Atatürkçü Düşünce Sistemi çok yönlü analiz edildiği zaman, yapılan reformların çoğunun Türk kadınının statüsünün geliştirilmesine yönelik olduğu görülmektedir. Bu sisteme göre, bir milletin düzeyini o millette kadının ulaştığı seviye belirlemektedir. Kurtuluş Savaşı sonrası yürütülen reform çabaları çok yönlü olarak sürdürülmüştür. Mustafa Kemal yapılacak olan reformlar konusunda zemin yoklamak amacıyla 1923 yılının Ocak ayında bir yurt gezisine çıkmıştır. Bu yurt gezisinin en önemli duraklarından biri de, Ocak ayının on altıncı gününü on yedisine bağlayan gece İzmit`te, İstanbul basınının temsilcileri ile yapılan görüşmedir. Gazi, bu görüşme sırasında Meclis çalışmalarının bir muhasebesini yaptıktan sonra rejim, başkent, Hilafet, nüfus meselesi, irtica, parti kuruluşu, seçim sistemi ve kadın hakları gibi konulardaki görüşlerini açık ve net bir biçimde ortaya koymuştur.

Gazetecilerden Ahmet Emin Bey`in 'Halide Edip Hanımefendi`yi mebus görecek miyiz?' şeklindeki sorusuna Gazi 'Bu hususta kanunda bir sarahat yoktur. Mamafih şimdiye kadar elli bin zükur (erkek) nüfusa bir mebus çıkmıyor mu idi? Şimdi genel olarak elli binde bir mebus dersek o zaman bu kayd ile erkeklerle beraber kadınlarda mevzuu bahis olur vebir intihab hakkı verilmiş olur' (İsmail ARAR, Atatürk`ün İzmit Basın Toplantısı, İstanbul 1997, s.71.) diyerek kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi gerektiğini daha 16 Ocak 1923 tarihinde net bir biçimde ifade etmiştir. 

29 Ekim 1923`te Cumhuriyetin ilan edilmesiyle reform süreci de büyük bir ivme kazanmıştır. Medeni Kanun`un kabulü ve daha sonraki düzenlemelerde bazı kadın derneklerinin katkısı olmuştur. Bunlar 1913`te Nuriye Ulviye Hanım tarafından kurulan Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Cemiyeti, 1923`te kurulan Halk Partisi Kadın Kolları, 1924`te bizzat Mustafa Kemal Paşa`nın kız kardeşi Makbule Hanım`ın üye olarak destek verdiği Türk Kadın Birliği` dir.

Atatürk kadınların lehine olan çabalara her zaman büyük destek vermiştir. Onun şu konuşması bu desteğin açık bir göstergesidir: 'Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmaktadır. Mümkün müdür ki bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine aldırış etmeyelim de kitlenin tümü ilerleme onuruna erişebilsin. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin? Kuşku yok, ilerleme ve yenilik alanında birlikle yol almak gereklidir. Böyle olunca inkılâp başarılı olur. Memnuniyetle görmekteyiz ki, bu günkü gidişatımız gerçekten gerekli olana yaklaşmaktadır. Her halde daha cesur olma gereği çok açıktır.'

Bu cesaretin ilk örneklerinden birini 'Türk Kadın Birliği' verdi. 1927 yılı Mart ayında İstanbul`da bir kongre toplandı. Başkan Nezihe Muhittin Hanım kadınlara oy hakkı ve yerel seçimlere katılma hakkı istedi. Dernek tüzüğünde de bu konuda değişiklik yapıldı. İstanbul Valisinin bu tüzük değişikliğini onaylamaması üzerine hükümet devreye girerek tüzüğün onaylanmasını istedi. Artık Türk kadınına siyasal haklarını sağlama yolundaki mücadele hem de hükümet (Atatürk) desteği ile başlamış oluyordu. 

Afet İnan`ın başından geçen bir olay bu mücadeleye daha da büyük ivme kazandırdı. Afet Hanım 1929&ndash 1930 öğretim yılında Müzik Öğretmen Okulu`nda Yurttaşlık dersleri veriyordu. Bu çerçevede kız-erkek birlikte eğitim verilen bu okulda seçimleri kavratabilmek amacıyla örnek bir belediye seçimi düzenledi. Bu seçimi bir kız öğrencinin kazanması üzerine erkek öğrencilerden biri bu sonuca itiraz etti. Mevcut yasaya göre kadınların ne seçme ne de seçilme hakkı vardı. Afet Hanımın bu olayı Atatürk`e anlatması üzerine Atatürk, bir taraftan hukukçularla görüş alışverişinde bulunurken, diğer taraftan Afet Hanım`dan bu konuyla ilgili araştırma yapmasını istedi. 

Hukukçuların çalışmaları sonucu 3 Nisan 1930 gün ve 1580 sayılı kanun ile Türk kadınına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. Bu kanun layihasının uzun mucip sebepleri kısmında, kadınların rey verme meselesi teklif edilmemiştir. Bir yıl sonra 20 Mart 1930`da bu kanunun müzakeresi için Türkiye Büyük Millet Meclisi`nde ivedilik kararı alınıyor. (Yalnız Kars Mebusu Ağaoğlu Ahmet itiraz ediyor). Görüşmeler sonucunda 3 Nisan 1930 günü 164 maddeli Belediye Kanunu, kadınlara da rey verme ve seçme hakkı vererek kabul edilmiş oluyor.   

1930 yılında yapılan Belediye seçimleri iki yönden önem taşıyordu. Öncelikle, kadınlar ilk defa olarak bu seçimlerde seçme ve seçilme hakkını kullanacaklardı. Bunun yanında, Cumhuriyet döneminde ilk defa birden fazla partinin katıldığı bir seçim yapılacaktı. Belediye seçimleri o dönemin yasaları gereği tek bir günde gerçekleştirilmiyor, her vilayette belirli bir zaman dilimi içinde yapılıyordu. Bu çerçevede seçimler 1930 yılı Eylül başından başlayarak Ekim`in 20`sine kadar sürdü. Serbest Fırka sert bir muhalefet yapıyor, buna karşılık seçimleri kaybetmekten çekinen Cumhuriyet Halk Fırkası devlet imkânlarını da kullanarak olanca gücüyle seçimlere asılıyordu. Propaganda konuşmaları yoğun tartışmalar arasında geçiyor, taraflar birbirlerini suçluyorlardı. İlginçnoktalardan biri şu idi. Kadınların bu seçimlerde ilk defa seçilecek ve oy kullanacak olması propaganda konuşmalarında rağbet gören bir unsur olmamış, genellikle bu konu görmezlikten gelinmişti. Karşılıklı suçlamalar arasında yapılan seçimlerin sonucunda Serbest Cumhuriyet Fırkası İzmir, Aydın, Manisa ve Edirne gibi vilayetlere bağlı yerlerde 40 civarında belediye başkanlığını kazandı. Serbest Fırka`nın belediye başkanlığını kazandığı önemli bir merkez Samsun olmuştu. Yine ilginçnoktalardan biri, Samsun`da Serbest Fırka`ya verilen 3200 oyun 2500`ünün kadınlar tarafından kullanılmasıydı. Bu seçimlerde Sabiha Zekeriya (Sertel) Hanım da İstanbul şehir meclisi için bağımsız olarak adaylığını koymuştu. 

Türk kadını 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını kazanmış ve bundan sonra tartışmalar daha çok milletvekili seçme ve seçilme hakkı üzerinde yoğunlaşmıştı. Fakat bu arada yeni bir gelişme yaşanarak 1933 yılında Samsun`da yapılan yerel seçimde iki kadın belediye meclisine seçilmişti. 

1933 yılı 26 Ekim`inde kadınların muhtar olabilmelerine dair kanun çıkarıldı.  Muhtarlık seçimlerinde kadınların da yer alması ile ilgili yasa değişiklikleri basında çok fazla haber konusu yapılmamıştır. Haberler daha çok seçim sonrasında seçilen muhtar kadınlar hakkındadır. Bu çerçevede ' Bir hanım Çine Kazası Muhtarı oldu' başlığı ile muhtar seçilen ilk kadından söz edilmektedir: 'Çine Kazası Karpuzlu nahiyesi Demirdere köyü muhtarlığına intihap edilen Gül Hanım intihabı münasebeti ile Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya Bey`e aşağıdaki telgrafı göndermiştir: 'Çok derin saygı ve sonsuz bağlılıklarımla Karpuzlu Nahiyesi kadınlığının şükran ve azim hislerini arz etmekle bahtiyarım'. Şükrü Kaya Bey`in bu el yazısına verdiği cevap şudur: 'Türkiye`de ilk kadın muhtarı olarak seçilmenizden dolayı sizi tebrik eder ve muvaffakiyetler dilerim'.

(Önümüzdeki hafta devam edeceğiz.)