Fâtih Sultan Mehmed devrinin tarihini yazan Tursun Bey, 'sırçadan yapılmış bir yer'e ve 'altlarında ırmaklar akan cennetler'e benzettiği Çinili Köşk`ten bahsedeceğim bu yazımda. Türk resim sanatının en meşhur ve en pahalı tablosu olarak kabul edilen 'Kaplumbağa Terbiyecisi' tablosunun ressamı, Osman Hamdi Bey de kullanmıştır. Giriş duvarında uzun kitabe yer almıştır. Giriş bölümü, üzeri kubbeli bir mekân olup, yanlarda tonozlu odalar yer vardır ve giriş duvarında uzun kitabe yer alır.

Kitâbede Çinili Köşk`e Sırça Saray denilmektedir. IV. Murad devrinin ünlü vezirlerinden Abaza Paşa`nın 23-24 Ağustos 1634 gecesi padişahın emriyle Sırça Saray`da hapsolunarak idam edildiğini Naî mâ bildirir. Çinili Köşk`te XVII. yüzyıl sonlarında saraya mensup ağaların oturmuştur.

Çinili Köşk`ün 1150 yılımda 19 Kasım 1737`da yangın geçirerek harap olmuştur. Bina bu yangının ardından bilhassa cephe mimarisini önemli ölçüde değişmiştir. İstanbul hayatına dair bir Türk ressamı tarafından yapılmış minyatürde, bu resimde köşkün cephesinin bugünkünden farklı olduğu görülmektedir.

Çinili Köşk XIX. yüzyılda ihmale uğramış ve çevresi bakımsız bir arazi görünümü almıştır. Washington`da Metropolitan Club`de bulunan yağlı boya bir tabloda köşkün etrafının bu bakımsız durumu görülmektedir.

Yeni kurulmasına çalışılan  sâr-ı Atî ka (Arkeoloji) Müzesi`ndeki eserler, evvelce Hagia Eirene Kilisesi iken daha sonra içcebehâne-harbiye ambarı olan binada toplandıktan sonra müdür olan Philipp Anton Dethier zamanında bunların Çinili Köşk`e taşınmıştır. 16 Kasım 1873 tarihli tezkere ile Maarif Nezâreti tarafından tahsisi istenen köşk, bünyesinde bazı değişiklikler yapıldıktan sonra  sâr-ı Atî ka Müzesi olarak açılmıştır.

Çinili Köşk müzeye çevrildiğinde bilhassa içindeki çinilere zarar verilmiştir.

Ancak kazılarda bulunan büyük lahitlerin bu binanın içine sokulabilmesi mümkün olmadığından yeni bir müze binasının inşası uygun görülerek Çinili Köşk`ün tam karşısında Lahitler Müzesi adıyla, şimdi Arkeoloji Müzesi olarak tanınan müze binasının ilk bölümü yapılmıştır. Yeni  sâr-ı Atî ka Müzesi`nin açılışından sonra Çinili Köşk`te yine bir miktar eser kalmıştı. 1899-1903 yılları arasında müze binası büyütüldükten sonra arkeolojik eserlerin bir kısmı daha kaldırılmış, 1908`de müze bir bölüm ilâvesiyle genişletildiğinde arkeolojik eserlerin hepsi buraya taşınarak Çinili Köşk tamamen boşaltılmıştır. Ancak bu defa da  sâr-ı Atî ka Müzesi`nin bir salonunda bulunan Türk ve İslâm eserlerinin Çinili Köşk`e nakli uygun görülerek burası Türk ve İslâm Eserleri Müzesi yapılmış, 1910`lu yıllarda önemli bir restorasyondan sonra bazı çinileri tamamlanarak yeniden düzenlenmiştir. 1942`de başlanan tamirde binanın önünde 1880`li yıllarda inşa edilen merdiven kaldırılmıştır. 1953`te İstanbul`un fethinin 500. yıl dönümü münasebetiyle Çinili Köşk, Fâtih Sultan Mehmed`e ait hâtıralarla onun devrinin eserlerinin teşhir edildiği Fâtih Müzesi haline getirilmiştir. Çinili Köşk`teki bu düzenleme de fazla uzun ömürlü olmamış, eserler buradan toplanarak 1967`de binanın Türk Çini Sanatı Müzesi yapılması uygun görülmüştür. Topkapı Sarayı`ndan, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi ile Konya`dan derlenen eserler, Çinili Köşk`te kurulan Topkapı Sarayı Müzesi-Çinili Köşk, Türk Çini ve Seramikleri Seksiyonu adıyla teşhire konulmuştur.

Çinili Köşk, Türk sanatının İstanbul`da meydana getirdiği en önemli eserlerin başında gelir. Çinili Köşk, Orta Asya`dan İran üzerinden Anadolu`ya gelen eski Türk mimari geleneğinin günümüze kadar ulaşabilmiş İstanbul`daki tek temsilcisidir. Çinili Köşk, ortada bir sofa etrafında dört oda bulunan ve geçen yüzyıla kadar bütün Türk dünyasında yapılagelen ahşap ev mimarisinin kâgir ve âbidevî karakterde bir örneğidir. Çini süslemesi ise kısmen Selçuklu, kısmen erken Osmanlı sanat tarzıdır. Semavi Eyice hocam Çinili Köşk hakkında TDV İslâm Ansiklopedisi nde yazdığı makalede, 'Türk köşk mimarisinin nadir eserlerinden olduğu için müze mekânı olarak kullanılması doğru değil. Hatta içinde vaktiyle Karaman`daki İbrâhim Bey İmareti`nden getirilen çinili mihrap ait olduğu esere götürülüp eski yerine monte edilmelidir. Çinili Köşk`ün de sedirleri, halıları ile döşenerek eski bir Türk köşkünün içmekânını gösterecek biçimde yaşatılması doğru olacaktır.' diyor.