`height=

Bir önceki yazımızda anlatmıştık:

Dünyadaki her maddenin bir enerjisi vardır.

Canlı olan bitkinin de hayvanın da insanın da enerjisi vardır.

Bu enerjinin aurasını bilim adamları Kirlean fotoğrafıyla göstermeyi başardı;

Bugün canlıdaki bu enerji-frekans konusunu birkaçörnekle açıklamaya çalışalım.

Evrende her şey birbirine bağlı ve bir denge üzerinde yaratılmıştır. Yine âlemde her şey değişim dönüşüm üzerine kurgulanmıştır.

İnsan da bu âlemden bir parçadır.

 lem yani evren, uzay makrokozmos insan ise mikrokozmosdur.

Yani âlemdeki her hadise, fiziksel olaylar, tepkimeler, reaksiyonlar, enerji ve frekans akımları vs. insanda da meydana gelir.

Günlük güneşlik bir gün ile fırtınalı bir gün arasında fiziksel olarak çok büyük farklılıklar görülmekle birlikte esasen gökyüzünde küçücük atomik bir iyonizasyon havayı günlük güneşlik veya fırtınalı yapabiliyor.

Aynı şekilde mikrokozmos olan insanda da bazı hormonlar mutluluğu ve neşeyi sağlarken bazı hormonlar da öfke ve stresi arttırır.

Öyleyse insan, doğduktan öldüğü ana kadar bu evrensel biyolojik kurallara göre hayatını sürdürmek üzere kurgulanmış canlı bir varlıktır.

Güneşe ısı ve ışık kaynağı dediğimiz gibi hayatiyetimizin de yegâne kaynağı olduğunu bilimsel olarak biliyoruz.

Güneşin yaydığı ve bilim insanlarınca kategorize edilen ısı ve ışık kaynakları, vitamin, protein enerji vs. olarak dünyadaki bütün canlılara 'hayat' vermektedir;

Ve yeryüzündeki bütün canlılar da yaratılışına göre mizacına göre bu enerji kaynaklarından yararlanmakta ve her biri yaratılışına göre kendi hayatını sürdürmeye devam etmektedir. İnsanın bitkinin ve hayvanın organizmaları mizaçlara göre değişkenlik göstermektedir. Makrokozmosda var olan total enerji de bu frekanslara ve mizaçkodlamalarına göre her organizmaya farklı etki etmekte, şifa ve enerji vermektedir.

Normalde havada ve toprakta protein, karbonhidrat, yağ, mineraller, iyonlar ve gazlar bulunmaktadır. Bunun canlılara ulaşım şekli fiziksel kurallara bağlanmıştır bitki havadan fotosentez yoluyla, topraktan da kökleri ile gerekli ihtiyacını karşılar ve meyvesini verir. Bu meyveyle de insan ve hayvanat beslenir. Bu anlamda tüm canlıların yediği ve içtiği her şey bir enerji frekansıdır. Yani enerjidir. Yüce yaratan bu frekansın organizmalara girebilmesini de kimyasal ve fiziksel hadiselere bağlamıştır. Yani havadaki ve topraktaki o enerji-frekans-rezonans yarattığı fiziksel kanun ile gıdaya geçecek, canlı da o gıda ile beslenerek o frekansı bünyesine alarak hayatını devam ettirecek.

`height=

Kural budur...

Yani burada gıdaların 'canlı' olması esastır. Zaten doğal ve sağlıklı gıdadan amaçbudur. Doğal yoldan fiziksel kanunla yaşamsal frekansın gıdanın içine girmiş olması lazımdır. İşlenmiş, ambalajlı gıdalara 'ölü gıda' 'ölü besinler' denilmesinin sebebi budur.

İşte bu yüzden ambalajlanmış, işlenmiş ve katkı maddeli gıdalardan uzak durulmalıdır. Sağlıklı kalmak için doğal gıda tüketilmelidir. İşin özü budur. Doğal gıdanın kâinattaki frekansı enerjisi bozulmamıştır ve canlıdır. Alınan her bünyede karşılığı vardır. Koordinatları uyum sağlar ve her organizmaya yaratılıştaki mizacı neyse o alanda hayat ve canlılığı verir.

`height=

Basit bir örnek

Bir basit örnekten yola çıkalım;

Bir fasulye bitkisini ele alalım; Fasulye bitkisinin kenarlarına uzunca tahta çıtalar dikilir; Fasulye bitkisi de zaman içinde o çıtaya sarılarak büyür yukarı doğru;

Fasulyenin gözü var mıdır? Aklı var mıdır? Elinde detektör vb. var mıdır?

Peki, o sırığa sarılarak büyümesini nasıl bilmekte ve uygulamaktadır?

Bu sarılmayı hayal edersek o fasulye bitkisinin tomurcuk filizi, etrafa yaydığı radyo frekansı türü dalgalarla o çıtanın varlığını algılar ve başka yöne değil de o çıtaya sarılacak şekilde kendini koordine eder;

Onun mizacında yaratılış kodlarında bu vardır.

Biraz farklı örnek olarak da güneşten aynı enerjiyi ısı ve ışığı aldığı halde elma kızardıkça tatlılaşırken biber kızardıkça acılaşır; Her ikisinin de enerji kaynağı aynı olmasına rağmen mizaçve genetik kodları farklıdır.

Allahü teâlâ, havada oksijeni karbondioksiti azotu vb. yaratmıştır; Ama toprakta bulunan gıdaların aynı havaya ve suya güneşe maruz kaldığı halde bir kısmı patates olmakta bir kısmı karpuz olmakta bir kısmı portakal vb. olmaktadır;

Yani aslında güneşten alınan ve havada yayılarak suya verilen şifay-ı rahmet, yeryüzünde var edilen nebatatın ve hayvanatın, elbette ki eşref-i mahlû kat olan (yani yaratılmışların en şereflisi olan) insanâtın bu kozmos yapıdan, mizacına uygun olarak beslenerek hayatının devamını sağlamaktadır.

İnsanın vücudunda da adına 'çhi', 'ruh' 'biyoenerji' vs... hayat enerjisi dediğimiz bir enerji devridaimi vardır. Bu enerji hatları da insanın hayatiyet frekanslarıdır.

Ve insana yaratılışta yeryüzünden gıdasını, gökyüzünden nefesini (havasını) alarak yaşaması kodlanmıştır.

Suda da oksijen vardır ama balıkların alabileceği şekildedir.

İnsan sudaki oksijeni alamaz ve boğulur. Allahü teâlâ`nın sonsuz kudretiyle hem havada hem suda yaşayabilen canlılar da hikmet ve ibret kategorisindedir;

Tedavi bozulan frekansların düzelmesi

Allahü teâlâ dünyada hayatiyeti sağlamak üzere havada her şeyi yaratmış.

Oksijeni yaratmış, karbondioksiti, ozonu, karbonu vb. yaratmış, Suyu yaratmış; Toprağı yaratmış; Ateşi yaratmış; Ve canlıları bu ortak hayat kaynağından kendi fıtratlarına göre yararlanmalarını da sağlamış;

Bu anlamda havadaki karbondan ben de insan olarak yararlanabilir miyim? Hayır benim fıtratım sindirim sistemiyle beslenme üzerinedir;

Birisi çıkıp da 'Ben sana bir şeyin enerjisini veriyorum bunu yemene gerek yok' diyemez.

Bu fıtrata uygun değildir, özellikle homeopati ile uğraşanların bu hassasiyete dikkat etmeleri gerekmektedir.

Konumuz insan sağlığı ve 'chi' hayat enerjisi olduğuna göre; Biz hastaya akupunktur tedavisi uygularken hastadaki bozulan frekansın üzerinde akort veya güncelleme sağlamış oluyoruz;

Havadaki hayatiyet maddesi adı her ne ise; Ona çhi mi dersiniz, ilahi şifay-ı rahmet mi dersiniz; Ne dersen deyiniz...

Akupunktur yapıldığında vücudun bu anlamdaki frekansların düzenlenmesi ve primavasküler sistem yoluyla bu enerjinin vücuda girişini sağlamış oluyorsunuz;

Böylece hastanın tedavi öncesi, vücut meridyenindeki enerji akışında aksamalar vb. olurken tedavi sonrası bu aksamalar düzelmeye başlıyor. Hastanın iyileşmesi rahatlaması vb. bu şekilde sağlanmış oluyor;

Neden akupunktur yapıldığında enerji meridyenleri düzeliyor? Çünkü bozulmuş frekansların titreşim rezonansı ayarlanmış oluyor; Bozulmuş frekans noktalarına, evrendeki hayatiyet enerjisinin vücuda etki edebileceği şekilde ayarını koordine ediyorsun.

Nasıl ki kapalı puslu havalarda vücuda gam kasvet gelir. Çünkü o anda vücut bu enerjileri alamaz; Ama günlük güneşlik havada o madde(ruh-chi-enerji) girer insan huzurlu ve mutlu olur;

Akupunktur tedavisi, bozulmuş bünyesel frekansı (hastalığı) düzenleyerek, evrendeki o MADDE nin vücuda tekrar girişini uyumlu hale getirmekten ibarettir.