Necip Fazıl, Poetika`da, şiiri 'sırrî lik' ve 'remzî lik' olarak koyarken sanat mizacının asıl özelliğini de açıklamış oluyordu. Biz bu noktada Necip Fazıl`ın sanata bu bakışının doğrudan doğruya mizacından hayati görüşünde yatan farklılıklardan ileri geldiğini söyleyeceğiz. İlk şiirlerinde ortaya çıkmış olan 'sebepsiz korku' 'Dausıla' yani yerini konumunu yadırgama, 1928 yılında yayımlanan hikâyelerinde de görülüyor. Burada ifade edilmesi gerekli olan bir şey vardır. Necip Fazıl`ın BirkaçHikâye BirkaçTahlil (1938) kitabında yer alan 8 hikâye Örümcek Ağı (1925) ve Kaldırımlar (1928) kitaplarında doğmuş olan şiir dünyasının bir izdüşümü de sayılamaz. Sayılmamalıdır. Bu vurguda bulunmamızın tek nedeni vardır. Necip Fazıl`ın hikâyelerindeki anlatımının özellikleri merak bile edilmemiştir. Edebiyatımızda bu uzun bir zaman dilimidir. 1933`ten 1970`e kadar 1970`te Sezai Karakoç`un Diriliş dergisinde, Mustafa Yakup (İsmail Kıllıoğlu)`nun Necip Fazıl`ın o yıl yayımlanan hikâyeler toplamı olan Hikâyelerim kitabı için yazdığı yazı ilk yazıdır.

Hikâyelerinin bunca ihmal edilmiş oluşunun bilinen sebepleri vardır. Bu sebepler O`na uygulanan boykotaj yüzündendir. Necip Fazıl Kısakürek 1943 yılında Büyük Doğu dergisini yayımlamaya başlar, bu dergide 'ruhçu' ve Allah`a inanan bir şair olarak kendisini ilân etmesi üzerine, ateistliği ile bilinen Nurullah Ataç, Necip Fazıl`a cephe alır. Yeni Türk Şiiri`nin merkezinde gördüğü ve yazılarında övdüğü Necip Fazıl`dan söz açmaz olur 1941`de Garip isimli şiir kitabını çıkarmış olan Orhan Veli Kanık`ın (Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile birlikte) gelenek çizgisinden bir sapma olan 'aykırı' şiirlerini desteklemeye başlar. Büyük Doğu`daki inançanketleri, gerek ruhçu tutumda olmayan edebiyat ve sanat çevreleri, gerekse devlet adamları arasında, Ataç`ın uzaklaşışını destekleyen bir sonuçgetirmiştir. Aslında, Necip Fazıl`a uzak durmayı ilk başlatan etmen, Bir Adam Yaratmak piyesi olmuştur. Ahmet Emin Yalman oyundan sonra eserdeki gazete patronu tiplemesiyle 'Beni mi kastediyorsunuz?' diye, Husrev karakterinin yaratıcısına soruyor. Böyle bir olay da var.

Bugün daha bir belirmektedir ki Necip Fazıl`ın eser etkisi karşısında, o zamanın rejimi ile sanat dünyası ortak bir tutum içine girmişlerdir. Yeni Türk Şiiri`nin deha sahibi şairi ilân edildiği halde, şiir antolojilerine alınmamaya, adından bile bahsedilmemeye başlandığını görüyoruz. Cumhuriyet döneminin ilk nesli şiirde Necip Fazıl ve arkadaşları olduğu halde, resmî ideoloji ile bazı dergiler arasında gelişen, ne var ki edebiyatın ruh ve doğasına uyup uymadığı hiçdüşünülmemiş olan birliktelik, bir değerlendirme zaafı içine girmiş, günün şiiri, romanı ve tüm edebî -entellektüel gelişmeleri Garip Hareketi`ne en sivri ve ünlüleri olan Orhan Veli şiirine ayarlanmıştır. Cumhuriyet çığırı büyük coşkular içinde yaşanıyor, fakat gereksiz bir determinizm ile edebiyatın doğal gelişi hoşa gitmiyor şiir doğası ile mânevî bir olgu ve bir gerçeklik olsa da devrim, materyalizm, ateizm, az sonra da sosyalizme açılıyor. Zaten Necip Fazıl da buna cephe almış bulunuyordu. Başlıca, Bâbıâli ve İdeolocya Örgüsü isimli eserlerinde kendi şahsiyet ve sanatının hakkı ile içiçe bir dönemin açılmış bir yeni çığırda toplumun ulvî oluşum hakkına nasıl içten titizlendiği, bu emek, ortadadır.

Hikâyeleri bu amansız boykottan haydi haydi nasibini alıyor! Az önce belirttiğimizce, 37 yıl Necip Fazıl`ın herhangi bir hikâyesi için tek bir yazı yazılmaması var. Öykü antolojilerine de hiçalınmamıştır. Varlık dergisinin yarı-resmî bir anlayışla çıkması şiirde olduğu gibi, tiyatroda olduğu gibi, hikâyede de Necip Fazıl karşıtı düşünceyi, besleyen başlıca etki olmuştur.

Hikâyede de Cevdet Kudret, Cumhuriyet`ten sonra Hikâye ve Roman başlıklı üçciltlik antolojisinde Necip Fazıl Kısakürek`e yer vermemiştir. Kısakürek`in ideolojik itirazı olması, kimseyi onun edebiyatını yok saymaya yetkili kılmaz. Prof. Mehmet Kaplan ise, Şiir Tahlilleri`nin Cumhuriyet cildine Necip Fazıl`ı aldığı halde, çok faydalı bir çalışma olan Hikâye Tahlilleri`nde Necip Fazıl`ın şiiri yanında hikâyelerine bir önem atfetmemiş olmakla açıklanabilir. BirkaçHikâye BirkaçTahlil`deki ilk ürün 'Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri' ismini taşıyor. O ve Ben`deki anılarından, öğrenci iken, 'Büyükbabamın Ölümü' diye bir yazıyı kaleme aldığını biliyoruz. Bu ilk hikâye, dedesinin öldüğü günün izlenimlerini de taşıyor. Yaşadıkları konakta kendini fark edişe yönelik dikkatlerin dokuduğu bir hikâyedir. Bu metindeki: 'İçimde tedailer birbirini kovalardı' cümlesi Necip Fazıl`ın hayata bakışında 'çağrışımların' rol oynaması bakımından önemlidir, hayat ile edebiyat arasında, kişinin mizacına bağlı daha bu ilk hikâyede, benin ilgileri ile doğan bir anlatım düzeyindedir. Bu hikâyede büyükbaba ölmüş torun bir hayal gücü denemesine girişecektir. 'Yıllardır ölmüş bir insanın toprak altında çürüyen eczasını birleştiren muhayyilen onu diriltir de' bu cümle yıllar sonra bu olayı yazarken ede ettiğini temsil ediyor, çocukluğundaki cenazeye tanıklık ettiğini değil. Fizik ile, fizik olmaktan çıkışın, insanın kayboluşuna razı olamayan bir duyarlığın, o günkü edebiyat için yeni bir izleği söz konusudur. 'Hassasiyetimiz bir kere tabiî nin üstüne çıkınca bizim için yepyeni bir âlem başlayacaktır. Girelim o âleme. Orada kaçırılmış bütün anılarımızı, mazimizi ve ölülerimizi bulacağız. (...) Ölüler yaşıyor, bütün hisler, fikirler, heyecanlar, fezada aklın gidemeyeceği kadar uzak ve başka bir iklimde ve dumanda buz hâline geçmiş billur ve sivri kayalıklar halinde yaşıyor, her şey yaşıyor...'

Devamı haftaya Perşembe...