Normal ekrandan izlemek bir filmi... Bir de çözünürlüğü yüksek bir ekrandan hatta üç boyutlu gözlüklerle izlemek çok farklı değil mi?
Adeta olayı sen yaşıyormuşsun hissi, yeşilin rengini vadinin derinliğini sütun serinliğini muhteşem bir şekilde hissederek izlemek, kendini macera sahnesinde bulmak ya da, gürültünün tam ortasında. Sarsıntıyı, gök gürültüsünü hissetmek, yağmurda ıslanmak bile mümkün. Böyle bir merakım film izlerken olmasa da genellikle çocuklar için hazırlanan oyun platformlarında bu tür etkinlilere defalarca şahit oldum bir anne olarak. Çocuklara gözlük takip hayali bir boks maçı ya da yine gözlükle yükselip alçalan lunapark makinalarında çocukların görsel heyecan yaşaması tercih etmesem de refakat ettiğim durumlar.
Teknoloji farklı heyecanlara kapı aralayan bir pazar adeta.
Oysaki benim bakış açım bambaşka yorumluyor bu konuyu... Ve bu bakış açısını fark etmek beni epeyce heyecanlandırdı ve bu mutluluğu bu yazımızda satırlara dökmeye sizlerle paylaşmaya karar verdim.
Teknoloji insanın muhteşem fıtri donanımlarından esinlenerek süregelen bir gelişim ve değişim.
Hayatı yaşarken hiçbir şeyin tesadüf olmadığı gerçeğini bilsek dahi bunu içselleştirip kabule geçmek apayrı bir süreç... Kolay mı? Her an, her konuda bu bilinçle yaklaşmak. Farkındalıklar yavaş yavaş birike birike elbette her konuda olduğu gibi, bu konuda da her anın ve durumun tesadüf olmadığı gerçeği ile bakabilme elbette mümkün.
Yaşadığınız bir olay, çatışmalar, uzlaşmalar niyet noktasında hayat buluyor... Her zaman her şey bizim istediğimiz doğrultuda olmayabilir, olmaya biliyor.
Peki, bunun ardındaki güzellikleri, dersleri, muteber bir gelişim vesilesi olarak bilmiş olsak aynı tepkileri üzüntü ve karamsarlıkları yaşar miyiz? Yaşarız çünkü yaşamadan zaten bilmiş olsak yaşamamıza gerek kalmaz. Gece olmadan güneşin doğmadığı gibi. Fakat yağmur sonrası gökkuşağının çıkacağı bilinciyle yağmurda ıslanmak, kabule geçerek yaşamak, üzüldüğün bir konuda bile; seni sessiz bir meltem rüzgârına muhatap kılar.
Bir hediye paketi düşünelim bize sunulan... Hayat örneğin bize sunulan büyük bir lütuf, ikram ve ihsan.
Bu hediye paketi hayat olsun öyle hayal edelim. Biz bu pakete baktığımızda henüz içindeki hediyenin ne olduğunu bilmeden, ambalaj şeklini, rengini, boyutunu, kurdelesini, sadece görerek; bu konuda çıkarımlar varsayımlar yaparak, şikâyet dolu tepkiler vererek; hediyeyi açıp ona ulaşma konusunda ne kadar zaman kaybetmiş oluyoruz. Üstelik hediyeyi verenin yanında teşekkürden aciz, muteber insanî bir duruştan uzak bir hal alıyoruz.
Bu ambalaj insanlar, ambalaj şekli yapısı ise yaşadığımız olaylar, durumlar vs.
Sonunda büyük bir şikâyet ve mücadele ile can hıraş açtığımız pakette muhteşem bir hediye ile ilk yüzleşme gerçekleşiyor... Aslında o hediyenin güzelliği; senin, neyi anlayamadığını, neye teşekkür etmediğini, neyi kabule geçmeden, hediye sahibini de incitir miyim inceliğinden uzak bir bilinçte yaşadığınla yüzleşmeni sağlıyor.
O hediyeler hayatımızda hep var, paketi açılmamış ambalajında saklı bizi bekliyor... Bizim niyetimiz, yaklaşımımız, gayretimiz, bakış açımız, bu hediyelere zorlukla mi kolaylıkla mı ümitle mi karamsarlıkla mi ulaşacağımızı belirleyen faktörler... İnsanın cüzi iradesi ve özgürlüğü bu noktada devreye giriyor. Değerimizi, bahşedilen nimetlerin ve hediyelerin öncelikle var olduğunu büyük bir teslimiyetle bilmek, buna yürekten inanmakla başlıyor her şey. Ardından yaşam, iniş çıkışlar, insanlar, olaylar, üzüntü ve mutluluklar bunları olması gerektiği haliyle kabule geçmek geliyor... Sakin ve huzurlu bir şekilde hediyenin ne olduğunu anlamak, sana ait olanı bahşedileni merkeze almak ve teşekkür etmek...
Çözünürlüğü yüksek bir bakışla hayata ve olaylara bakmak, o hayatı daha gerçekçi daha hissedilebilir kılmaktadır.
Teknoloji içimizde, hediyeler yanı başımızda.
Hayat başlı başına bir hediye... Kolaylıkla, şükürle yaşamak nasip olsun... Oldu ve olmaya devam ediyor. Teşekkür ederim Allah'ım. Evveli ve ahiri için.