Okurlarımın yazımı paylaşılmasını, yorum yapmalarını ve beni arayarak bazı açıklamalarda bulunmasını çok önemsiyorum. Yaşadıklarımda bir milim abartı/ekleme yok, içim rahat. Camiamızda 'hak yemeyen, hak yedirtmeyen' bir kişi olarak bilinirim. 'Etiklik' ve 'liyakat' birinci kuralımdır.

Son yazılarıma

Bir 'Akademisyene', Hakkı Olmayan 'Değer', Neden Verilir ki? (1) 

ve

Akademisyenlikte 'Çalışma' Önemlidir, Yapılacak 'Abartılar' Etik Değildir (2)

Destekleyen/tepki verenler oldu. Watsaptan gelenlerden isim vermeden- bazılarını yazalım

'Ah hocam ah, gerçekleri herkes biliyor. Okulda kimin ne olduğunu çok iyi biliyorum.'

'Bazı insanlar hiçbir şey yapmazlar. Ama enerjileri o kadar yüksektir ki basamakları kolayca tırmanırlar. Başarı hangisi? Akıllı olup ilişkileri kullanabilmek mi? Yoksa gerçekten çalışmak mı? Bence ikisi de. Cesaretini tebrik ederim.'

'Ölen bir kişinin arkasından yapılan yorumlar inancıma ters, tasvip etmiyorum' (Dinimizde böyle bir kural olmadığını Din bilim insanlarımız söylüyor.)

'Çok isabetli ve doğru bir yazı olmuş. Tebrik ederim.'

'Çünkü, arkası vardır, dayısı vardır. Akademide maalesef çok var.'

'Göktan Bey`in bu yazısı, sanırım gerek grupta bulunan ve gerekse grup dışında olan pek çok akademisyen tarafından okundu ve muhakeme edildi. Bu yazı hakkında oluşacak duygu ve düşüncelerin yine aynı yöntemle, bir derli toplu yazı/makale şeklinde dile getirilmesini doğru bir yöntem olacağını düşünüyorum. Sayın Ay tarafından tarihe not düşmek' savı ile kaleme alınan bu yazı, öncelikle herkese, bildiklerini ve yaşadıklarını kalıcı olarak aktarmalarının çok önemli olduğunu ispatlıyor. O halde hepimizin ortak paydalarından biri olan rahmetli Ş.B`nu özne olarak merkeze alan bu eleştirel yazı hakkında, buyurunuz arkadaşlar, düşüncelerinizi yazmaya; ' (Ancak, ortak gruba kimse yazmamış.)

'Sevgili dostum, mağduriyetlerinizi biliyorum. Bana da farklı şekillerde bir zamanlar yapıldı. Ben üzerine gidemedim. Emekli oldum.'

'Hocam, kaleminize sağlık. Kendisine biat etmeyenlere kök söktürürdü.İtiraz söz konusu değildi. Yüksek Lisansı zor yaptım, ama San.Yet. kazandırmadı. Bölümde herkes ona karşı susardı.'

Okurlarıma ve düşüncelerime saygım sonsuz;

İkinci yazım Bir rektör için 8 yıl (2 dönem) çok uzun bir süre mi?

Yazıda adı geçen, psikiyatrist ve ses sanatçısı dostumuz Doç. Dr. Adnan Çoban aradı ve kendisi ile ilgili bölümler hakkında şunları söyledi 'Değindiğiniz konular son derece önemli. Ancak şahsımla ilgili birkaçyanlış anlaşılmayı düzeltmek isterim. Evet, ben 'Meşk Geceleri'ne katılıyordum, Bu meşk programlarında oluş gayem iş insanlarına, gazetecilere musikimizi sevdirmek-anlatmaktı. Ama Sn. Karaca ile orada tanışmadım. Rektörlük seçiminden önce bir dostumun vasıtasıyla görüşmüştüm. Kendisi beni akademik ve sanatsal çalışmalarımdan tanıyan biriydi. Sonuçta bu camiada bilinen, bir televizyon kanalında uzun soluklu programlar yapmış, TRT İstanbul radyosunda yıllarca ses sanatçısı olarak görev yapmış biriydim. Bu vesileyle Konservatuarda neler yapılabilir?' konusunu konuşmuştuk. Sonra seçildi ve bana, 'danışmanlık' görevini teklif etti. Ben de musikimize ve Konservatuarımıza yararlı olabilirim düşüncesiyle kabul ettim, gönüllülük esasına göre hizmet etmeye çalıştım.

Yıllardır Nevzat Atlığ, Alaeddin Yavaşça gibi değerli hocalarımla sürekli istişarede bulunan bir kişiyim. Nevzat Atlığ Hocam, her zaman fikirlerine danıştığım bir hocamdır. O dönemde benim istifa etmemi söylemedi ama bu idari sistemde musikimiz adına bir şeyler yapabilmenin kolay olmadığından dem vurdu. Gerçi 'istifa et' deseydi bunu da değerlendirirdim.

Zaten, bir süre sonra bunu da tecrübe etmiş oldum. Konservatuarda çok değerli sanatçı arkadaşlarımız ve hocalarımız vardı, Onlara destek olmaya gayret ettim. Amacım, içerde bu değerli hocalarımızın bir taraftan eğitim işlerini yaparken bir taraftan da projelerini gerçekleştirebilmelerine destek olmak, konservatuarımızın çok daha iyi imkanlara kavuşması için gayret etmekti. Örneğin Maçka Kışlası`nın konservatuara verilmesi, Mustafa Kemal Amfisi`nin uluslararası konser salonu haline getirilmesi v.b. projeleri hayata geçirmeye çalıştım. (Aklın yolu bir, sizinle aynı fikirdeyim). Benim dışarıdan olmam fikirlerimi çok daha rahat söyleyebilmeme de imkan tanıdı. Güzel çalışmalar da oldu.

Ancak bir süre sonra rektörün gündemi yoğunlaşınca projelerimizi hayata geçirmek mümkün olmadı. Böyle olunca 'bir yararım olmayacağına' inandığımdan görevi bıraktım, rektör bey de 11 yaşından beri konservatuarın mensubu olan, musiki bilgi ve görgüsüne inandığı eşim Yeşim Altınel Çoban`ı danışman olarak atadı. Kısaca, camiamızın daha çok bir olmaya, güçlü olmaya, dışarıya açılmaya ihtiyacı var. Güçlerimizi birleştirip konservatuar adına, musikimiz adına çok güzel şeyler yapabiliriz. Müthiş bir hoca kadrosu var. O kadrolarla neler yapılır, neler!..Tarihe not düşmek istedim. Teşekkürlerimle..'

Not. Ü niversitelerde kabul edilen görüş şu: Sn.Rektörler birinci döneminde çok anlayışlı oluyor, ama ikinci dönemlerinde farklı bir kişilik gösterip, asıllarına dönüyorlar. Yani 'titreyip kendine geliyorlar.'