`height=

Hazret-i Pî r Rahmet Kerim El-Peşaverî El-Kalenderi Hazretleri (ks) yakın zaman önce memleketinde Hakk`a yürüdü. Ü stadın Türkiye`deki halifelerinden Ü stad Sami Tokgöz ile Rahmet Kerim Hazretleri üzerine hasbihal ettik.

Sami Bey öncelikle başınız sağ olsun. Hazret-i Pî r Rahmet Kerim El-Peşaveri El-Kalenderî `ye (ks) Hakk Teâlâ`dan rahmet niyaz ediyorum. Makâm-ı âli mekân-ı Firdevs olsun. Okuyucularımıza cennetmekânı nasıl anlatırsınız?

Hazret, 1943 veya 1944 yılında Pakistan`ın Paşaver eyaletine bağlı bir bölgede dünyaya geldiler, orada yaşadılar, orada ahirete irtihal eylediler. Ailesi annesi ve baba tarafı hepsi ulemadan, ehli tasavvuf, bölgenin, Peşaver eyaletinin önde gelen, saygıdeğer ailelerinden, bugünkü tabirle söylemek gerekirse aristokrat ailelerden biri;

Hazret-i Pî r Rahmet Kerim El-Peşaverî El-Kalenderi şer`î ilimleri bildikleri gibi aynı zamanda tasavvufî ilimlere de vâkıf, büyük bir Allah dostu... Böylelikle kendilerini ve civarlarını da tenvir eylemişler. Onun için kendi bulundukları bölgede ve Peşaver`de manevî hayat fevkalade güzel. Özellikle, bulundukları Dakismailhill büyük bir kasaba veya ilçe diyelim... O bölgede kötülük nâmına bir şey göremezsiniz. İnsanların hemen hemen hepsi mülayim, yaşantılarıyla öne çıkar. Caddede, sokakta sigara içenleri bile göremezsiniz. Birbirlerine karşı gayet saygılı, sevecen insanlara tevafuk edersiniz. Bu keyfiyet biiznillah Hazret-i Pî r`in ve ailesinin &ndash herhalde- bereketinden olsa gerektir. 

'Mücerred bir hayat sürmeyi tercih etmişler.'

Pî r Hazretleri evlenmemişler, mücerred bir hayat sürmeyi tercih etmişler. Kendilerinden feyz alan memleketleri Pakistan, Hindistan ve Afganistan olarak saymak mümkün. Bölge ülke ve şehirlerinden binlerce, on binlerce, yüzbinlerce kişi kendisinden tefeyyüz etmek için Peşaver`e gelip gitmiştir.

Hocaları, üstadları kimlerdi? Tedrisatından bahseder misiniz?

Hazret, rahmetullahi aleyh kendileri öncelikle bir pî r Nakşî Müceddidî şeyhi. Aynı zamanda Çiştî , Sâdî , Kalanderî ve Nizamî şeyhi; Ayrıca Sühreverdi ve Kâdirî şeyhi. Velakin arz ettiğim ulvî tasavvuf yollarının hepsinde kendilerinin ortaya koymuş oldukları muhtelif usul ve uslüplar var. Bunun için bütün meşâyih arasında hazrete 'Pî r' ismiyle hitap edilmekteydi. Yani Çiştî liğin de yeni bir pî ri, Müceddî diliğin de yeni bir pî ri şeklinde yâd ediliyor. Allah şefaatlerine nail eylesin. 

 min;

Ü stadları dediniz; Hazret, annesi tarafından, dayılarından ve dedelerinden,  baba tarafından, amcalarından, halalarından ve diğer dedelerinden tarikat terbiyesi görmüş. Bununla birlikte onların müridi, talebesi yahut halifesi değil. Başka zatlardan hilafet almış, başka zatların yollarından yürümüş.

Hikmeti nedir sizce?

Bunun hikmet-i âlisini bilemiyorum. Dedelerinin, halalarının, annesinin, babasının kabirleri hep ziyaretgâhtır. Herkes bilir, gelir ve gider. Her gittiğimizde pek çok insanı burada ziyaret halinde görürüz. 

Pî r, çok feyizli bir yerde bulunuyor. Ü zerinde türbeleri vardır. Bugün üstadın Kâdirî lik`ten şeyhi olan zatlar ve onların torunları da zamanla şeyh olmuşlar, bununla birlikte silsilelerinde mutlaka Sahip Rahmet Kerim Hazretleri`ni sayıp sonra kendi şeyhliklerini söylüyorlar. Ve yaşları da Sahip Rahmet Kerim Hazretleri`nden daha büyükçe, hepsinin. Bugün mesela Pakistan`ın Hac Bakanı yine Pî r`in, Şeyh`in torunu olan bir zat. Ama Sahip Rahmet Kerim Hazretleri`ne bağlı, kendisi de müstakil şeyhlik yapabildikleri halde Sahip Rahmet Kerim Hazretleri`ne bağlılardır. 

Çiştî tarikatından Ebu`l-Hasan bin Ali isminde bir zat var. 165 yaşında vefât ettiği rivayet ediliyor. Sahip Rahmet Kerim Hazretleri o zattan icazetli. Ebu`l-Hasan bin Ali`nin (ks) kendi çocukları da var. Mesela Pî r Hasan isminde bir oğlu var mesela, çok mübarek bir zat, Çiştî tarikatı şeyhi. Ama yine Pî r Sahip Rahman Kerim Hazretleri`ni kendi tarikatında babasından sonraki şeyh olarak kabul ediyorlar. 

`height=

Az önce de arz ettiğim üzere Ebu`l-Hasan Hazretleri 165 yaşlarında vefat etmişler, dünyada kimseye el açmamak için geniş bir arazisi var. Araziyi eker, biçer, diker. Hattat son gününde bile arazisine gitmiş, orada bir namaz sırasında Hakk`a yürümüşler. 

Ü stadım için doğrusu şer`î ilimleri bilinen şu zattan okudu veya bu zattan okudu diyeceğimiz kimse yok. Amma Arapçanın detaylarına dahi, en ince Arapça dil bilgisi detaylarına dahi vâkıftı. Mesela ulemadan zatlar Arapça dini metinlerde içinden çıkamadıkları meseleleri getirirler, Hazret-i Pî r`e sorarlar, o, gözü yumuk bir şekilde şöyle yavaşça bakar, 'şurası şöyle, burası böyle' der, gider. Hatta bazen mezkû r kitapları eline alarak meseleyi açıklığa kavuşturur, bazen de kitabı eline hiçalmadan oradaki noksanları tashih eder, böylelikle muhataplarının eksik bilgilerini tamamlardı. 

Mümeyyiz vasıfları nelerdi?

Muhterem İbrahim Bey üstadın en belirgin vasıflarını şöyle sıralamak mümkün... Ömrünü sanki bir Abdulkadir Geylani Hazretleri gibi, sanki Ahmet er-Rufai Hazretleri gibi, Şâh-ı Nakşibend Hazretleri gibi, Mevlââ Hâlid Efendi Hazretleri gibi, tefekkür ederek, ibadet ederek, insan yetiştirerek geçirmiştir diyebiliriz. 

Ömrünün mühim bir bölümünü, 17 yılını dağdan hiçinmeden, Peşaver in o Afganistan sınırına yakın olan, o kışı çok sert, yazı bile soğuk olan bölgelerde dağlarda geçirdi. 17 yıl oralarda, riyâzât yaptılar. Devamlı oruçlu olarak vakitlerini geçirdiler. Sadece Cuma namazı için bulundukları yerlere yakın küçük camilere giderek orada cuma namazlarını eda ettikten sonra yine dağ hayatına revan olmuşlar, dağda inzivaya çekilmişler çok uzun bir süre.  Bu böyle olunca tabii ki malum çevrede adı yayılmış. 'Öyle bir delikanlı yetişmiş ki işte dağda bulunuyor, bütün hayvanat emrine âmâde olmuş' filan diye münzevi hayatına dair Hindistan, Pakistan taraflarında malumatlar yayılınca pek çok kimse de izini takip ederek bulunduğu mahalle gelip onun yanında kalmaya başlamışlar. 

Hazret çok kibar, çok latif bir zat;

Hazret çok kibar, çok latif bir zat. Bir de biraz evvel de bahsetmiştim, başta aileden gelen aristokrasinin verdiği kibarlık bütün ahvaline sirayet etmiş. İslami bakımından söylüyorum kendilerinde bu hâl baskın bir özellik. Ahali oraya gelince, Hazret yanlarına gelenlere 'gidiniz' demiyor. Uzun süre yanında kalıyorlar. Malum olduğu üzere insanların istidadları farklı farklı, kimi başka şeylerle meşgul oluyor; Hazret bir gün bir konuşma arasında şöyle elini kaldırıp karşıdaki dağı işaret edince biiznillah dağ ikiye ayrılıyor. Bugün halen o ikiye ayrılan dağ ziyaret mekânıdır. Bu dağ, Pî r Rahmet Kerim Hazretleri`nin kerameten ikiye ayırdığı ve herkesin gördüğü, hatta bugün o civarlarda birçok insanın bildiği bir hakikattir. 

Allah`ın inayetiyle dağı ikiye bölmüşler, ondan sonra oradaki adamlar, gelen Pî rler, Şeyhler, Ü stadlar, 'Bizim bu seviyelere gelmemiz mümkün değil, en iyisi gidelim, bitli postumuza sahip olalım.'' diyerekten hepsi memleketlerine dönmüşler.

Hazret 17 yıl boyunca elinden geldiğince dünya lezzetlerinden uzak, sünneti Rasulullah ın emrettiği çizgide hayatını deruhte etmek için nefis tezkiyelerini tamamlayıp memleketi Dakismailhill`e geliyorlar. Haddizatında Daksmahil de de fazla kalmayıp başka yere gidecekler. Orada çok sevdiği bir zat var, kendisinden yaşça epey büyük. Yalvarıyor Hazret e: 'Siz bu bölgenin bereketisiniz lütfen gitmeyiniz, aileniz de hep burada kalmıştı, onların feyzi ile uzun zamandır yaşadık gitmeyin.' Diyor. Hazret, o vesileyle Dakismailhill`deki zaviyede hayatını deruhte ettiriyor. Az önce de ifade etmiştim İbrahim Ethem Bey, evlenmemiş hiçhazret. Çok yakışıklı, babayiğit gençliğinde bir zat-ı âlikadî r. 

Muhataplarına muamelesi üzerine de konuşalım;

Hay hay; Ü stadım herkese eşit muamele ederdi. Bu siyasidir, bu başbakandır, bu cumhurbaşkanıdır demez, herkese eşit davranırdı. Hatta kendisinin aşçısı olan zat, Pakistan`ın genelkurmay başkanının erkek kardeşi. Pakistan genelkurmay başkanı da dâhil olmak üzere devamlı pek çok zevat ziyaretine gelir ve giderdi. Bahsettiğim genelkurmay başkanının yeğeni ve erkek kardeşi kendisinin orada hizmetini görürlerdi. 

`height=

Çevresindekilerin hallerinden de bahsedebilir misiniz?

Tabii ki. O aşçı olan zatta da bence çok büyük bir keramet var. Emin olun 2× 3 büyüklüğünde bir yerde her gün 300 ile 500 kişi arasında gelen misafirlere yemeği o kadar yerde çıkarır, orada bulaşıkları yıkar, orada çayları hazırlar ve ikram eder. Özel bir çay ikram eder onca misafire. Peşaver`de içilen Peşaver kahve` dedikleri bir yeşil çay var. Bir de sütlü çayı çok severler o civardakiler. O ikisinden de günde orada devamlı yapılır, gelen gidenlere oradan ikram edilir. 

Ü stadın mümeyyiz vasıflarını konuşmaya devam edelim dilerseniz İbrahim Ethem Bey.

Lütfen, dinliyorum Sami Bey.

En önemli vasfı insanları ayrı etmemesi dedik az önce. İkincisi, kendisinin misafiri odada ne yiyorsa -diyelim ki güzel bir yemek yiyorsa- dışarıdaki mürî dân, gariban, onlar da mutlaka içeridekinin aynısını yerler. Hatta, dışarıdakilere yapılan iltifat ve onlara yapılan hizmet daha da büyüktür. 

Hazret ayrıca mutlaka beş vakit namazını cemaatle kılar, nerede olursa olsun cemaatsiz namaz kılmaz, o namaz sonunda da insanlara karşı döner, her gelen, her istediğini sorar, ondan sonra yani bir insanın bir problemi varsa Hazret eğer rahatsız olsa bile 5 vakit namazdan sonra mutlaka kendilerini görür, dilek ve isteklerine mukabelede bulunmaya çalışırlardı.

Medreselerini de konuşalım;

Bölgeye medreseler yapmışlar, çok büyük medreseler. Peşaver tarafından yani o bölgelerden fakir-fukara çocukları geliyorlar. Orada hem İslami ilimleri tahsil ediyorlar hem de fen ilimlerini tahsil ediyorlar. Hazretin medreseleri Peşaver`in dört bir tarafına hizmet için yayılmış durumda. Hatta, Hazret in kabri de bugün yaptırmış oldukları medresenin bahçesinde. Hazret in babası olan Kerim Hazretleri de Kâdirî Şeyhi. Allah şefaatle nail eylesin.

 min.

Babalarının kabri 17 yıl önce bu yeni yapılan medresenin haziresine getirilmiş. Nakl-i kubur esnasında Hazret`in pederleri olan muhterem Kerim Hazretleri`nin (ks) kefeninin dahi sararmadığı, mübarek cesetlerinin koydukları günkü gibi durduğuna şahit olunmuştur. Böyle feyizli bir aileden söz ediyoruz İbrahim Ethem Bey.

Rahmetullahi aleyhim ecmain;

YARIN: 'Sami benim ezelden evladımdır, gelsin.'