`height=

Bazen uzun uzun yazmaya ya da uzun uzun konuşmaya gerek yoktur.

Bazı meseleler oldukça aşikardır. Bir kaçcümle ile olay bütün detayı ile anlaşılır. 

Samimiyet bunlardan biridir bana göre.

Günümüzde bu konuda tam bir kargaşa yaşanıyor. Kim samimi kim değil kim rol icabı samimiyet gösterisinde bulunuyor, kim gerçekten samimi davranıyor, anlamış değilim. Nöro pazarlama teknikleri sayesinde bütün satıcılar samimiyet gösteriyorlar. Tek amaçları var, sizi manipüle ederek ellerindeki ürünü satmak. Kapitalizm öyle acımasız ki insana dair kullanmayacağı bir değer ve duygu yoktur. Yeter ki amacına hizmet etsin. 

Tükettiğimiz kadar kıymetli olduğumuz bir dünyada neyin samimiyetini arayacağız? 

Kim  dost, kim müşteri, kim satıcı, kim alıcı belli değil. Herkes bir şeyler satma derdinde. Bir meta, bir ürün ya da bir fikir, elinde ne varsa onu satmanın yollarını arıyor herkes. Olmadı, kendi yaptıklarımızı, kendi düşüncelerimizi, kendi fotoğraflarımızı reklam ediyoruz.

Sizce vicdanının sesini dinleyen bir doktor, bir hakim, bir öğretmen, bir satış elemanı ya da bir siyasetçi  kaldı mı çevrenizde?

Sosyal medyada harika paylaşımlar yapan insanlar gerçekten harika mı?

Her anlatılan hikaye doğru mu? 

Her fotoğraf gerçek mi?

Ya da herkes sadece en mükemmel anlarını mı paylaşıyor.

Kurmaca ve aldatmacalarla dolu bir çağda yaşıyoruz. Kimse gerçek değil, kimse doğal değil. Olduğu gibi görünen, otantik insan kaldı mı etrafınızda?  

Herkes yapay, herkes sanal gibi duruyor. Bir üstünlük savaşı, bir beğenilme mücadelesi var her yerde.

Liderlik, diksiyon, güzel ve etkili konuşma, etkili yazarlık, kişisel bakım, kozmetik, güzellik, estetik, motivasyon, meditasyon, yoga, özgürlük, sağlıklı beslenme, doğal yaşam, diyet, vegan gibi kavramlar etrafında dev birer ekonomi oluşmuş durumda.

O yüzden hepimiz bir şekilde müşteri oluyoruz. Satın aldığımız her ürün, katıldığımız her kurs ya da eğitim birilerinin kesesini dolduruyor. Yaptığımız, aldığımız her şey gerçekte ihtiyacımız olan bir şey mi? Yoksa ihtiyaçhissettirilen bir şey mi? 

Her alanda acımasız bir rekabetin olduğu ve başarının bu denli kutsandığı bir dünyada, samimiyet ne kadar mümkün olur sizce. Bırakınız samimiyeti, nezaketin bile zayıflık olarak görüldüğü günlerde yaşıyoruz. 

'Başarılı bir adam olmaya değil, değerli bir adam olmaya çalışın. Hayattan verdiğinden fazlasını alan günümüzde başarılı kabul edilir. Ama değerli bir adam aldığından fazlasını verir.' der, Einstein.

Böyle bir hayatta kafamızın karışması çok normal değil mi? Birbirine girmiş onca kişiliği yaşamaya çalışmak oldukça zor olsa gerek. Bir yanımız samimi, içten, doğal davranmak isterken, bir yanımız da oldukça güçlü, özgüvenli, karizmatik, çekici, etkili görünmek istiyor. Parayla her şeyi elde edebileceğini düşünen insan, samimiyeti de satın almak istiyor.  Çünkü her yerde en çok aranan kavram, aranan değer samimiyet;

Samimiyet olduğu için bazı diziler çok izleniyor. Samimiyet olduğu için bazı kitaplar çok okunuyor. Samimiyet olduğu için  eski türküler, eski şarkılar çok dinleniyor.

Samimi olduğu için bazı öğretmenler çok seviliyor. Samimi olduğu için bazı yazarlar çok okunuyor. Samimi olduğu için bazı sanatçılar çok değer görüyor.

Aradığımız şey samimiyetmiş meğer.

Peki, samimiyet arıyoruz, ama samimi davranıyor muyuz?

En azından kendimize karşı samimi davranarak  iyi bir başlangıçyapabiliriz.

`height=

İnanın, içimiz çok iyi biliyor samimiyeti.