Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'deki deprem aktivitesinin Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından işletilen deprem kayıt istasyonlarıyla gece ve gündüz 24 saat izlendiğini, kaydedilen deprem kayıtlarından yararlanarak depremin büyüklüğü, oluş zamanı, yeri, derinliği, enlemi, boylamı gibi deprem parametrelerinin belirlendiğini söyledi.

Bunların bir veri tabanında tutulup, deprem katalogları oluşturulduğunu ve bu veriler kullanılarak depremlerin zaman ve mekandaki değişim özelliklerinin istatistik yöntemlerle incelendiğini, faylanma özelliklerinin belirlendiğini ve bu deprem istatistiklerinden yararlanarak gelecekte meydana gelebilecek depremlerin büyüklükleri, oluş olasılıklarının tahmin edilmeye çalışıldığını aktaran Özmen, meydana gelen hasar verilerinden yararlanarak da deprem risk haritaları hazırlandığını anlattı.

Türkiye ve yakın civarında kaydedilen deprem verilerini değerlendiren Özmen, '2020'de 33 bin 824, 2019'da 23 bin 481, 2018'de 22 bin 899 adet, 2017'de 38 bin 287, 2016'da 20 bin 541, 2015'de 22 bin 290, 2014'de 24 bin 132, 2013'te 23 bin 607, 2012'de 26 bin 973, 2011'de 29 bin 831, 2010'da ise 19 bin 23 depremin meydana geldiği görülmüştür. 2021 yılının 7 ayında ise 81 tanesi 4-5 büyüklüğü arasında, 6 tanesi 5-6 büyüklüğü arasında olmak üzere toplam 15 bin 196 deprem meydana geldi.' diye konuştu.

Bu yıl en fazla deprem nisanda yaşandı

Doç. Dr. Özmen bu yıl yaşanan depremlere dikkati çekerek, 'Bu yıl 2 bin 505 deprem ile en fazla sarsıntı nisan ayında yaşandı. 20 yıllık deprem istatistikleri incelendiğinde Türkiye'de en fazla depremin 2011, 2017 ve 2020 yıllarında meydana geldiği görülüyor. 38 bin 287 depremle son 20 yılın en aktif yılı ise 2017 oldu.' ifadelerini kullandı.

'Veriler yerkabuğunun gerilmeye devam ettiğini gösteriyor'

Türkiye'de deniz ve karasal ortamdaki faylara bakıldığında bine yakın deprem üretme potansiyeli olan aktif fay görüldüğüne dikkati çeken Özmen, 'Bu kadar çok sayıda aktif fayın olduğu bir ülkede deprem olmaması mümkün değildir. Türkiye için son 120 yıllık deprem istatistiğine baktığımızda 7 ve daha büyük depremlerin ortalama her 6 yılda bir kez, 6-6,9 büyüklüğündeki depremlerin ortalama her yıl 2 kez, 5-5,9 büyüklüğündeki depremlerin ise ortalama her ay 2 kez meydana geldiği görülmektedir.' ifadelerini kullandı.

Özmen, 50 yıllık verilere bakıldığında ise 28 Mart 1970'de 7,2 büyüklüğünde Gediz depremi, 24 Kasım 1976'da 7,2 büyüklüğünde Çaldıran-Muradiye depremi, 17 Ağustos 1999'da 7,4 büyüklüğünde Marmara depremi, 12 Kasım 1999'da 7,2 büyüklüğünde Kaynaşlı-Düzce depremi ve 23 Ekim 2011'de 7,2 büyüklüğünde Erciş-Van depremi olmak üzere 7'den büyük 5 deprem meydana geldiğini anımsatarak, şöyle devam etti:

'Ortalama olarak her altı yılda bir 7'den büyük bir deprem meydana geldiği gerçeğine baktığımızda bu sayının 8-9'u bulması gerektiği, yani son 50 yılda gerçekleşen 7 ve daha büyük depremlerin sayısının ortalamanın altında kaldığı görülmektedir. Bu veriler de bize yerkabuğunun gerilmeye devam ettiğini vakti zamanı geldiğinde ve yerkabuğunun kırılma direnci aşıldığında büyük bir deprem olarak acımasız yüzünü gösterme olasılığının her geçen gün daha da arttığını göstermektedir.'

'Deprem Şurası yeniden toplansın' önerisi

Özmen, depreme karşı alınabilecek önlemlere ilişkin önerilerde bulunarak, 'Mülga Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından 2003'te başlayıp 2004'de tamamlanan çok önemli bir Deprem Şurası düzenlenmiş ve burada deprem konusu tüm boyutlarıyla ele alınmış, sorunlar ve çözüm yolları belirlenmişti. Üzerinden 17 yıl gibi uzunca bir süre geçen Deprem Şurası'nın yeniden toplanarak, mevcut durumun, sorunların ve çözüm yollarının yeniden değerlendirilmesi ve deprem risklerinin azaltılması konusunda yeni bir yol haritasının belirlenmesi gerekir.' dedi.

Afetlere ve depremlere hazırlıklı olmanın önemini vurgulayan Özmen, '2021 Afet Eğitim Yılı kapsamında yapılacak eğitimlerin sadece 'afet bilinci' eğitimleri ile sınırlı olmaması, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında ve belediyelerde afet ve afet yönetimi ile ilgili konularda çalışma yapan personel, vali ve kaymakamlar, milletvekilleri, özel sektör, medya ve sivil toplum kuruluşlarında çalışan personelin de 'deprem, afet ve afet yönetimi' konusunda eğitim alması gerekir.' diye konuştu. Doç. Dr. Özmen, bu yönde yapılacak eğitimlerde Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Acil Durum ve Afet Yönetimi Önlisans programı kapsamında hazırlanmış ders kitaplarının hem yaygın hem örgün eğitimde kullanılmasının yararlı olacağını da kaydetti. İTTİFAK-AA