Koronavirüs dolayısıyla ülke olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Bütün dünyayı kasıp kavuran bu ölümcül virüs toplumların yaşam tarzlarını derinden sarstı. Sarsmaya devam ediyor. Özgürlük alanlarımızı derinden etkileyen koronavirüs, eğitim hayatını da kökten değiştirmeye başladı. Son yirmi yıldır zaman zaman gündeme gelen, bazı kurumların denediği, üniversitelerin kimi dersleri için tercih ettiği uzaktan eğitim meselesi koronavirüs günlerinde en çok tercih edilen bir öğretim tarzı olarak karşımıza çıktı. Okulların ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde tatil edilmesi, tatil süresinin uzaması, hatta bazı ülkelerde süresiz eğitime ara verilmesi ile uzaktan eğitim konusu ülkelerin ciddi ciddi gündemlerine girmiştir. Bizim ülkemizde de 'tatil değil, uzaktan eğitim' mottosuyla yola çıkan Milli Eğitim Bakanlığı bir takım araçlar üzerinden uzaktan eğitim faaliyetlerine başlamıştır. Eğitim Bilgi Ağı (EBA) üzerinden ve TRT`nin 3 kanalı üzerinden uzaktan eğitim çalışmaları bakanlık tarafından organize edilmiştir. 23 Marttan itibaren her sınıf düzeyi için günlük olarak 40 dakika ile 60 dakika arasında iki ya da üçders şeklinde dersler verilmeye başlanmıştır.

Zorunlu olarak evde kalınan koronavirüs günlerini en verimli şekilde geçirme çabasının bir sonucu olarak düşünülen uzaktan eğitim çabalarının işe yarayıp yaramayacağını sürecin sonunda daha iyi göreceğiz.  Normal eğitim, öğretim döneminde okul sıralarında yüz yüze yapılan eğitim çalışmalarının yerini hiçbir sistem ve modelin tutacağını düşünmüyorum. Lakin yüz yüze eğitimin verilme ihtimalinin kalmadığı zor zamanlarda zorunlu bir tercih olarak karşımıza çıkan uzaktan öğretim sistemine biraz daha yakından bakalım istiyorum.

Uzaktan eğitim öncelikle ne anlama geliyor?

Uzaktan eğitim belirli bir zamandan ve okuldan (mekândan)   tamamen bağımsız bir şekilde öğrencinin ve öğretmenin okula gelme zorunluluğu olmadan bilişim teknolojileri vasıtası ile tamamen sanal ortamda canlı, görüntülü, sesli olarak derslerin işlendiği, öğrencinin istediği zaman bunları tekrar izleyebileceği ve görüntüleyebileceği yenilikçi bir eğitim sistemidir.

İlk olarak Wisconsin Ü niversitesi`nin 1892 yılı kataloğunda geçmiş olan 'uzaktan eğitim' terimi o günden bu yana farklı isimler altında da olsa varlığını sürdürmektedir. Mektupla eğitim, evde eğitim, bağımsız çalışma, dış çalışma, radyo ve televizyonla eğitim, uzaktan öğretim, internet tabanlı öğrenme, bilgisayarlı öğrenme, açık öğretim ve uzaktan eğitim gibi pek çok isimler almıştır. Devrin ve teknolojik gelişmelerin etkisinde kalarak uzaktan eğitim araçlarının değiştiğini fark etsek de işin ruhu hep aynı kalmıştır. Öğrenciye uzaktan öğretim verme işi hep temel amaçolmuştur.

Uzaktan eğitim ile ilgili yazılan makalelere ve araştırmalara baktığımız zaman sistemin olumlu özellikleri olarak şu tür bilgilerin zikredildiğini görebiliriz:

  • Öğrenci merkezlidir.
  • Fırsat eşitliği sunar.
  • Fiziksel engelli öğrencilere eğitim olanağı sağlar.
  • Geniş öğrenci kitlesine eğitim hizmeti sunabilen bir eğitim sistemidir.
  • Zaman ve mekândan bağımsızdır. Coğrafi ve bölgesel engelleri ortadan kaldırır.
  • Gelişmiş araçlarla ders işleme imkânı sağlar.
  • Geleneksel eğitimden yararlanamayan kişiler için vazgeçilmezdir.
  • Eğitim ve Öğretim ortamına 7/24 erişim olanağı sağlar.
  • İşte çalışmak zorunda olan kişilerin öğrenimlerine devam edebilmesini sağlar.
  • Evlilik, askerlik, çocuk sahibi olma gibi nedenler sebebi ile eğitimine ara veren kişilere kaldığı yerden devam etme şansı verir.
  • Her bir öğrencinin kendi öğrenme hızında öğrenim görmesine imkân sağlar.
  • Bilgiye hızlı ve kolay bir şekilde erişme imkânı sağlar.
  • Yüz yüze eğitimde gereken ulaşım, barınma, konaklama, beslenme gibi ek harcamaları ortadan kaldırır.
  • Öğretmenlerle etkileşimli ve dinamik bir öğrenme süreci yaşatır.
  • Öğrencilerin internet erişimi olan her hangi bir yerden istedikleri kalitede eğitim almalarına olanak sağlar.

Yukarıda sayılan maddelere bakarak ne kadar da yararlı bir sistem diye düşünebiliriz. Madalyonun bir tarafı böyle iken diğer tarafının o kadar da olumlu olmadığını söyleyebiliriz.

Okullarda, öğretmenlerin büyük bir çaba göstererek yüz yüze vermeye çalıştığı dersleri, uzaktan eğitim sistemiyle çok daha az bir emekle verebilirsiniz. Çocuğun dersi verimli dinleyip dinlemediği, derse katılıp katılmadığı, anlayıp anlamadığı gibi konular öğretmenin takibinde olan bir durum değildir artık. Tamamen öğrencinin kendisi, öğrenme işinin merkezindedir. Arzu ederse anlatılan dersi ciddiye alarak dinler, öğrenir arzu etmezse sisteme giriş bile yapmaz. Tamamen sorumluluk öğrenciye ve ebeveynine aittir. İçmotivasyonu yüksek olan öğrenciler için son derece yararlı iken, dış motivasyon unsurlarıyla öğrenen öğrenciler için yararlı olmayabilir.  

Öğrencinin geribildirim alma imkânı uzaktan öğretim sisteminde biraz kısıtlıdır. Anında geribildirim alma imkânı olmayabilir. Çocuğun sık sık güdülenmesi de mümkün değildir bu sistemde. Dikkati dağıldığında, dikkati koptuğunda derse ara vererek çocuğun derse ilgisinin çekilme imkânı uzaktan eğitimde mümkün değildir. Bazen öğretmenin bir bakışının, bir dokunuşunun, bir sözünün öğrenciyi uyarıp kendine getirdiği bilinir. Uzaktan öğretim sistemlerinde öğretmenlerin bu tür yakınlık davranışlarını kullanma imkânı yoktur.

Yardımsız ve kendi kendine öğrenme konusunda yeterli beceriye sahip olmayan öğrencilerin uzaktan eğitim sisteminde başarılı olmaları çok zordur. Ayrıca öğrenilen bilgilerin uygulanması, hayata geçirilmesi de mümkün değildir. Yetenek ve beceri temelli derslerin de uzaktan verilmesi çok zordur. Yine öğrencilerin sosyal becerilerinin, davranışlarının, tutum ve motivasyonlarının uzaktan eğitimle geliştirilmesi zor gözüküyor. Geleneksel eğitim ortamın da bile ders dinlemeyen, derse dikkatini vermeyen bir öğrencinin uzaktan eğitimde dersi dinlemesi, derse dikkatini vermesi nerdeyse imkânsızdır.

Özel bir zorunluluk dışında uzaktan eğitim belirli kişi ve kesimler için bir tercih olabilir fakat onun dışında büyük bir kitlenin eğitimi için asla uygun bir yöntem olarak gözükmüyor. Okulların görevi sadece öğretim vermek değildir, öğretimden önce eğitim gelir. Bir ulusun kültürel kodları, davranış hafızası, gelenek ve görenekleri terbiye sistemiyle verilir ki okullar aileden sonra en önemli eğitim kurumlarıdır. Eğitimin de uzaktan öğretim gibi sistemlerle verilmesi nerdeyse imkânsızdır. Eğitim örneklikle, rol model olmakla, temsille olur. Bu imkânlar da ancak yüz yüze, sosyal ilişkilerin yaşandığı ortamlar olan okullarda mümkündür.

Uzaktan eğitim deneyimimiz

Uzaktan eğitim bu günlerde bir tercih olarak değil bir zorunluluk olarak karşımıza çıktığı için en iyi sonucu alma gayreti içinde olmalıyız. Bütün ülke olarak uzaktan eğitimle tanışmanın heyecanı ve şaşkınlığını yaşıyoruz. Kullanılan teknolojik aletlere çocukların daha hızlı aşina olması, süreci kolaylaştırıyor hiçşüphesiz. Kullanılan uygulamalara, dijital platformlara çocuklar çok hızlı adapte oldular, oluyorlar. Asıl zorluğun, öğretmen ve ailelerin konfor alanlarını terk etmekte yaşadığı sıkıntılarda saklı olduğunu düşünüyoruz.

Yıllardır sınıfta ders işlemeye alışan bir öğretmen için bir anda canlı bir platformda ders anlatmak hiçde kolay olmasa gerek. Özellikle de etkileşimin mümkün olmadığı bir ortamda ders anlatmak kolay değildir. Normal sınıfta bile dikkati canlı tutmakta zorlanan bir öğretmen uzaktan eğitimde kat kat daha fazla çaba harcamalı, hazırlık yapmalı ki dikkati canlı tutabilsin. Ayrıca düz bir metinden okumak, slayt üzerinde konuşmak da çocukların dikkatini pek de çekmiyor açıkçası. Çok daha fazlasını sunmak gerekiyor. Etkili, kısa, eğlenceli, görsellerle, videolarla, yarışmalarla zenginleştirilmiş interaktif dersler sunmak daha etkili olabilir şu süreçte.

Ebeveynler için de son derece sıkıntılı ve karmaşık bir süreçolacak gibi duruyor uzaktan eğitim günleri. 'Tatil değil evde eğitim' günleri olarak geçirilen karantina günleri, ebeveynler için de bir o kadar zorluğu beraberinde getiriyor.

Evler bizim kültürümüzde çok özel bir yere sahiptir. İlk mektep evdir. Ev, bir yaşam alanıdır. Sabah herkes evinden çıkar. İşe gider, okula gider, gezmeye gider, akşam tekrar eve döner. Gün içerisinde ev dinlenir, havalandırılır, temizlenir. Uzaktan eğitimle birlikte evlerin rolleri de değişti. Okul eve taşındı. Artık evlerimiz okula dönüştü. Odalar sınıf oldu, yemek masaları sıra oldu. Bilgisayar, tablet, televizyon öğretmen oldu. Sınıfı susturmak, öğrenciyi derse oturtmak, programı takip etmek de anne babaya düşen vazife oldu.  Ebeveynlerin yaşam konforu bir anda ters yüz oldu. Çocukların eğitimiyle birinci dereceden sorumlu olmaya başladılar. Öğretmenler bu süreçte velilerin görevlerini hafifletmek için olağanüstü çaba göstermeye başlasalar da asıl yük yine ebeveynlerin üzerinde kalmaya devam edecektir.

Sürekli aynı ortamda uzun süre kalmak kolay değildir ve sıkıcıdır da. Ü stelik bu dar alanda bir de uzaktan eğitim vereceksiniz... Çocuk sayısı birden fazla ve her çocuğun sınıf düzeyi de farklı ise sürecin yönetilmesi biraz daha zorlaşacaktır. Canlı dersler, ödevler, kitap okuma programları, canlı bağlantılar, linkler, uygulamalar, siteler, onlıne dersler, görevler, talimatlar ve daha pek çok uzaktan eğitim kavramlarının oluşturduğu kaos ortamı; Kolay değildir bu süreci yönetmek. Bir de geçmişte bu işlerle ilgili bir deneyiminiz yoksa çok daha büyür kargaşa.  Zamanla alışılır ve ilk günler çok zor gelen bir takım işler kolay gelmeye başlar. Biraz sabırlı olmalıyız. İlk defa tecrübe ediyoruz ülke olarak uzaktan eğitim meselesini.

Çok büyük beklentilere girmemek gerekir uzaktan eğitimle ilgili. Çocukların eğitimden, öğretimden uzaklaşmasına izin vermeyelim, vakitlerini tamamen boş geçirmesinler, bol bol kitap okusunlar yeterlidir. Herkes üzerine düşeni en iyi şekilde yapmalıdır bu süreçte. Ü lke olarak zor günlerden geçtiğimiz şu günlerde sağlık çalışanları nasıl ki hayatlarını ortaya koyarcasına çalışıyorsa öğretmenlerin de ebeveynlerin de çocukların da üzerine düşeni yapması gerekir.

Evde kalıp tamamen sosyal hayattan, spordan da kopmayalım derim ayrıca. Hayatı bir denge üzerine oturtmalıyız. Hem sağlığımızı korumalıyız, hem de beden ve zihin sağlığımızı. Biraz düşündüğümüzde ve kafa yorduğumuzda hepsine çözümler bulabiliriz. Evlerimizi yerinde bir spor salonuna, yerinde okuma salonuna, yerinde ibadethaneye, yerinde oyun alanına, yerinde sinemaya, yerinde tiyatroya, yerinde okula, yerinde birçok atölyeye, yerinde konser salonuna dönüştürebiliriz. Bütün mesele mevcut zihin konforundan çıkabilmekle ilgilidir.