Müge Anlı`nın Türkiye gündemine taşıdığı 'Ecrin Bebek' olayını izlerken memleketimize dair çok absürt bir olayın da farkına vardım. 1,5 yaşındaki Ecrin bebeğin vicdanları yaralayan akıbetini konuşurken, ülkemizin dikkate alınması gereken bir de muhtarlık sorunu olduğunu fark ettim. Henüz çiçeği burnunda muhtarların endişelenmesi gereken bir durum yok ama Türkiye`nin bu en küçük idari yapısının baştan aşağı yeniden düzenlenmesi gereği de açık;

Hiçkuşkusuz muhtarlıklar demokrasinin tabana yayılmasının bir göstergesidir. Vatandaşın yönetime katılımı için de önemli kabul edilmektedir. Beş yılda bir yenilenen yerel seçimlerde muhtarımızı da seçiyoruz. Son yıllarda çokça tartışılan, uğruna cinayetler işlenen, hatta son İstanbul seçiminde dengeleri dahi değiştirdiği söylenen muhtarlık seçimleri aslında somut bir durumdan bu kadar önem kazandı.

Baştan çıkartan muhtar maaşı

Yerel seçimlere gidilen yolda muhtar maaşları yeniden düzenlendi ve Ocak 2019`dan itibaren bin 911 lira 69 kuruş olarak belirlendi. Temmuz ayından itibaren ise muhtarlarımıza maaş olarak 2 bin 7 lira 27 kuruş ödenecek. Büyükşehirler için çok cazip görünmese de küçük köyler ve mezralar için hayli baştan çıkarıcı bir maaş olduğu sonrasında yaşanan gelişmelerle daha iyi anlaşıldı. Özellikle de yıllardır devam eden göçlerle nüfusu iki haneli rakamlara düşen köylerimiz için muhtar olmak bir piyango gibi algılanmaya başladı. İki hane çok önemli çünkü eğer seçmen sayısı 10`un altına düşerse muhtarlık elden gidiyor. Ne yapıp edip seçmen sayısının 9`a düşmesini engellemek gerekiyor.

Muhtarlık seçiminin bitmeyen kini;

Ü lkemizdeki 50 bin 157 muhtarlıktan birisi de Samsun`un Vezirköprü ilçesine bağlı Alancık mahallesi; Aslında eski bir köy ama son yıllarda değişen idari yapı çerçevesinde ilçeye bağlı bir mahalle kabul ediliyor. Canice işlenmiş bir cinayete kurban gittiği anlaşılan Ecrin bebek, Alancık mahallesi muhtarının resmiyette torunu; Gerçekte nasıl diye soracak olursanız hayli karışık aile ilişkileri ve akrabalık bağları var. Zaten bu yazının konusu da değil.

Altınkaya baraj gölünün hemen üstünde yer alan köy sadece muhteşem manzarasıyla değil yeşil doğasıyla da büyüleyici bir görünüme sahip. Büyük çoğunluğu Samsun`a ve diğer kentlere göçetmiş mahalle sakinlerinden geriye bir kaçev kalmış. 31 Mart seçimlerinde kullanılan oy sayısı 21; Seçime katılım oranı yüzde 100. Seçime tek muhtar adayıyla gidilmesinin nedeni ise gizli oy açık tasnife gerek dahi duyulmaması. Çünkü zaten köyde 6 hanede yaşam sürüyor ve kimin kime oy vereceği çok belli.

Eşi, oğlu, kızı, kardeşi, eniştesi;

Mevcut muhtarın eşi, oğulları, kızı, gelin, damadı, kardeşi ve eniştesinin dışında bir de halasını dahil ettiğimizde 11 oya sahip. Allah geçinden versin artık 90`lı yaşları geride bırakan halanın vefatı durumunda yerel demokrasi tam anlamıyla kaosa girebilirdi. 90`lı yılların meşhur siyasi kavramıyla 'yönetemeyen demokrasi' burada gerçek olabilirdi. 31 Mart`ta aday olmasa da diğer muhtemel adayın oy sayısı da 10. Elbette onun oyları da eşi, babası ve kardeşlerinden oluşuyor.

Akraba demokrasisinin sıra dışı bir örneğinin yaşandığı mahallede 21 oyluk seçim yarışı bu defa olaysız şekilde sonuçlandı ama artçı sarsıntıları devam ediyor. Ecrin bebeğin ölümü mevcut muhtar ve ailesiyle diğer ismi karşı karşıya getirdi. İki taraf da cinayetle ilgili birbirlerinden şüpheleniyor, hatta ağır suçlamalar yöneltiyor.

Köy demokrasisinin şehre müdahalesi;

Motive edici gücün muhtarlık maaşı olduğunu görmezden gelsek dahi pek çok sorunu içinde barındıran bu idari yapının sürdürülemez olduğu açık. Yeni bir idari reformun zamanının gelip geçtiğini 31 Mart`ta yaşadıkları İstanbul`da oy kullanmayıp köylerindeki muhtar seçimlerine dahil olanların sayısal artışında gördük.

Otobüslerle, minibüslerle köylere taşınan oylar iki yönlü bir haksızlığı içinde barındırıyor. Seçim yarışının vazgeçilmez ilkesi adil rekabet zedeleniyor, çok daha farklı sorunlar ortaya çıkıyor. Galiba iş yine köklü bir yerel yönetimler reformu ve geniş bir idari yapı değişikliğinden geçiyor; Yoksa daha çok, bir muhtarlık için ne kavgalar çıkıyor, ne ocaklar sönüyor diye pişmanlık duyacağımız kesin;