Dî nî Türk Mû sikî si`nin otorite şahsiyetlerinden, Marmara Ü niversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Mû sikî si Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi ile anahtar kelimeleri Amasya ve mû sikî olan bir sohbet gerçekleştirdik.

`height=

Ahmet Hakkı Bey, Amasya`da ilk mû sikî eğitimlerine nasıl başladınız? Hocalarınız, talebe arkadaşlarınız kimler?

İlk mû sikî eğitimimiz, doğduğum evde aile içerisinde başladı diyebilirim. Zira Kâdirî Meşâyıhından 'Keçeci Hoca' ismiyle bilinen dedem Mehmet Turabi`nin (ö. 1976) zengin bir dî nî mû sikî repertuarı vardı ve bu eserleri seslendirirdi. Hatta elimizde kendi sesinden okuduğu üçilahi kaydı mevcuttur. Rahmetli babam Mehmet Ali Turabi`nin (ö. 2014) hem mû sikî kabiliyeti vardı, hem sesi çok güzeldi zengin bir şarkı repertuarına sahipti en önemlisi de Amasya Mû sikî Cemiyeti`ne devam etmişti. Gerek radyodan gerekse getirttiği kasetçalardan dönemin yeni çıkan kasetlerini dinler ve dinletirdi. Türk Müziği zevkimiz dî nî yönden dedem vesilesiyle, şarkı yönünden babam vesilesiyle şekillenmiştir. Annem ise başta ramazan ayına mahsus olmak üzere yerel ilahileri bilir ve okurdu. Ailemizde mû sikî ile meşgul olan başka biri olmadı. İlkokulda öğretmenim Abdülkadir Yörük bize pek çok marş ve kahramanlık türküleri öğretti. Gümüşhacıköy İmam Hatip Lisesi`nde ise saygıdeğer hocam Mehmet Özden tarafından kurulan ve bizzat yönettiği ilahi koromuz vardı. 7 yıl boyunca hocamızdan çok güzel eserler meşk ettik. Mübarek gün ve gecelerde, ilçemiz ve mücavir köylerde bu koro aktif görev yapardı. Hocam Mehmet Özden hâlâ hayattadır, Rabbim uzun ömürler versin. Korodaki arkadaşlarımız genelde Diyanet İşleri Başkanlığı`nda farklı görevler aldılar. Çocukluğumdan itibaren en büyük hayalim, kanun çalmak olmuştur. İlçemizde bu anlamda imkânlarımız olmadı. Geriye dönüp baktığımda, Gümüşhacıköy`de değil de Amasya merkezde yaşamış olsaydık müzik eğitimimiz ve müziğe hizmetimiz müsbet anlamda daha farklı olurdu.

Amasya ilmin ve aşkın merkezi;

Amasya ve mû sikî kelimeleri yan yana gelince sizde ne türden çağrışımlar oluşturuyor?

Amasya, ilmin ve aşkın merkezi. Mû sikî ise aşkın ta kendisi olup aşk, kendisini ancak mû sikî ile ifade edebilmiştir. Aslında bu meyanda 'men arefe nefsehû , fekad arafe Rabbehû ' (Kendini bilen, Rabbini bilir' sırrının tecellilerini Amasya`da görebiliriz.

Amasya`da herkes kendini bilir;

Zira ilim merkezlerinin başında gelen Amasya`da herkes kendini bilir ve dolayısıyla Rabbini tanır. Rabbini tanıyan birinin O`na âşık olmaması mümkün değildir. Hz. Mevlâna buyurur ki 'aşk ister o cihetten ister bu cihetten âkibette bizim tarafa meyleder'. Büyüklerimiz bunu 'Leylâ`dan Mevlâ`ya geçiş' olarak da isimlendirmişlerdir. Amasya`da 'Ferhat İle Şirin Aşk Müzesi'nde de bu tema işlenmiştir.

Amasya`da pek çok mû sikî üstadı yetişmiş. II. Beyazıt, Çelebi Mehmet ve Korkut, Hızır Ağa, Vardakosta Ahmet Ağa, Amasyalı Şükrüllah, Keçeci Hoca, Kutlu Payaslı, Sadun Aksüt, Mahmut Oğul, Özgen Gürbüz, İrfan Özbakır, Burhan Özbakır, Giriftzen Asım Bey, Asım Kemeroğlu, Mehmet Kemeroğlu, Ahmet Hakkı Turabi, Osman Yıldız, Fatih Koca, Osman Akbaş ve Aslan Demir Amasyalı mû sikî üstadlarından evvelemirde isimlerini zikredebildiklerimiz; Mû sikî ile coğrafya arasında nasıl bir ilişki vardır ki şehzadedeler şehrinden böylesi üstadlar neş`et etmiştir?

Amasya asırlar boyunca ilmin ve sanatın merkezi olmuştur

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Amasya, sadece Osmanlı döneminde değil asırlar öncesinden ilmin ve sanatın merkezi olmuştur. Dolayısıyla konuya dönemsel değil coğrafi açıdan açıklık getirmek gerekir. Zira Amasya`nın Milat`tan önce 5000 yılına kadar uzanan oldukça zengin bir tarihi vardır. Tarih boyunca hemen her devletin en önemli merkezi olarak tarih sahnesinde yer alan Amasya, aynı zamanda her devletin ilim adamlarının ve sanatçılarının da tabii olarak yaşadığı ve ilim-sanatlarını idame ettikleri bir coğrafya olmuştur.

İlmin ve sanatın mayalandığı şehir Amasya;

İlmin ve sanatın mayalandığı şehir olan Amasya, başta Selçuklu olmak üzere bilhassa Osmanlı döneminde de Anadolu`nun yine ilim ve sanat başkenti olmaya devam etmiştir. Coğrafi konumu ve insanının özellikleri açısından şehzâdeler için mükemmel bir çıraklık mekânı olan Amasya`da on iki Osmanlı şehzadesi görev yapmıştır. Bunlardan beşi tahta çıkamamış ama yedisi tahta çıkmıştır. Şehzadelerle birlikte Amasya`ya gelen şehzadelerimizin ilim ve sanat hocaları, sadece şehzadelerimize değil aynı zamanda Amasya halkını da eğitmiştir. Bu eğitim-öğretimin doğal bir sonucu olarak Amasya`da pek çok âlim ve sanatkâr yetişmiştir. İnsanının ilme ve sanata olan duyarlılığı, kabiliyeti ve aşkı da bu duruma verilen en önemli doğal katkıdır.

Gümüşhacıköylü Keçeci Hoca`nın Amasya mû sikî sine yönelik hizmetlerine ve ilahilerine değinir misiniz?

'Keçeci Hoca' lâkabıyla bilinen dedem Mehmet Turabi, 1881 senesinde Amasya`nın Gümüşhacıköy ilçesinde doğmuş, 1976 senesinde yine aynı ilçede vefat etmiştir. Gümüş nahiyesinde bulunan Halî liye Medresesi`nde aldığı eğitimini, Gümüşhacıköy İdâdî si`nde tamamlamıştır. 1972 senesine kadar ilçenin farklı camilerinde imam-hatip olarak ilçe halkının dî nî hayatına katkıda bulunmuştur. Diğer yandan Kâdiriyye Tarikatının Hâlisiyye kolundan Sivaslı Mû r Ali Baba`nın oğlu Şeyh Seyfeddin Efendi`nin Amasya Halifesi olarak -tekkelerin kapatıldığı 1924 senesine- kadar Gümüşhacıköy`de 'Tekke Camii' olarak bilinen tekkesinde dervişleriyle birlikte meydan açmış ve burada tasavvufî irfânın gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Keçeci Hoca sesinin güzelliğiyle birlikte aynı zamanda hattat olarak da tanınır. Keçeci Hoca`dan günümüze üçadet ilahi intikal etmiştir: Uşşak İlahi 'Aşk-ı nigâr kandedir', Segâh İlahi 'Mest ü hayrânım' (Söz: Ahmed Kuddû sî Hz.), Hüzzam İlahi 'Demedim mi?' (Söz: Ahmed Sû zî Hz.) bu eserler tarafımızdan 'Amasya İlahileri 1' ve 'Turabi İlahiler' isimli albümlerde seslendirilmiştir. (Keçeci Hoca hakkında geniş bilgi için bkz. http://isamveri.org/pdfdrg/G00310/2017/2017_TURABIAH.pdf )

Sarayın Amasya mû sikî sine etkileri nasıl olmuştur?

Aslında az önce değindiğimiz üçüncü sorunun cevabının devamı olarak şunu ilave edebiliriz.

Tabii ki, buyurunuz hocam;

Şehzadelerimizle birlikte gelen sanatçılarımız İstanbul`da sarayda icra edilen müziği Amasya`ya getirmişlerdir. Bundan dolayıdır ki Amasya merkezde Klasik Türk Müziği hâkim olmuş ve bu zevk bir müddet sonra kalıcı hale gelmiştir. Halk müziğimiz ise daha çok ilçelerde ve köylerde varlığını sürdürmüştür.

Gayrı resmi kuruluşu 1908 resmî kuruluşu 1913 olan Amasya Mû sikî Cemiyeti`nin şehrin mû sikî anlayışına yönelik ürettiği katma değerler için neler söylemek istersiniz?

Amasya`da sürgüne gelen Giriftzen Asım Bey, gayrı resmi olarak Amasyalı sanatçılarla meşk yapmaya başlar. Gayrı resmi olarak başlayan bu meşkler, resmiyete bürünmeden Giriftzenin sürgünü bitiyor ve İstanbul`a dönüyor. Amasya`dan İstanbul`a giden bir ekibin ricasıyla Hulusi Tiryaki`nin başkanlığında bir cemiyet kurulmasına karar veriliyor. Giriftzen Asım Bey`in sürgünden sonra ihtiyârî olan Amasya hayatında cemiyetin onursal başkanı olarak göreve devam ettiğini biliyoruz.

Giriftzen Asım Bey, Hayatı ve Eserleri adıyla yaptığımız araştırmamız Amasya Belediyesi Kültür Yayınları`ndan 2017 yılında yayımlandı. Daha detaylı bilgileri, belgeleriyle birlikte bu araştırmamızda yazdık.

Düzenli konserler vermeye başlayan cemiyet, Mustafa Kemal Atatürk`e dahi konser veriyor. Bu halk konserleri, gördüğü iltifata binaen daha düzenli bir hale getirilmiştir hatta bu gelenek Amasya`da dî nî , sanat ve halk müziği konserleri şeklinde devam etmektedir. İşte bu meyanda icra edilen Klasik Türk Müziği repertuarı, halkın da müzik zevkini şekillendirmiş ve müzik kültürünü oldukça üst seviyelere taşımıştır. Diğer yandan cemiyette verilen çalgı dersleri, Amasyalı gençleri, zengin Türk müziğimizin dünyasıyla tanıştırmış ve bu eğitim-öğretimden pek çok sanatçı yetişmiştir. İşte saray mû sikî si Amasya şehir merkezinde klasik Türk Sanat Müziği olarak yerini daha da sağlamlaştırmıştır.

1980`lerde mû sikî cemiyeti, Belediye Konservatuarı`na tahavvül etmiştir. Belediye konservatuarında sanat müziği başta olmak üzere korolar teşekkül etmiş, müzik nazariyatı ve Türk Müziği sazları eğitimi verilmeye devam etmiştir. 1996`dan itibaren Tasavvuf Mû sikî si de konservatuarın bölümlerinden biri olarak eğitim vermeye başlamıştır.

Amasya Mû sikî Cemiyeti ve Büyük Ağa Medresesi ve Kuran Kursu bağlamında Amasya`da cami mû sikî sini nasıl ele almak gerekir?

Doç. Dr. Fatih Koca`nın konuyla ilgili güzel ve oldukça faydalı bir makalesi vardır. (http://dergipark.ulakbim.gov.tr/amauifd/article/view/5000191755)

Büyükağa Medresesi, İstanbul`dan gelen âlim ve sanatçıların faal oldukları çok önemli bir merkezdir. Zira İstanbul camilerinde icra edilen cami mû sikî si tavrı, onlarla birlikte Amasya camilerinde de uygulanmaya başlamıştır. Amasya`da başta Kur`ân-ı Kerî m tilaveti olmak üzere ezanlarda, salâlarda, temcidlerde ve mevlid merasimlerinde İstanbul tavrının büyük önemi ve ağırlığı vardır. Bu meyanda Büyükağa`dan yetişen hafız mû sikî şinaslarımız da bu geleneği yaşatmışlar ve hâlâ devam ettirmektedirler. Doç. Dr. Fatih Koca, Hasan Kazancı, Ahmet Bilen ve pek çok hocalarımız bu kutsal kurumun en önemli meyvelerindendir.

Amasya Belediyesi`nin düzenlemekte olduğu Altın Elma Beste yarışmalarının Türk müziğine katkılarını değerlendirir misiniz?

14. Altın Elma Beste Yarışması 2018 yılının eylül ayında gerçekleştirilmiştir. Bunlardan ilk beşini Amasya Valiliği, son dokuz tanesini de Amasya Belediyesi gerçekleştirmiştir. Bilhassa son yarışmalar, TRT ile yapılan protokol çerçevesinde iki kurumun işbirliğiyle düzenlenmiştir. Gönderilen eserler TRT repertuar kurulu tarafından ön elemeye tabi tutulmuş, finale kalan 10 beste ise TRT Müzik kanalından yapılan canlı yayında büyük jüri tarafından değerlendirilmiştir.

Türk Müziğinin Oscar`ı;

Bu yarışma Türk Müziği camiasında 'Türk Müziğinin Oscar`ı' olarak anılmaktadır. Yeni bestelere yeni sanatçılara yol açmış, Türk Müziği neşesini ve zevkini canlı tutma, teşvik sadedinde oldukça önemli bir yere sahip olmuştur. Ü lkemizde en uzun soluklu devam eden bu yarışma, maalesef bu yıl düzenlenmemiştir ümidimiz aynı şevk ve profesyonellikte devam etmesidir. Zira İstanbul Saray Müziğinin Anadolu`daki uygulama merkezi olan Amasya`da bu yarışmanın düzenlenmesi ayrıca manidardır. Zira Türk Müziğinin farklı etkilerle yozlaştığının konuşulduğu son günlerde bize ait olan geleneksel Türk Müziği`ni koruma ve gelecek nesillere bunu taşıma anlamında çok güçlü bir etkisi vardır Altın Elma Beste Yarışması`nın.

Kaçbeste geliyor?

Bu yarışmaya her sene ortalama 650 beste müracaatı olmaktadır. Bu bestelerden ortalama 80 tanesi TRT reperuarına girmektedir.

Jüriden de bahseder misiniz?

Jürinin tamamı ülkenin tanınmış ve Türk Müziği`ne hizmeti olan Amasyalı sanatçılardan oluşmaktadır: Sadün Aksüt, Kutlu Payaslı, Hüsamettin Olgun, Turhan Taşan, Özgen Gürbüz, Mahmut Oğul, Ahmet Hakkı Turabi, Osman Akbaş. Aynı zamanda eserler, Ahmet Hatiboğlu, Alaeddin Yavaşca, Ali Şenozan, Amir Ateş, Melihat ve Necip Gülses, Ayşe Taş ve Zekai Tunca gibi alanının uzmanları tarafında değerlendirilmiştir.

`height=

Zamanımızda Türk tasavvuf mû sikî sinde yeni beste yapacak gençler var mı?

Olmaz mı? Tabii ki var hem de ziyadesiyle. Zira tekke mû sikî si olarak daha doğru ifade edebileceğimiz tasavvufî mû sikî , kişinin bâtını ile zâhirini bir ve doğru kılma çabası olan tasavvufun sesli halidir. Dolayısıyla kişinin nefsiyle yaptığı mücâhede devam ettiği müddetçe bunun mû sikî si de bitmeyecektir. Her yeni iman dolu kalp, farklı bir ses, yeni bir nefes demektir. Herkes kabında ne varsa onu ikram eder ikram edebilmek için öncelikli kabı doldurmak gerektir. Muhabbetullah ile dolu olan kalpler her daim artarak devam eder ve buna paralel olarak yeni sanatçılarla birlikte yeni besteler de ortaya çıkar nitekim çıkmaktadır da;

Marmara Ü niversitesi Tür Din Mû sikî si Bilimdalı yüksek lisans ve doktora programlarımız tüm profesyonelliği ve kalitesiyle devam etmektedir. Ü lkemizde dini mû sikî sahasında müstakil olarak devam eden yegâne bu programa gençlerimizin iltifatı had safhadadır. Hatta pek çok zaman tüm müracaatlara yeteri kadar cevap veremiyoruz. Bu programlarda ülkemiz İlahiyat Fakülteleri`nin dini mû sikî hocalarını akademik bir donanımla yetiştirmeye gayret ediyoruz. 1988`den beridir devam eden programlarda günümüze kadar 35 doktora, 100 yüksek lisans tezi araştırması tamamlanmıştır.

YARIN: MÜ STESNA BİR HUZUR VADİSİ: AMASYA BİMARHANESİ