746`ıncı vuslat yılında Hazret-i Mevlana`yı hayır ve rahmetle yâd ediyorum. Makamı âlî ,
mekânı Firdevs, Şeb-i Arû s`u kutlu olsun.
Gazetemizin sorumlu yazı işleri müdürü Şehri Durlanık Hanımefendi arayıp yazı isteyince
neler yazabiliriz?` mülahazasıyla ofisimin duvarlarını tezyin eden levhalar arasından iki
ta`lik yazıya gözüm ilişti. Biri, Hattat Mesut Dikel`in kamış kaleminden neş`et eden celî
ta`lik Ya Hazret-i Mevlânâ; Diğeri, Kemal Batanay merhumun ketebe koyduğu yine celî
ta`lik bir istif: Yâ Hazret-i Sultân`ül-Ulemâ;

`height=

Malum olduğu üzere Sultan`ül-Ulemâ Hz. Mevlânâ`nın muhterem babalarının, Bahaeddin
Veled Hazretleri`nin, Efendimizden (sav) tasdikli unvanı, künyesi; Kemal Batanay
merhuma rahmeti vesile kılarak yazısının hikâyesine önümüzdeki günlerde değineceğimizi
belirtelim;
Bugün, 17 Aralık 2019. Şeb-i Arû s`un 746`ıncı yıldönümü. 746`ıncı vuslat yılında Hazret-i
Mevlana`yı hayır ve rahmetle yâd ediyorum. Makamı âlî , mekânı Firdevs, Şeb-i Arû s`u
kutlu olsun.
Sırr-u ruhtur bul Mevlana
Mesnevi`den aşkı ara
Savm-ı selat hür Mustafa
Ceset zordur, ruhta sefa
Böyle diyor, Yücelerden Kafile kitabının şairi Yener Sonuşen. Sır tabii ki önemli.
Muhakkak ki sır marifet kapısının anahtarı. O sırrı arayanlara ve dahi bulabilenlere ne
mutlu. Ve yine ne mutlu o sırra vâkıf olup bellerine bağladıkları zünnar kuşaklarını
kesenlere!
El-Hâc Sultanü`l-Â şıkî n Mazhâr-ı Esrâr-ı Celî Hazret-i Pî r Mevlana Celaleddin-i Rumi
Hazretleri 746 yıl önce ebediyet âlemine sırlanmış.
Hakk erenlerine unvan halktan gelir
Hakk erenlerine unvan halktan gelir, halktan ve hakikatten... Ol hakikatle
kendisine Kutbü`l-Arşil-Hilâfe ve Şems`üs-Semâir-Rif`a denilmiş ve şu sıfat dahi isminin
önüne eklenmiş: Kıbletü`l-Â rifî n ve Kıdvetü`t-Tâlibî n.
Mürşid-i kâmil ilhama mazhar olur, yazdıkları ve söyledikleri böylelikle biiznillah
muhatabına tesir eder; Dünya nöbetini tamamlayıp ahret yurduna bir Şehbal kuşunun

kanadının üzerinde vasıl olduklarında ise geriye faydalı eserler, zâkir talebeler, salih
evlatlar bırakır, amel defterleri açık kalır... Divan-ı Hazret-i Mevlana`yı ve Mesnevi-i Şerif`i
son cümleye ekleyerek hasbıhalimize Divan`ın730`uncu beytiyle devam edelim:
'Ey bekçi, kapıya otur, ağzından ciğer kokusu gelen ateş gönüllü âşıktan başkasını sokma
meclisimize. Bu çeşit âşıktan başkasından el istersen tutar, sana ayak verir, ayak istersen
baş ödünçbel istersen de bel yerine balta verir sana.'
El-an, Hz. Mevlana`nın beyitleri dilden dile aktarılmaya devam ediyor. Belh`ten Konya`ya,
Semerkand`a ve oradan Medine-i Tahire`ye kadar uzanan engin elfaz okyanusundan seçip
aldığı kelimeler, halkının gönül dertlerine biiznillah deva oluyor.
İfrat gibi tefrit de hoş görülen bir hâl olmasa gerek. Netice itibarıyla tefrit ifrattan neş`et
ediyor, bir mevzuda birileri çok ileriye gidince sair birileri de o mevzuun sınırlarını iyice
daraltıyor, yahut birileri, olup bitene kayıtsız kalınca ortada sınır falan kalmıyor, Mevlana
istismarında olduğu gibi;
Son yıllarda hemen herkes Mevlana aşığı oldu. Hz. Mevlana`nın hakiki misyonu bir tarafa
bırakılıp mücerret hoşgörüsünden yola çıkılarak görsel/sembol bir isim haline getirildi,
beyitler şarkı sözlerine, semazenler merasim bezirgânlarına, ihtifaller turistik bir keyfiyete
büründürüldü. Hâsılı, Mevlana ticari bir adım öte sınaî bir mülkiyete, Mehmet Nafi
Artemel`in bu meyandaki ifadesiyle 'Beleş Holding'e dönüştürüldü!
Hz. Mevlana`ya Mevlana`dan öte anlamlar yüklendi. Bazen Ehl-i Sünnet dışı, bazen İslâm
dışı türlü türlü görüşler, kendi fikirlerinin haklılığını ortaya koyabilmek için Hazret-i Pî r`i
kendilerine kalkan yaptı; Bidat ehli, düşüncelerinin Mevlana`nın hayat felsefesiyle ne
kadar örtüştüğü üzerine piyesler oynadı, romanlar yazdı!
İnşallah Hazret-i Mevlana`yı hümanistlerin, Oryantalistlerin ve Beleş Holding`in
kuşatmasından kurtarabiliriz.
Mezkû r güruh, arz ettiğimiz minval üzere Hz. Mevlana`yı kendi saflarında göstermeye
çalışıyor yıllardır. Aksiyonu, insanların ve canlıların biyolojik yapılarına dayanan maddi bir
hümanist sevgi ve pür dostluğa indirgenerek, aşkının ve sevgisinin temeli olan Şeriat-ı
Garra-i Muhammediyye göz ardı ediliyor.
Şüphesiz Mevlana`da sevgi Allah sevgisidir. Mevlana`nın aşk dünyası muhabbetullah
üzerine bina edilmiştir. Mevlana insanları sever... Bendelerine de birbirlerini sevmesini
tavsiye eder, dargınların barıştırılmasını arzular, herkesin birbiriyle (fî sebilillah) ahbap
olmasını diler, hiçbir kulun, varlığın hakir görülmemesini ister;
Çünkü gönül evinde yangın vardır Hazret-i Mevlana`nın ve her saniye kalbi Hakk`ı
zikretmekte dili topyekû n insanlığı İslâm`a kurtuluşa davet etmektedir.
(; )
Yine gel, yine gel, yine gel;
İster kâfir ol, ister putperest, ister Mecusi
İster bin kere tövbe etmiş ol
İster bin kere bozmuş ol tövbeni
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir
Her nasılsan öyle gel;

(; )
Mevlana`nın 'gel' çağrıları mutlak manada olmayıp hususi bir madde ile mukayyettir. Bu
hususi madde, divana gelenlerin tövbe edip zikir meclislerinde nefislerini terbiye etmeleri
ve ardından bellerindeki zünnar kuşağı illetinden kurtulup duru bir şekilde cemiyetin
içerisindeki yerlerini almalarıyla ilintilidir.

Mevlana`nın 'gel' çağrılarını yanlışlarıyla gelip tekrar yanlışlarıyla gitmek olarak
değerlendirmek mahza bedbahtlık olsa gerektir.
Ve yine, Mevlana`nın 'haydi gel' çağrıları ümit fakirlerinedir çağrıların kaynağı 'La
taknatu min rahmetillah(i)/Allah`ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz' ayet-i celilesidir.
Bu çağrılar, günümüzde de devam etmekte eserleri, özellikle Mesnevi`si Allah`ın
inayetiyle hasta gönüllere şifa tanecikleri taşımaktadır:
'Geçene hasret çekip acımak hatadır. Giden geri gelmez. Artık onu anmak
faydasızdır. Azizim! Vakit nakdindir, bunu koru. Vakit geçti gitti mi artık sen de ondan
vazgeç. Sakın geri kalan ömrünü ziyan etme. Bu sözü can kulağına küpe yap.' (Mesnevi
4. Cilt, 2244)
Mevlana Hazretleri ehl-i kitab`ı, putperesti, Mecusi`yi, günahkârları dergâhına davet
etmektedir, dergâhına İslâm`a, tasavvufa;
Allah, hidayeti isteyip hidayeti dileyenlere hidayeti delaleti dileyip delaleti isteyenlere
delaleti yaratır. Netice itibarıyla Mevlana bir müceddiddir davetçidir. Müceddidin vazifesi
anlatmak, davet etmek, anlattığını ve yaşadığını kendi nefsinde yaşamaktır, bundan öte
bir şey değildir...
O, her daim ardına kadar açık bulunan kapısına gelenleri Din-i Mübî n-i İslâm hakikatine
davet eder, onlara Allah sevgisini aktarma gayretinde bulunur ayet-i kerimeleri tefsir
eder, hadis-i şerifleri okur, dertlere deva beyitlerini kıraat ederek ibretli kıssalar anlatır.
Hz. Mevlana`nın daveti, bazılarının iddia ettiği gibi mücerret hoşgörüye, evrensel
kardeşliğe ve ne idüğü belli olmayan bir uzlaşma kültür ve mozaiğine değildir.
Mevlana, dergâhına gelenlere insan-ı kâmil olmanın sırlarını öğretmekte, boş gelenleri
-alma istidatlarına göre- Allah`ın lütuf ve ikramının bir eseri olarak dolu göndermektedir.
Mevlana, kendisinden sonra isminin etrafında parıltılı yalancı ışık haleleri oluşturacak
duygu simsarlarının türeyeceğini bilir gibi, bir rubaisinde onlara şöyle seslenmektedir:
'Ben sağ olduğum müddetçe Kur`an`ın kölesiyim
Ben, Muhammed Aleyhisselâm`ın yolunun tozuyum
Kim ki benden bahsettiğinde bunları söylemezse
Ben o kişiden de yılmışım o sözden de yılmışım.'
Mevlana`yı anlamadan/anlamak istemeden onun mukaddes ağırlığından yararlanmak
isteyenler ulvî fikriyatını yanlış mecralarda aramakta ve tanıtmaktadır. Bu mecralarda
yıllar yılı 'biraderlik şarkıları' söylendi, müzikaller düzenlendi, sahne sanatlarına 'Mevlana
dansı' repertuvarlara 'Mevlana`nın çağrısı balesi' eklendi!
Mevlana`nın gönül pınarını besleyen nurdan ve kalbindeki aşk ateşinden bî nasib olanlar,
beraber ve solo şarkılarla, senfoni orkestralarıyla Mevlana`yı anma toplantıları tertip
etti/ediyor.
Vah ki ne vah!

`height=

Önce, 'Edeb ya hu' sonra, 'Ya Hazret-i Mevlana' diyerek Hezarfen Mesut
Dikel Ü stadımızın kaleminden neşet eden celi talik yazı güzeline alıcı bir gözle bakalım;
Mevlana`nın 'mim'inin gözünden içeri girerek 13`üncü asra revân olduktan sonra Hz.
Pî r`in pak ervahına Fatihalar okuyup Şeyh Galib`e kulak verelim:
Ey kâşif-i esrâr-ı Hüdâ Mevlânâ
Sultân-ı fenâ Şah-ı bekâ Mevlânâ
Aşk etmededir Hazretine böyle hitâb
Mevlâ-yı zümre-i evliyâ Mevlânâ