Tebük Gazası hicretin dokuzuncu senesinde Doğu Roma (Bizans) Devleti`ne karşı yapılmıştır. Sıcak ve kuraklıktan dolayı halkın geçim darlığı içinde oldukları bir zamana rastladığı için bu gaza 'Gazvetül-Usre' diye de anılır.

Müslümanlar her türlü sıkıntılarına rağmen mallarını Allah yolunda infak ettiler. Ebubekr-i Sıddık Hazretleri malının tamamını, Hazret-i Osman çok büyük bir kısmını Allah yolunda infak etmişti.

Münafıkların başı Abdullah bin Ü bey ve arkadaşlarından seksen kişi, bu sefere çıkmadı. Ayrıca Ashap`tan üçkişi de mazeretsiz olarak geri kaldılar.

Tebük`te on geceden fazla kaldıktan sonra düşmanın meydana çıkmaması üzerine Resulullah Efendimiz Medine`ye döndü. Resulullah Efendimiz (s.a.v.), herhangi bir seferden döndükten sonra doğruca mescide gider, iki rekât namaz kılar ve insanlarla konuşmak için otururdu. Yine namaz kılıp oturdukları sırada, seferden geri kalan seksen küsur kişi, huzuruna geldiler. Özürlerini beyan edip yemin ettiler, af dilediler. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) özürlerini kabul edip, kalplerinde gizlediklerini Allah`a havale etti. Bundan sonra seferden geri kalan üçsahabi Kab, Mirare ve Hilal huzura geldiler. Resulullah (s.a.v.) niçin sefere çıkmadıklarını sorunca, hiçbir mazeretleri olmadığını itiraf ettiler. Resû lullah (s.a.v.), haklarında bir hüküm gelinceye kadar beklemelerini ve diğer Müslümanların da onlarla konuşmamasını emretti. İnsanlar onlardan uzaklaştı. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) elli gece sonra bu üçsahabinin tevbelerinin Allah tarafından kabul edildiğini bildirdi.

İnsanlar bu müjdeyi kendilerine ulaştırınca Kab (r.a.), Resulullah`ın huzuruna geldi. Peygamberimiz (s.a.v.):

'Doğduğundan beri sana yaşadığın en hayırlı günü müjdeliyorum' dedi. Kab (r.a.): 'Bu sizden mi yoksa Allah`tan mı?' diye sorunca, 'Allah katındandır' buyurup tevbelerinin kabulünü bildiren Tevbe suresinin 117 ve 119. Ayetlerini okudular.

Bunun üzerine Kab (r.a.): 'Yemin ederim ki beni İslâm a hidayet ettiğinden sonra Allâh`ın bana verdiği en büyük nimet Resulullah`ın sadakatimi ilan etmesidir' dedi. (Hulâsa-tül-Ahbar, A. Mahmut Hüdai)

Sağlıklı günler;