ŞAFAK EVCEN

Arşivler insanlara her daim rutubet kokulu loş yerler gibi gözükür, ama arşivler onun kıymetini bilenler için çölde kaybolanın aniden karşısına çıkan bir vaha misalindedir. Arşivlerdeki belgelerin de bir gün ortaya çıkıp ortalığı aydınlatma gibi bazı garip huyları vardır. İngiliz arşivlerinde yapılan bir araştırmanın sonucunda bulunan bir belge, 2000li yılların başında İngiliz basanında kendine yer bulmuştu. Bulunan belgeyi İngiliz gazetesi 'The Guardian', 'Niçin Armadayı mağlup etmede Drake’e değil de Türklere teşekkür etmeliyiz' diye yayınlamıştı. Peki durup dururken İngiliz gazetesinin bu baslığı atmasının sebebi neydi?

Aslında isin asli İspanyol tarihinden geçiyor. Takvimler 1492 senesini göstermektedir. Yaklaşık 800 yıldır Iber yarımadasında bulunan Endülüs medeniyeti çökmektedir. Müslümanların elinde bulunan son müstahkem kale olan Gırnata şehri İspanyol ordusu tarafından abluka altındadır ve şehir halkı kaderinin ne olacağını kara kara düşünmektedir. Şehir Gırnata Emiri 9. Muhammed tarafından hiçbir yardım ihtimali kalmamasından oturu Kastilya kralı Ferdinand’a teslim edilmiştir. Teslim sonrası ise Gırnata’nın hatırlanmak dahi istenemeyecek kotu günleri başlamıştır. Bir yanda engizisyon mahkemeleri kurulmuştur, diğer yanda ise toplu vaftiz törenleri ile şehrin Yahudi ve Müslüman halkı zorla Katolik yapılmaktadır. Gırnata kütüphanesinde bulunan binlerce el yazması ise yakılmak sureti ile yok edilmektedir. Tam bu sırada Kristof Kolomb adında aslen Cenevizli olan biri dünyanın doğusunda bulunan Hristiyan kraldan yardım istemek bahanesi ile okyanusa açılma fırsatı kollamaktadır. Beklediği izin çok geçmeden kendisine verilecek ve gemilerinin yelkenlerini okyanusun ilik esen rüzgârı ile doldurarak Atlas Okyanusunda sözüm ona bir bilinmeze doğru yola çıkacaktır.

Tarihin derinliklerine ilgisi olanların bileceği bir sır Kolomb’un tuttuğu günlüklerde saklıdır. Kolomb günlüklerinde kendisine refakat eden Rodrigo adındaki Müslüman bir İspanyol'dan bahsetmektedir. Günlüklerde yer yer ona atıfta bulunurken, birkaç yerde Rodrigo’da bulunan bir haritadan ve onu nasıl çalarak kopyaladığından söz eder malum gezginimiz. Yoksa bizim meraklı ve kâşif ruhlu gezginimiz Gırnata kütüphanelerinde bulunan bir haritaya bir vesile ile ulaşmış ve okyanusa bu harita ile mi yelken açmıştı. Burası tarihin araştırılacak başka bir konusu olmamakla beraber, Kolomb’un Amerika diye bildiğimiz kıtanın doğu kıyalarına varması, burada yasayan yerli halkların da kara günlerinin başlangıcı olmuştu. Yüzyılların birikimi ile meydana getirilen İnka, Aztek ve Maya uygarlıklarına bağlı şehirler bizim 'meraklı' kâşifimiz ve onun yolundan gidenler tarafından tam anlamıyla yağmalanmakta, bulunan her değerli parça gemilere yüklenmek sureti ile İspanya ve Portekiz'e taşınmaktaydı. Gemiler Eski Dünya ile Yeni Dünya arasında mekik dokurken, İspanyol ve Portekiz hazineleri ağzına kadar dolmaktadır. Gırnata’nın düşüşünden sadece 50-60 sene sonra yeni kıtanın hazineleri ile İspanyollar kendilerine bir 'Kadırgalar Ordusu' kurmuş ve hemen hemen bütün Avrupalı hasımlarını tehdit eder duruma gelmişti.

Bu sırada İngiliz tahtında kraliçe I. Elizabeth oturmaktadır. Kraliçenin babası ve Tudor hanedanının en meşhur kralı olan VIII. Henry şahsi sebeplerden oturu Katolik kilisesine sırt çevirmiş, Protestanlığı kabul ederek Anglikan kilisesini kurmuştu. Bu ani çıkış, papanın kralı ve tüm İngiliz halkını aforozu ile bir nevi dışlanmaya dönüşmüştü. Bu durumdan istifade etmek isteyen İspanyollar İngiltere'ye bir çıkarma yaparak bu 'kafir memleketini' işgal etmeye karar verdiler.

Tam bu sırada İspanyolların emellerinden haberdar olan İngilizler Osmanlının kapısını çalmaya karar verdiler. Kraliçenin askeri danışmanı Sir Francis Walsingham, İstanbul'daki İngiltere elçisi William Harborne'a gönderdiği 24 Haziran 1587 tarihli mektupta elçinin padişahı İngilizlere yardım etmesi için ikna etmesini istiyordu:

'Gönderdiğiniz 9 Mart 1587 tarihli mektubunuz ulaştı. Mektubunuzdan Osmanlı Sultanı ve danışmanlarıyla devam ettirilmesi gereken münasebetlerin, emirlerimiz doğrultusunda ihtimam ve basiretle yerine getirildiğini öğrendik. Padişah'ın Hocası Sadeddin Efendi vasıtasıyla Sultan'ın kendilerine mektup göndermesinden dolayı Kraliçemiz çok sevindi. Osmanlı Padişahı Üçüncü Murat'ın İspanya Kralı'yla antlaşma yapmaya yazdığınız suretle yanaşmamasından dolayı Kraliçenin fevkalade müteşekkir kaldığını Sultan Hazretleri'ne söyleyin... İspanyol kudretinin tehdidi, Sultan'a tâbi Kuzey Afrika Beyleri'nin göndereceği kadırgalarla engellenebilir. Az bir masrafla yapılabilecek saldırıyla, İspanyol Kralı büyük ölçüde rahatsız edilecek ki, bu durumda İngiltere'nin karışmasına bile gerek kalmayacak... Tebaamıza karşı Türklerin teveccühlerinin artması için Kraliçe'nin emri ile Sir Francis Drake'in, halen İspanyol deniz yollarında devam eden seferi sırasında kurtardığı Müslümanları ceplerine para bile koyarak serbest bıraktığını, İspanyolları da Berberilere köle olarak sattığını söyleyebilirsiniz.'

Bu mektubun akabinde elçinin kaleme aldığı ve III. Murad’a sunduğu arzuhalde ise:

'Padişahın yüce katına arzuhal ilam olunur. Saadetlü Padişahım Hazretleri sağolsun. Devletlü ve saadetlü, alemin sığındığı Padişah Hazretleri'nin yüce katlarına kullarının arzı budur ki, 'İngiltere Kraliçesi' ile 'Zat-ı Şahaneleri' arasında mukaddes bir sulhun vücut bulması hususunda Büyük Tanrı bu kulunuzu başlıca vasıta seçmek lütfunda bulunmuştu. Bendeniz dokuz yıl önce bu görevi sadıkane bir tarzda ve isteyerek ifade ettim ki, hususuyla Zat-ı Şahaneleri'ne bahşedilen kudret ve kuvvet vasıtasıyla bizim müşterek düşmanımız olan bütün putperestleri imha edeceklerini ummuştum. Büyük Tanrı'nın adıyla masum kulunuza acımanız için yalvarırım. Eğer bu putpereste (İspanya'ya) karşı var kuvvetinizi göndermek niyetinde değilseniz, ona zarar vermek üzere hiç olmazsa 60 veya 80 kadırga gönderiniz. Efendim Kraliçe bir kadın olduğu ve cinsiyeti bakımından savaşa meyilli olmaması lazım geldiği hâlde Tanrı'nın bu konudaki emrini var kuvvetiyle yerine getiriyor. Eğer size çok sadık kalan bir hükümdar dostunuzu en nazik zamanda kendi hâline bıraktığınız takdirde, sizin hareketinize bütün dünya şaşıracak. Çünkü, Efendim, sizin vaadinize ve dostluğunuza güvenerek gerek kendi hayatını gerek devletini büyük bir tehlikeyle attı. Zat-ı Şahaneleri, Efendim ile birlikte hakimane bir tarzda vakit geçirmeksizin bir Donanma çıkarırsanız bununla Büyük Tanrı'nın buyruğu, Şeriat'ın emri ve meydana gelen fırsatın icabı, Yüce Osmanlı Nesli'nin şan ve şerefi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun muhafazası yolunda hareket etmiş olacaksınız. Bu yapıldığı takdirde mağrur İspanyol ile sahte Papa ve bütün taraftarları, yalnız zafer ümitlerinden mahrum edilmekle kalmayacaklar, belki de bu tür küstahlıkların cezasını bulacaklar. Tanrı ancak kendine yakın olanları himaye eder. Sizin vasıtanızla Tanrı putperestleri cezalandıracaktır ki, arta kalanlar bizler gibi hakiki Tanrı'ya tapanlar zümresine dâhil olacaklar. Hak yolunda mücadele eden bizleri Tanrı zafere ulaştıracak ve birçok nimetlere kavuşturacak.' denilmektedir.

Bu mektuplar İngilizler ’in içinde bulunduğu müşkül durumu bizlere açıklamakta ve muhtemel İspanyol işgaline karşı yalvararak Osmanlı'dan yardım dilendiklerini ortaya koymaktadır. İspanya’nın daha da güçlenmesi isine gelmeyen Sultan III. Murad, dedesi Kanuni’nin Fransa’ya yaptığı siyasi destek misalinde olduğu gibi, Avrupa'yı siyasi olarak bölmek için İngilizlere destek vermekten çekinmemişti:

'İki ülke arasındaki dostluk ve Ahitname-i Hümâyûn gereğince dost ve düşmana karşı birlikte hareket edilecek. Ahitname şartlarına uyulduğu takdirde İngiliz tüccarlarına kimsenin zulmetmek ihtimali olmaz. Eskiden Osmanlı Padişahları ile dostluk edenler nasıl saygı görüp himaye edilmişlerse size de o şekilde muamele edilecek. İspanya'da esir olan Müslümanların İngiltere tarafından kurtarılması sadakat ve bağlılığınızın göstergesi. Elçinizle göndermiş olduğunuz mektubunuzda Osmanlı Donanması'na ilişkin söyledikleriniz hususunda hepsiyle ilgili malumum olmuştur. İlkbaharda büyük bir Donanma gönderilmesi kararlaştırıldı. Allahü Teâlâ Donanma'yı zafere ulaştırsın.'

Osmanlı’nın Garb Ocaklarına bağlı leventler İspanya'nın doğu kıyıları ve Cebelitarık civarına dümenlerini kirmiş ve İspanyol armadasının hatırı sayılır bir kısminin bu mıntıkaya kaydırılmasına sebebiyet vermişti.

Velhasıl, Osmanlı'nın İngiltere ile ittifakı İspanyollar’ın tekerine çomak sokmuş ve planlarını akamete uğratmıştı. Yoksa Osmanlı İngilizlerin tarihe karışmasını mı engellemişti?