Suriye'de Mart 2011'de barışçıl halk gösterileriyle başlayan ve Beşşar Esed rejiminin müdahalesiyle kan gölüne dönen iç savaş 9'uncu yılını geride bırakırken, Rusya'nın hava desteğiyle sivilleri hedef alan rejim güçleri, İdlib'de son dönemde 2 milyon sivili evsiz bıraktı.

15 Mart 2011'de ülkenin güneyindeki Dera ilinde bir grup öğrencinin okul duvarına, Beşşar Esed'e hitaben, "Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sende" yazmasıyla, Suriye'deki halk ayaklanmasının fitili ateşlendi. Esed rejiminin kışlalardaki askerlerini ve güvenlik güçlerini harekete geçirerek diğer illere de sıçrayan rejim karşıtı gösterileri güç kullanarak bastırmaya çalışması, barışçıl halk gösterilerinin iç savaşa evrilmesine yol açtı. Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinin, kimyasal silah kullanma, halkı açlığa sürükleme, tehcir, ablukaya alma, keyfi tutuklama ve işkence gibi savaş suçlarının işlendiğine dikkati çektiği iç savaşta, yüz binlerce sivil hayatını kaybetti BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre, iç savaş nedeniyle 6,7 milyon Suriyeli mülteci konumuna düştü. Bu kişilerin yaklaşık 3,6 milyonuna Türkiye tek başına ev sahipliği yapıyor.

Çatışan taraflar ve hakimiyet alanlarındaki son durum

Esed rejimi güçleri ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adıyla kurulan askeri muhalif grupların arasında 2012'den itibaren silahlı çatışmalar başladı. 2012'nin sonunda iktidardan düşmesi an meselesi görülen Esed'in yardımına İran ve Lübnan Hizbullah'ı yetişti. Rejim 2013 baharından itibaren muhaliflere karşı denge kurmaya başladı. Rusya'nın Eylül 2015'in sonunda savaşa katılmasıyla iç savaşın seyri kesin olarak rejimin lehine çevrildi. İran destekli terörist gruplar ve Rusya'nın desteğini alan rejim güçleri, kaybettikleri toprakların büyük bir kısmına yoğun saldırılar, kimyasal silah saldırıları ve ablukalar yoluyla tekrar hakim oldu.

Halihazırda rejim, ülkenin güneyindeki illeri, başkent Şam'ı, Akdeniz kıyısındaki Lazkiye ve Tartus'u ve ülkenin orta kesimindeki Humus'u tümüyle elinde tutuyor. Yine orta kesimdeki Hama, kuzeydeki Halep ve doğudaki Deyrizor illerinin merkezine de rejim güçleri hakim. Bu bölgeler, ülkenin yüzde 60'ından fazlasına tekabül ediyor. Muhaliflerin hakimiyet alanı ise yüzde 10'un altına geriledi. Muhalifler, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi, Halep kırsalındaki Fırat Kalkanı Harekatı bölgesi, Zeytin Dalı Harekatı ile terörden temizlenen Afrin ilçesi, Fırat Nehri'nin doğusunda Barış Pınarı Harekatı ile kurtarılan Tel Abyad ve Rasulayn ilçelerinde varlık gösteriyor. Terör örgütü DEAŞ ise Humus çölü olarak bilinen ve Esed rejimi kuşatmasındaki küçük bölgede varlığını sürdürüyor. ABD'nin desteğini alan terör örgütü YPG/PKK, ülkenin kuzeyindeki Münbiç ve Tel Rıfat ilçeleri ile Fırat'ın doğusundaki bölgeleri işgalinde tutuyor.

İç savaşın 10'uncu yılında en sıcak sahnesi: İdlib

Türkiye, Rusya ve İran'ın katıldığı, 4-5 Mayıs 2017'deki Astana toplantısında, İdlib ve komşu illerin (Lazkiye, Hama ve Halep vilayetleri) bazı bölgeleri, Humus ilinin kuzeyi, başkent Şam'daki Doğu Guta ile ülkenin güney bölgeleri (Dera ve Kuneytra vilayetleri) olmak üzere 4 "gerginliği azaltma bölgesi" oluşturulmuştu. Ancak rejim ve İran destekli teröristler, ateşkes ilanıyla durumun muhafaza edilmesinin kararlaştırıldığı 4 bölgeden 3'ünü Rusya'nın hava desteği sayesinde ele geçirdi ve İdlib'e yoğunlaştı.

Rejim güçlerinin Eylül 2018'de askeri yığınağına hız vermesi üzerine, Türkiye ve Rusya, 17 Eylül 2018'de ateşkesi güçlendirmek için Soçi'de ek mutabakata vardı. Saldırılarına kısa bir süre ara verdikten sonra yeniden başlayan rejim güçleri, Mayıs 2019'da bölgeyi tümüyle ele geçirmek için kara operasyonu düzenledi. Rejim ve destekçileri bu tarihten itibaren, Kefrenbude, Han Şeyhun, Maraatinüman, Serakib gibi büyük ilçelerin yanı sıra İdlib'in güneyi ve güneydoğusu, Hama'nın kuzey ve doğu kırsalı ile Halep'in güney ve batı kırsalında çok sayıda yerleşimi yoğun topçu ve hava saldırıları neticesinde ele geçirdi.

Bölgede göç verilerine ilişkin çalışma yürüten Suriye Müdahale Koordinatörlüğü verilerine göre, Esed rejimi ve Rusya'nın Astana anlaşmaları ve Soçi mutabakatını hiçe sayarak İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki yerleşimlere düzenlediği saldırıları yüzünden Ocak 2019'dan bu yana 2 milyona yakın sivil yerinden oldu. Evsiz kalan siviller güvenli olarak gördükleri Türkiye sınırı yakınlarına göç ederek derme çatma çadırlara sığındı. Sivil Savunma (Beyaz Baretlieler) kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Esed rejimi ve Rusya'nın İdlib Gerginliği Azaltması Bölgesi'ne 17 Eylül 2018'den bu yana düzenlediği saldırıları nedeniyle yaklaşık 2 bin sivil can verdi.

Tükiye, Suriye'deki dördüncü harekatını düzenledi

Türkiye, güney sınırında milli güvenliğini tehdit eden tehlikelere karşı şimdiye dek 4 harekat gerçekleştirdi. 24 Ağustos 2016 tarihinde terör örgütü DEAŞ'a karşı Fırat Kalkanı Harekatı, 20 Ocak 2018'de Afrin'deki terör örgütü YPG/PKK'ya karşı Zeytin Dalı Harekatı, 9 Ekim 2019'da da Fırat'ın doğusundaki YPG/PKK'lı teröristlere karşı Barış Pınarı Harekatı ve son olarak İdlib'de ateşkesi gözetlemek için bulunan Türk askerlerine rejim unsurlarınca düzenlenen saldırının 27 Şubat'ta Bahar Kalkanı Harekatı'nı düzenledi.

Siyasi çözüm rejimin engeline takılıyor

Siyasi çözüm süreci, 30 Haziran 2012'de İsviçre'nin Cenevre kentinde, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde başlamış, ancak geçen 8 yılda rejimin uzlaşmaz tavrı sebebiyle sonuçsuz kalmıştı. Suriye'deki iç savaşın son bulması ve ateşkesin kalıcı hale gelmesi için Kazakistan'ın başkenti Nur Sultan'da Ocak 2017'den Türkiye, Rusya ve İran garantörlüğünde düzenlenen görüşmelerde, Gerginliği Azaltma Bölgeleri dışında alınan bir diğer sonuç da Anayasa Komitesi oluşturulması oldu. İsviçre'nin Cenevre kentinde 30 Ekim 2019'da ilk kez toplanan komitenin görüşmeleri de Esed rejiminin tutumu nedeniyle çıkmaza girdi.

Abluka, saldırı, tehcir, işkence ve kimyasal silah: Rejimin 9 yıllık metodları

Başkent Şam'da muhaliflerin kontrolündeki bölgeler, ülkenin orta kesimindeki Humus ve güneyindeki Dera ile Kuneytra illeri, Astana anlaşmaları kapsamında "Gerginliği Azaltma Bölgesi" ilan edilmelerine rağmen, abluka, saldırı ve tehcir yoluyla rejimin eline geçti. Söz konusu bölgelerde rejimle uzlaşarak kalmayı kabul etmeyenler, ülkenin kuzeyinde, derme çatma çadırlardan ibaret sığınmacı kamplarına yerleştirildi.

Suriye Müdahale Koordinatörlüğü verilerine göre, rejim ve destekçileri, ele geçirdikleri bölgelerden 14 Mart-31 Temmuz'da çoğu sivil, 128 bin 926 kişiyi zorla göç ettirdi. Suriye İnsan Hakları Ağı'nın (SNHR) verilerine göre, Esed rejimi, keyfi olarak alıkoyduğu on binlerce kişiden 14 bin 221'i işkence ederek öldürdü. Muhalif kaynaklara göre, Esed rejimi güçleri iç savaşın başlamasından bu yana yaklaşık 500 bin kişiyi halen alıkoyuyor. Yine SNHR verilerine göre, Esed rejimi, iç savaşın başlamasının ardından muhaliflerin kontrolündeki yerleşimlere 217 kez kimyasal silah saldırısına başvurdu.

İlk kimyasal silah saldırısını Aralık 2012 yılında Humus'un Beyyada semtinde gerçekleştiren rejim, en son saldırısını ise 19 Mayıs 2019'da Lazkiye'ye bağlı Kebine köyüne düzenledi. Esed rejiminin başkent Şam'ın Doğu Guta bölgesinde 21 Ağustos 2013'te bin 400'ün üzerinde sivilin hayatını kaybetmesine yol açan kimyasal silah saldırısı hafızalarda yer edinirken, 5 Nisan 2017'deki Han Şeyhun ile 7 Nisan 2018 Duma ilçesinde de kimyasal silah saldırılarında onlarca sivil can vermişti. İTTİFAK-AA