Milât öncesi yüzyıllarda yaşamış büyük şahsiyetler hiçde az sayıda değildir. Büyük hükümdarların büyük devlet adamı başvezirleri vardır. Hükümdar vasat, başvezir büyük dönemler vardır. Hükümdar çocuk yaştadır, o ülkenin mutlaka ama mutlaka dirayetli, derin düşünceleri olan, ufku geniş, hikmet sahibi bir başveziri olması, bulmak mümkün olmuyorsa yetiştirilmesi hayatî önemdedir.

Hz. Davut`u yahudilik bir peygamber olarak görmezdi. Kraldı onların gözünde. Bugün de öyledir. Oğlu Hz. Süleyman da bir peygamber idi, onu da bir kral olarak anmışlardır ve kral görmekte de devam etmektedirler. Oynanmış Tevrat sadece bir kral olarak haber vermektedir onu. Başveziri ise Asâf adında biriydi. Tarihte onun kadar hayat ve hatırası, kendi zamanından sonraki kuşakları tesir altında bırakmış başka bir vezir göstermek pek öyle kolay değildir. İslâm edebiyatında bir mitos gücündedir. Arap, İran ve Türk şiirinde en büyük devlet adamı sembolü olmaya yükselmiştir. Kimi Mısır firavunlarının da büyük anılan başvezirleri olmuştur. Fakat bir fark var. Asâf aynı zamanda âdildir. Hz. Süleyman ile birlikte tevhid Musevî liğinde hakk ve adaleti gözetmekte örnek gösterilmiş bir devre mührünü vurmuşlardır. Süleyman`ın Adaleti diye meşhur bir saltanattır o devir.

Çin`de de oldukça yol almış bir uygarlık vardı. Çin`de bir Konfüçyüs dönemi yaşanmıştır. Fağfurların zayıf veya zâlim olduğu bir devirde Konfüçyüs çekik gözlü toplumu derleyip toparlamıştı. İsminin Çin dilindeki orijinal okunuşu Kung. Yaratılıştan şair bir gençti kendisi. Belediyecilikle başladığı söylenir. İlk işi çarşıyı denetlemek idi. Öyle başladı. Yükseldi. Halkın ekonomik seviyesini yükseltti. Vergi yüzdelerini indirdi. Fağfur nezdinde itibarı vardı ve bu sürekli olmuştur. Şiirleri sevildi, etkili oldu Kung`un. Halk da onu seviyor, sayıyordu.

Oğuz Han`dan yaklaşık bin yıl sonra kaan olan Bilge Kaan`ın veziri Tonyukuk`un ise nâmı bilge idi. Bilge Tonyukuk diye geçmiştir adı tarihe.

Kaan Çinlilerin kültür ve yaşamalarını benimsemekten yanaydı. Tonyukuk olmasaydı son türkler çinlileşip çıkacaklardı. Ama tarihten de silinirlerdi. Çin hayat tarzında asimile olurlardı. Bilge Kaan kendözü uyanamadı. Eski hanlar, hakanlar gibi kudretli değildi kendisi. Tonyukuk ona öğüt verir gibi konuştu. Anlatıyordu Tonyukuk: ben ki diyordu, Çin`de büyüdüm, orada iyi bir eğitim aldım. Onların herşeyini bilirim. Şimdi siz diyorsunuz ki biz de çinliler gibi kentler kuralım. Han`ım kentlerde yaşamak bize uymaz. Oturak yaşamak bize savaşçılığımızı unutturur. Bize at sırtında koşturmak gerekir. Yaklaşık anlatısı böylecedir Bilge Tonyukuk`un. Çin ipeklisi giymemeliyiz diye bir öğüdü de vardır.

Kısaca böyledir ol hikâyat.

Günümüzde Türkiye`de yaşanmakta olan bir olgu bana biraz tarihteki Tonyukuk`u çağrıştırır.

Şair ve düşünür Sezai Karakoçbir taraftan şairliğiyle Konfüçyüs`ü anıştırır. Mesleği vergi denetçiliğidir. Sezai KarakoçA.Ü . Siyasal Bilgiler Fakültesinde yükseköğrenim görmüş, Maliye sınıfına ayrılarak bir maliyeci olarak diploma almıştır.

Göktürk devletinden sonraki türkler, nasıl İslâm`ı kabul ettikleri için yeni bir yükselişe geçmişler ise, 21. milât yüzyılında Türkiye`de de bir yükseliş imkânsız değildir. İmkânlıdır. İmkânlar çerçevesine sahip bir Türkiye ayaktadır ve DİRİLEBİLİR.

Aynı zamanda bilgelik sahibi bir Düşünür olduğu her bakışaçısından insan tarafından kabul edilen Sezai Karakoç, incelenince görülüyor ki Tonyukuk`u geride bırakır. Bu karşılaştırma kimi insanımıza garip gelecektir. Olabilir, garip gelebilir. Ben de derim ki: garip ama gerçek. Sonra, Tonyukuk`dan bu yana kültür ve medeniyet ilerlediğinden, bugünlerin çözüm arayıcılarının şartları daha çetin, yüklendikleri görevin üstesinden gelmeleri daha bir ağır olacaktır.

Herşeyden önce Sezai Karakoç`un hedef koyduğu DİRİL-MEK başlı başına özgün bir buluş değeri taşır.

Özsüz ve mesnetsiz bir abartı peşinde filân değilim. Bugünkü insanımızı rehavetten çekip almak isterim o kadar. Gaflet uykusundan demeye dilim varmadı desem inanır mısınız?

Neden derseniz ister aydın olsun ister halk Sezai Karakoçdendiğinde yöneticilerden daha tutarlıdır bu toplum. İdealist bir fikir adamı 57 kitabın yazarı, kurduğu Yüce Diriliş Partisi`nin de genel başkanı, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı eserinin ilk kitabında (1996) diyor ki:'Devlet adamı, belli başlı olabilirlikleri önceden düşünmüş, hayalen olsun gözden geçirmiş kişidir.' Kısacık bir cümle aldık, ama bu kadarı bile yeter değil mi? Yetmeli. Değil mi? Bu kitaptan, DEVLET üzerine 10 yazılık, DEVLET ADAMI üzerine 7 yazılık seriyi okumanızı salık vereceğim. Özellikle DEVLET ADAMI VII başlıklı yazıda, Sezai Karakoç`un ünlü tarihçi Peçevi`den naklederek anlattığı, Kanunî `nin Mısır kadılığına yapılması gereken bir tayin üzerine yaşananlardan alınması gereken ibretler de can alıcıdır.

HaberTürk köşe yazarı Serdar Turgut`un beş-altı yıl önce, nasıl bir daral geldiyse, şöyle bir cümlesini anımsıyorum: (...) Meselelere en tutarlı yaklaşan Sezai Karakoçaslında ülkede.

O kadar asırlar farkıyla iki düşünen adam. Sezai Karakoçbaşvezir değil tabiî ama parti kurmuş bir düşünen adam. Tonyukuk Çin`e uymanın, KarakoçBatı`ya uymanın bir son olacağı kaygısındalar.