ABD ile yaşanan ekonomik gerilimin sonucu döviz krizi oldu. Türkiye, bu krizi telafi etmek için ciddi bir enerji harcamak zorunda kaldı. Topluma yayılan ümitsizlik de cabası. Her ne kadar kampanyalar yapılsa da, vatandaşların gelecek kaygısının daha da arttığını söylemek yanlış olmayacak.

1994 ve 2001 krizlerini hatırlayan Türk halkı, yine büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya mıyız sorusuna yanıt ararken bazı siyasilerden ve danışmanlardan Rusya ve Çin ile yakınlaşma teklifleri geldi. Bu kişilere göre ABD ve Avrupa`nın alternatifi Rusya ve Çin olabilirdi. Uluslararası ilişkiler açısından hayli tartışmalı kabul edilen bu fikrin ekonomik perspektifine baktığımızda çok sağlıklı veriler ile karşılaşmıyoruz.

Türkiye`nin riskli bir noktaya geldiği savunulan özel şirket borçlarının neredeyse tamamı Avrupa ülkeleri ile ABD`deki şirketlere yapılmış. Hazine`nin Mayıs ayı verilerine göre özel sektörün 222.8 milyar USD uzun vadeli, 19.7 milyar USD kısa vadeli olmak üzere toplam 242.5 milyar borcu var. Bu borcun 111 milyar doları ise AB ülkelerinedir. 20 milyar dolar ABD`ye, 43 milyar dolar ise Asya ülkelerine borcumuz bulunuyor. Kayıtlarda Rusya`ya 1,5, Çin`e ise 4,5 milyar dolar şirket borcu yer alıyor. İlginç bir rakam da özel sektörümüzün 4,5 milyar dolar kadar Cayman Adalarındaki şirketlere borçlu gözükmesi;

Borç rakamlarına baktığımızda Türkiye`nin en fazla ekonomik ilişkisinin Avrupa ülkeleri ile olduğu net bir şekilde anlaşılıyor. Zaten Türkiye`ye borç veren bankalar sıralamasında da açık ara Avrupalı bankaları görüyoruz. Nedense tüm girişimlere rağmen Rusya ve Çin ile ne ticari anlamda ne de borç ilişkisi anlamında ciddi bir mesafe alamamışız.

Rakamları incelemeyi sürdürdüğümüzde en dikkate değer göstergenin ihracat-ithalat dengesi olduğu açıktır. Bu tabloda da AB ülkelerine dönük büyük bir fark ile karşılaşıyoruz. Türkiye`nin ihracatının ithalatını karşılama oranları:

 

Avrupa Birliği: % 89,6

BRICS İşbirliği: % 13,8

Şanghay İşbirliği: % 9

ABD: %51,8

Toplam: % 66

Ü lkemizin yönünün ekonomik anlamda Avrupa olduğunu net bir şekilde ispatlayan bu rakamlar Rusya ve Çin arayışlarının daha uzun süre rasyonel olmadığını anlamamıza yetiyor. Her iki ülkeyle de dış ticaretin Türkiye aleyhine çok dengesiz seyretmesi ekonomi bürokrasisinin eksen değişikliğini daha uzun süre gündemine alamayacağını gösteriyor.

`height=

Basın özgürlüğü tehlikede!..

Medyayla ilişkilerini daha çok sabah uyandıktan sonra Tweet atmakla sınırlandıran ABD Başkanı Trumpn, gazete ve televizyonlarla ilişkisi bir türlü normalleşmiyor. Adaylığından bu yana medyayla kavga etmeyi tercih eden Trump, basın toplantılarında gazetecilerle tartışmaktan da kaçınmamıştı.

ABD`nin hiç de alışık olmadığı Beyaz Saray-medya ilişkilerinde artık kılıçlar iyiden iyiye çekildi. Trumpn en sevdiği medya kuruluşu FOX dışında pek çok gazete ve TV her fırsatta Başkan ile hesap görme peşinde. Ü lkenin en köklü haber kanalı CNN, Trump muhalifliği dolayısıyla Türkiye`ye sempati duyan bir medya organına dönüştü.

Siyaset ile gazetecilik ilişkisinin en sorunlu olduğu dönemde gazetelerden bir hamle daha geldi. Ü lkenin köklü gazetelerinden Boston Globe`un öncülüğünde yaklaşık 200 gazete, Trump`a karşı basın özgürlüğünü savunma çağrısı yapıyor. Okuyucularından özgür medyaya düşmanlık eden Trump`a karşı kendilerini savunmalarını isteyen gazeteler bu amaçla ortak başyazılar kaleme aldı.

Çok uzun yıllardır ABD`nin alışık olmadığı bu ortak basın eylemine karşı Trumpn nasıl bir adım atacağı ise meçhul. Son günlerde Türkiye`yi hedef alan Trumpn yine ilk fırsatta Twitter`den gazetecilere yanıt vereceğini ve tartışmayı daha da sertleştireceğini tahmin ediyorum.

`height=

GÜ ZEL

Deniz Müzesi`nde klasiği dinlemek

 

İstanbul`un en kolay ulaşılabilir müzesi hangisi deseniz ilk sırada Deniz Müzesi`ni söylerim. Beşiktaş İskelesinin hemen yanındaki müze, kapatılan Başbakanlık Ofisiyle de komşuluk ediyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı bu kıymetli müzenin yerini daha da anlamlı kılan şey ise büyük Türk denizci Barbaros Hayrettin Paşa`nın türbesine bakıyor olması. Fırsattan istifade hem Barbaros`un türbesini ziyaret edip Fatiha okuyabilir hem de Türk denizcilik tarihine doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

Yakın zamanlarda ek binayla genişletilen ve muhteşem bir müzeye dönüştürülen Deniz Müzesini ziyaret için bahaneniz kalmadı. Çünkü 28 Eylül tarihinde müzeye giderseniz müzisyen Tuluyhan Uğurlu`nun konserini de izleme imkanı bulabilirsiniz. Hep anlamlı mekanlarda tarihle iç içe konserler vermeyi tercih eden sevgili arkadaşım Tuluyhan Uğurlu, bildiğim kadarıyla Deniz Müzesinde ilk kez piyanosunun başına geçiyor. Piyanosunu Kapalıçarşı`dan Sirkeci Tren Garına, Nemrut Dağından Hocapaşa Hamamına kadar konsere değer katan mekanları tercih eden Tuluyhann müziğini dinlerken Osmanlı Kalyonlarını izleyip Akdeniz`in Türk gölü olduğu asırları hayale dalabilirsiniz

Konser: 28 Eylül Cuma - Beşiktaş Deniz Müzesi

`height=

ÇİRKİN

Betona gömülen mezar taşları

Son yıllarda mezarlıklara yönelik başlatılan iyileştirme çalışmaları demek ki yeterli olmamış. Çünkü şehrin en büyük ve en tarihi mezarlıklardan biri olan Karacaahmet`te karşılaşılan manzara bir hayli üzücü. Halen defin işlemlerinin devam ettiği mezarlığın bazı bölümleri yüzlerce yıllık tarihe sahip mezarlar ile dolu.

İşte bu mezarların artık her biri anıt eser hüviyeti kazanmış mezar taşları yeterli ilgi ve korumadan mahrum kalıyor. Mezarlıkta yeni yollar açılırken tarihi mezarlara hoyrat davranıldığı anlaşılıyor. Çünkü çok sayıda tarihi mezar taşı, açılan yolların ortasında betona gömülmüş durumda.

Mezarlık yöneticileri, insanların kolayca yürüyebilmesini sağlamaya çalışırken mezar taşlarının betona gömülmesinden pek de rahatsızlık duymamışlar. Umalım ki, bu yanlışlık kısa süre içerisinde giderilsin ve tarihi mezar taşları yeniden toprak üstüne çıkabilsin.

`src=

Takip Önerisi: teyit.org

Sosyal medya yalanları, İnternet`te dolaşan yanlış bilgiler o kadar arttı ki, sonunda bu bilgi ve paylaşımların doğru olup olmadığını araştıran siteler kurulmaya başlandı. Bu siteler arasında işini en disiplinli şekilde yapan hiç kuşkusuz Teyit.org neredeyse her spekülatif bilgi için başvurduğumuz kaynaklardan biri oldu. İnternet kullanıcıları şüpheli buldukları bilgiyi ya bu site ile paylaşıyorlar ya da bu sitede bilginin doğrulanıp doğrulanmadığına bakıyorlar.

Özellikle görsel paylaşımlarla ilgili çok çarpıcı gerçekleri gün yüzüne çıkardan sitenin son düzeltmesi ise yükselen ABD karşıtlığının bir yansıması olarak Coca Cola ile ilgiliydi. Fotoğrafını da göreceğiniz görselde Coca Cola`nın 1936 Berlin Olimpiyatlarında bir afişle Hitler`e destek çıktığı savunuluyor. On binlerce kez paylaşılan ve bir o kadar kişi tarafından da beğenilen görseller oysa ki, çok değil 15 yıl önceki bir sergiye aitti ve Nazi işkencelerine dikkat çekmek için hazırlanmıştı.

İşte teyit.org`un açıklaması 'Görselde yer alan afişin bahsi geçen firma tarafından hazırlanmış bir reklam afişi olduğu iddiası doğru değil. Görsel, Coca-Cola`nın Nazi Almanya`sı döneminde izlediği iddia edilen politikalara dikkat çekmek için hazırlanmış bir sergiden. Mark Thomas ve Tracey Sanders-Wood tarafından hazırlanan 'Coca Cola`s Nazi Adverts' isimli sergi ilk kez Mayıs 2004`te Londra`da Nancy Victor Galerisi`nde ziyaretçileriyle buluşuyor.'

Siz, siz olun her gördüğünüz bilgi ve görsele inanmayın. Hatta mümkünse teyit.org ile iletişime geçin ve doğrulatmaya çalışın. Bu arada Osman Bülent Manavn önerisini de buradan seslendireyim 'Acaba bilgileri doğrulama hizmeti gibi, her gün farklı açıklama yapan, söylediği bir şeyi bir süre sonra yalanlayan siyasiler, gazeteciler ve ünlüler için de bir hizmet sunulamaz mı?'  Umarım teyit.org yakın zamanda böyle bir fikri takip uygulamasını da başlatır da, bazıları için utanma duygusu gelişir.