Beşerî ve sosyal bilimlere duyulan ilgi tüm dünyada günden güne azalıyor. Felsefe, tarih ve edebiyat gibi alanların yerine yazılım, yapay zekâ ve teknoloji çalışmaları rağbet görüyor. Çocuklar anaokulundan itibaren henüz anadillerinde okumayı öğrenmeden robotik kodlamayla tanışıyor. Kısaca STEM denilen fen, teknoloji, mühendislik ve matematik dersleri okul müfredatlarındaki diğer derslerden üstün tutuluyor. Bu alanlarda başarı gösteren öğrenciler ödüllendirilirken sanat, spor ve edebiyat çalışmaları yeterince teşvik görmüyor. Sosyal, dilsel, ritmik ve kinestetik gibi farklı zekâ türlerinin varlığı kabul edilmiş olmasına rağmen liseye ve yükseköğretime öğrenci seçme sınavları hala ağırlıklı olarak matematiksel zekayı değerlendiriyor. Dolayısıyla memleketin en iyi matematikçileri doktor olurken, fikir ve sanat üretmek bu işe gönül verenlerden çok STEM`de başarısız olanlara kalıyor. 

Sosyal bilimlerin düştüğü durum dünyanın diğer ülkelerinde de farklı değil. Mesela Amerika Birleşik Devletleri`nde lisans düzeyinde beşerî bilimler okuyan öğrenci sayısı 2005 -2018 yılları arasında %30 düşüş gösterdi. Öte yandan İngiliz hükümeti 2021 yılında beşerî bilimlere sağlanan ödeneğin %50`ye varan oranda azaltılacağını duyurdu.  Beşerî ve sosyal bilimler öğrencilerine sunulan maddi destek de oldukça sınırlı.  Resmi ve özel kurumlar tarafından sağlanan başarı bursları fen ve teknoloji alanlarına yığılmış durumda.  İş bulma sürecindeki zorluklar da sosyal bilimciler için aynı şekilde devam ediyor. Bu kısır döngü içinde sosyal bilimler günden güne zayıflarken, fen ve teknoloji baş döndüren bir hızla -iltifata tabi olarak- ilerliyor. Sonuçolarak bugün pek çok üniversitede öğrenci ve ödenek yetersizliğinden dolayı sosyal bilim kürsüleri kapanıyor. Oysa Antroposen çağ denilen ve insanın doğayı şekillendirdiği varsayılan bu dönemde sosyal bilimlere ihtiyaçher zamankinden daha fazladır. 

Rasyonal düşünce, bilimde hegomanyasını ilan ettiğinden beri insanoğlu gelişimi, refahı ve medeniyeti makineleşmede gördü. Bu sebeple endüstriyel atılımlar kayıtsız şartsız desteklendi. Ancak beşerî bilimlerin süzgecinden geçmeyen her türlü teknolojik yeniliğin insanlığa faydadan çok zarar getirdiği zamanla anlaşıldı.  2000li yılların başlarına kadar bir bilişim öğrencisinin internet alanında yaşanan gelişmelerin etik boyutlarını öğrenmesi elzemdi. Hatta program müfredatlarında 'teknoloji ve değerlerimiz' gibi zorunlu dersler mevcuttu. Antik çağ filozoflarının aynı zamanda iyi birer matematikçi olduğu gibi üniversitelerin mühendislik fakültelerinde felsefe ve eleştirel düşünce dersleri de görülüyordu. Hız ve haz çağında vakit kaybına dönüşen bu dersler pozitif bilim programlarından birer birer kaldırıldı. Hal böyle olunca teknoloji üretenler geliştirdikleri ürünlerin insani boyutunu değerlendirebilecek donanımdan yoksun kaldı. Teknolojik yenilikler ilk kurbanlarını verdikten sonra ahlaki ve etik boyutları tartışılmaya başlandı.  

İnsani yönü yeterince değerlendirilmeden yaygınlaşan sosyal medya bunlardan biri. Bu platformlarda üçüncü şahısların ve çocukların mahremiyet ihlali ilk kullanıcılardan beri gündemde. Ancak hukukçular sosyal medya dünyanın 2/3`ü tarafından kullanılır hale geldikten sonra bu meseleye çözüm aramaya başladı. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde sosyal medya kaynaklı artan siber zorbalık ve intihar eğilimleri gençler arasında bir salgına dönüşünce okullarda telefon kullanımını yasaklandı. 

Hayatlarımızı kolaylaştıracak büyük bir atılım olarak lanse edilen otonom araçlar da 2018 yılında bir kişinin ölümüne sebep olduktan sonra sosyal bilimcilerin gündemine geldi. Hukukçular otonom araçların karıştığı kazalarda yapay zekanın değil insanın kusurlu olduğu sonucuna vardı. Fakat hukukî sorumluluğun üreticide mi yoksa araçsahibinde mi olduğu hala tartışılmaktadır. Aynı şekilde dronelar kullanıcılara görüntüleme ve ulaşım gibi alanlarda pek çok kolaylık sunmakta, fakat özel hayatı ve insan güvenliğini tehdit eden yönü oldukça geçfark edildi. Sosyol bilimcilerin çalışmaları sonunda  bugün dünyanın pek çok ülkesinde drone kullanımı ehliyete tabidir.  

Teknolojik çalışmaların nihai amacı insanoğlunun hayatını kolaylaştırmaktı. Oysa gelişmeler insanlığa daha iyi bir hayat sunmuşa benzemiyor. Antidepresan satışlarına bakılırsa modern insanın mutsuzluğu teknolojiyle eşdeğer hızda artıyor. Bilim üretenlerin, sadece kolaylık ve fayda gözeterek insanî değerleri göz ardı etmesi felaketi çağırıyor. Günümüz insanın karşılaştığı, teknoloji kaynaklı sorunlara çözümü sosyal bilimciler bulmalıdır.  Bundan daha iyisi işler karışmadan sosyal bilimcilerin gelişmelere müdahale edebilmesidir. Ancak beşerî bilimler yeterince destek görmediği için hayatımıza giren teknolojik yeniliklerin insanlığa bakan yönü zayıf kalmaktadır. 

Bugün bir yandan yapay zekâ bir yandan sanayileşmenin olumsuz sonuçları dünyayı ve insanlığı tehdit eder hale gelmiştir. Yaşanan değişimler çevre kirliliği, iklim değişikliği ve doğal kaynakların tükenmesi gibi somut problemler yanında sosyolojik ve psikolojik buhranlara sebep olmaktadır. Sosyal bilimlerin kadim birikiminden ve tecrübesinden beslenmezse bilim ve teknolojideki baş döndüren hız insanlığı yutan bir girdaba dönüşecektir.