Yazar ve çevirmen Cemal Aydın, "Tercümanlık zor bir iştir ama mesuliyet duyana. Mesuliyet duyarsan, sorumluluk hissedersen işlerin en ağırıdır. Çünkü düşünce, kelime, mana başkasının" dedi. Cağaloğlu'ndaki Yeni Dünya Vakfı'nda gerçekleşen "Babıali Enderun Sohbetleri"nin konuğu bu hafta yazar ve çevirmen Cemal Aydın oldu. Aydın, "Tercüme: En Ağır İşçilik" başlıklı konuşmasında bir tercümanın alması gereken sorumlulukları ve bir kitabın tercümesi sırasında yapılan hataları anlattı. Bir okurun çeviri bir kitabı anlamaması durumunun tercümandan kaynaklı olduğuna dikkati çeken Aydın, şöyle devam etti: "Eskiden Meydan Larousse vardı. Meydan Larousse'un yabancı dilde baş kontrolcüsü Adnan Benk, bizim tercüme derslerimize girerdi. 'Bazıları tercüme yaparken anlamıyor, anlamadığı için de güzel kelimeler kullanayım diye anlamsız şeyler yazıyor. Bir arkadaşınız tercüman olacağım derken böyle yaparak şair oldu gitti.' demişti. Yani çeviri yaparken okuduğunda bir şeyi anlamayınca okuyucuya hoş gelsin diye bir şeyler yapıyorlar ama o da bir işe yaramıyor." Aydın, tercümanlığın vebali büyük ve zorlu bir iş olduğuna dikkati çekerek, "Çünkü yazara karşı sorumlusun. Okura karşı sorumlusun. En kötü tarafı bu. Bir de Allah'a karşı sorumlusun. Ben bu yüzden çeviri yaparken eğer yazar hayattaysa açar telefon sorardım 'Bu cümlede ne anlatmak istiyorsunuz?' diye. Yoksa da çok çalışmak zorundasınız" ifadelerini kullandı. Arapça'dan eski eserlerin çeviri konusuna da değinen Aydın, şunları kaydetti: "Mutlaka eserin birkaç nüshasının gözden geçirilmesi lazım. Ben bir kitabı tercüme ederken mutlaka birkaç nüshasını bulurum. Çünkü müstensihler, yani elle yazan adamlar dalgınlıkla, biz bile yapabiliyoruz, onlar bir bakıyorsunuz yanlış bir şey yazmış. O yanlış yazınca da yanlış tercüme yapabiliyorsunuz. Fakat birkaç nüshayı getirirseniz hataya düşmezsiniz."