Türkiye`de rektörlük meselesi de yükseköğretimin için son derece önemli bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Değil mi?

Elbette.. Rektör belirleme süreçlerinde farklı modeller kullanılabilir. Rektör adayı belirlenme aşamasında, akademisyenler tarafından seçim yapılmasının istenmeyen ve oldukça olumsuz tarafları bulunduğu bir gerçektir. 

İşaret ettiğiniz olumsuz tarafları açar mısınız?

Bunlar, akademisyenler arasındaki kamplaşmaya, çeşitli propagandalara, iftiralara, hizipleşmelere, kazanan adayın kendisine oy vermeyenlere karşı geniş yetkisini kullanarak ciddi haksızlıklar oluşturmasına neden olabilmekteydi. Bununla birlikte rektör belirlenmesinde seçimin tamamen kaldırılmasının olumsuz etkileri de ortaya çıkmıştır. 

`height=
Süleyman Doğan doktora danışmanı (merhum) Prof. Dr. Şemistan Mikayilov ile

Ne yapmak lazım geliyor bu durumda?

Her iki yöntemin avantaj ve dezavantajları ile farklı ülkelerde uygulanan üniversite yönetim modelleri incelenerek akademik kültürümüze ve idari yapımıza uygun bir rektör belirleme modeli uygulanmalıdır. 

Mevcut uygulama;

Mevcut uygulamada, akademik çevreler için son derece olumsuz boyutları olan 'siyaset etkisi' ve/veya 'siyaset gölgesi' altında yönetim yetkisi verilmesi olarak algılanmakta. 

Rektörler fazlaca yetkiyle mi donatılmış?

Ü niversitelerde rektörlerin 'olağanüstü' yetkileri bulunmaktadır. Rektörlerin yetkilerinin paylaştırıldığı daha çoğulcu bir yönetim anlayışı tanımlanmalıdır. Rektörün inisiyatif ve takdir yetkilerinin çerçevesi ve esneklik alanı tanımlanmalıdır. Mevcut durumda yetkilerin 'kısıtsızlığı' izlenimi doğmaktadır. Ü niversite yönetim süreçlerinde paydaş temsilcilerinin de yer aldığı kurullar oluşturulmalı ve mütevelli heyete (mesela bu heyette şehrin valisi, belediye başkanı vb. kişiler de bulunabilir) işlerlik kazandırılmalıdır. Mali işler gibi akademik boyutun dışındaki özelliklerin yoğun olduğu konularda sadece rektörün yetkili ve sorumlu olmasının sakıncaları da bulunmaktadır. Yetkinlik, uzmanlık ve birikim gerektiren böylesi konuları iyi bilen maliyeciler gibi yetkin kişiler söz sahibi olabilmelidir.

`height=
Süleyman Doğan Hz. Mevlana nın 22. göbekten torunu ve Uluslararası Mevlana Vakfı Başkanı Faruk Hemdem Çelebi ve damatları Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar ile birlikte

İktisat gurusu Mustafa Özel farklı bakmaktan bahseder. Bu nazardan hareketle Ü niversitelerin finans yönetiminde CFO`lar yürütse âlâ olur... Hem de okulun kendi mezunları arasından bir CFO;  

Eyvallah İbrahim Ethem Bey.

Devam ediniz lütfen hocam;

Ü niversitelerde bütün işleyiş için Rektörün tam yetkili kılınması akademik ve idari işleyişi zora sokmaktadır. Ü niversitelerin hesap verebilir ve şeffaf yapılara dönüştürülmesi, stratejik planlarında ölçülebilir ve gerçekçi başarı ölçütlerinin tanımlanması ve bunların kurumsal kültür haline getirilmesi önemlidir. Liyakate dayalı bir yaklaşımın daha belirgin biçimde uygulandığı da ortaya konulmalıdır. Diğer türlü 'oligarşik' bir yönetim tarzı izlenimi vereceği dikkate alınmalıdır.

`height=
Süleyman Doğan Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı nda araştırmacılarla birlikte

Ü niversitelerimizin bir felsefesi var mı?

Mutlaka olmalı. Ü niversite Felsefesi, üniversite sorununun temelinde yer alan 'düşünce derinliği zaafiyeti'ne, üniversite kurumunun varlık amacı hakkında bir bilinçmeydana getirme, onun varoluşunda bulunması elzem olan düşüncelerin, felsefi arka planın neler olması gerektiği belirlenmelidir. 

Ü lkemizdeki üniversite kurumuna ait uygulamalar, mesleki tecrübelerin eşliğinde felsefi olarak değerlendirilmeli, 'olan'ı günışığına çıkarırken  'olması gereken' konusunda fikri alternatifler sunulmalıdır. Varoluş, bir ortama muhtaçtır. Ortam ise, toplum ve kültürdür. Toplumu yaşatan ve içinde bulunduğu toplumun varlığını belirleyen bir kurum olarak üniversite, varoluşunu ve yaşamasını içinde bulunduğu topluma ve o toplumun kültürüne borçludur.

`height=
Prof. Dr. Süleyman Doğan, Prof. Dr. Kadir Canatan, Prof. Dr. Özcan Hıdır ve Prof. Dr. Mehmet Emin Köktaş ile birlikte İZÜ kampüsünde.

Ü niversitelerimizde hâlâ bir takım ideolojik yapılanmalar söz konusu mu?

Modern üniversite, modern bilim için örgütlenmiştir. Ü lkemizin en önemli sorunu kendine değil, daha çok Batıya bakan, bu yüzden özgüvenini yitiren bir zihinsel yapının oluşturduğu derinlik ve özgüven zafiyetidir. Ü niversite, sadece dışından gelen tehditlerle değil, kendi akademisyenlerinin içtehditlerine de maruz kalmıştır. Bir takım` akademisyenler maalesef kendi meslektaşlarını ihbar etmiş, öğrenci hareketlerini teşvik ederek yönlendirmiş hatta kışkırtmıştır. Böylelikle kendi ideolojileri doğrultusunda öğrencileri yönlendirmişler veya kullanmışlardır. Bu durum yer yer devam etmektedir. Tutarlılık ve etik ilkeler konusunda    -hassasiyet gösteren yürekli akademisyenleri istisna tutarsak, kimi akademisyenler bir yandan özerklik ve özgürlük söyleminde bulunurken, öte yandan, otorite karşında, doğruyu savunma yürekliliği göstermek yerine boyun eğmişlerdir veya olmadıkları gibi görünmek tavrını sergilemişlerdir. 

Nepotizm, kayırmacılık veya bezdirme (mobbing) üniversiteler için çok ciddi sorun oluşturmaktadır. Akademik istihdamda liyakat değil, yakın ilişkilerin ve kayırmacılığın rol oynaması, üniversitede çürütücü sonuçlara yol açar. Akademik alanda yakın ilişkiler, karar vericilerin adil davranmamasına yol açmaktadır. Türkiye`nin belki de en kronik sorunu eğitim, özellikle yükseköğretimdir. Tanzimat`tan Cumhuriyet`e kadar beş Darülfünun kuruldu ve kapandı. Cumhuriyet`ten sonra, üniversite sisteminde çok sayıda değişiklik yapıldı. Ama sorunlar hâlâ ortada durmaktadır. Bunun temel nedeni, çözümü doğru yerde aramamaktadır. İkincisi kültürümüze âraz olan derinlik zaafı veya yüzeyselliktir.

Pandemi ile birlikte gündeme gelen ve pandemi sonrasında hibrit bir yapıya dönüşen uzaktan eğitim, kampus üniversiteleri için tehdit mi, fırsat mı?

Çevrimiçi uzaktan eğitimin elbette faydalı yanları vardır. Ancak öğrenciye sorumluluk yüklenmeyen ve onu pasif hale getiren bir eğiteme dönüşmesi durumunda zararlı duruma bile dönüşebilir. Salgın (Pandemi) döneminde uzaktan eğitimin faydasını görmekle birlikte yer yer öğrenciyi tembel hale getirici durumunu da yaşadık. Önemli olan dengeli yapmaktır. Eğitim-Öğretimde geri dönüş almadan kaliteyi yakalamak mümkün değildir. 

`height=
Özcan Hıdır,   Süleyman Doğan ve Âdem Düzgün, Cafer Vayni nin yönettiği Fuat Sezgin toplantısında

Yükseköğretimde geri bildirim söz konusu mu? 

Maalesef. Öğretim üyeleri, öğretim elemanları yaptıkları işle ilgili hiçbir denetime ve değerlendirmeye tabi tutulmamaktadır. Öğrenciler de sorgulama konusunda çok cesur olmadığı için akademisyenlerin performansını gerçekçi bir şekilde değerlendirme sistemi mevcut değildir. 

Değerlendirme nasıl yapılacak?

Şöyle; Değerlendirme süreçlerine ilgili derste başarılı ve/veya derse düzenli katılımı olan öğrenciler katılmalı. Aksi halde, hiçderse girmeyen, ilgili ders hakkında fikri ve ilgisi olmayan öğrencinin fikir beyan etmesi istenilen ölçme sonuçlarını veremez. Öğretim üyelerini rahatsız etmeden, işlerini ve performanslarını olumsuz etkileyecek bir yanlış değerlendirmeye mahal vermeden profesyonel bir şekilde bir performans değerlendirmesi yapılmalıdır.

Yazmak benim için bir tutkudur` diyen Süleyman Doğan`ın kaleminden hangi eserler neş`et etti?

Sualinize cevap bağlamında müsaadelerinizle tüm kitaplarımın/eserlerimin isimlerini zikretmek isterim;

`height=
Süleyman Doğan kitaplığı

Lütfen;

Afganistan`da Kim Kazandı (1993).

Keşmir`den Geliyorum (1995).

Eğitimde Başarının Şartları (1998).

Şimdiki Çocuklar Harika (2001).

Çocuklar Küçük Bir Şey Değildir (2002).

Mutlu Aile Mutlu Çocuk (2003).

Başarıya Yürüyenler (2005).

  Ailenin Aynası Çocuk  (2006).

Ailede Sevgi Eğitim (Editör) (2009).

Bahtlı Aile Bahtlı Ferzend (Krilce Özbekce, 2010, Mutlu Aile Mutlu Çocuk, kitabımın tercümesi).

İnsanlar Konuşa Konuşa (C. Doğan ile birlikte, 2011).

Mesnevi`den Pedagojik Telkinler (2012).

Kaybolan Şiir (H. Sutay ile birlikte, 2015)

Konuşmak Lazım ( C. Doğan ile birlikte, 2015).

Rektörlerin Gözüyle Ü niversitelerimiz (2016).

Hayatı Güzelleştiren Hikâyeler (2020).

Rektörler Konuşuyor (2020).

Koronaya 100 Mektup (2020).

100 Soru-Cevapta Eğitim Felsefesi (2020).

Postmodern Medya (Editör) 2021.

Sorularla Sosyoloji ve Eğitim Sosyolojisi (2021).

Profesörler Geçidi (2021).

Sözün bu yerinde üniversitede gerçekleştirdiğiniz projeleri öğrenmek isteriz;

Daha önce doktora öğrencimle birlikte, 'Türkiye de Azınlık ve Devlet Lisesinde Çokkültürlü Eğitim Olgusunun İncelenmesi: Çoklu Örnek Olay Çalışması' başlıklı bir projeyi tamamladık. 

Ya şimdi;

Şimdi ise yine Yıldız Teknik Ü niversitesi`nden yüksel lisans öğrencilerim ve bir grup akademisyen arkadaşla birlikte, 'Popüler Kültürün Türk Dizilerinde Yansıttığı Temsil Sorunu' başlığında bir proje yazdım. 

Mühim bir konuya, kanayan bir yaramıza temas etmişsiniz;

Toplumu ilgilendiren önemli bir proje. 

Ne zaman başlayacaksınız?

Pek yakında inşallah. Yaklaşık iki yıl sürecek bu projeye inşallah Eylül 2022`de başlarız. Yine Eylül 2022`den itibaren, 'Yıldız Sohbetleri' başlığında bendenizin yönetiminde bir proje başlatmayı düşünüyoruz. Her ay, alanında zirve bir ismi getirip akademisyen ve öğrencilerle buluşturmayı planlıyoruz.    

Hocam müsaadelerinizle ismi de benden olsun: 'Yıldız Liderler Kahvesi.' Hâlen üzerinde çalışmakta olduğunuz projeleriniz neler?

Ü zerinde çalıştığım birçok projem var. 'Mesnevi`den Pedagojik Telkinler' isminde orijinal çalışmamın devamı niteliğinde bir kitap üzerinde çalışıyorum. İsmini şimdilik zikretmeyeyim. 

Eyvallah.

Bazı kamu ve kendi üniversiteme yürütücü olarak başvurduğum projelerim var. Şu anda henüz tamamlamadığım bazı makalelerim var, onlar üzerinde çalışıyorum. 

Prof. Doğan: Yapacağım ve yazacağım daha çok şey var.

Yapacağım ve yazacağım daha çok şeyler var. 

Mesela;

Mesela dünya çapında bilim insanlarıyla yaptığım söyleşiler gazete köşelerinde kaldı. Onların tamamını bir kitapta toplamak istiyorum. Gittiğim ülkelerle ilgili hatıraları kaleme alamadım. Çok gezen bir akademisyen olarak öteden beri 'Yol Hatıraları' isminde bir kitap kaleme almak istiyorum. 'Gençlik' üzerine çalışmalarımı tamamlamak istiyorum. Hâsılı yapacağımız epey işler var. İnşallah bunları yapmaya Allah muvaffak eder.

`height=
Süleyman Doğan kadim dostu Ahmet Özhan üstad ile

İnşallah. Yüzlerce makaleniz, 174 yayınınız, 20 küsur kitabınızla yazarlık serencamınızı da konuşalım;

Efendim, yazmak gerçekten bir tutku. Akademik çalışmalar akademisyen arkadaşlarımız tarafından okunup değerlendirildikçe ve yerli ve yabancı akademisyenler tarafından atıf aldıkça insanı mutlu ediyor. Bendeniz sosyal bilimler alanında akademik makaleler yazıyorum. Özellikle eğitim bilimleri, eğitim sosyoloji, eğitim felsefesi, eğitim psikoloji başta olmak üzere sosyal bilimlerin çok alanında makalelerim var. İki yüzden fazla akademik yayınım var. 30 makalem İngilizce olarak yayınlandı. Uluslararası tebliğiler sundum. 20`den müstakim kitabım bir o kadar da kitap bölümü yazdım. Bir doktora olmak üzere ve 15 yüksek lisans tezi yönettim, yani danışmanlığını yaptım. Bu zamana kadar ulusal ve uluslararası olmak üzere yüzlere makaleyi okuyarak hakemlik yaptım. Yine yüzlerce lisansüstü tezlerde jüri üyeliği yaptım. TÜ BİTAK ve Uluslararası projelerde panelist ve hakemlik olarak görev yaptım. Yerli ve yabancı kitaplara editörlük yaptım. Malaya Ü niversitesinde (UM) altı aylık misafir öğretim üyesi olarak bulundum. 60`dan fazla ülkeye bilimsel toplantı için ve gazetesi olarak gittim. Projeler yaptım.

Pek çok gazetede fıkra, köşe yazısı, makale, mülakat kaleme aldınız. Halen de gazetemizde köşe yazılarınızla okuyucularımızın irfanına katkı sunuyorsunuz. Dünden bugüne gazete yazarlığınıza da değinelim;

Efendim bendeniz, 1987`den beri fiili köşe yazıyorum. Binlerce köşe yazısı olmuştur. Sayısını bilmiyorum. Lise birinci sınıfta 1979 yılında Ortaköy Sesi gazetesindeki şiirlerimi saymazsam tabi ki... 

Düşünce ufuklarınızı hangi gazetelerin hoş kokulu satır aralıklarına yansıttınız?

Yazdığım gazeteler gözümün önünden geçtiğinde, Türkiye`de Yarın Gazetesi, Konya Postası, Zaman, İttifak (Haftalık), Vahdet (Haftalık), Selam (Haftalık) Ortadoğu, Akit, Yeni Şafak, Akşam, Türkiye, Yenibirlik, Analiz, Star, Kentim Şişli (Aylık) ve şu anda günlük olarak sizin de GYY olarak desek olduğunuz İttifak gazetesinde yazıyorum. 

Yazılarınız ilgiyle takip ediyoruz; Haftalık gazetelere de değinelim;

Haftalık Yörünge dergisinde yazdım. Gençyaşlarımda muhabirlik yaptım. Gazetelerin tashih servisi dâhil tüm servislerinde çalıştım. Yurtdışında muhabirlik ve yazarlık yaptım. Eskiden bir yazar okuyucuyu sürüklerdi. Mesela bir Mehmed Şevket Eygi bu manada efsanevi bir gazeteciydi. İttifak Gazetesi`nin baş yazarıydı. 

Evet, rahmet olsun. Mehmed Şevket Eygi üstadımız vefâtından önce iki yıl boyunca gazetemizde yazdı. 

Eskiden 'Başyazar' kavramı vardı. Şimdi böyle bir şeyden bahsedilmiyor. Başyazar gündemi belirlerdi. Merhum Şevket Eygi`nin bir yazısıyla insanları Taksim Meydanı`nda ya da Sultanahmet Meydanı`nda topladığı yılları görmedim ama görenlerden dinledim. 

Rahmetli babam da üstadın 1970`li yıllarda günlük bazda yayınladığı Bugün gazetesinin Hayrabolu temsilcisiydi; Her ikisine de vasi rahmet niyaz ediyorum;

Mehmed Şevket Eygi ile birlikte çalıştım. Çok velut bir kalemdi. Vukû fiyeti çok yüksekti. Gazeteleri, köşe yazıları okuturdu. Ama bugün artık köşe yazılarının pek bir önemi kalmadı. Yeni nesil, gazeteyi internetten okuyor. Köşe yazılarına çok fazla da bakmıyor. O nedenle eski köşe yazılarının değeri bu nesil için çok şey ifade etmiyor. Köşe yazarlarını bilmiyorlar.

Basılı gazeteler büyük kan kaybetti. Tirajları çok düştü. Sahibi değerli arkadaşım ve dostum Recep İncecik`in olduğu Sizin de Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz İttifak Gazetesi`nde çok düzenli olmasa da haftalık köşe yazıları yazıyorum. 

Var olunuz;

Hamdolsun kendi gazetem olarak görüyorum. Bu zamana kadar hiçbir yazım geri çevrilmedi. Sansüre tabi tutulmadı. Özgür bir şekilde yazıyoruz, ancak bazı hassasiyetlere de özen gösteriyoruz. Gazeteyi de zor durumda bırakmamak gerekir.

Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?

Efendim ilave edecek yer bırakmadınız. Öyle sorular sorduğunuz ki bu güne kadar çok söyleşi gerçekleştirildi bendenizle. Ancak bu kadar teferruatlı bir mülakatı sizinle yapmış olduk. Bu açıdan sizi takdir ve tebrik ediyorum.

`height=
Süleyman Doğan ın gönlü Son Davet programında dil oldu. 

Teşekkür ediyorum. Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istesiniz?

Böylesini usta sorularla kendimi anlatma fırsatı verdiğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Okuyucularıma selâm, sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum. İlginiz için teşekkür ediyorum.

BİTTİ.