Çocukluğunda tattığı domatesi yâdetmeyen yok gibi. 'Nerde o lezzet' hayıflanmaları dedelerin, anneannelerin, babaannelerin dillerini süslüyor! Torunlar da bu 'eski domatesler' efsanesine bir anlam vermek karşısında kalmış olmaktan şaşırıyorlar. Öyle ya, kış kahvaltılarında tabaklarının vazgeçilmezi domates, yaz kış salatanın sultanı domates başka nasıl olur? Domates işte!

Gençbabalar da oğullarının tarafındadır aslında. Onlar da bu 'domates edebiyatı'na dudaklarının ucunda belli belirsiz bir gülümseme ile iştirak etmiş olurlar!

Onlar çocuklarının pragmatik iştahlarından yanadırlar aslında. Çünkü onlar da 'kokulu' domatesler çağına yetişmiş değiller ki!.. Belki de onlar, babaları ile oğulları arasında, araya sıkışmış bir nesil olmanın kokusunu seziyor fakat o kokuyu almak istemiyorlar?..

Domatese aşırı anlam mı yüklemiş oluyoruz? Bunun cevabını Hüseyin Atlansoy`un şiiri 'Şaşırtılmış Domates'in mısralarında da bulabileceğiz. Şiir dilinin önemli gerçekleşimlerinden biridir. Yeni Türk Şiiri`nin yapı taşları arasındadır.Hayatımızda şiirin yerini bilmek okura kalmış birşeydir derim ben. Dinde olduğu gibi, edebiyatta da zorlama, olmuyor.

Evet, domatesi şaşırttılar. Domatesimizi şaşırttılar. Prof. İbrahim Kocaoğlu, 'ebter' tohum diyor, toplumu aydınlatan, uyaran, bilinçlendiren ilmî çalışmalarını anlatan konuşmalarında.

Domatesin, giderek birçok sebzenin hilkatten gelen tabiî meziyetleri, aşırı para kazanma hırsının şehvetine kurban edildi. Bu sadece Türkiye`de olmadı. Küresel saptırma önce bize çarptı. Bu uğursuz uygulamanın pilot bölgesi oldu Türkiye. Sunî tohum, sunî gübre. Ve daha çok ürün!.. Daha çok ürün!.. Daha çok ürün!..

Önce koyun, inek ve tavuklara sunî yem verilmeye başlandı. Yadırganmadı mı? Elbette yadırganmıştı. Gel gör ki, alışmak sadece geçen zamana tâbi birşeydi. Yaradılıştan gelen hassalar tekel, merkez olma stratejilerinin buyruğuna verilmişti.

Şimdi ülkenizi düşünün... Domatesin tohumu dışardan geliyor. İthal tohum! Kokusu ve lezzeti lâboratuvarda yok edilmiş Domates! Ben bir de rengini hatırlatmak istiyorum Domatesin. Eski Domatesin rengi de kendisine has bir kırmızı idi. Esasen kırmızı bu rengin genel adıdır. Türkçe`de 'kızıl' renk vurgulanır. Günlük hayatta gül kırmızısı, domates kırmızısı vardır. Kokusuz gül faciasını da unutmayalım. Derler ki İznik çinisinin tarihî rengi domates kırmızısı ile anlatılır. Cansız tabiatta kiremit rengi ile canlı domates kırmızısı arasında bir renk, hatta sırrı unutulmuş, kapanmış, yitmiş bir kırmızı çini sanatında. Yeni İznik çinicileri de bu kırmızıyı bir türlü tutturamıyor!

En az 10.000 yıllık bir Anadolu ziraatı vardır efendiler!.. Bu ziraatın yemişleri orijinaldir. Trakya bereketinden Iğdır`ın mucizevî ılıman iklimine, Karacabey ovasından Çukurova`ya, Ege`den Güneydoğu`ya harıl harıl tarımlanan bir dört mevsim diyarıdır Anadolu.

Ben, çocukluğumda Yalova`da üvez ağacından üvez yedim. Ü nnap gibi eşsiz bir meyveyi bugün bir çocuğa yediremezsiniz. Çünkü sevdiremezsiniz. Hayatının dışındadır da ondan. Televizyonda bir Avrupa markası reklâm ederse, o zaman başka!.. O Avrupa markasını da bir süre bir yerli firma tanıtmış, o markayla geçici evlenip, halkımızı alıştırmışsa!..

İkinci ve çok kısa sürmüş Göktürk devletinin alınyazısından alınacak derin dersler vardır. Prof. Bahaeddin Öngel`in Türk kültürünün gelişme Çağları adlı kitabında güzel bir anlatımı var Bilge-Kağan ve Kül-Tegin kardeşlerin devlet ve toplumunun. Elli yıl kadar sonra da Türkler İslâm`ı kucaklamaya başladılar. (Ötüken Yayınları, basmalı)

'... Bununla beraber (Bilge-Kağan`ın amcası) Kapagan Kağan, büyük bir 'ziraat reformu' ile meşguldü: Gittikçe gelişen devlet içinde, ziraatı geliştirme ve teşvik etme lâzımdı. Gerçi Türkler de de ziraat vardı. Fakat binlerce yıllık Çin ziraatı kadar değildi. Kapagan-Kağan Çin`e elçiler gönderir ve iyi cins tohumlarla, âletler ister. Kapagan-Kağan`ın büyük ve ezici askeri gücüne rağmen Çin, bu istekleri hemen reddeder. Çünkü gelecekteki Çin politikası ve Türklerin gelişmesi bakımından, bu işler çok önemliydi. Bunun üzerine büyük akınlar başlar. 'Tohum Savaşları' diyebileceğimiz bu akınlarda Çin, büyük bir yenilgiye uğrar-Bahaeddin Ögel, 1971.