İkibin rakımlı Erzurum un rüzgarı iliklerime kadar işliyor. Temmuz sıcağına rağmen tüylerim diken diken oluyor şehre girer girmez. İstanbul da boğaz neyse Erzurum da Palandöken de o. Ü stad Necip Fazıl ın gümüş mangal dediği boğaz burada Palandöken dir. Püfür püfür serinlik kaynatır, çiğdemi kekiğe karıştırarak... Göklerin derinliği ise yerle bütünleşmiştdir Erzurum da. Arif Ay ın dediği gibi 'Kolları gürgen, gövdesi çiğdem, gözleri kekiktir Palandöken in.' Bu yüzden hep kekik kokar havası Erzurum un.   

Erzurumlu, kokusuna meftun olduğu kekiği sofrasından da eksik etmez. Çorba kekikle kaynar sabahları. Cağ kebabı kekiksiz kızarmaz odun ateşinin karşısında. Ve bütün yemekler kekik kokar Erzurum da. Belki de kekiksiz yenen tek yiyecek kadayıf dolmasıdır. Taze kadayıfın yumurta ile karıştırılarak ceviz içi ve fındıkla beslenmesi, dadaşın kendine has damak zevkini yansıtır.

Bu nefis yemeklerle kamınızı doyurmak için zengin olmanız da gerek miyor. Büyük şehirlerde bir hamburgere verilen parayla kamınızı çok rahat doyurabilirsiniz. Yemeğin üzerine gelen çayı da reddetmeden içmelisiniz. Çünkü Erzurum da en iyi içecek çaydır. İkram olarak sunulan çayı reddetmek ayıp karşılanır dadaşlar arasında. Ama yabancı olduğunuz anlaşılmadıysa çayınızın yanında kaşık gelmeyebilir. Bu durumda tabak içinde önünüze konulan kıtlama şekeri karıştırmak için bir ricanız kafidir. Böylece daha çok iltifat göreceğinizi de söyleyebilirim. Eğer çayın tazelenmesini istemiyorsanız bardağı tabağın içine ters yatırın, bundan sonra 'Tezeliyim mi ağabey?' diye de sorulmaz artık. Türkiye nin en çok çay tüketen ili olan Erzurum çay üzerine türkü yakan tek il unvanının da sahibidir. çay içmeyi dadaşlığın bir parçası saymıştır Erzurumlu. 

Dadaşlık bir bakıma ağalıktır, ağabeyliktir. Erzurum da kardeşler büyüklerini dadaşım diye çağırırlar. Dadaş olmak sorumluluk üstlenmektir. Sorumluluk, Erzurum u hakkıyla temsil etmek, özverili olmak, fedakar kalmaktır. Dadaş olmak her yerde en önd8 olmaktır savaşta, barışta, her vasatta...

Atı en iyi sürmektir dadaşlık, en iyi mızrak atmaktır... Barış dönemlerinde mızrak cirittir. Cirit ise savaşı 0yunlaştırmaktır. Tarihine gösterdiği vefakarlıktan dolayı da dadaşlığı haketmiştir Erzurumlu. Günümüze kadar ciritin kesintisiz devam edegeldiği tek yer burası. Kendilerini şöyle tarif ediyor dadaşlar:

'Dadaş çelik bir yaydır / onu germeye gelmez / çağlayan bir selolur / dağlara baş eğmez / bazen yayla bulutu gibi / çekilir yavaş yavaş / sonra birden selolur/ çağlar dadaş. 

'Böylesi birçok meziyeti bünyesinde barındıran Erzurum, kucağında büyüttüğü insanlarla şanını korumaya devam ediyor. İbrahim Hakkı Hazretlerinden Sakıp Efendi ye, Alvarlı Efe Hazretleri nden Şeyh Said e Türkiye de kitleleri sürüklemiş insanları yetiştirmiş. Erzurum, siyaset adamı, din adamı, ilim adamlarının yanında şairleriyle de ünlü.Diyanet Vakfı nın düzenlediği Nat-ı Şerif yarışmasında 'Yağmur' adlı şiiriyle büyük ödülü alan Nurullah Gençaynı zamanda bilim adamı ve romancı. Genç, şiirinde Erzurum a bir başka açıdan bakıyor. Bizim farkedemediğimiz değişimlere nostaljik bir gönderme yapıyor: 

'Gürcükapı ihtirası bilmezdi / altın kalpli zambakların / filizlendiği taşmağazalar / ilmek ilmek bileklerine / geçirmezdi nefret urganlarını / nerede dadaşın gür bıyıkları / aziziye neden böyle derbeder / solan renkler kimin kaldırımlarda / ya bu erzurumerzurum değil / ya ben başkasıyım bu erzurum da.

Erzurumlu şairi böylesine bozguna uğratan, parelere ayıran duygu belki de maziye özlemin katmerleşmesinden geliyor. Çocukluk günlerinin şehri elbette. bugünkünden daha farklıydı. Yoksa Erzurum bütün heybetiyle dimdik ayakta: 

Sonsuzluğa uzanan kollarıyla Çifte minareler, yeniden parlatılmış çinileriyle Yakutiye ve bütün ihtişamıyla haykıran Aziziye tabyalarının sesini duyabilirsiniz. Abdurrahman Gazi nin kucağında beslenen Erzurum da zafer naralarının ve gaza tekbirlerinin kale ye sinmiş yankılarını hissedebilirsiniz.

Erzurum u anlatırken peri bacalarını andıran Taşhan da el emeği ve göz nuru ile yoğrulan oltu taşının serüveninden bahsetmemek haksızlık olur. Bir kişinin sığabileceği kilometrelerce uzunluktaki tünellerden çıkarılıp getirilen oltu taşları, ustalarının elinde sabır sabırtesbihe dönüşüyor. Erzurum un siyah incisi ol tu taşı üzerine gümüş, gelinlik bir kız titizliğiyle kanaviçe gibi işleniyor.

Oltu taşı ve gümüşün birleşmesiyle palabıyıklı Erzurum delikanlısının eline tesbih, gelinlik kızların kulaklarına küpe, kaçak tütünden sarılan sigaralara ağızlık, parmakları süsleyen yüzükler ve daha birçok süs eşyası oluveriyor. Erzurum u gezip, onu yazmaya çalışmak uzaktan kapısını çalmaktır belki. Bir muammanın dehlizlerine göz atmaktır ürkek ve tedirgin...Ama bir edebiyatçı gözüyle baktığımızdan ketum davranmadı Erzurum bize. Ü çmevsim boyunca hiçeksilmeyen yeşilliğini, kekik kokan çiçekli dağlarını, gizem yüklü tarıhini esirgemedi bizden.

Erzurum, gülümseyen çehresiyle uğurladı bizi. İstanbul a dönerken üzerimizde hala Palandöken in çiğdem ve kekik kokusu vardı.