Son birkaç gündür bir çoğumuz yapay zeka insansı robot Sophia’yı konuşuyoruz. Halihazırda bir ülkenin vatandaşı olarak kabul edilmiş olsa bile canlı varlık olmayan bir unsurun ismi değil, olsa olsa bir marka ve modeli olur. Çünkü aynı şirket için üretilen diğer robotların şekil haricinde yazılımsal olarak bir farkı olmayacağı için cep telefonumuzdan ya da bilgisayarımızdan tek farkı insana benzetilmiş olmasıdır.
Robotun yazılımını programlayanlar her şeyden önce bu işin ticari beklentisinde olduğu için popülist bir yaklaşım eklemeyi ihmal etmemişler. Özellikle insansız savaş araçlarında ve bir takım başka cihazlarda da yapay zeka kullanımına ufak ufak alıştırılmış olan kitleler, cep telefonlarında bulunan onlarca yapay zeka uygulaması ile artık nelerin başarılabildiğine az çok aşina olmuş durumdalar. Bunu fırsat olarak değerlendiren yazılım ve üretim şirketlerinin geliştiricileri de bu gerçeği es geçmemiş olacak ki bir ülkenin siyasi ve sosyolojik yapısını bir günde etkileyebilecek bir dokunuşta bulunabilmişlerdir.
Artık sosyal medyada, sokakta, dost sohbetlerinde ve toplu taşımada birçok insan insansı robot Sophia’nın sözlerini tartışıyor. Henüz yayımlanacağı programın yalnızca tanıtımlarında geçen birkaç söz bile kitleleri harekete geçirmeye yetmiş gibi görünüyor. Arap Baharı ve Gezi olayları gibi bazı toplumsal kalkışmaların temeline indiğimizde bağlantıların sosyal medya üzerinden sağlandığını ve bu yönden birçok tehlikeyi içinde barındırdığını da yaşayıp görmüştük. Şimdi benzer bir tehlike olarak karşımızda duran yapay zeka teknolojisinin doğru kullanılmadığında insanlığı topyekun olarak ne gibi sorunlarla karşı karşıya bırakabileceğine odaklanmakta fayda var gibi görünüyor.
Yapay zeka, günümüzde pek çok alanda kullanılmaktadır ve bu kullanımın toplumsal etkileri kaçınılmazdır. Yapay zeka sistemleri, insanların davranışlarını analiz edebilir, tercihlerini tahmin edebilir ve bu verileri kullanarak çeşitli sonuçlar üretebilir. Bu da potansiyel olarak toplumu etkileme gücüne sahip bir araç anlamına gelir.
Toplum mühendisliği, bir toplumun davranışlarını, tutumlarını ve tercihlerini değiştirmeyi amaçlayan bir çabadır. Yapay zeka bu bağlamda, insanların tutumlarını ve davranışlarını şekillendirmek için kullanılabilir. İşte bu noktada, yapay zekanın etik ve sosyal sorumluluk boyutları önem kazanır.
Örnek olarak, sosyal medya platformları, yapay zeka algoritmalarını kullanarak kullanıcıların içeriklere erişimini ve gördükleri içerikleri belirler. Bu, kullanıcıların belirli türde içeriklere daha fazla maruz kalmalarına ve böylece görüşlerinin şekillenmesine neden olabilir. Bu tür bir etki, toplumsal mühendislik çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkabilir.
Bir başka örnek, seçim kampanyalarında yapay zekanın kullanılması olabilir. Yapay zeka algoritmaları, seçmenlerin tercihlerini analiz edebilir ve adayların mesajlarını buna göre uyarlayabilir. Bu da seçmen davranışlarını etkileyerek seçim sonuçlarını değiştirebilir.
Yapay zekanın toplum mühendisliği açısından etik ve sosyal sorumluluğu tartışmalı bir konudur. Geliştiricilerin ve kullanıcıların bu teknolojiyi nasıl kullandığı büyük ölçüde önemlidir. Etik rehberlik, şeffaflık ve kullanıcı gizliliği gibi konular üzerinde durulmalıdır.
Sonuç olarak, yapay zeka teknolojisinin toplum mühendisliği yapma çabalarıyla nasıl ilişkilendirildiği, teknolojinin etik kullanımı ve toplumun ihtiyaçları gözetilerek ele alınması gereken bir konudur. Bu tür çabalar, teknolojinin toplumsal etkilerini değerlendiren ve yönlendiren uzun vadeli planlamayı gerektirir. Öncelikle oluşabilecek tehlikeleri henüz kuluçka halindeyken bertaraf edip ondan sonra bu teknolojiye sahip olmak insanlığın faydasına olacaktır.