğu 'İklim Şurası'nda ele alınması planlanıyor.

Şurada özel sektör, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sanayiciler, uluslararası kuruluşlarla iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uzun vadeli stratejik eylem planı ortaya konacak. Hazırlanan eylem planı da gerek ulusal katkı beyanı gerekse net sıfır emisyon hedeflerinin alt yapısını oluşturacak.

Türkiye'nin iklim müzakereleri

Türkiye, OECD üyesi olması sebebiyle Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin imzalandığı 1992 yılında Sözleşmenin Ek-1 ve Ek-2 listelerine dahil edildiği için uzun süre sözleşmeye taraf olmadı.

Türkiye, 2001'de (COP 7, Marakeş) gelişmekte olan Ek-dışı taraflara finans ve teknoloji desteği sağlama yükümlülüğü olan Ek-2 listesinden silinmesinin ardından Ek-1 ülkesi olarak Sözleşmeye 2004 yılında (COP 10, Buenos Aires) taraf oldu.

Türkiye, 2009'da (COP 15, Kopenhag) Kyoto Protokolü'ne taraf oldu ancak herhangi bir sera gazı emisyon azaltım yükümlülüğü almadı. 2010'da (COP 16, Kankun) Türkiye'nin Ek-1 ülkesi olarak özel koşulları tanındı.

2014 yılında (COP 20, Lima) Türkiye'ye en azından 2020 yılına kadar finans, teknoloji transferi ve kapasite geliştirme desteği sağlanmasının önünü açan karar alındı.

Türkiye, yeni iklim rejiminde finans ve teknoloji desteklerine erişim talebinin karşılanması kaydıyla 2015 yılında (COP 21, Paris) Paris Anlaşması’nı kabul etti ve 22 Nisan 2016'da imzaladı. Ancak taraf olma sürecini başlatmadı.

Türkiye’nin talebine ilişkin 2016 (COP 22, Marakeş) ve 2017 (COP 23, Bonn) yıllarında yapılan Taraflar Konferansı öncesi ve esnasında yapılan müzakerelerden de sonuç alınamadı.

Türkiye, 2018 yılında (COP 24, Katoviçe) Ek-1 listesinden silinme talebini gündem önerisi olarak Sözleşme Sekretaryasına iletti, ancak konu gündeme alınmadı. Buna karşılık, Türkiye'nin finans desteğine erişim talebine ilişkin bir karar taslağı hazırlandı ve gayriresmi olarak istişare edildi. Bu istişarelerde de Sözleşme Ek listesinin değiştirilmesine gösterilen direnç sebebiyle karar taslağı üzerinde uzlaşmaya varılamadı.

Türkiye, 2019 yılında (COP 25, Madrid) Sözleşmenin Ek-1 listesinden silinme talebine ilişkin önerisini bir kez daha Sekretaryaya iletti.

25. Taraflar Konferansında, Türkiye’nin Ek-1 listesinden silinme talebinin sonraki Taraflar Konferanslarında gündeme getirilmemesi ve 25. Taraflar Konferansında müzakere edilerek sonuçlandırılması koşulu ile gündeme alınması yönündeki Başkanlık teklifi Türkiye tarafından kabul edilmeyerek, gündem önerisi geri çekildi.

Türkiye’nin Sözleşmenin Ek-1 listesinden silinme talebine ilişkin gündem önerisinin 26. Taraflar Konferansı’nın gündemine alınmak üzere yeniden başvuru yapıldı.

İskoçya'nın Glasgow kentinde 31 Ekim-12 Kasım 2021 tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan 26. Taraflar Konferansı'nda (COP26) Paris Anlaşması'ndaki eksik konuların tamamlanması bekleniyor.