Vücuttaki denge sistemi neden ve nasıl bozuluyor?

Değerli okuyucularımız,

 lemde, nasıl ki 'gece-gündüz', 'soğuk-sıcak', 'acı-tatlı' gibi zıtlıklar dengesi varsa, insan vücudunda da böyle zıtlıklardan oluşan denge olduğunu ve adına 'yin' ve  'yang' dengesi diyoruz.

Yine, sağlıklı kimselerde bu dengenin yerinde olduğunu da, bu denge bozulmaya başladıkça rahatsızlıkların ortaya çıkmaya başladığını, bozulmanın ileri derecesinin, hastalık dediğimiz hâlin oluşması anlamına geldiğini de  belirtelim.

Şimdi bu durumu, zihnimizde canlandırabilmek için, somut bir örnekten yola çıkarak açıklamaya çalışalım: 

Bir otomobil düşünelim. Nasıl ki sıfır km otomobil, kullanılmaya başlandıktan sonra (kullanmaya da bağlı olarak) zaman içinde ister istemez tek tük arızalar çıkmaya başlarsa insan vücudunda var olan 'çi' dediğimiz enerji ve bu enerjinin vücuttaki akış düzeni de sanki böyledir. 

İstisnalar hariç, doğuşta insan da her bakımdan sıfır kilometredir. Ancak yaş ilerledikçe, zamanla (otomobil gibi  modelimiz geçmeye başladıkça) bizi de bazı sıkıntılar beklemektedir. Dolayısıyla doğuşta bir denge üzerine kurulu sağlık sistemimiz, (sağlıklı ve dengeli büyümeyle orantılı olarak) erken veya geç(eninde sonunda) teklemeye, arızalar göstermeye başlar.

Vücuttaki denge sisteminin bozulmaya başladığını nasıl hissederiz?

Vücudumuz aynı zamanda o kadar mükemmel bir makinedir ki her uzvu tam otomatik yaratılmıştır. Kalp, nasıl kendi kendine otomatik çalışıyorsa, göz kapağı bir tehlike anında nasıl kendiliğinden  kırpılarak kapanıyorsa, vücut hemen tüm organlarında yaşadığı bir arızayı veya enerji dengesindeki anormalliği kendine has bir yöntemle anında belirtir.

Tabii bu belirtmenin bir şekli vardır elbette. İşe o zaman ağzımızdan hem de otomatik olarak şu  ve  benzeri cümleler dökülür:

'Hiçkeyfim yok.'

'Bugün havamda değilim.'

'Canım hiçbir şey yapmak istemiyor.'

'Biraz rahatsızım.'

'Hastalandım galiba.'

'Ağrılarım var.'

Aslında bize bu sözleri söyleten şey, vücuttaki enerji akışının bir şekilde aksaması veya yavaş yavaş dengenin bozulmaya başlamasıdır.

Ama bu demek değildir ki her denge bozulmasında hemen haberimiz olur. Hayır, haberimiz olmadan da bozulma başlayabilir. Biz onun sonucunu aylar hatta yıllar sonra bile hissedebiliriz. 

O yüzden koruyucu hekimlik  önemlidir. Akupunktur felsefesine göre de insanların, sağlık sorunu yaşamadığı sürelerde bile, örneğin en az iki yılda bir, 15-20 seanslık bir akupunktur tedavisine girmeleri, vücuttaki dengenin periyodik bakımı ve korunması anlamında  ideal bir tedavi,  ideal bir sağlık önlemi olacaktır. Yaşlanma daha yavaş gerçekleşecektir.

Denge bozulmasına neler sebep olur?

Vücuttaki enerji dengenin bozulmasının binlerce sebebi vardır. Daha doğrusu her vücut aynı zamanda, âlemde tek  başına apayrı bir dünya, apayrı bir varlıktır. Ve her vücudun kendine özgü, kendine has hassasiyetleri özellikleri vardır.

Bir vücudu hiçetkilemeyen bir faktör, başka vücudu şiddetli bir şekilde etkileyebilir. Birine zor gelen bir durum, bir başkasına çok kolay gelebilir. Birinin sevmediğini, diğeri çok sevebilir. Kimisi karıncayı görünce hapşırır. Kimisi şeftali kabuğundaki tüye dokunduğunda dişleri kamaşır, kimi salatalık soyarken, kimi çilek yediğinde eli yüzü kızarır.

O bakımdan alerji kelimesi gündemdedir ve insanlar, 'Benim falan gıdaya karşı alerjim var.' derler.

Tabii, vücut otomobil gibi değildir. Her vücudun, otomatik olarak denge koruyucu, dengeyi muhafaza edici bir sistemi vardır. Bulunduğu havaya, bulunduğu ortama, bulunduğu mevsime göre aldığı  gıdaya, içtiği sıvıya vb. kısaca kendini bir şekilde etkileyen her türlü olaya karşı vücut kendi kendini otomatik olarak ayarlar. İşte vücudun bu ayarlama kabiliyetine 'bağışıklık sistemi' adı verilir. Bütün bunlara rağmen vücudun  da gücünün yetmediği veya  tükendiği veya geçici olarak sarsıldığı durumlar olur.

Böylesi duruma birkaçörnek saymamız gerekirse, aşırı sıcak ve soğuklar, özellikle terli iken cereyanda kalma, hava kirliliği, nemli ve rutubetli ortam, beslenme bozukluğu (ki çok önemlidir), stres, gerilim, öfke, (Öyle birkaçcümleyle tarifi yapılamayan.) zor hayat şartları, (maalesef asrın sorunu olan) yürüyüş ve hareket tembelliği, (bize reklamlar aracılığıyla dayatılan) katkılı gıdalar ve yiyecekler, giyecekler, elektromanyetik kirlilik, röntgen  ışınları, (kolaycılığından dolayı vazgeçemediğimiz) fast food tarzı ayakta ve hızlı beslenme, (ileri ülkelerde medeni insanların artık kullanmadığı veya çok aza indirdiği) sigara ve alkol gibi zararlı maddeler, (özellikle metropol hayatında) ev dışında tuvalet alışkanlığında aksamalar... Bunların hemen hepsi vücuttaki bu otomatik denge sistemini insafsızca zorlayan, hoyratça etkileyen binlerce sebepten sadece hemen akla gelen birkaçıdır.